"Devrimci Karargah İle
İlgili Tek Soru Sorulmadı"
SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan'ın
da aralarında bulunduğu 17 kişinin gözaltına alındığı
günlerde henüz ifadeler dahi alınmamışken bazı medya
organlarında, "Emniyette şok görüntüler",
"Devrimci karargâh'ın bağlantıları
çözüldü'' gibi iddialar yer aldı. Turan'la birlikte 13
kişi aynı iddia ile tutuklanırken, soruşturmada "illegal
faaliyet" diye yöneltilen soruların tamamının SDP'nin eylem ve
etkinlikleri olduğu, söz konusu 'Devrimci karargâh
örgüt' ile ilgili tek bir soru yönetilmediği ortaya
çıktı.
21 Eylül'de İstanbul Emniyet Müdürlüğü
Terörle Mücadele Şube polisleri tarafından SDP Genel Başkanı
Rıdvan Turan ve TÖP Sözcüsü Oğuzhan Kayserilioğlu'nun
evlerinin de aralarında bulunduğu İstanbul, Ankara ve Bursa'da
birçok adrese yapılan eş zamanlı baskınlarla 17 kişi
gözaltına alınmıştı. Gözaltıların başladığı ilk
saatlerden itibaren özellikle AKP'ye yakınlığı ile bilinen medya
organlarında ''Devrimci Karargâh operasyonu'' olarak belirtildi ve
çeşitli iddialara yer verildi. Henüz ifadelerin daha alınmaya
başlamadığı saatlerde özellikle Samanyolu tv ve Zaman Gazetesi,
"Emniyet'ten şok görüntüler" ve " soruşturma
derinleştirildiğinde örgütün illegal faaliyetlerini legal
platformda maskelemek için SDP çatısı altında faaliyet
yürüttüğü tespit edildi" başlıklı haberlerle
gözaltına alınanların AKP il binasına düzenlenen bombalı
saldırıyla ilişkilendirmekten geri durmadı. Bir başka iddia ise
gözaltında bulunan Necdet Kılıç'ın eski Eskişehir Emniyet
Müdürü Hanifi Avcı ile ilişkide olduğu yönündeki
iddialardı.
DOSYA YANDAŞ MEDYADA
'Gizlilik' kararı alınarak mahkemeye sevk edilen Turan ve
Kayserilioğlu'nun da bulunduğu 13 kişi "Örgüt
üyesi" olduğu iddiasıyla tutuklandı. Son dönemlerde bazı
basın yayın organlarının yargıdan daha fazla bilgiye sahip olduğunu ve
dosyayı avukatlar görmeden televizyonların yayınladığı kaydeden
SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan'ın avukatı Gülizer Tuncer yapılan
haberlerin gerçekten tamamen uzak ve kirli bir propaganda
amaçlı yapıldığını ifade etti. KCK adı altında Kürt
siyasetçilere yönelik başlatılan hukuka aykırı
operasyonların ardından SDP ve TÖP'e yönelik yapılan operasyonun
da yasal zeminde faaliyet gösteren siyasi parti, platform sendika
yöneticilerini sindirmeye yönelik olduğunu kaydeden Tuncer, bazı
basın kuruluşlarının misyonunun bu olduğu görüşünde.
Tuncer, soruşturma dosyasında gizlilik kararı bulunmasına rağmen
basının bu tür haberleri nasıl servis ettiğinin ise
düşündürücü olduğunu belirtti.
Tuncer; "Bu güne kadar hiçbir evrak elimize geçmedi.
Hatta hazır bulunduğumuz emniyet ifadelerinin tutanakları dahi bize
verilmedi. Gizlilik kararı bize verilmedi. Yani tarih ve karar numarasını
bilemediğimiz bir gizlilik kararına itiraz etmek durumunda kaldık. Fakat
daha operasyon başlar başlamaz basına bu gerçek dışı bilgiler
niye verildi ona bakmak lazım" diye konuştu. ''Devrimci
karargâh' ilişkisini temellendirecek hiçbir somut delilinin
bulunmadığını kaydeden Tuncer, yapılan operasyonun ve ardından yapılan
haberlerin Kürt hareketi ve sosyalistlerin birlikteliğini engellemeye
çalışmak olduğunu söyledi. Toplumsal muhalefeti
"terör örgütü'' ilan etme amacı da taşıyan bu
tür haberlerin bir diğer hedefinin ise toplumda kendisini devrimci,
sosyalist olarak tanımlayanların 'güvenilmez' ve 'derin devlet'le
ilişkili gibi göstermek olduğunu belirten Tuncer, "Hedeflenen
hiçbir aleyhe somut delil olmaksızın bütün bu toplumsal
muhalefeti tek bir örgüt çatısı altında toparlayıp
hepsine " terör örgütü" diye suçlamayı
amaçlayan bir yaklaşımdır" dedi.
DEVRİMCİ KARARGAH SORULMAMIŞ
Yapılan operasyon ve ardından basında çıkan 'Devrimci Karargah
bağlantıları' ilişkin ise müvekkillerine hiçbir soru
yöneltilmediğini açıklayan Tuncer; "Yasadışı
örgüt dosyalarında hazırlık aşamasında şüphelilere en
azından yasadışı bir örgüte üye oldukları iddia edilirse
bu örgüte ne zaman katıldıkları, kimlerle ilişkide oldukları
gibi sorular sorulur.Bura da böylesi bir ilişkilendirme söz konusu
olsa da hiçbir müvekkilime böylesi bir soru
yöneltilmedi, yöneltilemezde zaten. Yasal parti
çalışanlarının, açık alanda faaliyet
yürütenlerin sürekli olarak idari ve yargısal denetime tabi
bir partinin temsilcilerinin zaten silahlı bir örgütle ilişkisi
olamaz. Bu illegali tenin kurallarına da aykırıdır. Dolayısıyla
müvekkillerimizin hiçbirisine hiçbir şekilde 'Devrimci
Karargâh örgütüne ne zaman girdiniz?' 'Kimlerle ilişki
içerisindesiniz?' 'Hangi tür faaliyetlere katıldınız?'
şeklinde bir soru yöneltilmemiştir" dedi. Tuncer, bu konuda
müvekkillerine yöneltilen tek orunun Bostancı'daki olayın
ardından polis operasyonuna ilişkin gerçekleştirilen basın
açıklamasına neden katıldıkları yönünde olduğunu
aktardı. Sorguda bunun dışında oldukça komik sorularla karşı
karşıya kaldıklarını kaydeden Tuncer, "Müvekkilim Turan bir
parti başkanı partili arkadaşlarıyla neden yemeğe çıktığı
gibi absürt sorular sorulmuştur" diye kaydetti.
KILIÇ VE AVCI
Basına yansıyan ve eski Eskişehir Emniyet Müdürü Hanifi
Avcı ile tutuklanan Necdet Kılıç arasında ilişki olduğuna dair
iddialara ilişkin ise Tuncer, "Kılıç SDP üyesi değil,
yıllar önce Kurtuluş davasında tutuklanmış ve tutuklayan kişi
Avcı'nın kendisidir. 1997 yılında Aktüel dergisi, 12 Eylül'de
sol örgüt davalarından yargılanan ve aralarında Necdet
Kılıç'ın da bulunduğu altı kişiyi darbe günlerinde
işkencelerine katılan Hanefi Avcı'yla bir araya getirmiş. Mersin'de
yapılan buluşmada Hanefi Avcı, altı kişiden, yaptığı işkenceler
nedeniyle özür dilemişti. SDP ile doğrudan bir ilişki burada
söz konusu değil. Kılıç ve Avcı'nın bu tanışıklığı
üzerinden senaryoyu hazırlayan basın Kılıç'ın Devrimci
Karargâh üyesi olduğu ve Avcı ile tanışıklığından
hareketle derin devletle ilişkide bulunduğu ve bunun üzerinden de
SDP'ninde benzer ilişkilerin içinde olduğu izlenimi yaratmaktadır.
Ancak bunlar maddi temeli olmayan kara propaganda" diye konuştu.
Tuncer son olarak, ilk günden itibaren hayali senaryolarla yayın yapan
kuruluşlar hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını
söyledi.
Kaynak: birgun.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder