Adalet, "atmaca" ve "bora"ya
Teslim Oldu
‘Hayata Dönüş’ davası
müdahil avukatlarından Sevimli, “Mahkeme ‘tufan’
planı için adım atmaz. Üç yıl öncesinin
‘atmaca’ ve ‘bora’ planları için de işlem
yapılmadı” dedi
'MAHKEMELER PLANLARI GÖZ ARDI EDİYOR'
Hayata Dönüş' operasyonunu yöneten komutanların kim
olduğu ve operasyonun önceden planlandığı resmi olarak kanıtlandı.
Davanın avukatlarından Güçlü Sevimli, "Ümraniye
Cezaevi’ne ilişkin aynı 'tufan' planı gibi, 'atmaca'
ve 'bora' adlı 2 plan 3 yıl önce ortaya çıkmıştı;
mahkeme dosyasına konuldu; 3 yıl oldu adım atılmadı" dedi.
'PLAN SADECE DOSYALARDA YER ALACAK'
‘Tufan' planındaki isimler hakkında mahkemeden suç
duyurusu talebinde bulunduklarını aktaran Sevimli, "Bunu
geçtik, mahkeme tanık olarak dinlenme talebimizi bile reddetti. Yeni
plan ‘tufan’ da sadece dosyada yerini alacak. Ayrıca mahkeme
zaten bu planda yer alan bazı isimler hakkında takipsizlik kararı
vermişti" dedi.
Hayata Dönüş davası öncesinde ortaya çıkan
harekât planı, operasyonu yöneten jandarma komutanların kim
olduğunu ve operasyonun aslında çok önceden planlandığını
ilk kez resmi olarak kanıtladı. Mahkeme’nin bu planla ilgili bir
adım atacağını düşünmediğini belirten Sevimli,
Ümraniye’deki davada da buna benzer bir iki planın mahkemeye
geldiğine, ancak 3 yıldır bu planlarda yer alan isimlerle ilgili
hiçbir işlem yapılmadığına dikkat çekti. Önceki
gün Bakırköy Adliyesi’nde görülen duruşmada
"Tufan Planı"nda yer alan isimler hakkında mahkemenin suç
duyurusunda bulunması yönünde talepte bulunduklarını
aktardı.
Sevimli, "Ancak mahkeme bu talebimizi reddetti. Biz de en azından
tanık olarak dinlenmelerini istedik. Bunu da reddetti. Ümraniye
Cezaevi’ne ilişkin Atmaca ve Bora isimli iki plan üç yıl
önce ortaya çıkmıştı. Aynı Tufan planı gibiydi.
Mahkeme bu planları dosyaya koydu ancak bu planlarda yer alan isimlerle
ilgili suç duyurusu taleplerimizi sürekli reddetti.
Üç yıl oldu hâlâ bir adım atılmış değil. Yeni
ortaya çıkan plan da sadece dosyada yerini alacak. Ayrıca mahkeme
zaten bu planda yer alan bazı isimler hakkında takipsizlik kararı
vermişti. Biz avukatlar olarak her şeye rağmen suç duyurusunda
bulunacağız ” diye konuştu. Üst düzey komutanlara ancak
Ergenekon gibi bir davayla dokunulabilindiğinin altını çizen
Güçlü, bunun da ancak devlet içindeki
çatışmayla mümkün olduğunu söyledi. Planda 11 Ekim
2000 Tarihli Genelkurmay Harekât Daire Başkanlığı’nın emrine
de dikkat çeken Sevimli, “O tarihte henüz açlık
grevleri bile başlamamıştı. Neye dayanarak böyle bir emir verilmiş.
Bu bilgi operasyonun çok önceden planlandığını
açıkça ortaya koyuyor” dedi.
SUÇU JANDARMAYA ATTILAR
“Hayata Dönüş” Operasyonu sırasında Adalet
Bakanı olan Hikmet Sami Türk ve dönemin Ceza ve Tevfik Evleri
Müdürü HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, “Tufan
Planı” için Jandarmayı işaret etti. Plan için
“haberimiz yoktu” diyerek kendilerini savunan Türk ve
Ertosun, katliamdan jandarmayı sorumlu tuttu. Operasyondan 10 gün
önce, F tipi cezaevlerine geçişi engellemek için yapılan
ölüm oruçlarının sona erdirilmesi kaydıyla F tipi
cezaevlerinin açılışının erteleneceğinin
açıklandığını hatırlatan Türk, 19-20 Aralık gecesi
yapılanın aslında genel bir arama niteliğinde olduğunu
söyledi. Türk, “Bu aramayı cezaevlerinin dış
güvenliğinden sorumlu jandarma yürüttü. Uygulamada
amacı aşan güç kullanımı olduğu iddia ediliyor. Onlardan
istenen bir genel aramaydı. Ön tedbir olması anlaşılır bir şey.
Ama amacı aşan bir güç kullanımı varsa bunu yargı ortaya
çıkaracak” diye konuştu.
Cezaevlerinde genel arama yapılması kararının MGK’ya
dayandığını belirten Türk, şunları söyledi: “Bu
operasyonu jandarma tarafından ‘Hayata Dönüş’ adı
verilmişti. Ama bunun başka bir isim (Tufan) taşıdığını gazetede
okudum. Cezaevinde direnişle karşılaşıldığı için operasyon
yapıldı. Türk, “Genel arama istedik diyorsunuz ama bir yandan da
MGK’nın ölüm orucuna müdahale kararı olduğunu
söylüyorsunuz. Bu çelişmiyor mu?” sorusuna ise,
“Jandarmaya karşı silahlı direniş olursa jandarmanın karşılık
verme hakkı var. O çerçeve içerisinde...”
karşılığını verdi.
DİRENİŞ OLDUĞU İÇİN BU NOKTADAYIZ
HSYK üyesi Ali Suat Ertosun da yaşananların direniş olduğu
için bu noktaya gelindiğini söyleyerek, 'Tufan'
operasyon planını biz yapmadık, jandarma yaptı. Operasyon niyetimiz
yoktu, son güne kadar gruplarla görüştük.
Ölümleri engellemek için 60. günde müdahale ettik.
Plan yapılması doğaldır, tersi olsaydı eleştirilmeliydi. Ölüm
oruçlarında hayatını kaybedenler olsaydı bize ne denecekti?"
açıklamasında bulundu.
PLANDA NE VARDI
Bayrampaşa Cezaevi’nde düzenlenen operasyonla ilgili davanın
görüldüğü Bakırköy 13. Ağır Ceza
Mahkemesi’ne daha önce planın bulunamadığını bildiren İl
Jandarma Komutanlığı, plana arşiv tasnifi sırasında rastlandığını
bildirdi. Plan ile kamuoyuna “Hayata
Dönüş” olarak açıklana operasyona
“Tufan” adının verildiği anlaşıldı.
Planda, mahkûmlara karşı “Tereddütsüz, misliyle
mukabelede bulunulacak, zor ve silah kullanılacak” gibi ifadelerin
kullanıldığı ortaya çıktı. Operasyon komutanı olan dönemin
Bölge Komutanı Tuğgeneral Engin Hoş’un imzasını taşıyan
plan, Jandarma Genel Komutanlığı’nın 11 Ekim 2000 tarihindeki emri
üzerine hazırlandı. Devlet ile mahkûmların arasında
ölüm orucuna son verilmesi ve F tipi cezaevlerine nakillerin
ertelenmesi konularında görüşmelerin yapıldığı sırada
hazırlanan planda, Bayrampaşa Cezaevi’ne 5 yıldır girilemediği,
cezaevine 70 kadar silah ve el bombası sokulduğu ve bu bunların kadın
koğuşunda saklandığı iddia edilerek, “Operasyonunun can kaybıyla
bitebileceği” belirtildi.
Gaz bombalarının yoğun biçimde kullanılması emrinin de
verildiği planda, Hukuki sorumluluk doğurmayacak şekilde operasyonun
bütün safhaları kamera ve fotoğraf makinesi ile tespit
edilecek" emri yer aldı. Buna karşın mahkemeye gönderilen
yazıda, söz konusu kamera görüntü ve kaydının
bulunamadığı belirtildi.
***
Cezaevlerinde baskılar bitmiyor
Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi ve Sincan F Tipi Cezaevi'nde
bulunun siyasi tutuklu ve hükümlülere yönelik keyfi
uygulamalara her gün bir yenisi ekleniyor. Tekirdağ 2 No’lu F
Tipi Cezaevinde hücrelere baskın yapan gardiyanların
‘arama’ bahanesi ile eşyaları dağıttığı, aramaların
haftada 3 kez yapıldığı, 8 saat olan havalandırma saatlerin 3 saate
indirildiği ve tutuklulara psikolojik baskı uygulandığını belirtildi.
Ayrıca yapılan aramalara karşı gelindiğinde tutuklular darp
ediliyor.
TUTUKLU HAKLARI GASP EDİLİYOR
Tutukluların gönderdikleri mektupta, cezaevi iç
prosedürüne göre ayda bir kere aranması gereken
hücrelerin bir haftada tam üç kez gardiyanlar tarafından
keyfi bir biçimde basılarak eşyalarının talan edildiği ifade
ediliyor. Cezaevinde hüküm süren uygulamaların son bulması
için ‘kapı dövme’ eylemi yaptıklarını aktaran
tutuklular, bunun üzerine havalandırma haklarının gasp edildiğini ve
odalara baskınlar yapılarak dağıtıldığını kaydetti.
Ayrıca Sincan F Tipi Cezaevi'nde hak ihlalleri de sona ermiyor. Tutuklu
ve hükümlü ailelerinin verdiği bilgiye göre,
Gazeteci Cengiz Kapmaz'ın kaleme aldığı, "Öcalan'ın
İmralı Günleri" kitabının Kültür Bakanlığı onaylı
olmasına rağmen söz konusu cezaevlerinde tutuklu ve
hükümlülere verilmediği kaydedildi. Bu durumu protesto etmek
amacıyla tutuklu ve hükümlülerin "kapı dövme"
eylemi gerçekleştirdiği ve cezaevi idaresinin de bu yüzden
tutuklu ve hükümlülere "iletişim hakkından mahrum
bırakma" cezası verdiği öğrenildi. Aileleri aracılığıyla
açıklama yapan tutuklu ve hükümlüler ise, cezalara
infaz hakimliği nezdinde itirazda bulunacaklarını belirterek, ifadelerini
de anadilde vereceklerini açıkladı. Tutuklu ve
hükümlüler yaptıkları açıklamada, özellikle
Newroz etkinlikleri ve "sivil itaatsizlik" eylemlerinin kendilerine
ciddi bir moral verdiğinin altını çizerek, her iki etkinliği
selamladıklarını bildirdi. Yapılan açıklamada, itaatsizlik
eylemlerine neden olan taleplere destek vermek için kendilerinin de
iki günlük dönüşümlü açlık grevinde
bulunacakları kaydedildi.
Kaynak: Birgün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder