Hangisi Tuhaf? / Nilgün
Cerrahoğlu
1. Demokratikleşme adına yapılan bir
açılım toplantısında pankart açan öğrencilere 8.5 yıllık hapis
cezası verilmesi…
2. Pankart
açmanın başlı başına suç
olması…
3. Keza, parasız eğitim
istemenin terörle eşdeğer tutulması…
4. “Düşünceyi
açıklama özgürlüğü, gösteri ve yürüyüş hakkı anayasada
tanınmaktadır. Gençler bu hakkı kullanmıştır”
diyen savcının yetkileri alınarak, dava dışına
çıkarılması…
5. Onun yerine bakan
bir ikinci savcının, aynı dava verilerine dayanarak aynı gençleri bu
defa “örgüt üyeleri”
olmakla itham etmesi…
6.
Yargıda değerlendirmelerin bu denli keyfi biçimde bir uçtan diğer uca
savrulabildiği bir ülkede, “yargı
bağımsızlığından” söz
edilebilmesi…
7.
600’ü aşkın öğrencinin bu nevi suçlardan
halihazırda tutuklu bulunması…
8.
Anayasal hakların “terör
suçu” diye tanımlanabildiği ortamda,
“hukuk devleti”
ve “ileri
demokrasi” laflarının telaffuz
edilebilmesi…
9. Mevcut anayasada
tanınan mevcut haklar kullanılamazken; “biz
daha demokratik anayasa yaparız” iddiası ve
projeleriyle ortaya çıkılması…
10. Tutarlığı ve samimiyetinden kuşku duyulmayan bir
gerçekmiş gibi dayatılan bu projenin, kamuoyunda adeta ciddiymiş gibi
pazarlanması…
11. Aynı
“demokratikleşme projesi”
çerçevesinde “ye(t)mez ama
evet” demiş aydınların olup biten
karşısında hâlâ tavana bakıp ıslık çalıyor
olması…
12.
“Pardon hata yaptım! Ve maalesef yanıldım. Etrafı da
yanılttım” demek yerine, manevra yapması
güç virajlarda, herkesten çok bağırıp zeytinyağı gibi maharetle
hâlâ üste çıkılması…
13.
Zeytinyağı gibi üste çıkarken, iktidara bindirmek adına
“Yav yoksa siz de mi Kemalist
oldunuz?” demek suretiyle gard
alınması…
14. Toplum tarafından bu
şarlatanlığın ve maskaralığın hoşgörülmesi. Ciddi
“özeleştiri
talebinin” gelmemesi...
15. Yanar döner aydınların şan, şöhretlerinden bir
şey yitirmemeleri, itibarlarının eksilmemesi…
16. İlkesizlik, saygısızlık, edepsizlik
ve küstahlığın bu toplumda her şart altında prim
yapması…
17. OECD ülkeleri arasında
yaşam kalitesi bakımından ısrarla, sürekli en kötü konumda çıkan
Türkiye’nin eğilip bükülmeyen gerçekleri
karşısında topluma habire, doludizgin
“AKP’nin
büyük dünya vizyonu” ve
“değişimi doğru okuyan
parti” propagandalarının
yapılması…
18.
“Üç çocuk”, “üç
çocuk yetmez, beş çocuk” dayatmasıyla eve
kapatılmak istenen kadınların rahimlerindeki ceninlere dahi
“Artık o senin olmaktan
çıkmıştır!” söylemiyle karışılır
olması…
19. Başörtüsünün
“özgürlük”
olduğu ülkede kadının rahmine el
konulması…
20. Despotluğuyla nam
salan, dünyanın en kalabalık ülkesi
Çin’de olduğundan daha çok sayıda
gazetecinin Türkiye hapishanelerinde tutuluyor olması…
21. Bin yıl öncesinde yaşayan Hayyam
gibi bir filozof şairin düşüncelerini paylaşmak/yaymak
hasebiyle sanatçılara hapis cezaları öngören davaların
açılabilmesi…
22. Sanatçının
“Sen de kim oluyorsun?”
diye
aşağılanması…
23.
“Nereden bilim
sevindiğini… Hadi bi takla at da
görelim… Bi oyna
bakalım…
Oyna… Nasıl oynarsın..
Çalsın… Çal
davulcu!” diyen bakanların, burnuna tasma
takılan
“ayı”
gibi (ki artık bu “hayvan
haklarına” aykırı!)
“vatandaş
oynatması”…
24. O
bakanın hâlâ hükümetin “en
muteber” üyelerinden biri olarak görevde
kalması….
25. Birmanya veya
Rusya’da
“insan hakları, demokrasi
yok” diye yeri göğü inleten ABD ve
AB’nin, bizdeki mevcut tabloyu
“Müslüman, Arap âlemine
örnek” alınacak
“model ülke”
göstermesi…
26. Komşu
Suriye’de, demokratikleşme adına her geçen
gün artan dozda “Esad
gitsin!” markajı uygulanırken,
Erdoğan’ın
“aynı demokrasi
değerleri” kapsamında Batı camiasında
kabul görmesi…
27.
Sarkozy, Le Pen,
Berlusconi’den
Erdoğan’a dek demokrasinin içinin bunca
boşaltılmasına rağmen bu kavramın hiçbir suretle
sorgulanmaması…
28. Demokrasiyi de
geçtim, bu riyakârlıkların yaşandığı bir ülkede insanların hâlâ
aynaya bakabiliyor olması…
Sorarım
size…
En çok…
Bunların hangisi tuhaf?
Kaynak:
cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder