Ruhi Su'yu
Anlamak...
Çok güçlü, temiz, berrak bir
ses. Sesi son derece doğru çıkıyor ağzından ve telaffuza,
duyulabilirliğine dikkat ediyor. Sözün duygusunu ezgide veriyor.
Coşkulu, lirik, duygulu sesinin alçalması,yükselmesi
mükemmel. Bağlamayı da sade çalıyor, birkarmaşa, kaos yok.
Teknik olarak hızlı veya çok yetkin değil.Zaten kendisi de
bağlamayı bir eşlik enstrümanı olarak görüyor.Yani
anlattıklarına, söylediklerine, sesine eşlik eden bir
enstrüman.O nedenle içeriğe ve söyleyişe daha çok
önem veriyor.Tabi bunu yaparken estetik kaygısını da
gütmüyor değil.
Daha çok Zülfü Livaneli'nin ilk yıllarında
gördüğümüz, şarkı arasında anlatım tarzı, destan
denemeleri ve bestelerdeki biçimsel özelliklere, bir önceki
dönemde Ruhi Su'nun derinlikli, engin, güçlü
örneklerinde rastlıyoruz. Zülfü Livaneli, Cem Karaca, Rahmi
Saltuk, Sadık Gürbüz gibi sanatçılar, bir yanıyla Ruhi Su
pınarından içmişlerdir sularını diyebiliriz. Bu gerek
ezgilerde,gerek söyleyiş tarzında, gerekse cesur denemelerde ortaya
çıkıyor. Bu gelenek daha sonra "devrimci müzik"
anlayışını ortayaçıkaracaktır. Grup Yorum'ları ve
diğerlerini…
Ruhi Su, aynı zamanda Nazım Hikmet şiirini ilk besteleyen
kişidir.(Süvarinin Türküsü- Dört Nala Gelip Uzak
Asya'dan…) Politikgörüşleri, politik duruşu
hayatının her alanına yansımıştır diyebiliriz. Bir konserde, bir
gözaltı hücresinde, büyük bir kalabalığın
karşısında, bir dost muhabbet ortamında, birebir konuşmalarda her
yanıyla davranışlarına yansır. Bu devrimci kimlikteki tutarlılığını
gösterir. Şiirde kalıpları kıran, yeni bir yol bulan, geleceğe
ışık tutan Nazım Hikmet'se eğer, müzik alanında da Ruhi
Su'dur.
Kendi dönemine kadar söylenen halk türkülerini, kendi
döneminde bulundukları yerlerden alıp yeni kitlelerle, yeni
duyarlılıklarla buluşturmuş, türkülere yeni bir yol
çizmiştir. Geleneksel halk müziği anlayışının
gelişmesinde, ilerlemesinde Türkiye'de diyebiliriz ki; katkıda
bulunan en önemli isimlerden biridir. Anadolu'yu diyar diyar gezip
birçok yerinde türkü derlemeleri, araştırmaları yapmış,
bu türküleri notaya almıştır. Türküleri sadece
köy ağzı veya yöresel gırtlaklarla söylenen
biçiminden başka, yeni bir yorumla, kentli bir ağızla, operadan,
şan tekniğinden aldığı birikimi de kullanarak yeni bir geleneğin yeni
bir anlayışın önünü açmıştır. Yaşadığı
dönemde bütün etrafını, çağının
sanatçılarını ve kendisinden sonra gelen sanatçıları bir
yerinden, bir biçimiyle etkilemiştir.
Seferberlik Türküleri ve Kuvayi Milliye Destanı
çalışmalarını derli toplu sunarak Kurtuluş Savaşı'nı
değişik yönleriyle ilk kez Ruhi Su anlatmıştır. Yunus Emre,
Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Köroğlu gibi halk ozanlarının,
şairlerinin eserlerini seslendirerek ayrı ayrı albümlerde işlemiş,
bu ozanların önemini vurgulayıp, geleceğe taşımayı görev
edinmifltir. Tabi bunun yanı sıra, halkın mücadelesini,
emekçilerin yaşamını, gurbette yaşayan işçilerin
çilesini, gelecek günlere olan özlemimizi de kendisine temel
olarak dert edinmiştir. Bu, onun ideolojik duruşundan bağımsız
değildir.
1940'lı yılların ortalarına doğru Türkiye Komünist
Partisi (TKP)'yle bağ kurmuş, partiyle birlikte bir "sıra
neferi" gibi çalışmıştır. 1951 TKP Tevkifatı'nda
Ruhi Su ve sonradan eşi olacak Sıdıka Su da; Behice Boran, Zeki
Baştımar, Mihri Belli, Sevim Belli, Ahmed Arif, Enver
Gökçe'lerle aynı operasyonda tutuklanmışlardır. Aylarca
işkencelerde kalmış, "tabutluk" denilen hücreleri
tatmış, kanlı gömlek ve çarflafları da arkadaşlarının
belleğinde birer belge olarak kalmıştır. Birçok kişinin fikrini,
ideolojisini sattığı, arkadaşlarını sattığı bu operasyonda Ruhi
/>
Su da alnının akıyla çıkanlardandır.
1980'lere kadar devrimci mücadeleyi besleyen, ona sahip
çıkan, onunla omuz omuza yürüyen sayılı
sanatçılardan biridir. 1980 darbesinde de yine birçok
sanatçı ülkesini terk ettiği halde o memleketinde kalmayı
tercih etmiştir. '80 sürecinde hep baskıya, sansüre,
tehdite maruz kalmıştır. '80 sonrası süreçte
yaşlılığına, hastalıklarına rağmen devlet ondan korkmaya devam
etmiştir. Yurtdışındaki tedavisini engelleyerek
öldürmüşlerdir.
Bugüne kadar, piyasaya çıkmış toplam 26 albümü
vardır. Bunların önemli bir kısmı o hayatını kaybettikten sonra,
eşi ve arkadaşlarının çabalarıyla dinleyiciyle buluşmuştur.
Ruhi Su kendi döneminde, hitap ettiği kesimi iyi
çözümlediğini Hasan Hüseyin'le yaptığı
sohbetten bir cümleyle aktaralım: "Aydınlar ve
aydınlanmış insanlar çevresinde daha etkili oldum
kanısındayım."
Müziğe ve sanata bakışı, teorik ve perspektif olarak da sağlam
bir temele oturur. Ruhi Su'nun ezgileri ve söyleyiş
biçimi, sözün içinden gider yolunu, yerini bulur.
şarkılarıyla içeriği ortaya çıkarır. Sözün
coşkusu, durduğu, hareketlendiği, şahlandığı, söndüğü
yer ezgide de kendini gösterirdi. Aynı türküleri
birçok kişi yorumlayabilir, birçok farklı kişi
söyleyebilir… Ama Ruhi Su, başka bir olgudur. Her kelimesini
özümsemiş olarak, bilerek söyler, yorumlar. Ve bu bilme,
özümseme olayı, uzunca bir sürecin, birikimin sonucudur.
Aldığı teknik eğitim, Anadolu'yu dolaşıp derlemeler yaparken
tanıklıkları, vardığı sonuçlar, komünist bir dünya
görüşünün getirdiği zengin
bakış olanağı, batı müziğini de iyi düzeyde araştırmış ve
biliyor olması, sanatın diğer yanlarına (tiyatro, resim v.s) da ilgi
duyuyor olmasının getirdiği bir estetik bakış… Bunların hepsini
yan yana koyduğunuzda, işte ortaya bir Ruhi Su pınarı çıkar.
Eserlerin üretimi üzerine şöyle der:
"Özenmelerden ve özentilerden sıyrılmak, kendi
benliği, ulusallığı içinde evrenselliğe açılmak,
ulaşmak. Yani kendi tadını yitirmeden, yabancılaşmadan. İnsan kendini
yenilemeye elverişli bir yaratıktır. Bunun için yabancılaşmaya
gerek yok."
…
"Türkü söylemek benim için bir aşk halidir. En
güzel aşklarımı türkü söylerken yaşadım. Ne onlar
beni aldattı, ne de ben onları. Türkü söyledikçe
yeşeriyor, çiçekleniyorum. Ben yalnız türkü
söylemiyorum ki. Bu söylediğim türkülerle aynı zamanda,
Türk toplumunun lied'lerini (çoksesli halk
türküleri) söylüyorum. Ben türkü söylerken
sazım ne benimle yarışır, ne de türkülerle. Bize yalnızca
eşlik eder. Bizi tamamlar. Halkımızın büyük ustalarında da saz
böyle saygılı bir uyum içindedir. Bu açıdan bakılınca
türküleri bir besteci gibi aldığım daha iyi
anlaşılır."
…
"Müzik, sözdeki duygusallığı abartır, ortaya
çıkarır. Bu nedenle de, yanlış bir yorum abartılmış
olacağından, kolayca anlaşlır. Şiirin kuruluşundaki denge bozulur.
Müzik, şiirdeki bu dengeyi bozmadan geliştiriyor, etkisini
artırıyorsa işe yarar. Ben bunlardan korktuğum için, şiirin
dizelerine uygun müziği bulamadığım zaman, şiiri müziksiz
okumayı yeğ tutuyorum." işte Ruhi Su, yapmış olduğu
müziğin altını hem biçimsel olarak, hem içerik olarak
hem de bakış olarak iyi doldurmuştur. Onun dönemi, müzik
tarihimizdeki dönüm noktalarından biridir diyebiliriz. Bunda en
önemli pay ona aittir.
Gönül canda can gönülde
Görmedi göz devri alemde
Ağıtlarda, türkülerde
Ve esen yelde Ruhi Su
Yaşamı özü görkemli
Üç telli sazı görkemli
Tabut, mezarı görkemli
Ve tan yıldızı Ruhi Su
Çağıl çağıl akan selde
Kırmızı gülde, tatlı dilde
Hasanoğlan, Çelenbel'de
Ve gözyaşlarında Ruhi Su
Dadal'ın beli büküldü
Can cesetten mi çekildi
Şıvgalarım hep söküldü
Ve gönüllerde Ruhi Su
(Nebi Dadaloğlu)
Sümeyra, Ruhi Su'yu Anlatıyor:
"Ruhi Su yalnızca büyük bir ses, büyük bir
sanatçı, yani salt sanatçı olarak büyük değildi.
Aynı zamanda derinlemesine bir devrimciydi. Yaptığı işin
özüyle devrimci bir insandı. Onun türkülerinin
getirdiği mesajlar, benim yükselişimde çok etkili olmuştur. O,
türkülerinde halkın hayatının güzel yönlerini ortaya
koyar, halkın kaybolmaya, çürümeye terk edilmiş
değerlerini yeniden gün ›ışığına çıkarır,
canlandırır söyleyişiyle. Halkın kahramanlık, özveri, cesaret,
baskıya karşı boyun eğmeme, direnç, temiz sevgi, doğruluk
yönündeki iyi değerlerini çürümekten kurtaran bir
işlevi de olmuştur. Ayrıca kültürümüzün bu
önemli değerlerinin, sağın kontrolüne girmesinin de
önüne geçmiştir Ruhi Su. Onun gibi bir ustanın var
olması, bizim kültürümüz için bir
kazançtır. Ben izliyorum. Bundan sonra yapılacak işlerde Ruhi
Su'nun izi, etkisi olacaktır. Ruhi Su'nun sanatçı
kişiliğinin en etkileyici özelliği nedir, diye sorulsa, hiç
duraksamadan, bilinç diye cevap veririm. Onun çok
yönlü yaratıcılığı ile tüm insanlığa sunduğu
güzellikler, olağanüstü güzel, sıcak sesi,
büyük yeteneğinin, ama bunlardan daha çok onun, sağlam
bilincinin ürünleridir. Günümüz kitle iletişim
araçları, radyo, televizyon, sinema vb. aracılığı ile duygusal
kısırlığa, uyuşukluğa uğratılmış kitlelerin bir şarkıyı, bir
türküyü acıklı ya da eğlendirici sıfatları dışında
algılayamama yoksulluğuna karşı, bilinçli bir savaştır bu aynı
zamanda. Ruhi Su sazı ile türkülerine eşlik ederken
bilinçlidir."
Hasan Hüseyin Korkmazgil, Ruhi Su'yu
Anlatıyor:
"Ruhi Su, işlenmiş sesin ötesinde başka bir şey.
Örneğin bilinç, örneğin sesin başkaldırışı,
örneğin halkın diri yanı, durmadan yenilenen yanı. Ruhi Su'yu
dinlerken tarih bilinci ile coşmamak elde değil. Bitmiş bir şiire bir
ezgi uygulamak ise, belki de dünyanın en zor işlerinden biri.
Çünkü bir şiir, bir türkü gibidir. Anlamına ve
tavrına sıkı sıkıya bağlı bir iç melodisi ve ritmi vardır.
Müzik ve bestecilikle biraz ilgilenmiş olanlar, söz için
yazılan müziğin, sözün anlamıyla belirlenen bu iç
melodisine aykırı düşmemesinin, tam tersine o iç melodi ile
uyumlu olarak sözün duygusal ve düşünsel mesajını
güçlendirmesi gerektiğinin, işin abecesi olduğunu bilirler.
Ama bu abeceyi bilmekle iş bitmiyor. Bestecinin başarısında,
yetenekleriyle birlikte dünya görüşü, kişiliği ve
müzik kültürü belirleyici rol oynuyor.
Sanatçının, sonsuz ifade olanakları ve yaratıcı esin kaynakları
na açık olarak, ama yeteneğini ve bilgisini sürekli
geliştirerek sabırlı bir uğraşa girmesi gerekiyor. En önemlisi de
başta kendi halkının olmak üzere, tüm insanlığın insancıl
kültür değerlerini her gün daha fazla tanımaya
içtenlikle eğilmesi gerekiyor. Bundan yan çizmek,
kolaycılığa kaçmak, hem sanatçıyı ve hem de halkın
sanatsal duyarlılığını bayağılaştırmaya
götürür."
Levent Karakaya
Kaynak: Kültü Sanat Yaşamında Tavır
Dergisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder