Ölümünün 3. Yılında
Gülseren Yurttaş Anıldı
27 Eylül 2007 tarihinde Gülseren Yurttaş iş cinayeti sonucu
hayatını kaybetmişti. TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu iş
cinayetinin yıldönümünde style="font-family: verdana,geneva;">Yurttaş'ı hayatını kaybettiği
Sarayburnu Gülhane Parkı'nın girişinde
bir basın
açıklaması düzenledi. Artı İvme Dergisi'nin de destek
verdiği eyleme 30 kişi katıldı. Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek,
Gülseren Yurttaş Aramızda, Kaza Değil İş cinayeti sloganlarının
atıldığı açıklamayı İstanbul İKK adına HKMO İstanbul Şubesi
Yönetim Kurulu Başkanı Tevfik Özlüdemir okudu.
3. Ölüm Yıldönümünde Gülseren Yurttaş ve İş
Cinayetleri hk. Basın Açıklaması
BASINA VE KAMUOYUNA
" KAMU VİCDANI RAHAT MI?"
Ülkemizde son yıllarda özellikle çalışma yaşamının
esnekleştirilmesi, güvencesizliğin, taşeronlaşmanın ve
kuralsızlığın yaygınlık kazanması, işçi sağlığının ve iş
güvenliğinin sağlanmasından sorumlu kamusal denetim
mekanizmalarının her geçen gün daha da işlevsizleştirilerek
piyasalaştırılması giderek boyutlanmaktadır. Bu olumsuzluklar nedeniyle
çok sayıda insanımız, yaralanma ve ölüm riski
barındıran koşullarda çalışmaktadır. Ülkemizde yaşanan
ölüm ve yaralanmayla sonuçlanan olayların birçoğu
resmi kayıtlara geçmiyor. Bütün bu yaşananlara karşın
yetkililerin insan yaşamı yerine karı ön planda tutan bir anlayışla
uygun hareket etmeleri nedeniyle işçi sağlığı ve iş
güvenliği alanında alınması gereken tedbirler alınmıyor. Aksine
iş kazası olarak nitelendirilen bu olayların birer iş cinayetine
dönüşmesine adeta seyirci kalındığına tanıklık ediyoruz.
Öyle ki bu süreçte işçi sağlığı ve iş
güvenliği alanındaki kamusal denetimin eksiksiz olarak yerine
getirilmesine yönelik akılcı ve bilimsel temelli tüm
çabalarımızın ve önerilerimizin yetkili merciler tarafından
dikkate alınmaması ve bu sürecin vahim sonucu olarak meydana gelen
tüm ölüm ve yaralanma olaylarının kaderci bir yaklaşımla
değerlendirilmesi, hükümetin bu alandaki tercihinin ne yönde
olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Sermayenin istemlerini
ve taleplerini karşılama konusunda gösterdiği gayreti
çalışma yaşamında sağlıksız koşularda güvencesiz olarak
yaşamını sürdüren milyonlarca emekçiye göstermekten
kaçınan AKP Hükümetinin işçi sağlığı ve iş
güvenliği alanında yaptığı son düzenlemeler bu tespitimizi
doğrular niteliktedir. Tüm bu nedenlerle günümüzde
adına "iş kazası" denilerek üstü örtülen bu
kasıtlı ihmal ve piyasalaştırma zincirinin sonucundaki tüm
ölümlerin aslında birer "iş cinayeti" olarak ele
alınması gerektiği düşüncesindeyiz.
Çeşitli basın-yayın organlarında her gün haberlerini
okuduğumuz bu iş cinayetlerinden birisi de yine belirttiğimiz kasıtlı
ihmaller zincirine ve denetimsizliğe bağlı olarak 2007 yılının
Eylül ayında şu anda bulunduğumuz yerde bulunan şantiyede
gerçekleşmiştir. İSKİ Melen Çayı Boğaz Geçiş
Projesi Sarayburnu Şantiyesindeki Müteahhit firma Kutay İnşaat
Taahhüt Tic. Ltd. Şti. firmasının taşeronu olan DETEK (Deniz
Teknolojisi Ltd. Şti) adlı firmada çalışan değerli
meslektaşımız ve yoldaşımız Gülseren Yurttaş, 27 Eylül 2007
tarihinde, boru taşıyan vinç bomunun kopması sonucunda meydana
gelen bir "iş cinayeti" sonucunda aramızdan ayrıldı.
Yaşadığımız bu acı olayın üzerinden tam olarak 3 yıl
geçmesine karşın, çalışma yaşamındaki ihmaller sonucunda
binlerce insanımızın da benzer iş cinayetlerine kurban gitmesi, bu
ihmaller zincirinin arkasındaki asıl sorumluların ortaya
çıkarılmaması, sorumluların yasaların
öngördüğü en üst sınırdan caydırıcı cezalarla
cezalandırılmaması, kamusal denetim mekanizmalarının daha etkin bir
şekilde işletilmemesi, mevcut yasal düzenlemelerin uygulanmaması, iş
güvenliği konusundaki tüm yasal ve yönetsel
çerçevenin insan yaşamı gözetilerek şekillenmemesi ve
taşeronlaşmanın giderek yaygınlaşması gibi nedenlerin sonucu olarak iş
cinayetleri ülke genelinde hız kesmedi. Aksine bütün bu
yaşananlar acımızı her geçen gün daha da derinleştirdi.
/>
Her şeye rağmen bu süreçte, ülkemizde adaletin tecelli
edebileceğine olan inancımız bizlerin acısını bir nebze de olsa
hafifletmişti. Ancak değerli meslektaşımız Gülseren
Yurttaş'ın bu süreçte uzunca bir zaman süren kamu
davasında adaletin tecelli ettiğini söylemek pek de olanaklı olmadı.
Nitekim davanın 12. duruşmasında tali kusurlu bulunduğuna hükmedilen
sanıklardan vinç operatörü 1 yıl 8 ay hapis cezasına,
asli kusurlu olduklarına hükmedilen sanıklardan Detek Deniz Ltd.
Şirketi sorumlu teknik müdürü ve Kutay İnşaat Şantiye
Şefi ise 2 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırıldı ve
ilgili cezalar daha sonra para cezasına çevrildi. Mahkeme ayrıca
sanıkların 6 ay süre ile meslek icralarının yasaklanmasına karar
verdi.
Gerçekte mesele olayın sorumluluğunun birkaç
çalışana yüklenmesinden ibaret değildir. Sermaye tarafından
işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun adeta yok
sayılması ve bu konudaki mevzuatın kağıt üzerinde kalması, ayrıca
devletin bu alanı kontrolsüz ve denetimsiz bırakması sorunun asıl
nedenidir. Biliyoruz ki, bizler sessiz kaldığımız sürece
ölümler devam edecektir. Geçtiğimiz hafta
Çanakkale'nin Biga ilçesi yakınlarındaki bir enerji
üretim tesisinde vinç halatının kopması sonucu meydana gelen
ve aynı zamanda Gülseren Yurttaş'ın görev yaptığı
firmada çalışan kaptan Hasan Akkuş'un ölümüyle
sonuçlanan kaza yaşanan son olaydır ve ölümlerden ders
çıkarılmadığının açık bir göstergesidir.
Bizce, değeri hiçbir şeyle ölçülemeyecek kadar
önemli olan insan yaşamı hiçe sayılarak, kullanılan vincin
periyodik bakımının yaptırılmaması başta olmak üzere işyerinde
gerekli tedbirlerin alınmaması sonucunda kaza görünümlü
bir cinayet gerçekleşmiş ve değerli meslektaşımız Gülseren
Yurttaş'ı aramızdan almıştır. Bu olayın gerçekleşmesinde
payı olan sorumlulara verilen cezaların caydırıcı olmadıkları
açıktır. Dahası bu iş cinayetine zemin hazırlayan koşullara
göz yuman ve çalışma yaşamında kuralsızlığı kendine ilke
edinerek işçi sağlığı ve iş güvenliği alanını piyasanın
insafına terk eden yetkililerin bu alandaki sorumluluklarını yerine
getirmediği, aksine böyle bir kaygılarının olmadığı da
açıkça görülmektedir.
İş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin sayısal veriler
göstermektedir ki, AKP Hükümetinin uyguladığı politikalara
bağlı olarak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği alanındaki
personel ve altyapı eksikliklerinin giderilmemesi nedeniyle Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ilgili yasa ile kendisine verilen
görevleri bile yerine getirememektedir. Nitekim; Türkiye
Cumhuriyeti Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Politika Belgesi
(2009-2013) başlıklı Raporda "Bir ülkede meslek
hastalıklarının görülme sıklığı çalışan
nüfusun binde 4-12'si arasında değişmektedir. Buna göre
Türkiye'de 30,000-100,000 arasında meslek hastalığı
beklenmektedir. Ancak SGK istatistiklerine göre 2007 yılında 1208
meslek hastalığı vakası tespit edilebilmiştir" saptaması
yapılarak istatistiklere girmeyen, dolayısıyla özlük hakları
çerçevesinde uygun tedavi uygulanmayan on binlerce
işçinin varlığı itiraf edilmiştir.
Öte yandan, yine kayıt dışı istihdam ve eksik verilerle
oluşturulmuş SGK istatistiklerine göre, 2008 yılında toplam 72.963
iş kazası ve 539 meslek hastalığı sonucu 866 kişi yaşamını
yitirmiş, 1.694 kişi ise sakat kalmıştır. Ülkemizde SGK
istatistiklerine göre günde ortalama 2,4 işçi yaşamını
yitirmekte, beş işçi sürekli iş göremez duruma
gelmektedir. İş kazası ve meslek hastalıklarının gerçek
boyutlarının ise SGK istatistiklerine yansıyandan çok daha
büyük olduğu biraz önce de aktarıldığı gibi herkesin
bildiği bir olgudur. Bütün bu tablonun değiştirilebilmesi,
işçi sağlığının korunup, iş güvenliğinin sağlanması
için bu alanda gerekli önlemlerin alınması; bu kapsamda
nitelikli işyeri hekimliği ve iş güvenliği mühendisliği
hizmetlerinin işyerlerinde bulunmasının sağlanması ve kamusal denetimin
sağlanması amacıyla sayıca yetersiz kalan iş müfettişlerinin
yeterli düzeyde istihdamının sağlanması gerekmektedir. Bu durum
ancak ilgili alanlardaki mevcut tercihlerin sermayenin beklentilerini değil
yaşam hakkını temel alarak emekten yana yapılması yoluyla
mümkün olabilecektir.
Oysa bugün söz konusu kurumsal yapıların zayıflatılması ve bu
hizmetlerin kağıt üzerinde bırakılmasına yönelik bir
girişimle karşı karşıya olduğumuz açıktır. Bu nedenle
ülkemizde herkese sağlıklı ve güvenli bir gelecek bırakmak
adına, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki insan
odaklı, bilimsel temelli ve akılcı çözüm
önerilerimizin dikkate alınması ve kağıt üzerinde kalmaması
adına gerekli gördüğümüz tüm girişimleri bundan
sonraki süreçte de sürdüreceğiz.
Bizler, öncelikle tüm yetkilileri kamusal denetim ve kontrol
mekanizmalarını etkin bir şekilde işletecek bir iradeyle "önce
insan yaşamı" düşüncesini somut olarak uygulamaya
geçirmeye davet ediyor ve iş cinayetlerinin arkasındaki asıl
sorumluların yasaların öngördüğü en üst
sınırdan caydırıcı cezalarla cezalandırılmasını talep ediyoruz.
/>
Karın ön planda tutulduğu, insan yaşamının değersizleştirilerek
taşeronlaşmaya ve denetimsizliğe kurban edildiği şantiyelerdeki,
tersanelerdeki, fabrikalardaki, madenlerdeki ve yaşamın tüm
alanlarındaki "iş cinayetlerini" lanetliyoruz ve bu sürece
seyirci kalan tüm yetkilileri bir kez daha sorumluluklarını yerine
getirmeye ve sesimize kulak vermeye davet ediyoruz.
Basına ve kamuoyuna saygıyla duyururuz.
TMMOB
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi
21. Dönem Şube Yönetim Kurulu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder