7 Ağustos 2011 Pazar

Soyluların Mahalle Baskısı

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7246>Soyluların Mahalle
Baskısı</a></h1><p>Kent yönetenlere değil, o kentin içinde yaşayan
topluluğa aittir. İşte bu yüzden o eve buldozerden, önce sosyal hizmet
uzmanı girmelidir. Çünkü derin yoksulluğu fark etmeden, yapılacak
alışveriş merkezlerine kilitlenmek, yoksullar üzerinde "Soyluların
mahalle baskısı"nı yaratır; bu da keskin bir ayrışmayı
getirir.</p><p>, "bozulma ve çökme olan kentsel alanın ekonomik,
toplumsal, fiziksel ve çevresel koşullarının iyileştirilmesine yönelik
olarak uygulanan strateji ve eylemlerin bütünü" olarak ifade
ediliyor.</p><p>Benim kentsel dönüşüm tanımım ise şöyle:</p><p>Bir
gün siz evinizde oturken kapınız çalınıyor. Bir zabıta size bir evrak
uzatıyor. Eviniz tapulu yada tapu tahsis belgeli yada gecekondu yada tarihi
bir ev olsun fark etmez. Tebligatta mahalleniz dolayısısıyla eviniz için
kentsel dönüşüm ilan edildiğine dair bir bilgi var. Siz eğer kentin
merkezine yakın bir mahallede oturuyorsanız. Mahalle yani içinde bakkalı,
kasabı manavı, terzisi, sokağında oynayan çocukları, kahvehanesi hele
bir de&nbsp; kapı önlerinde oturan kadınları varsa. İşte bu mahalleniz
ve dolayısıyla eviniz aldığınız bu tebligatla birlikte tamamen ortadan
kalkacaktır.</p><h2>Çevre ve Şehircilik Bakanı: "İstanbul'da yıkmaktan
daha güzel bir şey yok"</h2><p>Erdoğan Bayraktar geçen yıl henüz TOKİ
Başkanı iken "Eski evlerde oturan insanlar yeni evlere taşınırken, bu
boşalan evlere de fakir insanlar taşınıyor. Esas sıkıntı burada
yatıyor. Onların elektriğini, suyunu kesip onları taşındırmamak lazım
ki bu (kentsel) dönüşüm yürüsün. Şu anda İstanbul'da yıkmaktan daha
güzel bir şey yok. İstanbul yıktıkça güzelleşir''demişti. Şimdi
Çevre ve Şehircilik Bakanı olan Bayraktar umarım İstanbul'da "mahalle"
diye bir tanımın tamamen ortadan kaldırılmasına neden
olmaz.</p><p>Çünkü, kentsel dönüşüm sayesinde İstanbul'daki mahalle
kültürünün son örnekleri olan Sulukule tamamen Balat, Ayvansaray,
Beyoğlu Bedrettin Mahallesi, Ataşehir Roman mahallesi de yok olmak üzere.
Artık bu mahallelerde lüks konutlar alışveriş merkezleri, rezidans
inşaatları var.</p><h2>Belediyenin dudakları arasında</h2><p>Bir
mahallede kentsel dönüşüm uygulaması varsa bilesiniz ki o mahallenin, o
semtin de artık tek sahibi vardır o da bağlı bulundukları belediye.
Örneğin Sulukule deki kentsel dönüşüm uygulamasına&nbsp; dört yıl
aktivist olarak tanıklık ettiğim Fatih Belediyesi, başkanı,
yardımcıları, belediyenin fikri dışında herşeye kulak tıkayan
öğretim üyesi danışmanları, şehir planlamacıları, belediyenin
gözüne bakarak kararlar alan koruma kurulu üyeleri ile büyük ve mutlu
bir aile olarak&nbsp; tarihi yarımadanın da sahibidirler.</p><p>Bu sadece
Fatih Belediyesi için değil kentsel dönüşüm uygulayan bütün
belediyeler için de geçerlidir. Devletten, hükümetten hiç bir kurum
onları denetlemez onlar iş sonunda ya da çok tepki ile karşılaşırlarsa
Sulukule örneğinde olduğu gibi arada bir hükümete rapor verir karşı
çıkanları da"militan," &nbsp;"arkalarında örgüt var, ajan, misyoner
vs." diye tanımlar bu sorundan kurtulurlar.</p><p>Hiç bir devlet kurumu da
kentsel dönüşüm yapılan mahallelerde bir inceleme yapma ihtiyacını
duymaz. Kentsel dönüşüm uygulamaları, denetimsiz bir biçimde Belediye
Başkanı ve danışmalarının dudaklarından dökülen sözcüklerden
oluşan evrakların yoksul mahallelerde zabıtalar tarafından
dağıtılarak, ailelerin derin bir yoksulluğa sürüklenerek evlerinden
uzaklaştırılmasına kadar giden bir süreçtir.</p><h2>&nbsp;</h2><div
class="clear" style="margin: 0px; clear: both; padding:
0px;">&nbsp;</div><div class="text" style="margin: 0px; padding:
0px;">&nbsp;</div><div class="item" style="background-image:
url('http://bianet.org/images/dot_h.png'); padding-bottom: 10px; margin: 0px
0px 10px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; background-position: 0%
100%; padding-top: 0px; background-origin: initial; background-clip:
initial;"><p style="margin: 10px 0px 0px; padding: 0px;"><img
src="http://bianet.org/resim/olcekle/27953/490/250" width="490" height="250"
style="padding-bottom: 0px; margin: 0px; padding-left: 3px; padding-right:
3px; padding-top: 0px; border-style: none;" /></p></div><h2></h2><h2>Kentsel
dönüşüm halleri</h2><p>Geçenlerde arkadaşım Najla Osseiran kentsel
dönüşüm ilan edilen Ayvansarayda bir kadının elindeki tebligatın
fotoğrafını gönderdiğinde yeniden Sulukule'deki günlerime
döndüm.&nbsp; Tebligattaki yazı adres değişikliği dışında Sulukule
deki ailelere gönderilen yazı ile nerdeyse aynı idi. Yani bu da şu
demekti: Elinde fotoğrafı tutan, evinin kapısı önünde oturan, orta
yaşlı kadın artık o kaldırımda oturamayacak o kaldırım da artık
orada olmayacak.</p><p>Filmi yeni baştan sararsak, memleketimin kentsel
dönüşüm halleri bir adım ileri, iki adım geriden oluşuyor. Hiçbir
tecrübeden ders çıkarmama, hiçbir mağduriyetin nedenini araştırmadan
yeni mağdurlar ortaya çıkarma, geçmişi sorgulamadan halının altına
süpürme.</p><h2>Yıkalım güzelleşelim</h2><p>İster Adalet ve Kalkınma
Partisi'ne (AKP), ister&nbsp;Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) bağlı
belediyeler olsun, kentsel dönüşüm yapan her belediye başkanı, her
danışman, kendi rüyasını gerçekleştirme gayretinde. Ne üç haftadır
sokakta kalan Aydoğan Dalkoparan, ne evi yıkıldıktan sonra okulunu terk
eden Maviş umurlarında. Varsa da yoksa yıkalım güzelleşelim, kendi
kentimizi, kendi rantımızı yaratalım.</p><p>Kenti yönetenler ve kentin
değişimi konusunda karar vericiler, öncelikle kenti oluşturan insanların
yaşama hakkına saygı duymalı. Çünkü kent yönetenlere değil, o kenti
inşa eden ve içinde yaşayan topluluğa aittir. Yani kentte yapılacak her
değişiklik yerel yöneticinin "rüyası"ndan çok o kente çakılan her
çiviye&nbsp; asılan elbiselerin sahipleri yani Aydoğan Dalkoparan ve 9
yaşında okulu terk eden Maviş ile birlikte yapılmalıdır.</p><h2>Kentsel
dönüşüm değil sosyal dönüşüm</h2><h2 style="margin: 11px 0px; color:
#36393d; font-size: 16px; padding: 0px;"><img
src="http://bianet.org/resim/olcekle/27956/200/250" width="200" height="250"
style="padding-bottom: 0px; margin: 0px; padding-left: 3px; padding-right:
3px; float: right; padding-top: 0px; border-style: none;" /></h2><h2
class="block"><span style="font-size: xx-small;">Kentsel dönüşüm
yapılacak yerdeki herhangi bir evin kapısından içeri girdiğinizde
karşınıza çıkan işsiz bir baba, engelli bir çocuk yada evde küçük
çocuklarını bırakarak hurdaya çıkan bir anneye göre o değişimi
gerçekleştirmek zorundasınız. Bunun da adı, kentsel dönüşüm değil
sosyal dönüşüm olmalıdır.</span></h2><p>İşte bu yüzden o eve
buldozerden, mimar yada şehir plancıdan önce sosyal hizmet uzmanı
girmelidir. Çünkü, yoksul toplulukların kendi sosyal hayatlarını,
kültürlerini, kullandıkları dili, her seferinde başka bir yerde, yeniden
ortaya çıkarmaya çalışmaları onları sosyal, kültürel
çözümsüzlüğe itmektedir.</p><p>Özellikle İstanbul'da hızla devam
eden kentsel dönüşüm projelerinde, orada varolan hayatı, derin
yoksulluğu fark etmeden sadece yapılacak havuzlu evler, otoparklara ve
alışveriş merkezlerine kilitlenmek, yoksullar üzerinde "Soyluların
mahalle baskısı"nı yaratır bu da daha derin bir yoksulluğu, keskin bir
ayrışmayı getirir.</p><p><em><strong>&nbsp;Kaynak:
Bianet</strong></em></p><p></p>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder