27 Eylül 2010 Pazartesi

Ototomi, Darbecileri Yargılamak Vesaire... / Sadık Varer

Ototomi, Darbecileri
Yargılamak Vesaire... / Sadık Varer

Kertenkelenin enteresan bir
savunma mekanizması var; tehlike anında kendi kendine kuyruğunu koparıp
düşmanını meşgul eden kertenkele, bu yöntemle hayatta kalmayı
başarır. Ve birkaç hafta içinde, yeni tehditleri bertaraf
etmek için kopan kuyruğunu yeniden üretir.

 
Kertenkelenin gerekli hallerde kendi uzvunu koparma
'eylemine' ototomi deniyor…
 
Ototomi, bütün devletlerin uyguladığı bir savunma
yöntemidir. Yakın geçmişte Avrupa'da pek çok
devlet bu yöntemi uyguladı. Kapitalizmi tehdit eden devrimci
hareketleri etkisizleştirmek ve toplumsal muhalefeti bastırmak için
kullanılan Gladio'nun bir bölümü,
'görülen lüzum üzerine' tasfiye edildi.
Yunanistan'da devlet, darbe yapıp demokrasiye zarar vermek
suçlamasıyla kendi askerini cezalandırdı!.. Böylece kitleler,
o devletlerin birer 'uzvu' olan Gladio'nun ya da darbeci
askerlerin tasfiyesi edilmesi gibi 'demokratik etkinlikler'le
meşgul edilirken, bütün suçların asli faili
durumundaki devletlerin ömrü biraz daha uzatılmış
oldu.
 
Ototomi, özellikle de Küba devriminden sonra emperyalizmin
sıklıkla uyguladığı bir yöntemdir. Emperyalizmin akıl
yapıcıları Küba devriminden şöyle bir ders çıkardılar;
"Diktatörlüğe karşı demokrasi talebiyle
örgütlenen ve kendini hızla çoğaltan muhalif
güçleri etkisizleştirmek için diktatör
Batista'yı bu güçlerden önce bizim tasfiye etmemiz
gerekiyordu. Batista diktatörlüğü yerine vasat bir demokratik
düzen kursaydık, diktatörlük karşıtı güçleri
silahsızlandırabilirdik; onları parlamentoya taşıyıp demokrasi ile
etkisizleştirebilirdik..." Gerçekten de emperyalist
haydutlar Küba'daki 'hatayı' bir daha
tekrarlamadılar. Filipinler'de ve bazı Latin Amerika
ülkelerindeki gibi, diktatörlük karşıtı devrimci
güçlerin basıncını hissettiklerinde, ana gövdeyi korumak
amacıyla 'uzuvlarını' koparıp attılar; bu ülkelerde
örgütledikleri diktatörlükleri halktan önce
kendileri yıktılar ya da emperyalist efendilerin isteklerini yerine getiren
eski generallerin, demokrasi karşıtı darbeciler suçlamasıyla
yargılanmalarını sağlayıp söz konusu ülkelerde demokrasinin
'yıldızını parlattılar' ve böylece sermayenin
ömrünü uzatmayı başardılar.
 
Türkiye'nin egemenleri de şu sıralar bir 'ototomi
eylemi' gerçekleştirme hazırlığındalar. İhtimal odur ki,
12 Eylül'ün darbeci generalleri 'feda'
edilecek!.. 
 
Türkiye, otuz yıl önce gerçekleştirilen askeri
darbenin ürünü olan '82 Anayasası ile yönetiliyor.
Ama artık bu anayasa egemenlerin ihtiyaçlarına bile cevap veremiyor.
Bu nedenle 'darbe anayasasını değiştirme'
çalışmaları yapılıyor. Yeni anayasa çalışmalarının
merkezinde ise bildik demokrasi palavrası var; değişiklik isteyenler, bunu
'demokrasi aşkı' ile yaptıklarını vaaz ediyor, toplum
bilincini bu yönde şekillendiriyorlar. Bunu yaparken de, kendilerini
yasal düzeyde dokunulmaz kılan darbeci generallere
'dokunmak' zorunda kalıyorlar.
 
Ve memleketin sol - demokrat camiasından bir kesim, iktidarın bu
'demokratik' tavrını olumlayan fikirleri ve de zikirleri ile
'demokrasicilik oyununa' dahil oluyor; egemen sermayenin
yarattığı 'darbe karşıtı' ortamı değerlendirmek isteyen
demokratlar, devletin savcılarına dilekçe verip darbecilerin
yargılanmasını talep ediyorlar.
 
Kuşkusuz, devlet, darbeci askerlerini yargılayabilir ve bu, tipik bir
'ototomi eylemi' olur!...
 
Bildik bir şeydir ya tekrarda yarar var; emekle sermayenin
'barış içinde' birlikte yaşamasına uygun bir ortam
hazırlamak amacıyla devletin 'terbiye edilmesini' isteyen
demokratlar açısından 12 Eylül generallerinin yargılanıp
'cezalandırılması' yeterli olabilir, fakat sermaye
egemenliğine son verip emeğin ve insanlığın özgür geleceğini
kurmak isteyen devrimcilerin bununla yetinmeleri mümkün
değildir.
 
Açıktır ki, devletin darbeci generallerini tasfiye etmesi,
esasa ilişkin bir değişime neden olmaz; devrimci hareketin gelişmeye
başladığı dönemlerde kendini tehlikede hisseden sermaye, siyasal
zorun her biçimini uygulamak üzere vazifelendireceği yeni
generalleri ve başkaca faşist pratisyenleri bulmakta hiç
zorlanmayacaktır.
 
12 Eylül operasyonunun mimarı sermayedir; iktisadi ve siyasi
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla uluslararası ve
'ulusal' sermayenin örgütlediği faşist darbenin
pratisyenleri ise askerlerdir. Hal böyle olunca, darbeci askeri, askere
darbe yaptıran sermayeden 'ayrıştırmak' imkansızdır.
 
Velhasıl, 12 Eylül darbesinin pratisyenleri konumundaki Kenan
Evren benzeri eli kanlı generallerin yargılanmasını istemek, anlamsız
bir davranış sayılmaz. Ama 12 Eylül'ün pratisyenleri ile
birlikte, bu faşist operasyonun mimarı konumundaki sermayenin
'yargılanması'nı istemek çok daha anlamlıdır. Her
durumda öne çıkarılması gereken de budur…
 
Sadık Varer href="http://www.enternasyonalle.com/">www.enternasyonalle.com

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder