27 Aralık 2011 Salı

Mersinliler Nükleere İkna Olmayacak

Mersinliler Nükleere
İkna Olmayacak

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Akkuyu
nükleer santralini yapacak şirketten Mersinlileri nükleere ikna etmek
için bilgilendirme birimleri kurmasını istiyor. Mersinliler ise "Bu
halk ikna olmaz, boşuna uğraşmasınlar"
diyor.

Çiçek TAHAOĞLU
href="mailto:cicek@bianet.org">cicek@bianet.org
 
Mersin
- BİA Haber Merkezi
27 Aralık 2011,
Salı

"Mersin halkı çok bilinçli ve Akkuyu'da
nükleer santral kurdurmamakta kararlı. Mersinliler nükleerin gerçek
yüzünü biliyor ve direniyor. Bu halk ikna olmaz, boşuna
uğraşmasınlar..."

Mersin Nükleere Karşı
Platform
sözcüsü Sabahat Aslan, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı'nın yeni planını yorumluyor.

Bakanlık,
Akkuyu'da Türkiye'nin ilk nükleer santralini yapacak Rusyalı
şirketten Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) sürecinde Mersinlileri
"ikna etmesini" ve bunun için halkı nükleer hakkında
bilgilendirecek birimler kurulmasını istiyor. Bakanlığın bir isteği
daha var; nükleer atıkların ne yapılacağına dair bir plan
çıkarılması.

Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji
Kampanyası Sorumlusu Cenk Levi, bakanlığın ÇED
sürecinin ne anlama geldiğini anlamadığı görüşünde: "ÇED bir
ikna aracı değildir, halkın o projeye katılımıdır."

Hem
Aslan'ın sözleri hem de Greenpeace'in yaptığı çalışmalar,
halkın bu projeye katılmakta ne kadar istekli olduğunu anlamamız
açısından yol gösterici nitelikte. "Güneş Akkuyu'dan
Yükselir" adlı videoda, onlarca köylünün sesini duyuyoruz,
"nükleer santralin buraya kurulmasına dün de karşıydık, bugün de
karşıyız. İstemiyoruz" diyorlar.

Yüzde 86 nükleere
yakın yaşamak istemiyor

BBC'nin araştırmasına göre
, nükleer enerjinin güvenli ve önemli bir elektrik kaynağı olduğunu
düşünenlerin oranı tüm dünyada yalnızca yüzde 22. Türkiye'de de
bu oran yüzde 21.

Greenpeace'in Nisan 2011'de
gerçekleştirdiği araştırma da nükleer enerji santralleri konusunda bir
referanduma gidilmesi durumunda halkın yüzde 64'ünün nükleer santral
kurulmasına hayır diyeceğini ortaya koyuyor. Enerji ihtiyacımızı
karşılamak için riske girmeyip temiz kaynaklara yönelmemiz gerektiği
görüşünde olanların oranı ise yüzde 84,2.

Peki ÇED süreci
nasıl olmalı? Levi cevaplıyor: "İnşaat sırasında, çalışma
sırasında ve uzun vadede çevreye nasıl bir etkisi olduğunun halk
tarafından bilinmesi ve halkın tepkileri varsa bunun gözetilmesi
gerekiyor. Her enerji projesi için yapılması gereken en temel başlangıç
noktası budur. Bir ofis açıp, ben insanları bilgilendiriyorum demek
insanları kandırmaktır. Burada yapılan ÇED değil,
propogandadır."

Mersinliler nükleerin etkilerini
biliyor

Levi'nin dikkat çektiği bir diğer nokta da
Akkuyuluların nükleer santraller konusunda birçoğumuzdan daha bilgili
olduğu. "1976'dan beri nükleer santral bölgesinde yaşamak
zorunda olan bir halktan bahsediyorsunuz. Oradaki halk nükleerin etkilerinin
farkında ve ikna olmaya ihtiyacı yok. Onların tek isteği bu projenin
yapılmaması".

Bakanlığın bilgilendirme projesine karşılık,
nükleer karşıtlarının çok daha uzun zamandır yürüttükleri projeler
var. Aslan, bir süredir nükleere karşı bilinçlendirmeye
yönelik mahalle komiteleri oluşturduklarını anlatıyor. Mezitli bölgesi
pilot bölge olarak seçilmiş. Belediyelerin de desteğiyle
Yenişehir'de aynı proje devam edecek.

Nükleer heryeri
etkiliyor

Mersin'de nükleere karşı yıllar süren
mücadelede birçok ilde eylemler yapıldı, insan zincirleri oluşturuldu,
Ağustos ayında Akkuyu'da kurulan çadırkente Türkiye'nin
heryerinden aktivistler gelerek Mersinlilerin mücadelesine destek oldu.
Çünkü nükleer enerji sadece bir bölgeyi değil tüm bir coğrafyayı
etkiliyor.

Viyana Üniversitesi'nin araştırmasına göre
Akkuyu'da kurulması planlanan santralde bir kaza olması halinde ilk
olarak Mersin ve çevre iller, kazadan bir hafta sonra tüm Türkiye, 15 gün
sonraysa Türkiye'nin tüm komşuları, Doğu Avrupa, Kafkaslar'a
kadar geniş bir bölge radyoaktif maddelerin etkisi altında kalacak. Kaza
sonrasında örneğin Ankara'da yaşayan bir insan bir yılda alması
gereken radyoaktif dozun 60 katını bir ayda alıyor.

Levi, "
Çevre Bakanlığı ve Rusyalı şirket gerçekle yüzleşmek istiyorlarsa,
ÇED sürecini tüm Türkiye'ye açmaları gerekiyor. Bu sadece
Mersin'in değil tüm Türkiye'nin geleceğini etkileyecek projelerin
başında geliyor."

"Mücadele şimdi
başlıyor"

1997 senesinde tartışılmaya başlayan Akkuyu
nükleer santral projesi bugüne kadar defalarca ertelendi, iptal edildi,
tekrar gündeme geldi.

12 Mayıs 2010'da Türkiye ile Rusya
arasında "Akkuyu Sahasında Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve
İşletmesine Dair İşbirliği Anlaşması" imzalandı. Aynı gün
"Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları ile Rusya Federasyonu
Vatandaşlarının Karşılıklı Seyahatlerine İlişkin Usullere Dair
Anlaşma" imzaladı href="http://bianet.org/bianet/bianet/121938-turkiye-akkuyu-yu-verdi-rusya-vize-kaldirdi"
target="_blank">.

Rusyalı şirketin Genel Müdürü Aleksander
Superfin, birkaç ay önceki Mersin ziyaretinin ardından gazetecilere
"Cennete geldiğimi sandım. Sonra Akkuyu nükleer santralınin inşa
edileceği körfezi görünce 'Buraya bir sanayi tesisi kurulursa yazık
olur' düşüncesi aklımdan geçti. Ama sonra proje açısından
buranın Türkiye'nin ilk nükleer santralı için biçilmiş kaftan
olacağını kabullendim" dedi.

Şimdi ise halkı nükleere ikna
etmek için birimler oluşturuluyor. Mersin Nükleer Karşıtı
Platform'dan Aslan, "bu büroların bize rağmen kurulması o kadar
kolay olmayacak" diyor, "İşiniz zor, çetin mücadele şimdi
başlıyor". (ÇT)

* Greenpeace raporlarına ulaşmak için
tıklayın.

* Nükleer Mühendisi Prof. Dr.Tolga
Yarman
'ın Akkuyu'da neden nükleer santral
kurulamayacağını anlattığı haber için
tıklayın.

kaynak:radikal.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder