TAYAD'lı Aileler Abdi
İpekçi Parkı'nda Açıklama Yaptı
Dün Ankara Abdi
İpekçi Parkına sadece 300 metre kala Ankara polisinin saldırarak
gözaltına aldığı TAYAD'lı Aileler Ankara Adliyesine savcılığa
çıkarılmak için daha getirilmediler.
TAYAD'lı Aileler 12 gün boyunca İstanbul'dan Ankara'ya adım
adım yürüyerek geldiler. Önce sivil faşist güruhun
saldırısına uğradılar ve ardından gözaltına alındılar.
TAYAD'lılar Hapishanelerde Tecritin Kaldırılması; Sohbet Hakkının
Uygulanması; Tutsak TAYAD'lıların Serbest Bırakılması;
Hapishanelerde İşkencenin Son Bulması ve Hasta Tutsaklara
Özgürlük talepleri ile yürüdükleri Ankara'da
bugün saat 13.00'de Abdi İpekçi Parkı'nda bugün saat
13.00'da basın açıklaması düzenlediler. Basın
açıklamasında İstanbul'dan Ankara'ya yürüyüş
boyunca uğradıkları prokatif faşist saldırıları ve 33 TAYAD'lının
nasıl gözaltına alındığını anlattılar. "Baskılar,
gözaltılar bizi yıldıramaz" , "Sohbet Hakkı
Uygulansın" , "Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın" ,
"Tutuklu TAYAD'lılar Serbest Bırakılsın" , "Adalet
İstiyoruz" , "Yaşasın Devrimci Dayanışma"
sloganlarının atıldığı eylemde açıklamanın ardından söz
alan çeşitli demokratik kitle örgütü temsilcileri,
sendika temsilcileri ve aydınlar oldu.
adım yürüyerek geldiler. Önce sivil faşist güruhun
saldırısına uğradılar ve ardından gözaltına alındılar.
TAYAD'lılar Hapishanelerde Tecritin Kaldırılması; Sohbet Hakkının
Uygulanması; Tutsak TAYAD'lıların Serbest Bırakılması;
Hapishanelerde İşkencenin Son Bulması ve Hasta Tutsaklara
Özgürlük talepleri ile yürüdükleri Ankara'da
bugün saat 13.00'de Abdi İpekçi Parkı'nda bugün saat
13.00'da basın açıklaması düzenlediler. Basın
açıklamasında İstanbul'dan Ankara'ya yürüyüş
boyunca uğradıkları prokatif faşist saldırıları ve 33 TAYAD'lının
nasıl gözaltına alındığını anlattılar. "Baskılar,
gözaltılar bizi yıldıramaz" , "Sohbet Hakkı
Uygulansın" , "Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın" ,
"Tutuklu TAYAD'lılar Serbest Bırakılsın" , "Adalet
İstiyoruz" , "Yaşasın Devrimci Dayanışma"
sloganlarının atıldığı eylemde açıklamanın ardından söz
alan çeşitli demokratik kitle örgütü temsilcileri,
sendika temsilcileri ve aydınlar oldu.
DİSK/GENEL-İŞ sendikası adına söz alan Kani Beko;
İstanbul'dan Ankara'ya yola çıkarken ne istediklerini ve ne
yapacaklarını açıklamalarına rağmen faşist güçler
propaganda yaparak saldırmış ve yürüyüşü proveke
etmişlerdir. TAYAD'lı Aileler'in istekleri çok açıktır
hapishanelerde ki arkadaşlarımızın tecrit koşullarının
kaldırılmasını, hasta tutsakların serbest bırakılmasını
istemektedirler ve bu isteklerinde haklılar. Gözaltılar hukuksuzdur ve
gözaltıların Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu olarak
talep ettiğini söyledi.
İstanbul'dan Ankara'ya yola çıkarken ne istediklerini ve ne
yapacaklarını açıklamalarına rağmen faşist güçler
propaganda yaparak saldırmış ve yürüyüşü proveke
etmişlerdir. TAYAD'lı Aileler'in istekleri çok açıktır
hapishanelerde ki arkadaşlarımızın tecrit koşullarının
kaldırılmasını, hasta tutsakların serbest bırakılmasını
istemektedirler ve bu isteklerinde haklılar. Gözaltılar hukuksuzdur ve
gözaltıların Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu olarak
talep ettiğini söyledi.
DHF temsilcisi Nurten Karataş; hapishanelerde binlerce tutsağın tek
kişilik hücrelerde hergün işkence gördüğünü,
bu baskıların dışarıda ezilen halkı korkutma amaçlı
yapıldığını, TAYAD'lı Ailelere yapılan bu faşist saldırıyı
Demokratik Haklar Federasyonu olarak kınadıklarını söyledi.
kişilik hücrelerde hergün işkence gördüğünü,
bu baskıların dışarıda ezilen halkı korkutma amaçlı
yapıldığını, TAYAD'lı Ailelere yapılan bu faşist saldırıyı
Demokratik Haklar Federasyonu olarak kınadıklarını söyledi.
SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun; hükümetin
çıkarttığı kendi genelgesinde yer alan, sohbet hakkına, hasta
tutsakların serbest bırakılarak tedavi edlmesine uyulmadığını,
Türkiye'de demokrasi,barış,onurlu bir yaşam,özgür ve
bağımsız bir ülkede yaşamak isteyenlerin TAYAD'lıların yanında
olması gerektiğini, saldırıları kınadıklarını söyledi.
çıkarttığı kendi genelgesinde yer alan, sohbet hakkına, hasta
tutsakların serbest bırakılarak tedavi edlmesine uyulmadığını,
Türkiye'de demokrasi,barış,onurlu bir yaşam,özgür ve
bağımsız bir ülkede yaşamak isteyenlerin TAYAD'lıların yanında
olması gerektiğini, saldırıları kınadıklarını söyledi.
BES Osman Biçer; Adalet Bakanlığı'nın yayınladığı
genelgeye rağmen sohbet hakkının uygulanmadığını, hapishanelerde
ölümün kıyısında olan fakat serbest bırakılmayan
yüzlerce tutsak olduğunu, TAYAD'ın daha önceden de linç
saldırılarına uğradığını, Türkiye'de adalet sisteminin
çöktüğünü,bu ülkenin hapishanelerinde hala
işkence olduğunu söyledi.500 km'lik yolu yürüyerek gelen
insanların hedeflerine 300 metre kala neden göaltına alındığını
Ankara Emniyeti'ne buradan sorduğunu, TAYAD'ın mücadelesinde haklı
olduğunu ve kazanacaklarını söyledi.
genelgeye rağmen sohbet hakkının uygulanmadığını, hapishanelerde
ölümün kıyısında olan fakat serbest bırakılmayan
yüzlerce tutsak olduğunu, TAYAD'ın daha önceden de linç
saldırılarına uğradığını, Türkiye'de adalet sisteminin
çöktüğünü,bu ülkenin hapishanelerinde hala
işkence olduğunu söyledi.500 km'lik yolu yürüyerek gelen
insanların hedeflerine 300 metre kala neden göaltına alındığını
Ankara Emniyeti'ne buradan sorduğunu, TAYAD'ın mücadelesinde haklı
olduğunu ve kazanacaklarını söyledi.
Aydın Temel Demirer; Emniyete sordu : "Bolu'da faşistler mehter
marşı ile TAYAD'lı ailelere saldırırken siz neredeydiniz? İkinci defa
saldırırkensiz neredeydiniz? Onlar orada yürüyüş yasasını
ihlal etmediler mi? Ama siz görmezsiniz, görmemek zorundasınız,
TAYAD'lı Aileler F tipi zindanlarda insanlar katladilmesin, ceza
içinde eze çekmesin diye TAYAD'lı aileler
yürüdü." dedi ve F tipi hapishanelerde ki
hukuksuzluklardan bahsetti. "And olsun şart olsun bize diz
çöktüremeyeceksiniz son insan ayakta kalsa bile diz
çökmeyeceğiz, hak, hukuk, eşitliği savunacağız, bununesizin
emniyetiniz ne adalat bakahlığınızın engellemeye gücü yetmez.
Birimizi hapsedersiniz binimiz geliriz, birimizi katledersiniz binimiz
geliriz. Bunu Kızıldere'den beri size ispatladık" dedi. Ve bunun son
ispatının TAYAD'lı Aileler olduğunu ve daha sonra geleceklerinde bunu
ispatlayacağını söyledi. "başı kasklı eli coplu biber gazlı
polislerinizden korkmuyoruz,kanunlarınızdan, F tiplerinizden korkmuyoruz.
Biz halkız"dedi.
marşı ile TAYAD'lı ailelere saldırırken siz neredeydiniz? İkinci defa
saldırırkensiz neredeydiniz? Onlar orada yürüyüş yasasını
ihlal etmediler mi? Ama siz görmezsiniz, görmemek zorundasınız,
TAYAD'lı Aileler F tipi zindanlarda insanlar katladilmesin, ceza
içinde eze çekmesin diye TAYAD'lı aileler
yürüdü." dedi ve F tipi hapishanelerde ki
hukuksuzluklardan bahsetti. "And olsun şart olsun bize diz
çöktüremeyeceksiniz son insan ayakta kalsa bile diz
çökmeyeceğiz, hak, hukuk, eşitliği savunacağız, bununesizin
emniyetiniz ne adalat bakahlığınızın engellemeye gücü yetmez.
Birimizi hapsedersiniz binimiz geliriz, birimizi katledersiniz binimiz
geliriz. Bunu Kızıldere'den beri size ispatladık" dedi. Ve bunun son
ispatının TAYAD'lı Aileler olduğunu ve daha sonra geleceklerinde bunu
ispatlayacağını söyledi. "başı kasklı eli coplu biber gazlı
polislerinizden korkmuyoruz,kanunlarınızdan, F tiplerinizden korkmuyoruz.
Biz halkız"dedi.
Yapılan konuşmaların ardından TAYAD'lılar gözaltındaki
arkadaşları bırakılınca yine bir basın açıklamasında
bulunacaklarını duyurdu ve eylemi bitirdiler. Ardından da Ankara Adliyesi
önüne gözaltındaki arkadaşlarını beklemek için
geçtiler.
arkadaşları bırakılınca yine bir basın açıklamasında
bulunacaklarını duyurdu ve eylemi bitirdiler. Ardından da Ankara Adliyesi
önüne gözaltındaki arkadaşlarını beklemek için
geçtiler.
Basın açıklamasının tam metni:
LİNÇ SALDIRILARI, PROVOKASYONLAR ALTINDA TECRİTE KARŞI
YÜRÜYÜŞÜMÜZÜ BİTİRDİK.
YÜRÜYÜŞÜMÜZÜ BİTİRDİK.
SON SALDIRIYI YAPAN İSE ANKARA POLİSİ OLDU.
33 ARKADAŞIMIZ GÖZALTINDA.
18 Eylül 2010 Cumartesi günü İstanbul'dan tecrite
karşı yürüyüşümüze başladık. E-5'den
sürecek yolculuğumuz Ankara Abdi İpekçi Parkında sona
erecekti. Burada 3 gün çeşitli Demokratik Kitle
Örgütleri ile görüşüp tecriti anlattıktan sonra
İstanbul'a dönecektik. Programımız buydu. Bu programı da
İstanbul'dan yola çıkarten ilan etmiştik. Hapishanelerde tecrit
sürüyordu, sohbet hakkı uygulanmıyordu, işkenceler devam
ediyordu. Bizi yola düşüren bu gerçekti. Ve basına
yönelik sansür ve otosansür bu gerçeğin üzerini
örtmeye çalışıyordu. Bir sorunumuz vardı, bunu anlatmak
istedik. Ama anlaşılan o ki birilerini fena rahaksız etmişiz, arı
kovanına çomak sokmuşuz. Düzce'den itibaren
örgütlenmiş provokasyon ve linç saldırıları ile
karşılaştık. Düzce Kaynaşlı arasında 3 kez saldırıya uğradık.
Bu saldırılar önceden planlanmıştı. Bizden önce hareket eden
bir sivil araç yolumuz üzerindeki herkesi bize karşı
kışkırtmaya çalışıyordu. İşletme sahipleri tuvaletlerini bile
bizlere kullandırmaya korkar hale geldiler. Önümüzden gelen
sivil ekip onlara PKK'lilerin yürüyüş yaptıklarını,
yürüyerek cenaze taşıdıklarını, teröristlerin şehri
basmaya geldiklerini söylemiş.
karşı yürüyüşümüze başladık. E-5'den
sürecek yolculuğumuz Ankara Abdi İpekçi Parkında sona
erecekti. Burada 3 gün çeşitli Demokratik Kitle
Örgütleri ile görüşüp tecriti anlattıktan sonra
İstanbul'a dönecektik. Programımız buydu. Bu programı da
İstanbul'dan yola çıkarten ilan etmiştik. Hapishanelerde tecrit
sürüyordu, sohbet hakkı uygulanmıyordu, işkenceler devam
ediyordu. Bizi yola düşüren bu gerçekti. Ve basına
yönelik sansür ve otosansür bu gerçeğin üzerini
örtmeye çalışıyordu. Bir sorunumuz vardı, bunu anlatmak
istedik. Ama anlaşılan o ki birilerini fena rahaksız etmişiz, arı
kovanına çomak sokmuşuz. Düzce'den itibaren
örgütlenmiş provokasyon ve linç saldırıları ile
karşılaştık. Düzce Kaynaşlı arasında 3 kez saldırıya uğradık.
Bu saldırılar önceden planlanmıştı. Bizden önce hareket eden
bir sivil araç yolumuz üzerindeki herkesi bize karşı
kışkırtmaya çalışıyordu. İşletme sahipleri tuvaletlerini bile
bizlere kullandırmaya korkar hale geldiler. Önümüzden gelen
sivil ekip onlara PKK'lilerin yürüyüş yaptıklarını,
yürüyerek cenaze taşıdıklarını, teröristlerin şehri
basmaya geldiklerini söylemiş.
Korkuya bakın. 60-70 yaşındaki analar-babalar en büyük
korkuları oldu. Nitekim Bolu girişindeki bir cami imamı ile sohbet
ettiğimizde polisin kendisine "PKK'lilerin yürüyerek cenaze
getirdiğini söylediğini, kendisinin bu durumu anlamadını, bunun
dinen caiz olmadığını, bu nedenle şaşırdığını," söyledi
ve ardından "ben karşıdaki kahveye gidip bu gerçeği
anlatayım, orada toplananlar size saldırmak için hazır
bekliyorlar" dedi ve kahveye giderek bizleri anlattı. Nitekim burada
hiçbir saldırı ile karşılaşmadık.
korkuları oldu. Nitekim Bolu girişindeki bir cami imamı ile sohbet
ettiğimizde polisin kendisine "PKK'lilerin yürüyerek cenaze
getirdiğini söylediğini, kendisinin bu durumu anlamadını, bunun
dinen caiz olmadığını, bu nedenle şaşırdığını," söyledi
ve ardından "ben karşıdaki kahveye gidip bu gerçeği
anlatayım, orada toplananlar size saldırmak için hazır
bekliyorlar" dedi ve kahveye giderek bizleri anlattı. Nitekim burada
hiçbir saldırı ile karşılaşmadık.
Yol boyunca karşılaştığımız tüm saldırılar
örgütlenmiş, provokasyon saldırıları idi.
Çünkü konuştuğumuz tüm insanlar bize sempati ile
yaklaştılar, yürüyüşümüzün nedenini
anlattığımızda kolaylıklar dilediler. Düzce Kaynaşlı'da 3 kez
saldırıya uğradık. Sonuncu saldırı en şiddetli olanı idi. İlk iki
saldırıda yanımızda bulunan polis ya da jandarma çevik kuvvetleri
saldırganlarla bizim aramızda barikat olacaklarına onların arkasında
durarak bize doğru sürüyorlardı. 3. saldırı ise Kaynaşlı
girişinde oldu. Kaynaşlı girişinde bulunan bir dinlenme tesisinde
toplanan faşistler havanın kararması ile üzerimize saldırtıldı.
Çeşitli illerden, özellikle Düzce'den toplanan
yüzlerce faşist adeta dizginleri salınarak üzerimize
saldırtıldı. Bu saldırı altında polis otobüsüne bindirilerek
Bolu dağına çıkartıldık. Gece burada çadır kurduk ve
kaldık. Biz burada kalirken sivil faşistler gelerek polislerle sohbet
ettiler, içlerinden bir kaç tanesi bize 5 metre kadar
yaklaştı ve küfürler etti. Biz bu faşistlere saldırınca o ana
kadar gaz kullanmayan polis bize karşı gaz ve cop kullandı ve 3
arkadaşımız gazla yaralandı. Düzce / Kaynaşlı'daki 3 saldırıda
da polis ve jandarmanın faşistleri dağıtmak için hiçbir
şey yapmadığının tanığıyız.
örgütlenmiş, provokasyon saldırıları idi.
Çünkü konuştuğumuz tüm insanlar bize sempati ile
yaklaştılar, yürüyüşümüzün nedenini
anlattığımızda kolaylıklar dilediler. Düzce Kaynaşlı'da 3 kez
saldırıya uğradık. Sonuncu saldırı en şiddetli olanı idi. İlk iki
saldırıda yanımızda bulunan polis ya da jandarma çevik kuvvetleri
saldırganlarla bizim aramızda barikat olacaklarına onların arkasında
durarak bize doğru sürüyorlardı. 3. saldırı ise Kaynaşlı
girişinde oldu. Kaynaşlı girişinde bulunan bir dinlenme tesisinde
toplanan faşistler havanın kararması ile üzerimize saldırtıldı.
Çeşitli illerden, özellikle Düzce'den toplanan
yüzlerce faşist adeta dizginleri salınarak üzerimize
saldırtıldı. Bu saldırı altında polis otobüsüne bindirilerek
Bolu dağına çıkartıldık. Gece burada çadır kurduk ve
kaldık. Biz burada kalirken sivil faşistler gelerek polislerle sohbet
ettiler, içlerinden bir kaç tanesi bize 5 metre kadar
yaklaştı ve küfürler etti. Biz bu faşistlere saldırınca o ana
kadar gaz kullanmayan polis bize karşı gaz ve cop kullandı ve 3
arkadaşımız gazla yaralandı. Düzce / Kaynaşlı'daki 3 saldırıda
da polis ve jandarmanın faşistleri dağıtmak için hiçbir
şey yapmadığının tanığıyız.
Ertesi gün Bolu'ya giriş yaptık. Burada bizi "bebek
katilleri, şehitler ölmez vatan bölünmez" diye
sloganlar atanlar karşıladı. Bolu'ya 10 kilometre kala
karşılaştığımız bir kadın sürücü kent merkezinde bizi
beklediklerini söyledi. Bolu'ya girdiğimiz andan itibaren de
saldırılar başladı. Polis bizim yanımızda bulunsa da esas olarak bizi
korur gibi bir tavırları yoktu. Aksine faşistlere isimleri ile
sesleniyorlardı; Cemal bizi çok yordunuz artık yeter, taş atmayın
bize geliyor diye saldırganlarla sohbet ediyorlar ama asla onları
uzaklaştırmak ya da dağıtmak için bir şey yapmıyorlardı.
katilleri, şehitler ölmez vatan bölünmez" diye
sloganlar atanlar karşıladı. Bolu'ya 10 kilometre kala
karşılaştığımız bir kadın sürücü kent merkezinde bizi
beklediklerini söyledi. Bolu'ya girdiğimiz andan itibaren de
saldırılar başladı. Polis bizim yanımızda bulunsa da esas olarak bizi
korur gibi bir tavırları yoktu. Aksine faşistlere isimleri ile
sesleniyorlardı; Cemal bizi çok yordunuz artık yeter, taş atmayın
bize geliyor diye saldırganlarla sohbet ediyorlar ama asla onları
uzaklaştırmak ya da dağıtmak için bir şey yapmıyorlardı.
Yürüyüş kolundaki bir kaç ailemiz sivil
polislerin faşistlere para ve bayrak dağıttıklarına tanık oldu. Bolu'ya
ilk girdiğimizde toplanan kitle sayısı 15-20 iken yani rahatlıkla
dağıtılabilecekken bu grup dağıtılmayarak çoğalması
sağlandı. Bolu içindeki yürüyüşümüz
boyunca da saldırılar sürekli polisin yönlendirmesi ile devam
etti.
polislerin faşistlere para ve bayrak dağıttıklarına tanık oldu. Bolu'ya
ilk girdiğimizde toplanan kitle sayısı 15-20 iken yani rahatlıkla
dağıtılabilecekken bu grup dağıtılmayarak çoğalması
sağlandı. Bolu içindeki yürüyüşümüz
boyunca da saldırılar sürekli polisin yönlendirmesi ile devam
etti.
Saldırı devam ederken faşistlere saldıran, onları dağıtmaya
çalışan bazı polisler de geri görevlere alındı.
Örneğin faşistlere gaz sıkan bir polis otobüse alındı.
Kafasına taş geldikten sonra faşistlere doğru koşan bir polis de
durduruldu ve polis aracına alındı.
çalışan bazı polisler de geri görevlere alındı.
Örneğin faşistlere gaz sıkan bir polis otobüse alındı.
Kafasına taş geldikten sonra faşistlere doğru koşan bir polis de
durduruldu ve polis aracına alındı.
Polis faşistlerin önünü keserek onları
durdurabilecekken bunu yapmadığı gibi, üstelik ana yolun iki
kenarına kurduğu polis barikatlarını yanımıza kadar çekerek
faşistlerin de yanımıza gelmesini sağladı. Bolu çıkışında
faşitler önümüze geçerek ana yolu kapattığında
polis ve jandarma güçleri yolu açamadı. Yolu kapatan
faşistleri dağıtamadı bile. Bunun yerine yürüyen TAYAD'lılara
saldırdılar. Faşistlere karşı kullanmadıkları cop ve gazı
TAYAD'lılara karşı kullandılar. Bu saldırı ile TAYAD'lı aileler
dövülerek, gaz sıkılarak gözaltına alındılar ve zorla
polis aracına bindirilerek Ankara il sınırına
götürüldüler.
durdurabilecekken bunu yapmadığı gibi, üstelik ana yolun iki
kenarına kurduğu polis barikatlarını yanımıza kadar çekerek
faşistlerin de yanımıza gelmesini sağladı. Bolu çıkışında
faşitler önümüze geçerek ana yolu kapattığında
polis ve jandarma güçleri yolu açamadı. Yolu kapatan
faşistleri dağıtamadı bile. Bunun yerine yürüyen TAYAD'lılara
saldırdılar. Faşistlere karşı kullanmadıkları cop ve gazı
TAYAD'lılara karşı kullandılar. Bu saldırı ile TAYAD'lı aileler
dövülerek, gaz sıkılarak gözaltına alındılar ve zorla
polis aracına bindirilerek Ankara il sınırına
götürüldüler.
TAYAD'lılar polis aracında bulunmalarına ve yanlarında eskort polis
araçları bulunmasına rağmen faşistler araçları ile
polislerin arasından geçerek TAYAD'lıların bulunduğu polis
aracına saldırmaya çalıştılar. Ve polisler onları engellemek
için hiç bir şey yapmadı. Saldırı Yeniçağa ve
Gerede ilçelerinde de sürdü. Burada da çeşitli sivil
araçlar saldırıya katıldılar.
araçları bulunmasına rağmen faşistler araçları ile
polislerin arasından geçerek TAYAD'lıların bulunduğu polis
aracına saldırmaya çalıştılar. Ve polisler onları engellemek
için hiç bir şey yapmadı. Saldırı Yeniçağa ve
Gerede ilçelerinde de sürdü. Burada da çeşitli sivil
araçlar saldırıya katıldılar.
Burada sormak gerekli; bu araçlar kime ait? Niçin orada
hazır bekliyorlar. Gerede'den geçerken bir sivil polisin aracından
inerek kenarda bekleyen insanlara slogan attırdığına tanık oldum. Eğer
bu kişi polis değilse o zaman polis konvoyunun içinde nasıl
rahatlıkla yol alıyor ve istediği zaman girip çıkabiliyor?
hazır bekliyorlar. Gerede'den geçerken bir sivil polisin aracından
inerek kenarda bekleyen insanlara slogan attırdığına tanık oldum. Eğer
bu kişi polis değilse o zaman polis konvoyunun içinde nasıl
rahatlıkla yol alıyor ve istediği zaman girip çıkabiliyor?
Yine Gerede'de faşistler eski kasa, plakasız bir mercedes ile
saldırıya katıldılar. Herkes bilirki plakasız araçlarla
karayoluna çıkmak mümkün değildir. Peki bu nasıl
olmaktadır? O kadar polisin önünde bu plakasız araç nasıl
saldırıyla katılmıştır? Linç ve provokasyon saldırısı Bolu'da
bitmedi. Kızılcahamam'da, Kazan'da devam etti. Senaryo aynı idi. Bize
karşı çeşitli yalanlarla kışkırtmaya çalıştıkları
halkı saldırıya katmaya çalıştılar ama başaramadılar.
Buralarda da bize saldıranlar bölgenin faşistleri ve Düzce'den
itibaren bize saldırmaya çalışan faşistler idi. Bazılarının
plakalarını aldık. Biliyor ve tanıyoruz. 420 kilometre
yürüdükten sonra Ankara'ya girdiğimizde de saldırılar devam
etti.
saldırıya katıldılar. Herkes bilirki plakasız araçlarla
karayoluna çıkmak mümkün değildir. Peki bu nasıl
olmaktadır? O kadar polisin önünde bu plakasız araç nasıl
saldırıyla katılmıştır? Linç ve provokasyon saldırısı Bolu'da
bitmedi. Kızılcahamam'da, Kazan'da devam etti. Senaryo aynı idi. Bize
karşı çeşitli yalanlarla kışkırtmaya çalıştıkları
halkı saldırıya katmaya çalıştılar ama başaramadılar.
Buralarda da bize saldıranlar bölgenin faşistleri ve Düzce'den
itibaren bize saldırmaya çalışan faşistler idi. Bazılarının
plakalarını aldık. Biliyor ve tanıyoruz. 420 kilometre
yürüdükten sonra Ankara'ya girdiğimizde de saldırılar devam
etti.
Ankara'da Gazi Mahallesinde toplanan faşistler bize saldırmaya
çalıştı. Polis yine 15-20 kişilik grubu dağıtamadı. Hatta
TAYAD'lı ailelere araçla götürme teklifi yaptı.
TAYAD'LILAR bu teklifi kabul etmedikten 15 dakika sonra yol
açılabildi ve yürüyüş devma etti. Abdi İpekçi
Parkına, yani yürüyüşün bitmesine 300 metre kala bu
sefer polis saldırdı. Gazi Mahallesinde 15-20 kişiyi dağıtamayan polis
burada 33 kişiyi gaz sıkarak, döverek gözaltına aldı ve
emniyete götürdü.
çalıştı. Polis yine 15-20 kişilik grubu dağıtamadı. Hatta
TAYAD'lı ailelere araçla götürme teklifi yaptı.
TAYAD'LILAR bu teklifi kabul etmedikten 15 dakika sonra yol
açılabildi ve yürüyüş devma etti. Abdi İpekçi
Parkına, yani yürüyüşün bitmesine 300 metre kala bu
sefer polis saldırdı. Gazi Mahallesinde 15-20 kişiyi dağıtamayan polis
burada 33 kişiyi gaz sıkarak, döverek gözaltına aldı ve
emniyete götürdü.
Soruyoruz;
Kimi ürküttük?
Kim bu yürüyüşten korktu? Rahatsız oldu?
Bu linç ve provokasyon saldırıları niye
örgütlendi?
örgütlendi?
İktidar tecriti kaldırmayıp linç saldırıları ile bizi
susturamaz.
susturamaz.
TAYAD'lı Aileler olarak evlatlarımızı sahiplenmeye devam
edeceğiz.
edeceğiz.
Tecritin kaldırılması sohbet hakı genelgesinin
uyğulanması,
uyğulanması,
Hasta tutsakların serbest bırakılması,
Tutuklu TAYAD'lılara özgürlük,
Hapishanelerde baskı ve işkencenini son bulması için
hiç bir güç bizi yolumuzdan alıkoyamayacak, buradan
dostada düşmana da ilan ediyoruz.
hiç bir güç bizi yolumuzdan alıkoyamayacak, buradan
dostada düşmana da ilan ediyoruz.
TECRİTİ KALDIRIN SOHBET HAKKI UYGULANSIN.
HASTA TUTSAKLAR SERBEST BIRAKILSIN.
TUTUKLU TAYAD'LILAR SERBEST BIRAKILSIN.
YAŞASIN DEVRİMCİ DAYANIŞMA
TAYAD'LI AİLELER
Kaynak: halkinsesi.tv
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder