10 Nisan 2011 Pazar

Her Yer Taksim; Her Yer İsyan ve Direniş... / Sibel Özbudun - Temel Demirer

Her Yer Taksim; Her Yer
İsyan ve Direniş... / Sibel Özbudun - Temel Demirer

HER YER TAKSİM; HER YER İSYAN VE
DİRENİŞ…
size="2">[*] 

       size="3">SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

       size="2">“Dinle gerçek ne diyor:

       size="2">Doğruluğu yap

      ve
hiç korkma.”[1]

       size="3">“Israr” + “sadakat” +
“kararlılık” + “cüret” + “umut” +
“azim” + “gelenek” + “vazgeçmemek”
+ “başkaldırı” eylemli söyleminin yani devrimci praksisin
tarihsel toplamıdır bizim için “Taksim” diye de anılan
1 Mayıs Alanı/ Bayramı…

      Ya
da “On ne peut pas cueillir la rose sans se piquer les
doigts,”
size="2">[2] diyen
Fransız Atasözünde veya Türkçesiyle “Eziyet
çekilmeden selamete varılmaz”da kanıtlanan bir
mücadelenin özetidir Taksim…

       size="3">Hayır; ne Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın; ne Emniyet
Müdürü Hüseyin Çapkın’ın; ne İstanbul
Valisi Muammer Güler’in; ne de “İdareye yardımcı
olsunlar, illegal unsurları kendileri temizlesinler. Sadece
işçilerimiz, sendikalarımız birlikte olsunlar, biz de katılıp
kutlayalım. Valimize yetki verildi. Kendileri de bu konudaki
organizasyonları yapacaklar ve 1 Mayıs farklı bir bayram havasında
kutlanacak,” diyen İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
lütfu değildir Taksim…

       size="3">Taksim’i; Onlardan, hepsinden söke söke aldık;
2007, 2008, 2009 ve öncesi tanığımız,
kanıtımızdır…

       size="3">Polis Teşkilatı’nın kuruluş yıldönümü
için trafiğe kapatılan Taksim’in 1 Mayıs’ta
işçilere açılıp açılmayacağı konusunda İstanbul
Valisi Muammer Güler 10 Nisan 2010’de, “Daha önceki
yıllardaki kâbusların yaşanmamasını istiyoruz,” demiş;
bu bir itiraftır!

       size="3">Sonra devamla “Üretimin vazgeçilmez unsuru olan
emeğin kutsallığı çerçevesinde emekçilerin 1
Mayıs’ın huzur ve güven içinde, demokrasiye yakışır
bir şekilde bayram havasında kutlaması en doğal hakları olarak
görülmektedir. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Günü’nün ülkemize yakışır bir şekilde, barış
ve huzur içerisinde demokratik bir olgunlukla kutlanması konusunda
bir mutabakat sağlanmıştır,” diyor Vali Muammer
Güler…

       size="3">Neyi, nasıl yapacağımızı vali efendinin tarifine
ihtiyacımız yok!

       size="3">Biz onu/onları, onlar da bizi bilirler… Tarife ne
hacet…

       size="3">1 Mayıs’ta yine alanlardayız;
Taksim’deyiz…

       size="3">“Mutabakat” bağımsız olarak…

       size="3">1 Mayıs’ta alanlarda, Taksim’de olmamız gerek ve
her zamanki gibi olacağız!

       size="3">Sakın ola kimse, “”Bu kez devletten ‘olmaz’
yanıtı yerine daha ılımlı mesajlar geliyor… Dört yıldır
olayların yaşandığı 1 Mayıs kutlamaları için ılımlı bir hava
esiyor…”
size="2">[3]
türünden argümanları öne çıkartarak,
gerçeği/ tarihi alt üst etmesin…

       size="3">2007, 2008, 2009 ve elbette öncesi; asla boşuna
yaşanmadığı gibi, unutulmadı…

       size="3">DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Taksim
ısrarının bir inatlaşma değil, demokratikleşme sorunu olduğunu
belirterek, “Bu yıl 1 Mayıs’ı Türkiye ve
İstanbul’da örnek bir 1 Mayıs olarak nasıl kutlandığını
dünyaya göstermek istiyoruz,” demiş…

       size="3">Yasakçıların yasaklarına boyun eğmeyen, Devrimci 1 Mayıs
geleneğini yaşatma ısrarından vazgeçmesi mümkün olmayan
radikal sosyalistler, 1 Mayıs’ı hep “örnek”
biçimde kutladılar; 2007’de, 2008’de, 2009’da ve
elbette öncesinde de… Saldırılara, yasaklamalara,
üzerlerine yağmur gibi yağan gaz bombalarına
karşın…

       size="3">Hayır; sakın ola, “İstanbul Valisi Muammer Güler ile 6
işçi ve memur sendikası başkanı, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Günü’nün 32 yıl sonra Taksim’de kutlanması
konusunda mutabakata vardı… Taksim’in 1 Mayıs İşçi
Bayramı’nın kutlanması için sendikalara tahsis edileceği
açıklandı” diyerek “33 yıl sonra gelen
özgürlük”den
size="2">[4]
söz etmeyin; devrimcilerin Taksim’i her zaman
özgürdü; çünkü devrimcilerin
özgürlüğü egemenlerin fermanına bağlı/ endeksli falan
değildi…

       size="3">Gerçeğin “yalan”, yalanın da
“gerçek”  ilan edildiği en karalık gecede bile
devrimciler, yorgun ve yılgın olmadıkları gibi, egemenlerden,
icazetlerinden medet falan da ummadılar…

       size="3">Onlar hep ve hâlâ ısrarla baktılar gecenin ufkuna
gözlerini fal taşı gibi açarak…

       size="3">Taksim’i açan egemenlerin icazeti, lütfu falan
olmadı, böyle bir şey söz konusu değil!

       size="3">Taksim’in yolunu Onlar açtı; yanık benizli
kararlı  çocuklar; hepsi 77’nin 1 Mayıs’ın
fırlayıp gelmişlerdi; hepsi 1989’daki Mehmet Akif Dalcı’nın;
hepsi 1990’daki Gülay Beceren’in; hepsi 1996’daki
Hasan Albayrak, Yalçın Levent ve Dursun Odabaşı’nın
yoldaşlarıydı ve hepsi de 2007’de, 2008’de, 2009’da
kocaman yürekleri ve çıplak elleriyle
dövüşenlerdi…

       size="3">Onlar… Ahmet Telli’nin, “Gidenler nerde
kaldılar, özledim gülüşlerini,/ Bir kenti
güzelleştiren yalnız onlardı sanki/ Onlardı çocuklara ve
aşka ölesiye bağlanan…”

       size="3">Onlar…  Pierre Jeanne de Beranger’in,
“Yolun düşerse kıyıya bir gün/ Ve maviliklerini enginin
seyre dalarsan/ Dalgalara göğüs germiş olanları hatırla/
Selamla, yüreğin sevgi dolu/ Çünkü onlar fırtınayla
çarpıştılar/ Eşit olmayan bir savaşta/ Ve dipsizliğinde enginin
yitip gitmeden önce,/ Sana liman gösterdiler
uzakta….”

       size="3">Onlar… Nail Çakırhan’ın, “Daha
çok onlar yaşamalıydı,/ Daha çok onlar haketmişlerdi bunu;/
Daha çok onlar bilirlerdi/ Yaşamanın ne olduğunu./ Kavgam onların
adıyla anılır…” dizeleriyle nitelenmeyi en çok hak
edenlerdi…

       size="3">Yarattıkları; tarihin tanık olduğu en muhteşem tablolardan
birisiydi; Taksim’in yeniden zaptıydı…

       size="3">Taksim’in bir inatlaşma değil, demokratikleşme sorunu
olduğunun altını çizen DİSK Genel Başkanı Süleyman
Çelebi, “Yılmadık, direndik, kazandık”
diyor…

       size="3">Bir yanlışlık var; düzeltelim: Taksim, bir
“demokratikleşme ürünü” değil; 2007, 2008, 2009
ve elbette öncesinden uzanıp gelen kavganın politik, devrimci
kazanımıdır…

       size="3">Örneğin 2009’u öte yakada “kutlayan”lar
şimdi, “Taksim… Taksim…” derken; “Gur
dikûjin qirok dixun,”
size="2"> [5]
diyen Kürt atasözünü anımsatıyorlar
biz(ler)e…

       size="3">Bilmiyor olamazsınız: Ürkekler tehlikeden önce
çekingen, tehlike sırasında korkak, tehlikeden sonra mangalda
kül bırakmayanlardır…

       size="3">Şimdi, 2010’da Taksim’de de böyle
oldu…

       size="3">Ancak bugünde bunun böyle olması 2007, 2008,
2009’da Puldius Cyrus’un, “Cesareti olmayan adamın
başarısı olmaz”; Cicero’nun, “Cesaretle dolu insan,
inançla dolu bir insandır”; W. Goethe’nin,
“İnsanın cesareti olduktan sonra hiçbir tecrübe tehlike
değildir,” sözlerini kanıtlayan isyancıların
eseridir…

       size="3">Evet, Taksim 2010: P. Terentius’un, “İnsan
istediğini yapamadı mı, yapabileceğini istemeli,” diye betimlediği
uzlaşma/ diyalog/ hesap-kitap “uzmanları”na inat; isyanın,
baş eğmemenin, teslim alınamamanın ya da “Bir taş da siz
atın!”; “Hâlâ tek yol devrim!”; “Yolumuz
işçi sınıfının yoludur!”; “Yaşasın
sosyalizm!” diye haykıranların kazanımdır!

       size="3">Şimdi yeniden alanlara koşuyoruz…

       size="3">Ahmet Türk’e saldırıyı protesto sırasında
Hakkâri’de yerlerde sürüklenerek gözaltına
alınan 14 yaşındaki Hatip Kurt için…

       size="3">Mahpustakiler ve Engin Çeber’ler
için…

       size="3">Kadınlar; mağdurlar; madunlar; ezilenler; ötekileştirilenler
için…

       size="3">Sonra da TÜİK’e göre, ücretli çalışan
sayısının 13 milyona çıktığı Türkiye’de her 3 iş
sahibi nüfustan 2’si ücretliyken ve kriz yılı 2009’da
ücretler yüzde 2.2 indirilmişken; ve çalışmayan sayısı
2009 yılının ocak dönemine göre 1.49 milyon artarak 6 milyona
yaklaşıp, her dört gençten biri işsiz olup, Kasım-Aralık
2009 ve Ocak 2010’u kapsayan 3 aylık dönemde 1 milyon 484 bin
kişi işsiz kalmış ve de işsizlerin yüzde 44’ü sekiz
yıldır iş bulamıyorken…

       size="3">Malawi, Zimbabwe, Zambiya, Lesotho, Swaziland ve Mozambik’te
20 milyon kişinin açlıktan ölmek üzereyken; Etyopya ve
Eritre’de de, 11 ila 15 milyon kişinin ciddi açlık
tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu sürdürülemez
kapitalizmin krizi insan(lık)ı açlık ve yoksulluğa mahkûm
ederken…

       size="3">Emperyalist saldırganlık yoğunlaşıp, yaygınlaşırken;
“Dünyada egemen olan düzenin gittikçe otoriter olandan
demokratik olana doğru kaydığını izliyoruz,”
face="Times New Roman" size="2">[6] yalanlarına aldırmadan şimdi yeniden
eşitlik-özgürlük-kardeşlik için
“Enternasyonal”i haykırarak alanlara
koşuyoruz…

       size="3">Her yer Taksim, her yer isyan ve direniş…

       size="3">Taksim, Tek-el’dir; işçilerin Tek-el’idir
artık; bundan kimsenin şüphesi olmasın…

      A.
Einstein’ın deyişiyle, “Dünyaya hâkim olan
güç, ahmaklık, korkaklık ve
açgözlülük”ken; “Sonsuzlukta her şey
başlangıçtır,” der Elias Canetti umutla…

       size="3">Unutmayın; sonsuzlukta her şey aşka, hayata ve isyana dair
başlangıçtır, umuttur…

      20
Nisan 2010 13:51:03, Ankara.

       size="3">N O T L A R

       size="2">[*] Kaldıraç, No:120, Nisan
2011…

       size="2">[1] F. Stolberg.

       size="2">[2] “Parmaklar acıtılmadan gül
koparılmaz.”

       size="2">[3] “32 Yıllık Taksim Tabusu
Yıkılıyor”, Radikal, 13 Nisan 2010, s.12.

       size="2">[4] “33 Yıl Sonra Gelen
Özgürlük”, Cumhuriyet, 14 Nisan 2010, s.8.

       size="2">[5] “Kurt öldürür karga
yer.”

       size="2">[6] Türker Alkan, “Bir Zorunluluk Olarak
Demokrasi”, Radikal, 6 Nisan 2010, s.15.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder