<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7299>ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI 648 SAYILI KHK İLE BU SEFER DE TÜM ÜLKE TOPRAĞI ÜZERİNDE HER
TÜRLÜ TASARRUFA MUKTEDİR KILINMIŞTIR</a></h1><p
align="center"><strong>ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI <br
/></strong><strong>648 SAYILI KHK İLE BU SEFER DE<br /></strong><strong>TÜM
ÜLKE TOPRAĞI ÜZERİNDE <br /></strong><strong>HER TÜRLÜ TASARRUFA
MUKTEDİR KILINMIŞTIR</strong></p><p> </p><p>Genel Seçimlerden dört
gün önce 08.06.2011 tarihinde Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı ve bu Bakanlığın içinde oluşturulan Mesleki
Hizmetler Genel Müdürlüğü ile örgütümüz TMMOB'nin
işlevsizleştirilmeye çalışıldığını, AKP'nin yeni bakanlıkla ne
yapmak istediğini daha önce detaylı bir şekilde kamuoyuyla
paylaşmıştık.</p><p><strong>Ancak, adı geçen Bakanlık yeni
KHK'lerle, sonu gelmez bir şekilde yeni yetkilerle donatılmaya devam
ediliyor. </strong></p><p>Bakanlıklar kuruluyor lağvediliyor; yetkiler
alınıyor veriliyor, ancak bunların tartışılmasına olanak tanınmıyor.
636 sayılı KHK ile Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı kuruldu,
bakanlık koltuğuna daha kimse oturmadan 4 Temmuz 2011 tarihinde 644
sayılı KHK ile Bakanlık ikiye bölünerek Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı oluşturuldu.</p><p>KHK ile diğer kamu kurum kuruluşlarının,
yerel yönetimlerin ve kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının
yetkisini almakta hukuken bir sakınca görmeyen <strong>Bakanlar Kurulu, 17
Ağustos 2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 648 sayılı KHK ile
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na tüm ülkenin tapusunu istediği gibi
kullanma yetkisi vermiştir.</strong></p><p>AKP, seçimlerden önce
çıkarttığı yetki yasasına dayanarak -ortada bir parlamento olmasına
karşın- olağanüstü bir yönetim biçimi benimsemiş durumdadır.
İktidar Partisinin parlamenter sayısı, kanun yapma konusunda bir
sıkıntı yaratmamasına karşın, TBMM'ye kanun teklifi sunmadan
KHK'lerle kamusal varlıkların yok olmasına yol açacak düzenlemeler
yapmakta ve kamu yönetimini değiştirmektedir. Bakanlar Kurulu dışında
ülke kaderi üzerinde karar verecek ve karara katılacak yetkili, özerk bir
kurum bırakmamaktadır. Muhalefet bir yana, İktidar Partisinin
milletvekilleri dahi kurulan, lağvedilen; yetkilerle donatılan, yetkileri
alınan kurum kuruluşların yeni yapıları konusunda bilgi sahibi
değildir.</p><p>Toplumla paylaşılmayan, Bakanlar Kurulu'ndaki 26
kişinin kabul ettiği ve Cumhurbaşkanı'nın derhal onayladığı
KHK'ler konusunda kim görüş bildirecek ve eleştirecek? <strong>Toplumun
geleceği ve yönetim biçimi hükümetin iki dudağı arasında mı olacak?
Bu yönetim biçimine kim demokrasi diyebilecek? </strong></p><p>648
sayılı KHK, TBMM komisyonlarında bekleyen ya da Genel Kurula indirilmiş
ancak görüşülmemiş kanun tekliflerini de içerecek biçimde
genişletilerek yayınlanmıştır. Bu KHK ile 4708 sayılı Yapı Denetimi
Hakkında Yasa, 3194 sayılı İmar Yasası, 2873 sayılı Milli Parklar
Kanunu, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu, 4848 sayılı
Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, 3234
sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
6107 sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun'da
değişiklikler yapılmıştır. Yapılan değişikliklerle, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı'na yeni ve olağanüstü yetkiler devredilmiş ve
tanınmıştır.</p><p>Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de yapılan
değişikliklerle açıkça şu söylenmektedir: </p><p><strong>Hiç
kimse ama hiç kimse artık elindeki tapuya güvenmesin. Tapu, ister kamu
kurum ve kuruluşunun, ister özel kişinin, isterse devletin hüküm ve
tasarrufu altında olsun bu tapu ve araziler üzerinde istediği tasarrufu
yapma yetkisi yalnızca ve yalnızca Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı'ndadır.</strong></p><p>• Harita, her tür ve
ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını, parselasyon
planlarını ve değişikliklerini resen yapmak, yaptırmak, onaylamak, iki
ay içinde yetkili idarelerce ruhsatlandırma yapılmaması halinde ruhsat ve
yapı kullanma izni vermek; kamu ya da özel kişilere ait taşınmazlar
üzerinde yapılacak yatırımlara ilişkin 3 ay içinde onaylanmayan etüt,
çevre düzeni, nazım ve uygulama planları ya da ruhsatlandırma ve yapı
kullanma izinlerini vermek şeklindeki yetkiler, aslında yerel yönetimleri
yetkisiz kılmakla eşanlamlıdır.</p><p>• 648 sayılı KHK ile
depreme karşı dayanıksız yapıların bulunduğu alanların dönüşüm
projelerini ve uygulamalarını yapmak ve yaptırmak; Toplu Konut
Kanunu'nun ek 7. maddesi çerçevesinde uygulama yapmak, yaptırmak, bu
uygulamalara ilişkin kentsel dönüşüm, yenileme, transfer alanları
geliştirmek, bu alanların her ölçekteki imar planı ve imar
uygulamalarını, kentsel tasarım projelerini yapmak, yaptırmak ve
onaylamak; bu çerçevede paylı mülkiyetleri ayırmak, birleştirmek,
arsa ve arazi düzenlemeleri yapmak, imar hakkı transfer etmek,
kamulaştırma ve gerektiğinde acele kamulaştırma yoluna gitmek; yapı
ruhsatı ve yapı kullanma izinlerini vermek ve kat mülkiyeti ve tescilini
sağlamak Bakanlığın yetkisine verilmiştir. Bu düzenlemelerle
Belediyelerin yetkisinden ve özel mülkiyetin korunmasından söz
edilemeyeceği açıktır. <strong>Keyfi kullanıma açık olan bu yetkilerin
"oy verenle oy vermeyenin tabii ki aynı olmayacağını" beyan eden Bakanın
keyfiyetine bırakılmasından endişe duymamak olanaklı değildir.
</strong></p><p>• 2863 sayılı Yasa'nın değişikliği ile tabiat
varlıkları diğer deyişle doğal sit alanları Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı'na transfer edilmiş olup, "Tabiat Varlıklarını Koruma
Genel Müdürlüğü' ihdas edilmiş ve bu alanların yok edilmesinin önü
açılmıştır. Artık, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları,
tabiatı koruma alanları, doğal sit alanları, sulak alanlar, özel çevre
koruma bölgelerinin kullanma ve yapılaşmaya ilişkin kararları Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı'nca verilecektir. Bu varlıkların statülerinin
yeniden değerlendirilmesinin 6 ay içinde Bakanlığa devredileceği
hükmü, 6 ay sonra bu statülerin kalmayacağının habercisidir. Yalnızca
doğal sitler değil aynı zamanda doğal sitlerle kesişen arkeolojik,
kültürel, kentsel ve tarihi sitler de tehlike altındadır.</p><p>•
Köylerde yapılacak yapılara uygulanacak esaslarda, Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu'nun uygulanmaması, buralarda kurulacak yapılarda
ruhsat ve imar planı aranmaması tarım arazilerini bekleyen tehlikelerin
habercisidir.</p><p>• 3194 sayılı İmar Yasası'na eklenen madde ile de
mera, yaylak ve kışlaklar, 29 yıllığına kiralanıp yapılaşmaya
açılmıştır.</p><p>• Önceki dönem TBMM Genel Kurulu'na havale
edilmiş Yapı Denetimi Hakkında Yasa Tasarısı bu KHK ile yürürlüğe
girmiştir. Yapı denetçisi mühendis ve mimarları güvencesiz kılan,
sorumluluğu ağır, ama bunun karşılığı hak ve yetkiyi vermeyen ve daha
önce eleştirdiğimiz tasarı TBMM'de tartışılmadan sessiz sedasız
dayatılmıştır.</p><p>• Bakanlar Kurulunca belirlenen projelerde
çalıştırılacak personele 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların
sözleşmeli personel çalıştırma hükümlerinin uygulanmayacağına
ilişkin düzenleme, idareye keyfi bir yetki tanımaktadır.</p><p>Yukarıda
irdelemeye çalıştığımız başlıklar dahi yürürlüğe konulan
düzenlemelerin kamu yararına olmadığının açık
kanıtıdır.</p><p>Yaşadığımız süreç olağan değildir, ülkemizde
olağan demokrasilerde yeri olmayan tersi bir süreç
işlemektedir.</p><p><strong>Önceki dönem torba, bu dönem KHK ile halkın
haberdar olması bir yana, ilgili kurum ve kuruluşların dikkatlerinden
kaçırılarak, toplum ve ülkenin kaderi üzerinde etkide bulunabilecek
önemli kararlar yasalaşmaktadır.</strong> Bütün bunlar, yasama meclisi
üyelerinin dahi bilgisi dışında olup bitmektedir.</p><p><strong>TMMOB
uyarıyor: </strong></p><p>İlgili kurumlar, kişiler, siyasi partiler,
üniversiteler, yazar-çizerler, düşünenler bu uygulamalara karşı
insanlığın ortak değerlerine sahip çıkan bir tutum
almalıdırlar.</p><p><strong>Mehmet Soğancı<br /></strong><strong>TMMOB
Yönetim Kurulu Başkanı</strong></p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder