<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7880>İnsanca Bir Yaşam İçin
21 Aralık'ta GREV'deyiz! / KESK</a></h1><p>4 Aralık tarihinde KESK
Yürütme Kurulu üyeleri ve bağlı sendikalarımızın Genel
Başkanlarının katılımı ile 21 Aralık tarihinde gerçekleşecek olan
greve ilişkin basın toplantısı yapıldı.</p><p>Genel Başkanımız Lami
Özgen'in basın açıklaması metni aşağıdadır </p><p>Bu
ülkede çok iktidar, hükümet değişti ancak hiçbir zaman bizlerin refah
ve mutluluğunu, ülkenin esenliğini temel alan bir yönetime tanık
olmadık. Bu gün ise AKP iktidarı tarafından “çoğulculuk”
adı altında tekseslilik, "ileri demokrasi" adı altında yeni bir
diktatörlük biçimlendirilmektedir. Eski statükonun ruhuna rahmet okutacak
düzenlemelerle toplumsal yaşamın hemen her alanı en küçük hücresine
kadar AKP’lileştiriliyor. Buna karşı çıkan tüm kesimler ise
baskılarla, gözaltı ve tutuklamalarla sindirilmek
isteniyor. </p><p> </p><p>AKP’nin her alanda başlattığı
kerameti kendinden menkul “dönüşümün” acısını en çok
çekenlerin arasında ilk sıralarda biz kamu emekçileri yer alıyoruz.
Adına “dönüşüm”, “reform”, “yeniden
yapılandırma” ne denirse densin kamu alanında yapılanların tek
amacı kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesini hızlandırmak suretiyle
toptan tasfiye etmektir. Bu gerçek amacı gizlemek isteyen iktidar yaşanan
gerçekleri çarpıtmaya çalışmaktadır. </p><p>AKP iktidarının
ustalaştığı tek alan gerçekleri çarpıtma alanıdır. Ancak
AKP’nin bu ustalığının tümünü burada tek tek anlatmaya kalksak
günlerimizi, haftalarımızı alır. Bunun için burada belli
başlılarını kısaca sıralamaya çalışacağız.</p><p>AKP İktidarı
Diyor ki; “Kamu Emekçileriyle Toplu Sözleşme
Yapacağız” </p><p>Gerçekte ise, AKP iktidarının
aslında kamu emekçileri ile toplu sözleşme yapmak değil sadece yapıyor
gibi görünmek istediği yaklaşık bir aydır Bakanlar Kurulunda bekletilen
yasa taslağının içeriği ile net olarak ortaya çıkmıştır. Yasa
taslağının hazırlık sürecinde defalarca üçlü danışma kurulu
toplantıları, teknik komisyon toplantıları yapılmış ama sonuçta
hükümet yine kendi bildiğini okumuştur. </p><p>Yasa taslağının
bütününe ilişkin bakışımızı daha önce sizler aracılığı ile
kamuoyu ile paylaştığımız için detaylara girmeyeceğiz. Ancak
belli başlı başlıklarla ifade etmemiz gerekirse, </p><p>Bu taslakta,
uygar dünya ülkelerinde 50 yıl önce tanınan grevli toplu sözleşme
hakkı bu ülkenin “ileri demokrasi”yi ağzından düşürmeyen
iktidarı tarafından bizlere çok görülmektedir. Kamu emekçilerinin
yıllardır verdiği meşru mücadele, uluslararası sözleşme ve
anlaşmaların yanı sıra Anayasanın 90. maddesi yok sayılarak Grevli
Toplu Sözleşme hakkımız engellenmeye çalışılmaktadır. Kamu
emekçilerinin sayıca önemli bir bölümünün sendikaya üye olması
yasağı sürdürülerek örgütlenme özgürlüğü engellenmek
istenmektedir.</p><p>Bu yasa taslağında, özlük ve demokratik haklarımız
toplu sözleşmenin kapsamına alınmamaktadır. 2 milyon kamu
emekçisinin iradesi, iktidarın gönüllü kulluğunu kabul eden yandaş
konfederasyona tanınan ayrıcalıklarla ipotek altına alınmaya
çalışılmaktadır. Toplu Sözleşme sürecinde kamu emekçilerinin
haklarını savunacak olan ve salt çoğunlukla karar alacak olan Kamu
Görevlileri Sendikaları Heyetinin 7 üyesinin 4’ü yandaş
konfederasyona verilmektedir. </p><p>Anlaşmazlık durumunda son sözü
söyleyecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun oluşumuna
baktığımızda ise toplam 11 üyeden oluşan bu kurulun 4 üyesinin
doğrudan hükümet tarafından atanırken, kardeş payı yapılıp, 2
üyeliğin de yandaş konfederasyona verilmek istendiğini görüyoruz. Bu
kurulun başkanlığını da, taslağa göre, TBMM’nin yani bir başka
ifadeyle AKP hükümetinin belirlediği Sayıştay Başkanın yapması
öngörülmektedir. Diğer taraftan bu yasa taslağı ile yerel
yönetimlerle toplu sözleşme yapmak da imkânsız hale
getirilmektedir.</p><p>Kısaca bu taslakta kamu emekçilerinin Grev Hakkı,
Örgütlenme Özgürlüğü, Özlük ve Demokratik Hakları YOK!</p><p>Yani
bir sendika yasasında olması gereken vazgeçilemez düzenlemeler
YOK!</p><p>Ancak unuttukları bir şey var. KESK, kamu emekçilerinin
geleceklerini çalmayı hedefleyen bu yasa taslağına karşı mücadelesini
sürdürmek için VAR!</p><p>Geçekleri çarpıtmada ustalaşan AKP iktidarı
“Kamuda Devrim, Reform, Yeniden Yapılanma Gerçekleştiriyoruz”
demektedir. Buradan soruyoruz:</p><p>Kamuda esnek, güvencesiz ve performansa
dayalı çalıştırmayı sürekli yaygınlaştırmak kimin için devrim?
Taşeronlaştırma ve özelleştirme uygulamalarıyla kamuyu talan etmek
kimin için reform? Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesi için
çıkarılan yasalar yetmezmiş gibi çıkarılan Kanun Hükmünde
Kararnameler ile kamu kimin için yeniden
yapılandırılıyor? </p><p>Devletin yurttaşlarına karşı anayasal
sorumlulukları olan yeni istihdam alanları, eğitim, sağlık, sosyal
güvenlik olanakları yaratma görevlerini yapmayanların,</p><p>Yurttaşı
müşteriye, kamu hizmeti vermesi gereken kurumları ticarethaneye, kamu
emekçilerini esnek, güvencesiz, performansa dayalı çalışan işletme
görevlilerine çevirmeye çalışanların,</p><p>Kimin veya kimlerin
çıkarları için devrim, reform ve yeniden yapılanma hedefledikleri belli
değil mi? Ancak her şeye sermayenin gözlüğü ile bakan AKP iktidarına
bunlar da yetmemektedir. Çalışma Bakanı, 657 sayılı kanunu kaldırarak
iş güvencemizi yok etmeyi hedefleyen demeçler verebilmektedir.</p><p>Ancak
yine unuttukları bir şey var: KESK, kamu emekçilerinin iş güvencesini
kaldırmaya yönelik her türden girişime karşı mücadelesini sürdürmek
için VAR!</p><p>Bir başka çarpıtma da AKP İktidarının “Kimseyi
Enflasyona Ezdirmeyeceğiz” söylemidir. Bu gün ülkemizde açlık
sınırı 1.000 TL, yoksulluk sınırı ise 3.000 TL dir. Bu ülkenin kamu
emekçileri ise ortalama 1.500 TL maaş alarak açlığa yakın, yoksulluğa
uzak bir yaşam mücadelesi vermektedir.</p><p>Milyonlarca insanımıza
layık görülen 659 TL’lik asgari ücretten bile vergi kesintisi
yapılmaktadır. Temel tüketim ürünlerine yılda %40’ a varan zam
yapan AKP iktidarının bakanları “ bunlar zam değil
güncelleme” diyerek halkla dalga geçmektedir. Hükümet, gerçek
enflasyon rakamlarını çarpıtarak maaşlarımıza %3 – %4 gibi
sefalet artışı yapmaya devam etmektedir. Yıllardır maaşlarımıza
yapılan yüzdelik zamlar “Ek Ödeme” statüsüne sokularak
emekliliğimize yansıtılmadığı için çalışırken yaşadığımız
sefalet koşulları emekliliğimizde daha da
derinleşmektedir.</p><p>Örneğin Yüksekokul mezunu bir hemşire 1350-1400
TL arası maaş ve 900-1350 TL arası ek ödeme almaktadır. Aldığı ek
ödeme emekliliğe yansıtılmadığı için emekli maaşında en az
%30'luk bir kayba uğramaktadır. Yine Maliye Bakanlığı bünyesinde 5.
derecede çalışan bir kamu emekçisi ortalama 610 TL ek ödeme almaktadır.
Ve bu ek ödeme emekliliğe yansıtılmamaktadır. Aynı pozisyondan emekli
olan bir kamu emekçisi ortalama 960 TL emekli maaşı almaktadır. Oysa ek
ödeme maaşına yansıtılmış olsa yaklaşık 1200 TL maaş
alacaktı. </p><p>Bu listeyi uzatmak mümkün. Ancak kısaca belirtmek
gerekirse, ek ödemelerin emekli maaşına yansıtılmamasından dolayı kamu
emekçileri en az %30 dolayında kayba uğramaktadırlar. Devlet ek
ödemeleri emekli keseneği dışında tutarak hem emekli keseneği için
kendi vermesi gereken katkıdan kurtulmakta hem de emeklilerin sefalet
koşullarında yaşamasına neden olmaktadır. </p><p>AKP
iktidarı bu gün %40’ları aşan kayıt dışılığı çözerek
vergide adaleti sağlamak yerine vergi yükünü de emekçilerin sırtına
bindirmektedir. Emekçilerin sırtından sağladıkları büyüme rakamları
ile övünenler, vergi dilimleri ile kaşıkla verdiğini kepçe ile geri
almaktadır.</p><p>Kamu emekçisinin canını yakan bu vergi dilimleri
hususunu biraz açmakta fayda var. Ortalama 1500 TL maaş alan bir kamu
emekçisinin yıl içerisinde aldığı toplam maaş 9.400 TL oluncaya kadar
%15 üzerinden vergi ödemektedir. Toplamda 9.400 TL’yi geçince yani
7. aydan itibaren vergi kesintisi %20’ye çıkmaktadır. Bu durumda
sene başında maaşına %3 - %4 zam yapılan kamu ekmekçisi
çok daha fazlasını yılın ikinci yarısından itibaren ödediği
vergilerle geri vermiş olmaktadır. Yani verilen zam daha kamu emekçisinin
cebine girmeden buharlaşmaktadır. Temmuzdan ayından itibaren kamu
emekçileri Ocak ayında aldığı maaş miktarının daha altında maaş
almaya başlamaktadır. </p><p>Yıllardır orta ve büyük sermayeden
vergi almaktan özellikle kaçınan, bunun için çok sayıda yasal
düzenleme yapan hükümet, ay sonunu zor getiren ücretli ve maaşlıların,
“gelir vergisi dilimi” konusundaki mağduriyetlerini giderici
adımlar atmaktan ısrarla kaçınmaktadır. Bunun yerine “eşit
işe eşit ücret getiriyoruz” diye çıkardığı 666 sayılı KHK ile
bürokratlarının maaşlarını artırırken başta öğretmenler olmak
üzere 1,8 milyon kamu emekçisinin maaşlarında herhangi bir iyileştirme
yapmamaktadır. Kamuda başından beri var olan eşitsizliği ve
ayrımcılığı daha da derinleştirdikleri düzenlemeyi “eşit
işe eşit ücret verdik” diyerek yutturmaya
çalışmaktadır.</p><p>Ancak yine unuttukları bir şey var. Kamu
emekçileri artık bu yalanları yutmuyor. KESK kamu emekçilerinin insanca
yaşayacak bir gelire kavuşturulması mücadelesini sürdürmek için
VAR!</p><p>AKP İktidarının “İleri Demokrasi” Söylemi de
Kocaman Bir Yalandır!</p><p>Çünkü AKP, tüm kurum ve kuruluşları
denetimi altına alarak devleti AKP’lileştirmektedir. Özel
Yetkili Mahkemeleri ve Terörle Mücadele Kanunu’nu kendisine kalkan
yapan AKP iktidarı önünde diz çökmeyi kabul etmeyenleri hukuksuz
biçimde gözaltına almakta, tutuklamaktadır. Bu ülkenin cezaevleri
aylarca, hatta yıllarca mahkemeye çıkarılmayı bekleyen insanlara
doludur. </p><p>Sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi yürütenler
de AKP’nin baskılarından payına düşeni almaktadır. Bugün
KESK’in toplam 33 yönetici ve üyesinin hala tutuklu olması da
sendikal hak ve özgürlükleri için mücadele edenlere
tahammülsüzlüğün vardığı boyutları göstermektedir.</p><p>İşte
memleketin ahval ve şeraiti budur. Bizler bu ülkede sendikal hak ve
özgürlükler ve gerçek bir demokrasi için mücadele etmenin zor,
bedelinin ağır olduğunu bilen bir gelenekten geliyoruz. Bu gelenek
birilerinin “memurun da sendikası mı olur” diyerek mücadele
kaçkınlığı yaptığı dönmede, sendika kapılarına vurulan mühürleri
söken kamu emekçilerinin yarattığı fiili meşru mücadele geleneğidir.
Bu geleneğin ve yaşadıklarımızın bize öğrettiği temel şey ise
haklarımızı ancak mücadele ile alabileceğimiz gerçeğidir. Kamu
emekçilerinden aldığımız güç ve güvenle bu geleneği sürdürmeye
kararlılığımızı tekrar ifade ediyoruz. </p><p><span
class="Apple-tab-span" style="white-space: pre"> </span>Grev hakkımızın
yasal teminat altına alındığı bir Toplu Sözleşme düzeni
için,</p><p><span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre">
</span>Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine son verilmesi
için,</p><p><span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre">
</span>“KHK Demokrasi ”sine son verilmesi için,</p><p><span
class="Apple-tab-span" style="white-space: pre"> </span>Her türlü
güvencesiz çalıştırmaya son verilerek tüm çalışanlara kadrolu iş
güvencesi sağlanması için,</p><p><span class="Apple-tab-span"
style="white-space: pre"> </span>Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır
bir ücret ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması, çalışma
yaşamının demokratikleştirilmesi için,</p><p><span
class="Apple-tab-span" style="white-space: pre"> </span>Emekçilere
dayatılan angarya ve zorunlu fazla mesaiye son verilmesi
için,</p><p><span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre">
</span>Temel ücretlerin artırılarak, eşit işe eşit ücretin gerçekten
hayata geçirilmesi için,</p><p><span class="Apple-tab-span"
style="white-space: pre"> </span>Ek ödemelerin tüm emekçiler için
eşitlenerek emekliliğe yansıtılması için,</p><p><span
class="Apple-tab-span" style="white-space: pre"> </span>Net asgari ücretin
açlık sınırı olan 1.000 TL’ye çıkarılarak tüm ücret ve
maaşlarda bu tutarın vergi kesintisi dışında bırakılması
için,</p><p><span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre">
</span>Hukuksuz, haksız ve mesnetsiz biçimde yapılan gözaltı ve
tutuklamalara son verilmesi, tutukluların serbest bırakılması için,
</p><p>Üyelerinin hak ve çıkarlarını korumakla görevli her
sendikanın, konfederasyonun yapması gereken, uluslararası sözleşme ve
anlaşmaların yanı sıra Anayasanın bize tanıdığı hakkımızı
kullanarak 21 Aralık’ta, en uzun gecede, en kısa günde,
karanlığın en koyu, ışığın en az olduğu günde aydınlığı
arttırmak için Grev yapacağız.</p><p>Bildiğiniz gibi, Sağlık ve Sosyal
Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği
(TMRT-DER), Devrimci Sağlık İş Sendikası (DEV SAĞLIK İŞ), Sağlık
Hizmetleri Sınıfı Çalışanları Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları
Derneği (SHUD), Tıbbi Laboratuvar Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği,
Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği (TÜM RAD-DER), Türk
Dişhekimleri Birliği (TDB), Türk Hemşireler Derneği (THD), Türk
Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye Diyetisyenler Derneği üyeleri de 21
Aralık’ta hizmet üretmeyecektir. </p><p>Son söz olarak,
sendikal hak ve özgürlüklerimiz korunması ve geliştirilmesi için
başından beri sürdürdüğümüz mücadelemizin bugün yok edilmek istenen
tüm değerlerinin egemenlerin bir lütuftu olmadığı bilinciyle,
dişimizle tırnağımızla verdiğimiz mücadelemizle kazandığımız
haklarımızın yok edilmesine seyirci kalmayacağımızı ifade
ediyoruz. </p><p>Buradan diğer konfederasyonlara ve tüm kamu
emekçilerine çağrıda bulunuyoruz: Hiçbir şekilde sorumlusu
olmadığımız bu çarpık düzenin bedelini ödememek için, temel
haklarımız için, gelin hep birlikte mücadeleyi yükseltelim. 21
Aralık’ta yapacağımız grevle haklarımıza yapılan saldırılara
sesiz kalmayacağımızı hep birlikte
gösterelim.</p><p> </p><p>Kaynak: kesk.org.tr</p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder