23 Eylül 2010 Perşembe

Mimar Özlem Aydın’ın İşine Son Verilmesi Protesto Edildi

Mimar Özlem Aydın'ın
İşine Son Verilmesi Protesto Edildi

Beyoğlu Belediyesi
bünyesinde taşeron bir  firmada çalışan mimar Özlem
Aydın'ın maruz kaldığı saldırılar ve işten atılması basın
açıklaması ile protesto edildi. Açıklama Galatasaray Lisesi
önünde yaklaşık 50 kişinin katılımıyla
gerçekleştirildi. Basın açıklamasını Özlem
Aydın'ın okuduğu eylem yine açıklamada bulunan Betesan
direnişçisi Zeynel Kızılaslan, Asken hukuk bürosundan atılan
avukat Cem Gök ve Avcılar Belediyesi tarafından sürgün
edilen İvme Dergisi Yayın Kurulu üyesi İnşaat Mühendisi Ali
Erdoğan'ın yaşadıklarını anlatmasıyla son buldu.
''Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya
hiçbirimiz'', ''direne direne
kazanacağız'','' mimarız mühendisiz,
haklıyız kazanacağız'' sloganlarının atıldığı eyleme
İvme Dergisi de 15 kişiyle katılarak destek verdi.

Açıklamada okunan basın metni aşağıdadır:

Ben Mimar Özlem Aydın,
Beyoğlu Belediyesinde şubat 2007 itibariyle başladığım çalışma
hayatıma, bugün itibariyle Evrensel Gazetesinde yayımlanan mektubum
sebep gösterilerek son verildi.Gazetede yayımlanan mektubuma
istinaden  asıl işveren konumundaki Beyoğlu Belediyesi bir
açıklama metnini gazeteye göndermiş olup, benim taşeron firma
çalışanı olarak performans düşüklüğü
nedeniyle belediyenin başka bir birimine gönderildiğimi
belirtmiştir.Bu metinde Beyoğlu Belediyesi'ne temizlik ve
güvenlik hizmeti veren Akdeniz Temizlik Ltd. Şirketinde ne vasıfla
çalıştığım ve performans düşüklüğü
vurgusuna neden olan durumlar belirtilmemiştir.
Gerek gazeteye gönderilen açıklama metni ve gerekse bugün
bana verilen işten çıkış belgemle ilgili yanlış  ve eksik
bilgilendirmeyi gidermek, bana yaşatılan bu süreci anlatmak amacıyla
bu basın açıklamasını yapmak zorunlu olmuştur.

2007 yılının şubat ayında Beyoğlu Belediyesinde yaptığım staj 
sırasında şu an belediyenin Fen İşleri Müdiresi ve meslektaşım
olan kişi tarafından iş teklifi yapılmıştır. Teklifi kabul etmem
sonrasında  şu anki fen işleri müdiresince üç aylık
bir deneme süresinin olduğunu belirtmiştir. Bu deneme süresi
sonrasında sözleşmemin yapılması ile ilgili taleplerime karşılık
olarak, sözleşmeli alım süresinin geçtiği ve gelecek
yılki sözleşmeli personel alımlarında bunu ancak yapabilecekleri
söylenmiştir. Sözleşme alımının yapıldığı dönemde ise
personel açığı olmadığı gerekçesiyle yine durumum
sürüncemede bırakılmış olup bir süre sonra 
sigortamın taşeron firma üzerinden yapılacağı bilgisi verilmiştir.
Gerek piyasada ki kriz gerekse ekonomik bazı zorunluluklar bu teklifi kabul
etmeme sebep olmuştur.Ne gariptir ki benden sonra işe alınan mimarların
sözleşmeleri kolaylıkla yapılmıştır.
Taşeron şirket tarafından 09.06.2008 tarihinden itibaren başlatılan
sigortam ile ben bu tarihten  işten çıkartıldığım
bugüne (22.09.2010)  kadar temizlik elemanı kadrosuna tabii bir
şekilde belediyede mimarlık yapmaktaydım. Beyoğlu Belediyesi, beni
temizlik elemanı olarak göstermek suretiyle mağdur etmiştir.Maddi ve
manevi olarak zarar gördüğüm gibi  ciddi anlamda hak
kayıplarım vardır.

Süreci işten çıkartılmaya kadar getiren neden ise işyerinde
benimde dahil olduğum etnik kimliğe yönelik hakarete tepki
göstermemdir. Kürt açılımı yapmak amacı güden AKP
yönetiminin yerel kolu, bu olay sonrası hakaret edeni değil de beni
cezalandırmayı uygun görmüştür.İşten çıkarılma
sürecinde çalışma yaptığım bilgisayar kasama el konulmuş
olup, çalıştığım binaya giriş yapmama izin verilmeyeceği
belirtilmiştir. Maruz kaldığım bu tutum ve davranışlar, bana yapılan
uygulamaların etnik kimliğimle bağlantılı olduğu duygusu
uyandırmıştır. Evrensel Gazetesine gönderdiğim metinde bu
mahiyettedir. Belediyenin bu durumla ilgili yaptığı açıklama ise
ikna edici olmaktan uzaktır.

Bize dayatılan taşeron sistemin bir mağduru olarak, bunu duyurmaya
çalışmamım sebebi bir duyarlılığın oluşmasına katkı sunmak
ve  taşeron sistemin başka mağdurlar oluşturmasının
önüne geçmek adına bir adımın atılmasını
sağlamaktır.

Bu süreç örgütlenmenin ve sendikal bir yapının
eksikliğinin çalışma hayatımızı ne kadar olumsuz etkilediğini
de açıkça göstermektedir.Birey olarak hareket etmek,
çalışma hayatımızdaki haklarımız ve sosyal güvencelerimizin
elimizden yavaş yavaş sistematik bir şeklide alınmasını
kolaylaştırmaktadır.
Sistem artık sadece atölyede, fabrikada çalışan
işçileri değil, mavi ve beyaz yakalı olarak tabir edilen bizleri de
iyiden iyiye sindirmeye yönelmiştir. Bizler de artık geleceğimizden
kaygı duyar hale getirildik.

Bu çark sadece performans düşüklüğü sebep
gösterilerek işten çıkarılan BETESAN işçisi Zeynel
Kızılaslan'ı yutmuyor; Asken Hukuk Bürosunda yine aynı sebeple
işten çıkartılan Avukat Cem Gök arkadaşımızı da yutuyor.
Bu da işçisi, mimarı, mühendisi, doktoruyla ayrım yapmadan el
ele vermek gerektiğini bir kez daha göstermekte.Umuyorum ki
yaşanılanların bizleri birleştirsin.

Basın açıklamasına katkı sunan siz değerli basın mensuplarına
ve burada bulunarak bana destek veren dostlarıma teşekkür ediyorum.
/>

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder