<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7318>"ÇEVRE" KHK'LERLE TAHRİP
EDİLİYOR </a></h1><p style="text-align: center;" align="center"><span
style="font-size: small;"><strong>"ÇEVRE" KHK'LERLE TAHRİP
EDİLİYOR</strong></span></p><p style="text-align: right;"
align="center"><span style="font-size: small;"><strong> <strong><span
style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><span style="font-size:
10pt;"> 23.08.2011</span></span></strong></strong></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı'na dair 648 sayılı KHK 17.08.2011 tarihinde
yayımlanmış ve yürürlüğe girmiştir. 636, 644, 645, 646 ve 648
sayılı KHK'lar ile ülkemizin çevre yönetiminde ve idari yapısında
üç ayda birçok değişiklik yapılmış ve sonradan bu değişiklikler de
tekrar değiştirilmiştir. KHK'ler ile hangi kurumun tam olarak ne iş
yapacağı bulanıklaşmış, var olan yapıların parçalanması ile görev
ve sorumluluklar aynılaşmış ve hem hukuk metinlerine hem de idari yapıya
tam bir kargaşa hakim olmuştur.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Anayasaya 1982 yılında 56.
madde ile giren çevre kavramı, 1983 yılında yayımlanan 2872 sayılı
Çevre Kanunu ile hukuki ve idari alandaki önemini arttırmıştır.
1990'ların başında kurulan Çevre Bakanlığı ile bu önem Bakanlık
olarak ete kemiğe bürünmüştür. Eksiklikleri ile birlikte kamu
yönetiminde ve çevre sorunlarının bütüncül görülmeye
çalışılmasında önemli bir adım olan Çevre Bakanlığı ne yazık ki
son 10 yılda ciddi derece aşındırılmış ve başka kurumların
içerisinde "Genel Müdürlük" düzeyinde
yapılandırılmıştır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Yine AKP hükümeti döneminde "Çevre ve Orman
Bakanlığı" olarak yapılandırılan Çevre Bakanlığı, "ustalık"
döneminde meclis çatısı altında ve kamuoyunda tartıştırılmadan
tepeden inmeci bir yaklaşımla Kanun Hükmünde Kararnameler ile tekrar
yapılandırılmış, 12 Haziran 2011 genel seçimleri öncesinde "Çevre,
Orman ve Şehircilik Bakanlığı" sonrasında ise "Çevre ve Şehircilik" ve
"Orman ve Su İşleri Bakanlığı" şeklinde
örgütlendirilmiştir.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Yapılan değişikliklerden ve ardı ardına gelen
KHK'lardan da çok açık görüleceği üzere, "Çevre Bakanlığı"
aşındırılmış, her dönem başka bir köşeye savrulmuş ve çalışma
dönemleri içerisinde çeşitli önemli projelerle hazırlanan strateji
raporlarına, tavsiye kararlarına, toplumdan gelen tepkilere aldırış
edilmeden "çevre" kavramının bütüncüllüğünden uzak, eklektik bir
halde konumlandırılmıştır.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Tüm planlar en son bu düzenleme
ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na verilmiştir. Çalakalem
hazırlanan ve ülkemizin geleceğini etkileyecek KHK'larda sürekli
tekrarlar yer almış ve özellikle Madde 13'ün c ve ç bentlerinde
gereksiz tekrarlarla özensizlik görülmüştür.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Özünde,
"doğa" imarın içerisinde eritilmiş ve sadece bir "hammadde" ve "arsa"
olarak algılandığı defalarca kere açıkça bu KHK'larda
vurgulanmıştır. Çevreyi korumak adına görev yapacak olan bir bakanlık
aynı zamanda bu alanların ranta açılmasını da sağlamakla
görevlendirilmiştir. Bu yaman çelişkiye, değişikliklere ve vurgulara
bakıldığında, son dönemde AKP hükümetinin halk tarafından gelen
tepkiler nedeniyle oldukça zorlandığı ve çevreye zararı oldukça açık
olan HES ve maden arama ve çıkarma faaliyetlerine dair sorunların(!)
aşılması amacının da bu KHK'ların içerisine konulduğu
görülmektedir.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Öte yandan, düzenlemelerden fırsat bilinerek
toplumda ciddi tepkilere yol açan Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma
Kanunu Tasarısı da 648 sayılı KHK'ya adeta "yedirilmiş"tir. Yapılan
düzenlemeler ve İmar Kanunu'nda yapılan değişikliklerle AKP
hükümetinin doğaya ve biyoçeşitliliğe karşı bakışı açıkça
ortaya konulmuş ve "kullanma" kavramı ön plana çıkartılarak,
ekolojinin temel öğesi olan biyoçeşitliliğin korunmasından çok bu
alanları nasıl "ranta" kazandırırımın kaygısı ön plana
çıkartılmıştır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Köy ve İmar Kanuna dair hazırlıklar
yapıldığı bilinmektedir. Bu düzenlemeler gündemdeyken böylesine
önemli değişiklikler yapılması sorunların kökleşmesine neden
olacaktır. Yerleşim ve çevre konularında yapılacak yasal düzenlemeler
bütüncül ele alınmalı ve kamu yararı gözetir bir biçimde ilgili
bağlantılar sağlıklı bir biçimde kurularak
yapılmalıdır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Seçim öncesi ve sonrasında yayımlanan
KHK'larda mevcut ve olası çevre sorunlarının çözümüne dönük ve
kurum içerisinde gerek idari gerekse personel özlük hakları açısından
çözüme dönük herhangi bir düzenleme görülememektedir. Ve 648 sayılı
KHK'nın özellikle 1, 3, 4, 14, 17 ve 52. maddeleri endişelerimizi
arttırmaktadır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Ekoloji kendi içerisinde bütünselliği
barındırmaktadır. Çevre alanında yapılandırılacak olan kamu
kurumlarında da bu bütünsellik oluşturulmalıdır. Yayımlanan
KHK'lerde gerek kavramsal gerekse pratik anlamda bu bütünlük
görülememektedir. Halkımızın, çocuklarımızın geleceğini, yaşam
alanlarımızı, doğamızı doğrudan etkileyecek böylesine önemli kanun
değişikliklerinin meclisten ve halktan kaçırılması, TBMM'nin yok
sayılması ise kafalardaki soru işaretlerini ve hükümetin
ciddiyetsizliğini daha da arttırmaktadır.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Gündelik ihtiyaçlara göre
gerçekleşen düzenlemelere önümüzdeki günlerde yenilerinin ekleneceği
aşikardır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Doğa tahribatları yoğunlaşmadan, yapılan KHK
düzenlemeleri iptal edilerek, ülkemizin çevre yönetimi anlamında
geçmişten günümüze edindiği deneyimler ve birikimler, uzmanların ve
teknik personelin uzun yıllardır üzerinde çalıştığı raporlar ve bu
raporlara dayanılarak hazırlanan stratejiler, meslek odalarının,
üniversitelerin ve sendikaların "sağlıklı bir çevrede yaşamak" adına
hazırladığı görüşler göz önünde bulundurularak tek başına,
kurumsal açıdan güçlü, çevre sorunlarını oluşmadan önlemeyi
hedefleyen bir "Çevre Bakanlığı" kurulmalıdır.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Saygılarımızla,</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;"><strong>TMMOB Çevre Mühendisleri
Odası</strong><strong> Yönetim Kurulu</strong></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;"><strong><br
/></strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>kaynak:www.cmo.org.tr<br /></strong></span></p><p
style="text-align: justify;"> </p><p style="text-align:
justify;"> </p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder