<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7305>TMMOB ŞEHİR PLANCILARI
ODASI 648 SAYILI "KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME" DEĞERLENDİRMESİ</a></h1><p
style="text-align: center;"><span style="font-size: small;">648 SAYILI KANUN
HÜKMÜNDE KARARNAME DEĞERLENDİRMESİ</span><br /> </p><p
style="text-align: center;" align="center"><span style="font-size:
small;"><strong>TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI</strong></span></p><p
style="text-align: center;" align="center"><span style="font-size:
small;"><strong>648 SAYILI "KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME"
DEĞERLENDİRMESİ</strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;"><strong> </strong></span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>1. </strong><strong>Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı`nın Kurulması ve Kararnameler Süreci</strong></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Ülkemizde üst
ölçekli planlama yetkisini kullanan bakanlıklar arasında var olan
tartışmalar uzunca bir süredir gündem oluşturmaktadır. Özellikle
koalisyon hükümetleri döneminde bakanlıklar arasında genelgeler yoluyla
kavgaya dönüşen bu süreçten duyulan rahatsızlık çözüm
arayışlarını gündeme taşımış, sorunun varlığı ve çözüm
önerileri, AKP İktidarı döneminde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
tarafından gerçekleştirilen Kentleşme Şurası`na ve Şura
sonuçlarından yola çıkılarak hazırlanan 2010 yılında yürürlüğe
giren KENTGES, "Bütünleşik Kentsel Gelişme Strateji Belgesi"ne de
yansımıştır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Bakanlıkların yeniden düzenlendiği bir
aşamada, üst ölçekli planlama yetkisini kullanan bakanlıkların
birleştirilmesini, üst ölçekli plan konusunda yaşanan karmaşanın
giderilmesini, planlama ve yapılaşma sürecinin kurallara bağlanmasını
ve uygulamaların denetimini de sağlayacak bir yeni bakanlığın
oluşturulmasına ilişkin tartışmalar yoğunlaşırken, bu konudaki
beklentiler de artmıştır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilmiş olan
Genel Seçimler öncesinde, 6 Nisan 2011 tarihinde TBMM`de kabul edilen ve 3
Mayıs 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6223 sayılı "Yetki Kanunu" ile
Bakanlar Kurulu`na 6 ay süre ile kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma
yetkisi verilmiştir.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">6223 sayılı Kanun ile verilen yetkiye
dayanılarak hazırlanan 636 sayılı "Çevre, Orman ve Şehircilik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK" 8 Haziran 2011
tarihinde Resmi Gazete`nin mükerrer sayısında yayımlanarak yürürlüğe
girmiş, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Çevre ve Orman
Bakanlığı`nın birleştirilmesi yolunda ilk adım atılmıştır. Genel
seçimlerin yapılmasından yalnızca 4 gün önce yayınlanan bu Kararname
gereğince bakanlık birleştirmeleri gerçekleşemeden, seçimler
sonrasında yeni bir kararname hazırlanmıştır.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Bakanlar Kurulu
tarafından 29 Haziran 2011 tarihinde kabul edilen ve 4 Temmuz 2011`de Resmi
Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren 644 sayılı Kararname ile
"Çevre ve Şehircilik Bakanlığı", 645 sayılı Kararname ile de "Orman ve
Su İşleri Bakanlığı" kurulmuş, seçimler öncesinde birleştirilen iki
bakanlık yeniden ayrıştırılmıştır. Ayrışma aşamasında planlamaya
yönelik yetkiler tek bir bakanlık bünyesinde toplanmış olsa da,
birbiriyle çelişen üst ölçekli plan türlerinin tümüyle korunması,
karmaşanın süreceğini göstermiştir.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Kamuoyunda yoğun tepkilere neden
olan 644 sayılı Kararname, bakanlık görevine eski TOKİ başkanı
Erdoğan Bayraktar`ın getirilmesi sonrasında yeniden ele alınmış, yeni
bakan ve ekibinin istekleri doğrultusunda hazırlandığı anlaşılan 648
sayılı KHK Bakanlar Kurulu tarafından 8 Ağustos 2011 tarihinde kabul
edilmiş ve ülkemizde en büyük deprem acısının yaşandığı Gölcük
Depremi`nin 12. yıldönümünde 17 Ağustos 2011 tarihinde Resmi Gazete`de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.</span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>2.
</strong><strong>648 Sayılı KHK`nin İçeriği Hakkında Genel
Değerlendirme </strong><strong></strong></span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Kanun yapma tekniğine tümüyle
aykırı biçimde, hiçbir kamu kurumunun, sivil toplum örgütünün, meslek
odalarının, muhalefet partilerinin görüşleri alınmadan, TBMM
komisyonlarında ve Genel Kurulu`nda tartışılmadan, kapalı kapılar
arkasında hazırlanan kanun hükmünde kararnameler ile gerçekleştirilmeye
çalışılan bakanlık birleştirme ve görev tanımlamalarına ilişkin
süreçte yaşanan olumsuzluklar, birbiri ardına kararnamelerin
çıkarılmasına neden olmuştur. 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname bu
sürecin son adımı olarak düzenlenmiştir.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">648 sayılı "Çevre Ve Şehircilik
Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname", genel olarak Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı`nın kurulmasına ilişkin 644 sayılı Kararnamenin
eksikliklerinin giderilmesi amacıyla çıkarılmıştır. Ancak
Kararnamenin, 644 sayılı Kararname ile kurgulanan yeni yapının
eksikliklerinin giderilmesi, hatalarının düzeltilmesine ilişkin
düzenlemelerin yanı sıra, bakanlık görevine 644 sayılı Kararname
sonrası getirilmiş olan sayın Erdoğan Bayraktar`ın istekleri
doğrultusunda yapılan yeni düzenlemeleri de içerecek biçimde
hazırlandığı görülmektedir.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">648 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında KHK`de değişiklikler yapılmasının yanı sıra,
3194 sayılı İmar Kanunu, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun,
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu`nda da,
önemli olumsuz sonuçlara neden olacak değişiklikler
yapılmıştır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">636 ve 644 sayılı kararnamelerde var olan TMMOB
ve bağlı odalarının mevzuatına ve yetkilerine yönelik düzenleme arzusu
648 sayılı Kararnamede de sonuna kadar korunurken, ilk iki kararnamede
yönetmeliklere bırakılan müdahale arayışlarından bir bölümünün bu
kez doğrudan Kararname içinde düzenlendiği görülmektedir. Bu kapsamda;
yapı denetim konusunda aslen TMMOB`ye bağlı meslek odalarına ait olması
gereken görev ve yetkilerin, Kararname ile Bakanlık görev ve yetkileri
arasına katıldığı görülmektedir. </span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">648 sayılı
Kararnameye bir bütün olarak bakıldığında, Kararnamenin Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı`nın aslen yerel yönetimlere ait olan plan yapma,
yaptırma, onaylama yetkilerinin yanı sıra proje onayı, yapı ruhsatı ve
yapı kullanma izin belgesi verilmesi gibi görev ve yetkilere, parsel
ölçeğinde ve ayrıcalıklı biçimde, dilediğince el koyma yetkisini
tanımladığı görülmektedir. Bu yanıyla 648 sayılı Kararname
Anayasanın eşitlik ilkesine, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı`na
ve ülkemizde kent planlama konusunda bugüne kadar genel kabul görmüş
tüm ilkelere aykırıdır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Aslen yerleşme ve yapılaşmaya ilişkin
kuralları belirleyen, koordinasyonu ve denetimi sağlayan bir merkezi kurum
olması gereken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın, Kararname ile yerel
düzeyde uygulamaya yönelik aldığı yetkilerle "Türkiye Belediyesi"
olmaya yöneldiği görülmektedir. Benzer biçimde, kentsel dönüşüm
konusunda kuralları düzenlemek, uygulamaları izlemek, halkın
katılımını kolaylaştıracak, dönüşümün tasfiyeye dönüşmesine
neden olacak gelişmeleri engellemek adına çalışmalar yapması gereken
Bakanlığın, doğrudan uygulamaya ve konut yapımına yönelerek "İkinci
TOKİ" olmaya heveslendiği de görülmektedir.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Kararname ile
Bakanlığın yetki alanı içine, ülkemizdeki tüm korunması gerekli doğa
alanları ve tabiat varlıkları katılmış, Bakanlık, özel çevre koruma
bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları ve tabiatı koruma alanlarının
yanı sıra doğal sit alanlarının da sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu
konuda yapılan düzenlemelere bütün olarak bakıldığında, gelecek
nesiller adına korunması gereken bu alanlara yönelik düzenlemelerin
endişe verici olduğu görülmektedir.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Kararname ile İmar Kanunu`nda
yapılan değişikliklerle genel olarak ülkemizde planlamaya ve
yapılaşmaya ilişkin kurallarda, kamu yararına, bütüncül planlama ve
güvenli yapılaşma ilkelerine aykırı düzenlemeler gerçekleştirilmiş,
plansız ve ruhsatsız yapılaşmaların ülke çapında yaygınlaşmasına
neden olacak somut adımlar atılmıştır. İmar Kanunu`da yapılan diğer
bazı değişikliklerle de, tarım alanlarında, meralarda, yaylalarda talan
ve yapılaşmanın önü açılmıştır.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Kararname ile Yapı Denetim
Kanunu`nda yapılan değişiklikle de ülkemizde denetim dışı bırakılan
yapıların sayısı, türü ve dağılımında önemli değişimler
yaşanmıştır. Yapılan düzenleme ile ülkemizdeki tüm köylerin yanı
sıra, belediyelerin yaklaşık olarak % 70`ini oluşturan, nüfusu 5000
kişinin altındaki belediyelerin sınırları içinde ve mücavir
alanlarındaki yapılaşmalar da yapı denetim sistemi dışına
çıkarılmıştır. Bu haliyle yapılan düzenleme, teknik eleman
açısından son derece yetersiz olan bu yerleşmelerde, yapı güvenliği
açısından, sonuçları önümüzdeki yıllarda acı biçimde ortaya
çıkacak çok önemli bir gerileme anlamına gelmektedir.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">1999 yılında
gerçekleşen ve ülkemizin yaşadığı en büyük afetlerden biri olan
Gölcük Depreminin 12. Yıldönümünde 17 Ağustos 2011 tarihinde Resmi
Gazete`de yayımlanan 648 sayılı Kararname, olası sonuçları
açısından, 1999 depreminden çok daha büyük kayıplara neden
olabilecektir. </span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Kararname ile 2863 Sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu`nda yapılan değişiklikler
ile koruma amaçlı imar planlarının yapılmasına ilişkin zorlayıcı
düzenlemede önemli bir geri adım atılarak, kültür varlıklarımızın
tahribatına neden olacak yeni bir sürece girilmiştir. Düzenleme ile
koruma amaçlı imar planlarının yapılmasının zorlaştırılmasının
yanı sıra, sit alanlarında plansız biçimde yapılaşmanın da önü
açılmaktadır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Kararname ile 2863 sayılı Kanunda yapılan
değişikliklerle AKP iktidarı tarafından 2004 yılında başlatılan,
aslen özerk olması gereken koruma kurullarını ele geçirme, kontrol
altına alma girişiminde son adım atılmış, koruma bölge kurullarını
bakanlığın sözünden çıkmayacak yapıya kavuşturan bir düzenleme
gerçekleştirilmiştir. Kurullara yönelik diğer düzenlemelerle meslek
odalarının Koruma Bölge Kurulları`na gözlemci olarak katılma
haklarını kısıtlayan düzenlemelerin yanı sıra, koruma bölge kurulu
kararlarına itirazları engellemeye yönelik düzenlemeler de
gerçekleştirilmiştir. </span></p><p class="ListeParagrafCxSpİlk"
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>3.
</strong><strong>Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın Görev ve
Yetkilerine İlişkin Değişiklikler </strong><strong></strong></span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">3.1. 648 sayılı KHK`nin 1 inci
maddesi ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında KHK`nin 2 inci maddesinin (ç) bendinde yapılan
değişiklikle; mülkiyeti kamuya ait olan araziler üzerinde yapılacak
<strong>her tür yapıya</strong> ilişkin, <strong>her tür ve
ölçekte</strong> <strong>çevre düzeni, nazım ve uygulama imar
planlarını ve değişikliklerini, parselasyon planlarını ve
değişikliklerini resen yapmak, yaptırmak, onaylamak </strong>ve iki ay
içinde yetkili idarelerce ruhsatlandırma yapılmaması halinde
<strong>resen ruhsat ve yapı kullanma izni vermek</strong> yetkileri Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı`na verilmiştir.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Bu düzenleme, bir yandan yerel yönetimlerin yetkilerine, ayrımsız
ve dilediğince el konulması anlamına gelirken, diğer yandan kentlerin
plan bütünlüğünden ayrışık biçimde, parsel ölçeğinde plan kararı
üretilmesi ve yapılaşma kararı verilmesi, kentlerin planlarında var olan
dengenin ve bütünlüğün bozulması anlamına gelmektedir. Kamu
mülklerine yönelik ayrımcılık getiren bu düzenleme Anayasanın eşitlik
ilkesine, hukuk devleti ilkesine, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartına, kamu yararına, ülkemizde bugüne kadar genel kabul görmüş
şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı nitelikler
taşımaktadır. </span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">3.2. 648 sayılı KHK`nin 1 inci
maddesi ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında KHK`nin 2 inci maddesine eklenen yeni (h) bendi ile
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na; "Devletin hüküm ve tasarrufu
altında bulunan veya mülkiyeti Hazineye, kamu kurum veya kuruluşlarına ya
da <strong>kişilere ait olan taşınmazlar üzerinde</strong> yapılacak
yatırımlara ilişkin olarak <strong>ilgilileri tarafından hazırlanan veya
hazırlattırılan</strong> ancak yetkili idarelerce <strong>üç ay
içerisinde onaylanmayan</strong> etüt, harita, her tür ve ölçekte çevre
düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını, parselasyon planlarını ve
değişikliklerini ilgili idarelerin başvurusu üzerine yapmak, yaptırmak,
onaylamak ve başvuru tarihinden itibaren üç ay içinde yetkili idarelerce
ruhsatlandırma yapılmaması halinde resen ruhsat ve yapı kullanma izni
vermek" yetkisi tanımlanmıştır.</span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Yapılan bu
düzenleme, son yıllarda ülkemizde imar ve planlama konusunda atılmış en
olumsuz adımlardan biri olarak dikkat çekmektedir. Düzenleme ile Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı`na bir önceki maddede tanımlanmış olan kamu
mülklerine ilişkin yetkiyi de aşan, ülke genelinde tüm parsellerde
ayrıcalıklı plan onama ve ruhsat verme yetkisi
tanınmaktadır.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Böylesi bir yetki düzenlemesi ile
korunan, kollanan kesimlere ayrıcalıklı imar rantları aktarmanın yolu
sonuna kadar açılmıştır. Ülkemiz kentlerini daha da içinden
çıkılmaz ve yaşanmaz duruma getirecek somut adımlardan biri olan bu
düzenleme ile denetlenemez bir merkezileşme gerçekleştirilerek,
ülkemizdeki tüm yerel yönetimlerin yetkilerine Bakanlığın keyfi
biçimde el koymasının yolu açılmaktadır.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">3.3. 648 sayılı KHK`nin 1 inci
maddesi ile değiştirilen 644 sayılı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK`nin 2 inci maddesine
eklenen (i) bendi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na; "Depreme karşı
dayanıksız yapılar ile imar mevzuatına, plan, proje ve eklerine aykırı
yapıların ve bunların bulunduğu alanların dönüşüm projelerini ve
uygulamalarını yapmak veya yaptırmak" yetkisi verilmiştir.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nı yerel ölçekte yapım
konusunda yetkilendirerek, "<strong>Türkiye belediyesi</strong>" ya da
"<strong>ikinci bir TOKİ</strong>" niteliğine büründüren bu düzenleme,
4 Kasım 2010 tarihinde Resmi Gazete`de yayımlanan ve tüm kurumlar için
bağlayıcı olan "Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem
Planı"nda (KENTGES) belirlenen; Bayındırlık ve İskan Bakanlığı`nın
yeniden yapılandırılmasını ve "yerleşme ve yapılaşmaya ilişkin
kentleşme ve imar konularında usul ve esasları belirleyen", "koordinasyonu
sağlayan" bir bakanlığa dönüşmesini öngören strateji ile
çelişmektedir.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Ülkemizde konu ile ilgili
uzmanların, kurumların geniş katılımı ile gerçekleştirilen Kentleşme
Şurası sonucunda elde edilen KENTGES-Bütünleşik Kentsel Gelişme
Stratejisi ve Eylem Planı, bir yıl bile dolmadan geçersiz
kılınmıştır.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size:
small;">3.4. 648 sayılı KHK`nin 3
üncü maddesi ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK`nin 6 ncı maddesine eklenen (g) bendi
ile "Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü" oluşturulmuştur.
Geçmişte var olan "Özel Çevre Koruma Kurumu" ile "Doğa Koruma ve Milli
Parklar Genel Müdürlüğü"nün görevlerinin yanı sıra ülkemizde
yıllardan bu yana önemli doğa alanlarının imar ve rant baskısından
korunmasını sağlamış olan "doğal sit alanları" da bu kurumun
görevleri arasına katılmaktadır. </span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında görev yapan koruma bölge
kurulları tarafından koruma altına alınmış olan, uzmanlıkları
olmadığı için yetkileri ellerinden alınan bu kurulların yerine
öngörülen yeni yapının doğal sitler açısından endişe verici olduğu
görülmektedir.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size:
small;">3.5. 648 sayılı KHK`nin 4
üncü maddesi ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK`nin 7 nci maddesinin birinci maddesine
eklenen yeni (e) bendi ile (h) bendinde belirtilen konularla ilgili olarak;
"2985 sayılı Toplu Konut Kanununun ek 7 nci maddesi çerçevesinde uygulama
yapmak veya yaptırmak, bu uygulamalara yönelik olarak kentsel dönüşüm,
yenileme ve transfer alanları geliştirmek, bu alanların her ölçekteki
imar planı ve imar uygulamalarını, kentsel tasarım projelerini yapmak,
yaptırmak ve onaylamak, bu çerçevede paylı mülkiyetleri ayırmak,
birleştirmek, arsa ve arazi düzenlemeleri yapmak, imar hakkı transfer
etmek, kamulaştırma ve gerektiğinde usulüne uygun olarak acele
kamulaştırma yoluna gitmek, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izinlerini
vermek ve kat mülkiyeti tesis ve tescilini sağlamak" konularında Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı yetkilendirilmiştir.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Yapılan bu
düzenleme ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı "Kentsel Dönüşüm
Uygulamaları" konusunda geniş bir yetkiye kavuşturulmuş, KENTGES
stratejileri ile açıkça çelişen uygulamaya yönelik bu yetkilendirme ile
Bakanlığın, koordinatör bir kurum yerine tüm yetkileri elinde tutan ve
seçimle göreve gelmiş yerel yönetimlerin görevlerini gasp eden bir kurum
olma niteliği pekiştirilmiştir.</span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">3.6. 648 sayılı KHK`nin 10 uncu
maddesi ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında KHK`nin 13 üncü maddesinden sonra gelmek üzere
eklenen 13/A maddesi ile Tabiat Varlıklarını Koruma Genel
Müdürlüğü`nün görevleri tanımlanmış ve geçmişte Doğa Koruma ve
Milli Parklar Genel Müdürlüğü`ne ait olan yetkiler bu kuruma
devredilmiştir.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Yapılan düzenleme ile doğal
değerlerimizin korunmasına yönelik yapılan "Uzun Devreli Gelişme Planı"
kavramı terk edilirken, bu kavramın yerini çevre düzeni planı ve imar
planı kavramları almış, koruma alanlarına yönelik "imar planlarının
yapılması ve onaylanması" yetkilerinin yanı sıra, milli park vb. doğal
koruma alanları ile tarihi, arkeolojik ve kentsel sit alanlarının
çakıştığı yerlerde de planlama yetkileri Bakanlığa
verilmiştir.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Korunması gereken doğal
değerlerin yanı sıra, kültürel alanları da planlanarak yapılaşmaya
açılacak alanlar olarak gören bir yaklaşımla ele alınmış olan
düzenleme ile, başta doğal sit alanları olmak üzere, orman sınırları
dışında kalan korunması gerekli doğa alanlarının tahsis edilmesine
ilişkin yetki de Bakanlığa verilmiştir.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Kararnamede yer alan bu yöndeki düzenlemelere bir bütün olarak
bakıldığında; başta doğal sit alanları olmak üzere, bugüne kadar
korunabilmiş olan doğa alanlarının, milli parkların, tabiat
parklarının ve tabiatı koruma alanlarının, planlama adı altında kısa
süre içinde tahrip edilmesine neden olabilecek bir yaklaşımın var
olduğu, koruma kavramı içinden doğal alanların dışlandığı dikkat
çekmektedir.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Özellikle Koruma Bölge Kurulları
tarafından alınan ve Karadeniz`in doğal dengesini bozması kaçınılmaz
olan HES Projelerini engellediği düşünülen "Doğal Sit Alanı"
kararları sonrasında, KHK ile sürecin yeniden değerlendirilecek olması,
niyetleri açıkça ortaya koymaktadır. Madde içeriğinde yer aldığı
gibi, korunması gerekli doğal sit alanlarında yapı yasağı getirmenin
bürokratik yolları arttırılarak, yatırımların önünde engel olarak
görülen bu kararlar ortadan kaldırılacak, doğa harikası alanlarımız
tümüyle yatırımcı şirketlerin inisiyatifine bırakılacaktır.
</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">3.7. 648
sayılı KHK`nin 17 nci maddesi ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK`ye eklenen Geçici 6
ncı madde ile de özellikle doğal sit alanlarına yönelik mevcut
statülerin değerlendirilmesine ilişkin düzenleme yapılmıştır. Buna
göre; kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte, doğal sit alanı ve
tabiat varlığı olarak tespit ve tescil edilmiş alan ve varlıklara
ilişkin her türlü belgenin, bu alan ve varlıkların statülerinin yeniden
değerlendirilmesi için en geç altı ay içinde Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına devredilmesi öngörülmüştür.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Değişiklikle,
Bakanlık tarafından "konunun uzmanlarından" oluşturulan bir komisyon
tarafından yeniden tespit edilecek statülerin Çevre ve Şehircilik
Bakanı`nın onayı ile, yapı yasağı öngörülen statülerin ise Bakanlar
Kurulunca onaylandıktan sonra tescil edilmesi düzenlenmiştir.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Buna göre
ülkemizde bugüne kadar "kısmen özerk" koruma kurulları tarafından
"doğal sit alanı" olarak tescil edilmiş ve korunabilmiş olan alanların
geleceği tümüyle Çevre ve Şehircilik Bakanının inisiyatifine terk
edilmektedir. Doğrudan Bakan tarafından ataması yapılacak uzmanlar
tarafından yapılacak bir irdeleme ve ancak Bakan onayı ile yürürlüğe
girecek bir statü belirlemesinin objektifliğinden söz etmek olanaklı
olmayacaktır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Yapılan düzenleme ile doğal sit alanları
üzerinde başlatılan bu yeni sürecin, Türkiye tarihinin bugüne kadar
gördüğü/göreceği en büyük rant aktarma operasyonu olacağı açıkça
görünmektedir. </span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>4.
</strong><strong>3194 sayılı İmar Kanunu`nda Yapılan
Değişiklikler</strong></span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">4.1. 648 sayılı KHK`nin 22 nci
maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu`nun 27 nci maddesinde değişiklik
yapılmıştır. Yapılan düzenleme ile köy yerleşik alanlarında,
civarında ve mezralarda yapılacak konutlar ile tarım ve hayvancılık
amaçlı yapıların yanı sıra bakkal, manav, berber, köy fırını, köy
kahvesi, köy lokantası gibi ticari amaçlı yapılar için de "yapı
ruhsatı aranmaz" koşulu getirilmiştir. Bu uygulama, deprem vb. afetler
açısından köylerde yaşayan halkın tümüyle gözden çıkarılması,
denetimsiz ve niteliksiz yapılaşmanın yaygınlaşması anlamına
gelmektedir.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Aynı maddede yapılan bir başka
düzenleme ile köy yerleşik alanları "imar planı" kapsamı dışına
çıkarılmış, Türkiye köylerinde "yol istikamet planı" benzeri bir
uygulama başlatılarak, 1950`li yıllara geri dönüş kararı
alınmıştır. Planlamayı dışlayan kararların bir arada yer aldığı 27
nci madde değişikliğinde yapılan bir başka düzenleme ile de köy
yerleşik alan sınırı içerisinde, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu hükümleri uygulama dışı bırakılmış ve tarım
topraklarında yeni bir talanın önü açılmıştır.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">27 nci madde değişikliği kapsamında yapılmış olan ve
sonuçları açısından en vahim düzenlemelerden bir diğeri ile de köy
yerleşik alanı sınırları içinde ilk ve orta öğretim tesisi, ibadet
yeri, sağlık tesisi, güvenlik tesisi gibi halkın toplu olarak bulunduğu,
plan kararlarıyla düzenlenmesi kamu yararı açısından zorunlu olan
yapılar için imar planı yapılması şartı ortadan kaldırılmış,
kırsal alanda plansız yapılaşmanın önü tümüyle
açılmıştır.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">3194 sayılı İmar Kanunu`nun 27
nci maddesinde yapılan değişikliğe bir bütün olarak bakıldığında,
iktidarın planlamanın yanı sıra ruhsatlı, denetimli ve güvenli
yapılaşma kurallarından vazgeçtiği, köylerde yaşayan halkın
kaderlerine terk edilmesini tercih ettiği algısı
oluşmaktadır.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size:
small;">4.2. 648 sayılı KHK`nin 23 ncü
maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu`na Ek Madde-4 eklenmiş ve ülkemizin
tüm meraları ve yaylalarında yeni bir talan sürecinin önü
açılmıştır. Eklenen madde ile; mera, yaylak ve kışlakların tahsis
amacı değiştirilerek tapuda Hazine adına tescillerinin yapılması, bu
alanların belediye ve mücavir alan sınırları içinde ilgili
belediyelerine, diğer alanlarda ise il özel idarelerine veya özel
kanunlarla belirlenen ilgili idarelere tahsis edilmesi
düzenlenmiştir.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Yapılan bu düzenleme ile mera, yaylak ve
kışlakların ilgili kurumlar tarafından 29 yıllığına talep sahiplerine
tahsis edilmesi ve yapılaşmaya açılmasının önü açılmıştır. Her
ne kadar kısıtlama getirilir gibi görünse de, 200 metrekare
büyüklüğünde belirlenen yapılaşma koşulu, bu alanların yeni villa
alanlarına dönüştürüleceğinin en somut göstergelerinden
biridir.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Aynı düzenleme içinde, Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca ilan
edilen turizm merkezleri ile kültür ve turizm gelişim bölgeleri
kapsamında kalan kısımlarının da Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından yatırımcılara tahsis edilmesinin de önü açılmış, bir
başka büyük talan süreci başlatılmıştır. </span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Bütün olarak
bakıldığında madde kapsamında yapılan düzenlemeler, Türkiye`nin
meralarının ve yaylalarının yapılaşmalarla "yasa destekli" talan
edilmesinin en önemli adımı olarak görünmektedir.</span></p><p
class="ListeParagrafCxSpİlk" style="text-align: justify;"><span
style="font-size:
small;"><strong>5.
</strong><strong>4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun`da Yapılan
Değişiklikler</strong></span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">5.1. 648 sayılı KHK`nin 24 ncü
maddesi ile 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun`un 1 inci maddesinin
ikinci fıkrasında değişiklik yapılmış, Yapı Denetimi kapsamı
daraltılmış, denetimsiz yapılaşmanın yaygınlaştırılmasını
sağlayacak düzenlemeler yapılmıştır.</span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Yapılan
değişiklikle geçmişte yalnızca kamuya ait yapı ve tesisler ile köy
yerleşik alanlarında yapılan konutlar ve büyüklüğü 200 metrekareyi
geçmeyen iki katlı yapıları denetim dışı bırakan düzenlemede
denetimsiz yapılaşmanın sınırları genişletilmiş, köy yerleşik
alanlarındaki konutların yanı sıra ticari tesisler de dahil her türlü
yapılaşma, tarım ve hayvancılık amaçlı yapıların tamamı yapı
denetimi dışında bırakılmıştır.</span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Geçmişte
yalnızca kırsal alanlara yönelik sınırlı bir denetimsizlik söz
konusuyken, yapılan yeni düzenleme ile yukarıda sayılanlara ek olarak,
nüfusu 5000`in altında olan belediyelerin belediye ve mücavir alan
sınırları içinde, bodrum ve çatı arasında yapılan düzenleme ile 4-5
kata ulaşan yapılarda, bodrum kat dışında inşaat alanı 500 metrekareye
ulaşan konut yapıları da yapı denetimi kapsamı dışına
çıkarılmıştır.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Yapılan yeni düzenleme ile teknik
kadro açısından da son derece yetersiz durumda olan ve Türkiye`deki
belediyelerin % 70`ini oluşturan, nüfusu 5000`in altında olan
belediyelerin sınırları içindeki yapılaşmalar yapımcıların
insafına, bu yerleşmelerde ve yapılarda yaşayanlar kaderine terk
edilmiştir.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size:
small;">5.2. 648 sayılı KHK`nin 27 nci
maddesi ile 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun`un 5 inci maddesinde
değişiklik gerçekleştirilmiştir. Yapılan düzenleme ile yapı denetim
ücretleri oransal olarak yarı yarıya azaltılmış, geçmişte sabit yapı
yaklaşık maliyetinin % 3`ü olan bedel, yeni düzenlemede en az % 1,5
olarak yenilenmiş ve yapı denetim firması ile yapımcı arasında
pazarlık sürecinin önü açılmıştır.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Diğer yandan yapılan yeni düzenleme ile bu bedelin % 1`inin
ruhsatı veren idareye, % 1`inin de Bakanlık bünyesinde bulunan döner
sermayeye aktarılması öngörülmüştür. Buna göre, bir yandan yapı
denetim firmalarının alacağı ücretlerde yarı yarıya azaltmaya
gidilirken, diğer yandan ülke genelinde toplanan tüm yapı denetim
ücretlerinin % 1`inin döner sermaye aracılığıyla Bakanlığın
kullanımına aktarılmasının önü açılmıştır.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">5.3. 648 sayılı KHK`nin 28 inci
maddesi ile 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun`un 12 nci maddesinde
yapılan değişiklikle, aslen TMMOB`ye bağlı ilgili meslek odalarının
görevi olan; yapı denetim kuruluşlarının sahip olması gereken asgari
niteliklerin, çalışma usul ve esaslarının, asgari hizmet bedellerinin
belirlenmesi, yapılara sertifika verilmesi ve meslek içi eğitim
konularında Bakanlık yetkilendirilmiştir.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Bu yanıyla yapılan düzenleme TMMOB ve bağlı meslek odalarının
zayıflatılmasına yönelik amacın yanı sıra, yapı denetim piyasasının
denetlenmesi adı altında yandaş kesimlerin kayrılmasına dönüşecek bir
sürecin ilk adımı olarak görünmektedir. </span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>6.
</strong><strong>Maliye Bakanlığının Görevlerine İlişkin Yapılan
Değişiklikler</strong></span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">6.1. 648 sayılı KHK`nin 40
ıncı maddesi ile 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesinde
değişiklik yapılmış ve kısa süre önce Maliye Bakanlığı`na verilen
hazine arazilerine ilişkin planlama yetkileri Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı`na aktarılmıştır.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Buna göre; Hazinenin özel
mülkiyetinde ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
taşınmazların yanı sıra, kişilerin mülkiyetinde bulunan ve Bakanlık
tarafından satın alınan, kamulaştırılan, ya da toplulaştırılan
arazilere ilişkin her tür ve ölçekteki etüt, harita, plan, imar planı,
imar planı değişikliği ve imar uygulamaları konusunda Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı yetkilendirilmiştir. Yakın dönem içinde benzer
biçimde bir kararname ile yapılan yanlışı ortadan kaldırmaya yönelik
değişiklikle bir başka yanlış yaşama geçirilmiştir.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>7.
</strong><strong>Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu`nda
Yapılan Değişiklikler </strong></span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">7.1. 648 sayılı KHK`nin 42 nci
maddesi ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu`nun 17 nci maddesinde değişikliğe gidilmiş ve koruma amaçlı imar
planlarının yapılmasına ilişkin zorlayıcı düzenlemede önemli bir
geri adım atılarak, kültür varlıklarımızın tahribatına neden olacak
yeni bir sürece girilmiştir.</span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Değişiklik
öncesinde, sit alanı olarak koruma altına alınan alanlarda iki yıl
içinde koruma amaçlı imar planı yapılması, zorunlu durumlarda bu
sürenin koruma bölge kurulu tarafından bir yıl uzatılabileceği
düzenlenmiş durumdayken, bu süre düzenlemede doğrudan üç yıl olarak
düzenlenmiş ve koruma bölge kurullarına bu süreyi sınırsız biçimde
uzatma yetkisi tanınmıştır.</span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Bu durum,
değişiklik öncesinde koruma amaçlı imar planı yapılmasını
özendiren, belirlenen sürenin sonunda geçersiz hale gelen "geçiş dönemi
koruma esasları ve kullanma şartları"nın sürekli uygulanmasını
olanaklı hale getirmektedir. Böylesi bir düzenleme, koruma amaçlı imar
planlarının yapılmasını engellemenin yanı sıra, sit alanlarında
plansız biçimde yapılaşmanın da önünü açacaktır.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Aynı madde içinde yapılan bir başka düzenleme ile Ankara Ulus
örneğinde olduğu gibi, yargı kararlarıyla koruma amaçlı imar planı
durdurulmuş ya da iptal edilmiş alanlarda da koruma bölge kurulu
kararlarıyla yeni yapılaşmaların önünü açmaya yönelik düzenlemeye
gidilmiştir. Bu haliyle yapılan düzenleme yargı kararlarını devre
dışı bırakmayı amaçlayan, sit alanlarında koruma bölge kurulu
işbirliği ile gerçekleştirilecek talanın önünü açan bir düzenleme
olma niteliği taşımaktadır.</span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">7.2. 648 sayılı KHK`nin 45 inci
maddesi ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu`nun 51 inci maddesinde değişikliğe gidilmiş ve bazı belediyelerin
ve merkezi kurumların, koruma bölge kurullarında kabul ettiremedikleri
bazı kararların merkezi olarak oluşturulan ve büyük çoğunluğu merkezi
idarenin bürokratlarından oluşan Koruma Yüksek Kurulu tarafından
görüşülmesi, karara bağlanmasının önü açılmıştır.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Yapılan düzenlemede, alınan bu türden kararların yeniden koruma
bölge kurulu tarafından görüşülemeyeceği de düzenlenerek, kültür
varlıklarımız ve sit alanlarımız üzerinde koruma bölge kurulu
kontrolünü kaldıracak, koruma bölge kurullarını fiili olarak devre
dışı bırakacak, olası bir talan-tahribat sürecinin ilk adımı
atılmıştır. </span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size:
small;">7.3. 648 sayılı KHK`nin 47 nci
maddesi ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu`nun 55 inci maddesinde değişikliğe gidilmiş ve AKP iktidarı
tarafından 2004 yılında başlatılan, aslen özerk olması gereken koruma
kurullarını ele geçirme, kontrol altına alma girişiminde sona
gelinmiştir.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">AKP iktidarı öncesinde 3`ü Bakanlık, 2`si YÖK
tarafından atanan 5 kişiden oluşan, kararlarını ilgili kurum
temsilcisinin de katılımıyla alan, Bakanlık tarafından kontrol altına
alınamayan yapıya ilk darbe 2004 yılında vurulmuş, üye sayısı 5`ten
7`ye çıkarılırken, Bakanlık tarafından atanan üye sayısı 5`e
çıkarılmıştır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Yapılan bu düzenlemenin de kurulların
kontrolünü tümüyle ele geçirmeyi sağlamadığı düşünüldüğünden
olsa gerek, yapılan yeni değişiklikle koruma bölge kurullarına YÖK
tarafından üye atanması uygulamasına da son verilmiş ve tüm atamaların
Bakanlık tarafından yapılmasına yönelik değişiklik yapılmış, koruma
bölge kurulları özerklikten tümüyle uzaklaştırılmıştır.
</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">7.4. 648
sayılı KHK`nin 49 uncu maddesi ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu`nun 58 inci maddesinde değişikliğe gidilmiş
ve Koruma Bölge Kurulları`na gözlemci olarak katılma hakkına sahip olan
meslek odalarının katılımını engellemeye yönelik düzenleme
yapılmıştır.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">2004 yılında yapılan
düzenlemede İlgili meslek odaları koruma bölge kurulu toplantılarına
gözlemci olarak katılabilirler denilirken, yapılan değişiklikle "koruma
bölge kurulu müdürlüğünün daveti" şartı getirilmiştir. Böylesi bir
değişikliğin, koruma bölge kurullarında görüşülecek olan ve sivil
toplumun, meslek odalarının tepkisini çekecek olan konuların
görüşülmesinin gizli olarak yapılabilmesini sağlamayı, katılımı
engellemeyi, kararların gizlenmesini amaçladığı açıktır.
</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">7.5. 648
sayılı KHK`nin 50 nci maddesi ile de 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu`nun 61 inci maddesinde değişikliğe gidilmiş
ve koruma bölge kurulu kararlarına itiraz haklarına kısıtlama ve
Bakanlık denetimi getirilmiştir.</span></p><p class="ListeParagraf"
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Yapılan
itirazların Bakanlıkça değerlendirilmesi ve "gerekli görüldüğü
takdirde" Koruma Yüksek Kurulu gündemine alınacağına ilişkin
düzenleme, itiraz haklarının kısıtlanmasının yanı sıra, itiraz
konusu ve itirazcılara bağlı olarak ayrımcılık yapılmasının önünü
açacak bir düzenleme niteliğine sahiptir. </span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">7.6. 648 sayılı KHK`nin 51 nci
maddesi ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu`na
Ek Madde-4 eklenmiş ve tabiat varlıkları ve doğal sit alanları ile
ilgili görev ve yetkiler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na devredilmiş,
Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Bölge Komisyonlarının kuruluşu düzenlenmiştir. Yapılan
düzenlemede komisyonlarda farklı meslek alanlarından uzmanların yer
almasına ilişkin düzenleme yapılırken, planlama meslek alanı tümüyle
dışlanmıştır.</span></p><p class="ListeParagraf" style="text-align:
justify;"><span style="font-size:
small;">7.7. 648 sayılı KHK`nin 52 nci
maddesi ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu`na
iki geçici madde eklenmesine karar verilirken, Geçici Madde 10 ile Türkiye
genelinde var olan tüm koruma bölge kurullarının üyelerinin görevlerine
son verilmiş, koruma bölge kurullarının Bakanlık kontrolünde yeniden
biçimlendirilmesinin önü açılmıştır.</span></p><p
class="ListeParagraf" style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>8.
</strong><strong>Sonuç</strong></span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">17 Ağustos 2011 tarihinde Resmi
Gazete`de yayımlanan 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, olası
sonuçları açısından, 12 yıl önce 1999 yılında aynı gün
gerçekleşen ve ülkemizin yaşadığı en büyük afetlerden biri olan
Gölcük Depreminden daha yıkıcı etkilere, daha büyük kayıplara,
acılara neden olabilecek bir niteliğe sahiptir.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Kararname ile
sınırları tüm Türkiye olan, merkezi konumda bir "Belediye" ya da ikinci
bir "TOKİ" olmaya niyetlenen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, tanımlanan
yetkilere yönelik yeni düzeltmeler yapılmaması durumunda, sınır
tanımayan yetkileriyle kısa sürede kontrol edilemez bir İmar
Krallığı`na dönüşebilecektir.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Planlamanın, kontrollü, denetimli
ve ruhsatlı yapılaşmanın dışlanmasının yanı sıra, ülkemizin rant
baskısı altında direnen doğal ve kültürel değerlerinin de gözden
çıkarılması anlamına gelen düzenlemeler, hiç zaman kaybetmeden geri
alınmalıdır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na
tanımlanan yetkiler olmak üzere, ülkemizde planlama, imar ve kentleşme
alanında tanımlanmış olan kuralların ve yetkilerin tamamının
Kentleşme Şurası ve KENTGES kararları dikkate alınarak yeniden
düzenlenmesi, TBMM çatısı altında, en geniş katılım olanakları
yaratılarak tartışılması sağlanmalıdır. Aksi durumda, başta
kentlerimiz olmak üzere tüm yerleşmelerimizde önemli riskler ortaya
çıkarken, korunması gereken doğal ve kültürel değerlerimizde ise geri
dönülmesi olanaksız kayıplar yaşanabilecektir.
</span></p><p style="text-align: justify;"
align="right"> </p><p style="text-align:
justify;"> </p><p style="text-align: justify;" align="right"><span
style="font-size: small;"><strong>TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI YÖNETİM
KURULU</strong></span></p><p style="text-align: justify;" align="right"><span
style="font-size: small;"><strong>kaynak:spo.org.tr<br
/></strong></span></p><p style="text-align: justify;"> </p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder