Yeni DGM rejiminde
öğrenci tutuklular / Ahmet İNSEL
class="acikgri_font8">Ozan Gündoğdu Hopa olaylarını protesto ettiği
için alındı, cezaevinde saçları kesildi. Ona destek için saç kestiren
3 arkadaşı 10 gün sonra tutuklandı. İddianameye göre tanınmak için
saçlarını kestiler.
Türkiye
/ 06/12/2011
Terör örgütü üyelerinde bulunan
silahlar, genellikle bayrak, flama, bildiri, kitap! Saçını kestirmek
şüpheli bulunmak için yeterli.
CHP Milletvekili Hüseyin Aygün,
tutuklu üniversite öğrencilerinin sayısının 500’ü aştığını
söylüyor. Bilmiyoruz, İçişleri Bakanı bu sayıya, “Hayır onlar
öğrenci oldukları için değil, terörist oldukları için tutuklandı,
öğrenci sayılmazlar” deyip, ‘sözde öğrenci’
kategorisi yaratacak mı? ‘Doğru sayı’nın bunun onda biri
olduğunu iddia edecek mi? KCK soruşturmaları nedeniyle tutuklanan kişi
sayısı konusunda İçişleri Bakanı’nın ıskonto yapma kapasitesi
dudak ısırtacak kadar cüretliydi. Son birkaç aydır gazetelere yansıyan
tutuklama furyası içinde, BDP ile bir biçimde ilişkili olan kişilerden
sonra, ikinci kategoriyi üniversite öğrencileri oluşturuyor.
Denizli’de gözaltına alınan 25 öğrenciden 13’ü
tutuklanıyor. Savcılığın atfettiği suç, ‘örgüt adına eylem
yapmak’. Dersim, Şanlıurfa ve Erzincan’da 17 üniversite
öğrencisi tutuklanıyor. Suçlama benzer. Hopa’da yaşananları
Ankara’da protesto eden öğrenciler tutuklanıyor. Suç gene aynı.
PKK ile bağlantı kurulmadıysa, on yıllar önce ortadan kalkmış,
1970’lerin örgütlerinin dosyaları adli arşivlerden çıkartılıp,
ortada olmayan ‘örgüt’ adına eylem yapma suçları
yaratılıyor. Bazı iddianamelerde Aziz Nesin hikâyesi mi okuyorum diye
insan kendine soruyor.
Türkiye ekonomisine ve Erdoğan’a
methiyeler düzen yabancılar, örneğin The Economist, Radikal’in
internet sayfasında çevirisi yer alan haberinde öğrencilere yönelik
suçlamaların son derece muğlak bir terörle mücadele yasasına
dayandığını ve birçoğunun ‘baştan savma ve absürd’
olduğunu yazma ihtiyacı duyuyor.
Bu tutuklama furyasında bir kitap
listesi bile asli suç delili olabiliyor. Neredeyse iki yıldır tutuklu olan
Cihan Kırmızıgül’ün suç delili, poşu. Terör örgütü
üyelerinde bulunan silahlar, genellikle bayrak, flama, bildiri, kitap!
Saçını kestirmek şüpheli bulunmak için yeterli. Bulunan ekmek
bıçağı ya da çakı, ağır silah muamelesi görüyor.
/>Rektörlerin etkisi
Artık hepsini Abdullah
Gül’ün atadığı üniversite rektörleri de boş durmuyor. Polis ve
yargıdan geri kalmak istemeyen birçok üniversite yönetimi, daha davalar
sonuçlanmadan öğrencileri üniversiteden atıp, başka bir yargısız
infaz yapıyorlar.
İstisnalar, -şimdilik- hâlâ var neyse ki. 12
Kocaeli Üniversitesi öğrencisinin tutuklanmasına, bu üniversitenin
öğretim üyeleri karşı çıktı. “Dünyanın her tarafında,
kitlesel olarak gerçekleştirildiğini izlediğimiz öğrenci ve halk
protestolarını terör eylemi olarak görmek ve göstermek uluslararası
demokratik standartlar açısından kabul edilemez” diyen öğretim
üyeleri adına konuşan Yard. Doç. Hakan Koçak, ‘anmaların, basın
açıklamalarının ve barışçıl protestoların ne olduğu belirsiz bir
terör örgütü üyeliği için dayanak sayıldığını’
belirtti.
Öğrencinin ‘normalleşmesi’
Kocaeli Üniversitesi öğretim elemanlarının
yayımladıkları açıklama, tutuklama gerekçelerinin vahim olduğunu
hatırlatıyor. Artık siyasetçiler, sendikacılar, yerel yöneticilerle
sınırlı olmayan, kitlesel olarak öğrencileri de sınırları içine alan
bir baskı ve yıldırma operasyonu tüm hızıyla devam ediyor. İsteyen
buna Orwell’dan ilham alarak ‘Büyük Birader Rejimi’
desin, isteyen bunu iktidarın terör örgütü bağı kurarak makbul
görmediği muhalefeti yıldırma, sürekli olağanüstü durum yaratma
politikası olarak tanımlasın, ortada yurttaşlık haklarını ve hukuku
askıya alan kabul edilemez bir durum var.
AKP hükümetinin bu
politikasının üniversite gençliğini iktidar uyumlu kılma amacının bir
aracı olduğunu görebiliyoruz. Üniversitelerin normalleştirilmesinden
sonra sıranın öğrencilerin normalleştirilmesine gelmesi eşyanın
tabiatına uygun. YÖK, aynı YÖK. Üniversite yönetim yapısı aynı.
“Şimdi sıra bizde” diye tepinen öğretim elemanı
kalabalığı da. 12 Eylül rejiminin zarfı bile değiştirilmeden, mazrufu
aynen uygulanıyor. DGM’ler kalktı ama bugün yeni DGM’ler
işbaşında. Eski, yeninin içinde tüm canlılığıyla yaşıyor.
Muhafazakâr demokratın demokrat yaldızı düşünce, ortaya 12 Eylül
devletinin polisi ve yargısı, gençliği en büyük tehdit olarak gören 12
Mart zihniyeti çıkıyor.
“Yeni anayasa sonrası bu sorunlar
çözülecek, biraz bekleyelim” diyenler, “amacımıza
ulaşmamıza az kaldı, aman gevşemeyin” diyenlere çanak tutmakla
kalmıyorlar. Fiili olağanüstü durumu meşrulaştırıyorlar. Halbuki
anayasa değişikliğini beklemeden, bugün ve hemen ceza yasalarının
birkaç maddesinde yapılacak değişikliklerle AİHM yargıcı Işıl
Karakaş’ın işaret ettiği vahim hak ihlallerinin önemli bir
kısmına son vermek mümkün.
Bugün Türkiye’de, bu parlamenter
çoğunlukla TCK, TMK ve CMK’nın birkaç maddesinde acilen
değişiklik yapmamanın yegâne nedeni olabilir: Bugünkü durumdan memnun
olmak! Nitekim bu konuda Başbakan bir rahatsızlık emaresi
göstermiyor.
Kaynak: Radikal
window.print();
var code_desc = 'Radikal Diger';
var gemius_identifier = new
String('AkJAtC__TvvH7bzxYaPJrmXFDtv13ebw8c3z3Lk0syf.k7');
var gozatici=navigator.userAgent
if (gozatici.indexOf('iPad') != -1)
{}
else
{
var _comscore = _comscore || [];
_comscore.push({ c1: "2", c2: "7290377" });
(function() {
var s = document.createElement("script"), el =
document.getElementsByTagName("script")[0]; s.async = true;
s.src = (document.location.protocol == "https:" ? "https://sb" :
"http://b") + ".scorecardresearch.com/beacon.js";
el.parentNode.insertBefore(s, el);
})();
}
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder