<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7298>EMO DOĞU KARADENİZ
BÖLGESİ HES TEKNİK GEZİSİ RAPORU </a></h1><p>EMO Genel Merkezi'nde 20
Ağustos 2011 tarihinde yapılan basın toplantısına, TMMOB Yönetim Kurulu
Üyesi Hüseyin Yeşil, EMO Yönetim Kurulu Yazmanı Erdal Apaçık, EMO
Yönetim Kurulu üyeleri Mehmet Turgut ve Mehmet Bozkırlıoğlu ile Doğu
Karadeniz HES Teknik Gezisi Komisyonu üyeleri Elektrik Mühendisi Hamza Koç
ve Meteoroloji Mühendisi İsmail Küçük katıldı.</p><p>Raporun sunumunu
yapan EMO Yönetim Kurulu Yazmanı Erdal Apaçık, bölgedeki HES
projelerinde kamu denetiminin olmamasını eleştirirken, can suyundan,
balık geçitlerine, inşaat hafriyatından, dağıtım ve iletim bağlantı
sorunlarına, şirketlerin azami kar amacıyla kuralsız çalışmalarına,
işyerlerinde taşeronlaşmaya varıncaya kadar uzanan tespitleri ortaya
koydu.</p><p>EMO Yönetim Kurulu Yazmanı Erdal Apaçık, EMO'nun
HES'lerle ilgili artan tepkiler ve HES yapım süreçlerindeki
olumsuzlukları yerinde görmek üzere Doğu Karadeniz yöresine teknik gezi
gerçekleştirdiğini belirterek; Trabzon, Rize ve Artvin illerindeki inşaat
aşamasında veya yapımı tamamlanmış HES'lere ilişkin hazırlanan
raporun sunumunu yaptı. EMO'nun yıllardır hidrolik potansiyelimizin
değerlendirilmesinin önemini vurguladığını kaydeden Apaçık, "Ancak,
hidrolik potansiyelimizin değerlendirilmesinde toplum yararı
gözetilmeksizin, derelerimiz piyasacı bir anlayışla özel sektöre
devredilmiştir. Hidroelektrik santraller bilimsel ölçütlerle, havza
planlaması temelinde, yerel halkın onayı alınarak projelendirilmek
yerine; ciddi çevre tahribatları yaratılarak, her türlü denetimden uzak,
tamamen şirket kârlılığı temelinde yapılmaktadır" dedi. Apaçık,
HES'lere ilişkin süreç hakkında şu bilgileri verdi:</p><p>"Ülkemizin
dört bir yanında HES faaliyetleri sürmektedir. 2000'e yaklaşan sayıda
HES projesi bulunmaktadır. Bu projeler topoğrafik yapısının dik ve su
potansiyelinin fazla olduğu Doğu Karadeniz'de yoğunlaşmıştır. Geziyi
yaptığımız tarihlerde, su kullanım hakkı anlaşması çerçevesinde,
Trabzon'da 135, Rize'de 84 ve Artvin'de 24 adet HES yapımı
planlanmıştır."</p><p>Teknik olarak HES yapımı hakkında da bilgi sunan
Apaçık, rapordaki saptamaları şöyle aktardı:</p><p><strong>"Üretime
Geçmiş Olan Tesislerde Yapılan Gözlemler:<br /><br /></strong>Bu tesisler
üretime geçmelerine rağmen etraflarında kısmi imalatların devam
ettiği,<br />Bazı tesislerin, özellikle doğal doku ile uyumlu olmayan
yapılar imal ettikleri,<br />Özellikle 'balık geçitlerinin' sadece
yasak savma amacıyla yapıldığı,<br />Can suyu kontrolü için yapılan
ölçüm tesislerini yeterli olmadığı, bunların işletmelerinde sorunlar
yaşanacağı,<br />Bazı tesislerin bırakması gereken can suyunu hiç
bırakmadıkları ya da belirlenen değerin altında bıraktıkları,<br
/>İmalatların yapılması sırasında özellikle malzemelerin
dökülmesinde bir kural gözetilmediği, dökümlerin rastgele
yapıldığı,<br />Bazı firmaların daha fazla düşü sağlama adına
üretim tesislerini taşkın yatağının içerisine yerleştirdikleri,<br
/>Yapıların yakın çevresinde yapılan düzenlemelerde özellikle geçiş
yolları sağlanması amacıyla dere yataklarının tamamen ya da kısmen
kapatıldığı,<br />Bazı tesislerin ek düzenlemelerinin, mühendislik
kuralları yok sayılarak yapıldığı,<br />Özellikle dere yatakları
için yapılan müdahalelerin taşkın oluşmasına neden olabileceği,<br
/>Kurulu güçlerin çok altında üretimin gerçekleştirilmekte olduğu,
gözlenmiştir.<br /><strong><br />İnşaat Halinde Olan Tesislerde Yapılan
Gözlemler</strong> (Bu değerlendirmelere Deriner Barajı dahil
değildir.)<br /><br />Bazı inşaatların tamamen durduğu (mahkeme ya da
diğer nedenler),<br />İmalatta açığa çıkan hafriyatların hiçbir
kural gözetilmeden gelişi güzel döküldüğü,<br />İmalatlarda çıkan
hafriyatların arazi yapısına göre rastgele bırakılması sonrasında
hiç zarar görmeyecek alanların, bitki örtüsünün ve özellikle
ağaçların çok büyük oranda zarar gördüğü,<br />Bazı tesislerin
imalatı sırasında jeolojik yapının uygun olmaması ya da jeolojik
yapıya uygun imalat yapılmamasından dolayı tesis binalarının heyelan
altında kaldığı,<br />İşçi güvenliğine ilişkin önlemlerin yetersiz
olduğu,<br />Çevre köylerin ulaşım yollarının güvenliği için
hiçbir kurala uyulmadığı, görülmüştür.<br /><br /><strong>Bağlantı
Sorunları</strong></p><p>Üretim tesisleri için hazırlanan fizibilite
raporlarının yöre koşulları yeterince incelenmeden hazırlanması,<br
/>Aynı bölgede birden fazla başvuru olması,<br />Havza içinde yer alan
üretim tesislerinin lisansların bir planlama kapsamında olmaması,<br
/>Yatırımların da benzer şekilde farklı zamanlarda yapılması,<br
/>Mevcut dağıtım tesislerinin bu üretimin ancak bir kısmını
aktarabilecek kapasitede olması,<br />Santrallerin en yakın 154/34,5 kV
TM'ye olan uzaklıkların belirlenememesi,<br />Bölgede enerji tüketimi
sınırlıdır ve mevsimsel farklılıklar fazla değildir. Kısa ve orta
vadede yatırım olarak yoğun enerji tüketen tesisler öngörülmemektedir.
Dolayısıyla tüketim artışı ülkenin genel tüketim artışı/
azalışına paralellik göstermektedir.<br />Bölgede planlanan üretim
tesisleri ise ihtiyacın çok çok üzerindedir. Mevsimsel üretim değerleri
incelendiğinde çok büyük farklılıklar
görülmektedir.</p><p><strong>Dağıtım Şebekeleri Açısından
Durum</strong></p><p>Bölgede dağıtım hatları yetersizdir. Tüketim
amaçlı planlanmış ve tesis edilmiştir. Üretilen enerjinin mevcut
dağıtım hatları üzerinden şebekeye aktarılmasında sorunlar
yaşanmasına neden olmuştur. Ayrıca hatların çok uzun olması hat
kayıplarının artmasını da beraberinde getirmektedir ki bu durum
HES'lerin verimliliğini daha da düşürmektedir.</p><p><strong>İletim
Şebekeleri Açısından Durum</strong></p><p>Dağıtım şebekeleri
açısından belirtilen tüm olumsuzluklar iletim şebekeleri açısından da
geçerlidir. Bölgede enerji nakil hatları dışında trafo merkezleri de
yetersizdir. Gene bölge arazi yapısından dolayı çok fazla TM
yapılabilecek alan bulunmamaktadır. TM yapılabilmesi için ya bölge
halkının kullandığı sınırlı miktarda olan araziler
kamulaştırılmakta ya da orman arazisi tahrip
edilmektedir.</p><p><strong>Kullanılan Teknoloji</strong></p><p>Dünyada
Türbin-Generatör grubu ve bunların diğer donanımları imalatı yapan
teknolojiyi elinde bulunduran çok sayıda ülke bulunmasına rağmen
ülkemizdeki yatırımcılar gerek ucuz olması, gerek temin sürelerinin
kısa olması, gerekse ödeme koşullarının daha uygun olması sebebiyle
daha çok Çin ve eski Doğu Avrupa ülkelerinin ürünlerini tercih
etmektedir. Batı Avrupa, Amerika, Kanada, Brezilya, Japonya ve Hindistan
ürünleri çok sınırlı bir kullanıma sahiptir.</p><p>Genelde kullanılan
ürünler kalitesi belirsiz, tamamen ucuzluk ve kısa temin süresi nedeniyle
tercih edilmiş ürünler olmaktadır. Ürün kalitesi ve uygunluğunu
kontrol eden herhangi bir mekanizma kurulmadığından bu konuda tek
belirleyici yatırımcı olmaktadır. Bu durumda orta vadede ülkemizin bir
HES çöplüğü olması kaçınılmazdır.</p><p><strong>HES Şirketlerinde
Esnek Çalışma ve Taşeronlaşma</strong></p><p>Sahipler artan yatırım
maliyetlerini düşürebilmek/geri alabilmek için farklı koşullarla
yatırım ve işletme yapmaya çalışmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da
kalite, iş ve işletme güvenliğini ortadan kaldıran bir anlayışla
çalışmaktadırlar. Ayrıca, gerek yatırım gerekse işletme sırasında
uyması gereken asgari koşullara uymamakta ve maksimum fayda sağlayıp,
yatırımın bir an önce geri dönüşünü sağlamaya çalışmaktadırlar.
Bu alan da denetimsiz olup gerekli kurallar dahi henüz konulmamıştır.
(Asgari çalışması gereken teknik eleman sayısı, çalışma süreleri,
periyodik bakımlar vb.)</p><p>Yapım aşamasında olduğu gibi işletme
aşamasında da taşeronlaşma başlamıştır. Yatırımcı firmalar
işletmeleri taşeronlaştırarak birçok sorumluluktan kurtulmakta, taşeron
(işletmeci) az sayıda elemanla birkaç tane santral çalıştırarak
işletme maliyetini minimize etmektedir.</p><p>Teknik gereklilikler ve işçi
hakları 'maksimum fayda'ya feda edilmektedir. Şöyle ki; normalde 3
vardiya en fazla 8 saat çalışması gereken teknik eleman çoğu zaman
12-24 saat aralığında çalıştırılmakta; fazla mesai, hafta sonu izni
vb. hakları verilmemektedir."</p><p><strong>Denetim Yok</strong></p><p>Havza
planlamasına vurgu yapan EMO Yönetim Kurulu Yazmanı Erdal Apaçık, bölge
halkının tepkilerini de basın mensuplarına aktardı. Apaçık,
HES'lerin denetimi konusunda yaşanan sorunu ise şöyle ortaya
koydu:</p><p>"Proje hazırlanırken normlara uygun olmayan mühendislik
çalışmalarının yapıldığı, birçok HES için gerekli ölçümlerin
olmadığı, projelerin sanal değerler ile yapıldığı bilinmektedir. Bu
durum ekonomik ve ekolojik sorunlar ile taşkın gibi ileride telafi
edilemeyecek zararların oluşmasına neden olmaktadır. İlgili kamu
kurumları bilimsel ölçeğe göre proje denetimi yapmak yerine, firmaların
isteklerini onaylayan ya da müdahil olmayan bir tutumu sürdürmektedir.
Bunun sonucu olarak da; mühendislik normlarına uymayan denetimsiz
projelerde, ya yapıya yönelik öncekinden daha fazla yatırım yapılarak
iyileştirmeler söz konusu olmakta, ya da tesisin kabulü firmanın
sorumluluğuna bırakılarak işlemleri yapılmakta ve tesis işletmeye
açılmaktadır. Bu durum her açıdan kamusal zarara yol açmaktadır.
Denetimin, proje aşamasının başından itibaren yerinde ve saha
koşullarında gerçek­leştirilmesi bir zorunluluk olmalıdır. Ancak
HES yapıları için proje aşamasından inşaat aşamasına kadar tam bir
denetimsizlik hâkimdir. Denetimin, kamusal kay­nakları koruma, bilim ve
mühendislik gereklerini yerine getirme noktasında, toplum yararı
öncelikli olarak yapılması gereklidir. Ancak, enerji sektörü
piyasalaştırılırken denetim de piyasa mantığı içinde özel
şirketlere devredilmektedir."</p><p>Erdal Apaçık, raporun sunumunu,
EMO'nun "Elektrik enerjisi doğal bir tekeldir. Bölgede üretim, iletim,
dağıtım ve tüketim birlikte ele alınarak kamusal çıkarları gözeten
merkezi bir planlama yapılmalı, bu planlamaya yöre halkının katılımı
ve katkısı sağlanmalıdır" saptamasıyla tamamladı.</p><p>Gazetecilerin
soruları üzerine Apaçık, yöre halkının köy derneklerinden başlayıp
çeşitli platformlar oluşturarak örgütlenmelerinin söz konusu olduğunu
söyledi.</p><p>Meteoroloji Mühendisi İsmail Küçük de, planlanan 1215
santralın tamamının 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu sonrasında
özel sektör tarafından geliştirildiğini, bunların kurulu güçlerinin 5
bin 300 megavat olacağını belirterek, "Bu tesisler havadan konar gibi
geldi. Paraşütle işgal ordusu gibi atlamış oldukları için hepsine
yetişmek zor oldu. Yeni yayımlanan lisanssız elektrik üretimine ilişkin
yönetmelikle birlikte en az 10 bin HES daha planlanacak ve hiçbiri üretime
de katkı vermeyecektir" diye konuştu.</p><p><strong>Suyun Ticarileşmesi
Vurgusu </strong></p><p>TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Yeşil ise
planlanan HES'lerin Türkiye'nin elektrik ihtiyacının
karşılanmasında yüzde 10'luk bile pay sahibi olamayacak küçük
küçük bir sürü proje olduğuna dikkat çekerek, yöre halkının isteği
ya da isteği olmamasının ötesinde enerji arz-talep dengesi açısından
da sorgulanması gerektiğini anlattı. Yeşil, enerji verimliliğine
yönelik önlemlerin tamamen alınması durumunda elektrik tüketiminin
yüzde 20'si düzeyinde bir tasarruf sağlanabileceğini, yani aynı
üretim ve yaşam standardı için yüzde 20 daha az enerji tüketileceğine
dikkat çekerek, sorunun tek başına yöre halkının konumuyla değil, bu
gerçekler ışığında değerlendirilmesi gerektiğini anlattı. EMO'nun
ısrarla HES yapılmasını istediğini, ancak gelinen noktada su kullanım
hakkını alan ve satan bir yapı kurulduğunu kaydeden Yeşil, bunun
hidrolik potansiyelin değerlendirilmesi değil, suyun ticarileşmesi
anlamına geldiğini, "İster santral yapılsın, ister yapılmasın, bu
suyun kullanım hakkının satışıyla, onu köylüye satacaklardır"
sözleriyle ortaya koydu.</p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder