<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7287>Dersim'in Antigone'si
Ölüsünü Vermiyor Devlete…/Söyleşi: Ceyhan Çılğın</a></h1><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;"><em>1997
yılında Dersim'in Çemişgezek ilçesi Aliboğazı mevkiinde çıkan
çatışma sonucu 19 gerilla şehit düştü. Askeriyeye ait arazide açılan
bir toplu mezara gömüldüler. O gerillalardan biri de Ali
Yıldız'dı.</em></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;"><em>Hüsnü Yıldız, 14 yıl önce bir
çatışmada öldürülerek toplu mezara gömülen kardeşi Ali
Yıldız'ın cenazenin kendilerine verilmesi için başlattığı açlık
grevi ve ölüm orucunu sonlandırdı. Dersim Merkez Moğultay
Mahallesi'nde kurduğu direniş çadırında ilk 45 gün açlık grevi, son
20 gün de ölüm orucu eylemi yapan Hüsnü Yıldız, </em><em>Malatya
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'nın kararı ile Jandarma
Komutanlığı bahçesinde olduğu belirtilen toplu mezarda yapılan
kazılarda 15 kişinin kemiklerine ulaşılmasının ardından ölüm orucunu
eylemini noktaladı.</em></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;"><em>Hüsnü Yıldız'la Ölüm Orucu eylemini
noktalamadan birkaç gün önce Dersim'de çadırından görüştük. Eylem
şimdilik başarıya ulaşmış gözüküyor. Ama açılmayı bekleyen çok
sayıda toplu mezar toprağın altında uğulduyor.</em></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>Öncelikle kardeşinizden başlayalım, kardeşinizin sizin
hayatınızdaki yeri, onun yaşarken ki duruşuna
dair anımsadıklarınız neler?</strong></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Kardeşim
ailemizin en küçüğü Alevi, Kürt, Zaza bir ailenin 9 çocuğundan biri
olarak Şişli'de doğdu. O doğduğunda ancak bir gecekondumuz oldu.
Ali'yi hem iki ablası hem de ben çok severdim, aile yapımız
gelenekseldi. Birbirimize saygılıydık, severdik… 47 yaşımdayım şu
yaşıma değin kardeşlerimizle aramızda bir kötü söz dahi
geçmemiştir. Ali okula başladı, derslerinde çok başarılıydı.
Lise'de çok başarılı ama içine kapanıktı. Ali babamla birlikte
fabrikalarda temizliğe giderlerdi. O yıllarda Sivas katliamı yaşandı.
Ardından Gazi katliamı yaşandı… Evlerimizde çok konuşuldu. Ali o
dönemde duvardaki sloganları fark etti. 80 öncesi devrimcilerin,
sosyalistlerin ve komünistlerin çok yoğun olduğu bir bölgeydi
Örnektepe… O izler büyük ölçüde silinmişse de duvarlarda Mahir
Çayan'ın, Deniz Gezmiş'in, İbrahim Kaypakkaya'nın izleri vardı.
Ali, Sivas ve Gazi'nin de etkisiyle duvarların da etkisiyle sol
düşünceyle tanıştı.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;"><strong>Ali'nin dağa çıkacağını tahmin
ettiniz mi?</strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Bir dönem çok yoğun okuma ve araştırma yapmaya
başladı. Eve gelen dergilere gösterdiği ilgiden bizim tahmin
ettiğimizden çok daha fazla bir birikime sahip olduğunu gördük. Sonra
Ali bir dönem evden koptu. Döndüğünde ise bu birikim daha fazla artmış
ve olgunluk yerini almıştı. Bu durum ailemi korkutmuştu. Ailem "bu
çocuk gider ve bir daha gelmez" diye kaygılanmaya başladı. Ailenin en
büyük çocuğu bendim annem ve babam benim Ali'yle konuşmamı istedi.
Ali'yle 96 yılında bir meyhanede oturduk, Ali benim yanımda sigara
içmiş değil hatta herhangi bir yerde içki de içmiş değiliz. Birer
duble istedik, o duble hiç bitmedi, yemekler hiç bitmedi. Çünkü Ali bana
gideceğini söyledi. O atmosfer beni çok etkilemişti. "Abi, ben dağa
gideceğim" dedi. O zaman üniversiteyi kazanmıştı. Ona hiçbir zaman
devrimcilik yapma demedim. Dağa gitme ya da farklı bir şey önermemiştim.
Hani sevdiklerimize deriz ya; Dağ dışında farklı alanlarda da
devrimcilik yapabilirsin diye… Dağda devrimcilik yapma kütüphanede yap!
Daha kolaycıdır. Ona söylediğim ise avukat olmasına dair bir
öneriydi.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>Tekrar hatırlattığımız için özür dileriz ama
kardeşinizin ölüm haberini nasıl aldınız? Öldürülmesini… Aradan
geçen 14 yılda hayatınızda kardeşinize dair neler değişti. Sizin
hayatınıza nasıl etkileri oldu.</strong></span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;"><strong></strong><a
href="http://www.haberfabrikasi.org/s/archives/13713/dsc_0814"
rel="attachment wp-att-13719"><img
src="http://www.haberfabrikasi.org/s/wp-content/uploads/DSC_0814.jpg" alt=""
title="DSC_0814" width="254" height="289" style="border-width: 3px;
border-color: black; border-style: solid; margin: 3px;" class="alignright
size-full wp-image-13719" /></a></span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Kişisel olarak benim de devrimci
olduğum için devletçe baskıya maruz kaldım. Bunlara çok yabancı bir
insan değilim. Ali 14 yıl boyunca yoktu. Annem, babam, kardeşlerim çok
üzüldüler ama ben bir kat daha fazla üzüldüm. Hem kardeşim olduğu
için, hem de aynı siyaseti paylaştığım için…</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Ben hayatta
kalmıştım, evdeydim… Kahveye gidebilirdim, ben yemek yiyebilirdim, ben
eğlenebilirdim… Ali'nin bunu yapma şansı yoktu. Her şey bir eksikti.
Bir lokma eksik yeme, bir gülüş eksik… Tatile gidememek, düğünlerde
belli bir yere kadar eğlenememek… Ali'nin ölümünü ANF'den okuyan
bir arkadaşımdan aldım. Kızımı hastaneye götürmüştüm. Hastane
bahçesinden telefon çaldı… Açtım telefondaki arkadaşım, 1 DHKC'li
17 PKK'li ile birlikte Ali'nin de katledildiğini
öğrendim.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>Sonraki süreçte hak arama mücadeleniz nasıl
gelişti?</strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Bu haberi 18 Ocak'ta haber aldım. Antalya'dan
İstanbul'a yola çıktım. Durumu aileme açıklamam gerekiyordu. Bizim 14
senedir kayıp olan kardeşimiz bulundu ama ölü bulundu. Ölüsünü bize
vermiyorlardı.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">17 PKK ve 2 DHKP/C gerillaların olduğunu ve
bunların arasında kardeşimin olduğunu öğrendim. Bundan sonra hukuki bir
süreç başlattım. Savcılıklara gereken başvuruları avukatlarımız
yaptılar. Aradan epey bir süre geçti hukuki olarak hiçbir sonuç
alamadık. 14 yıl boyunca insani olarak kendi çocuğunu arayan bir anne
vardı, kendi kardeşini arayan ablaları vardı, ailesi vardı. Haber
alamıyorduk ve 14 yıl sonra kardeşimizin toplu mezarda olduğunu
öğrendik ve biz bunu talep ediyoruz. En insani, haklı ve meşru olan bir
süreç başlattık. Fakat bu süreç devlet katında bir karşılık
görmedi. Ve ben de kardeşimi gerçekten seviyorsam onu oradan bir şekilde
almam gerekiyordu. 10 Haziran 2011 tarihinde süresiz açlık grevine
başladım.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">3 Şubat 2011 tarihinden itibaren Çemişgezek Cumhuriyet
Başsavcılığı'na oradan, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne, oradan
da Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine derken oyalandık ve hukuk yolları
yüzümüze kapanarak bir mezar herkesin hakkı değil denilmiş
oldu.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Sonuç alınamayacağını biliyordum. Dersim merkeze geldim ve
kardeşimin cenazesini böyle alabileceğim için, açlık grevine
başladım. Yasal süreç zaten tıkanmıştı.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>Ali'nin cenazesini almak dışında nasıl bir talebiniz
var?</strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Ölüm şekli önemli 5 kişinin kafataşı yok,
çok sayıda kemik kırık, ölüm
şeklinin araştırılmasına sağlamak istiyoruz. Sadece
cenazemizi alıp bu işin içinden çıkmayı düşünmüyorum.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;"><strong>Adalet
Bakanıyla bir görüşme olmuş açlık grevi
döneminde..</strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Bir aya yakın bir zamanda Adalet bakanı ile
görüşme avukatımız Taylan Tanay ile CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün bir görüşme yapmışlar. Bu görüşmede Adalet Bakanı,
"Türkiye'deki toplu mezarlar gerçeğini kabul ediyoruz talebiniz çok
insancıl bir talep, Cumhuriyet savcıları işini bilseydi buraya gelmenize
gerek kalmazdı, biz en kısa zamanda çözeceğiz" dedi. Fakat bu geçen
sürede Adalet Bakanı herhangi bir bir girişimde bulunmadı.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong> Açlık ve Ölüm Orucu süreci nasıl gelişti nasıl
tepkiler aldınız?</strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Benim bu Dersim'de yaptığım eylem, Kardeşimin
cenazesini almak için ve 19 kişinin gömülü olduğu mezarı açtırmak
için yaptığım eylem bu çadırdan, Dersim'den çok daha ötelere mal
oldu, günde 50 tane mektup, 50-100'ün üzerinde telefon
alıyorum.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Türkiye'de bir vahşet var Gözaltında kayıplar ve faili
meçhuller… Türkiye devleti o dönemin üzerine örtmek istiyor.
Ailelerine vermemek ve unutturmak isteniyor. Dersim'de insanlar hala
38'deki katliamları konuşuyorlar. Oradaki toplu mezarlardan
bahsediyorlar, Zinge deresinde 80'in üzerinde kişiye ait kemik çıktı
hala Merik mezrasından 3 yaşında çocuktan 70 yaşında insanlara kadar
insanlar diri diri gömülmüşler.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Yurtsever hareketin olduğu
bölgelerde ise yine bu toplu mezar gerçeği yaşandı. Newala Kasaba 200
insanın olduğu bölgeyi çöplüğe çevirmek, asfalt dökmek,
aşağılamak gibi yollarla Devrimciler aşağılanıyor. Devlete karşı
muhalif olan kesimleri, 'öldürürüm, katlederim ölüsüne de saygı
göstermem cenazesini de vermem, aşağılarım, bundan sonra da devrimcilik
yapmak isteyen bundan ders alsın' biçiminde bir korku imparatorluğu
yaratmak istiyor. AKP de iktidar olduğu sürece de bu politikadan
bağımsız değildir. Kendi döneminde faili meçhul olmadığını iddia
eden AKP'nin kendi kaybetme ve faili meçhul politikası vardır.
Cezaevlerinde baskılar devam etmektedir.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Bu çadırın içerisinden
başlayan eylem biçimi, tüm dünyada cenazesini alamayan, kaybettiklerini
alamayanlara bir yol da olacak. Özellikle ölüm orucu yoluyla cenazesini
alan ilk eylem bu olacak. Arap coğrafyasından İsrail de aynı yolla
Filistinlileri aşağılamak istiyorlar. Almanya'nın bir çok kentinden
açlık grevleri yapıldı, Avrupa'da bir çok kentte açlık grevleri var.
Amerika'dan, Suudi Arabistan'dan mailler ve mektuplar
geliyor.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>Cumartesi Anneleri 333 haftadır oturuyor. Oradaki kayıp
yakınları da yıllardır mücadele diyorlar. Siz oradan kalkıp buraya
geldiniz. Nasıl bir ihtiyaçtan ortaya çıktı?</strong></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Hasan Ocak ilk
kaybedildiği haftalarda yer aldım. O eylemlerde
devlet insanların sırtını postaneye yaslar ve döverdi. O
süreç büyüdü. Cumartesi eylemlerine katıldım, acılarını
paylaştım. Bizlere yabacı insanlar değil. Hak arama yöntemi olarak
oturma eylemleri yetmiyor. Tayyip Erdoğan seçim öncesinde 103 yaşındaki
Berfo Ana'nın acısını dahi sömürdü ve seçimlerde malzeme olarak
kullanmaya çalıştı. Seçimler bitmiştir ama o anaların gözyaşı
dinmedi. Demek ki çok farklı bir yol bulmak lazım. Bu olaya müdahil
olanlar dahi bize Savcılığın açtırmama kararını ilettiler. Biz bu
mezarı açtıracağız dedik. Açtırdık.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;"><strong>Eylemin Ölüm orucuna
dönüşmesi nasıl gelişti?</strong></span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Cenazemin yeri belli… İsim
belli. Devlet bana diyorsa "ben bu cenazeyi vermiyorum". Devletin bu
yolla açtığı savaşa karşı bedenimden başka savaş aracım yoktu.
Açlık grevini ölüm orucuna çevirme nedenim de buydu.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">45. günden
sonra ölüm orucuna çevirdim, bazı şeyler bedel ödemeden kazılmıyor.
Sendikalarda sokaklarda basında, okullarda Sosyalistlerin- devrimciler
ödediği bedellerle bazı haklar kazanıldı. Belki çok şey kazanmadılar
ama bize bir kültür bıraktılar. 12 Eylül faşizminin tezgahlarından
bize direnmeyi öğrettiler. 19 Aralık katliamı ve 122 kişinin yaşamını
yitirdiği süreçten sonra ancak IMF politikaları uygulanabildi. Halkın
iradesini yok etmek isteyenler ilk önce en muhalif olanlardan
başlar…</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>Sennur Sezer size Dersim'in Antigone'si
demiş…</strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">2500 yıl önceki zalimlik devam ediyorsa. 2500
yıl önce Antigone varsa… 2500 yıl sonra Antigone'2nin bir biçimi
Dersim meydanında. Sennur Sezer'e teşekkür ederim</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;"><strong>Diğer
kurumların desteği nasıldı?</strong></span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">63 günlük süreç boyunca birçok
destek elbette aldık. Dersim halkı bizi sahiplendi. Bazı gruplar güçleri
oranında bizi destekledi. Ama bazı grupların desteği göstermeliği
geçmedi. Diğer aile dernekleri ve kayıp yakınları kuruluşlarından
beklediğimiz desteği bulamadık dersem yalan olmaz.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>Yüzlerce toplu mezardan söz ediliyor. Diğer kurumlarla
ortak mücadele yürütmenin olanaklarını nasıl
değerlendiriyorsunuz?</strong></span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Kişisel olarak hem kardeşimden
ötürü hem de siyasal olarak önemli bir gündem olduğunu düşündüğüm
için bu toplu mezarlar gündemine karşı duyarlıyım. Ülkenin gerçek
gündemlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Elimden gelen her türlü
katkıyı sunmaya hazırım</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;"><strong>Mutki'de kepçelerle açtılar toplu
mezarı, usulüne uygun biçimde açmadılar…</strong></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Savcılık adli
tıp uzmanlarına haber verin demişti. Savcılık toplu mezarı açma
kararı almasaydı dahi bizim ayın yirmisinden sonra o bölgeye geçip
müdahale etmek gibi bir kararlılığımız vardı. Savcılığın
avukatımıza söylediği kendi adli tıp uzmanları ve arkeologlar hazır
olsun demişti. Yani bizim taleplerimiz kazılma biçimi ve DNA testi
isteklerimiz kabul edildi. Devletin karar değişikliği olursa gerek ölüm
orucu gerekse başka yollarla mücadelemiz devam edecek. Umarım bundan sonra
da bütün toplu mezarlar insani koşullara göre açılır.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;"><strong>Size ilk
başvurunuzda kepçelerle açmaktan söz etmişler…</strong></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong></strong>2 ay kadar önce başvuruma adli tıp ve uzmanlar
olmadan açmaya yöneldiler. Kazma kürek ve kepçeyle açmayı teklif
ettiler. Biz kabul etmedik. Biz işinin ehli olmayan insanlarca mezarların
açılmasına izin vermeyecektik. Başbakan sürekli Bosna'da 800 mezarın
açılmasına verdiği destekten söz ediyor. Kendi ülkesindeki toplu
mezarlar gerçeğini görmek durumunda.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;"><strong>Kayıp yakınlarına
iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?</strong></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Her ne koşul
olursa olsun yakınlarımıza sahip çıkmak zorundayız. O insanların
idealleri vardı. O idealleri nedeniyle devlet tarafından kaybedildi,
Katledildiler. Sonra çukurlara, çöplüklere gömüldüler. Sonuna kadar
sahip çıkmalıyız hem de göstermelik değil. En yakınlarımıza sahip
çıkamazsak bu yabancılaşmayı aşamazsak onların anılarına da
haksızlık etmiş oluruz. Bunu bir yaşam biçimi olarak sonuna kadar
sahiplenmeliyiz, sahiplenmeliyiz, sahiplenmeliyiz…</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;"><strong>Dersim
Halkının size yaklaşımı nasıl oldu?</strong></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;">Ben de köken
olarak Dersimliyim. Yüzyılın başında kökenlerimiz Sivas Zara'ya göç
etmişler. Şu çadırın maliyeti çok yüksektir. Buraya ziyarete geldiler,
yemekler yendi, çaylar içildi. Bütün ihtiyaçlarımızı Dersim halkı
karşılamıştır, bizi bağırlarına basmıştır. Sıcacık sohbetlerini
taşımışlardır. Dersimliler anılarını, bilgilerini bizimle
paylaştılar. Dersim halkına müteşekkiriz.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;"><em>Hüsnü
Yıldız'ı hak alıcı mücadelesi ve toplu mezarlar gerçeğini tekrar
gündeme getirmeyi başardığı için tebrik ediyoruz. </em></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><em>kaynak:haberfabrikasi.org<br /></em></span></p><p
style="text-align: justify;"> </p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder