9 Eylül 2010 Perşembe

Yılmaz Güney: Bir Devrim Sanatçısı

Yılmaz Güney: Bir Devrim
Sanatçısı

YILMAZ GÜNEY'İ
ÖLÜMÜNÜN 26.YILINDA SAYGIYLA ANIYORUZ

 

1 Nisan 1937'de bir işçi ailesinin iki çocuğundan biri
olarak Adana'nın Yenice köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta
öğrenimini Adana'da tamamlayan Güney, çocukluk yıllarında
pamuk işçiliğinden gazoz ve simit satıcılığına kadar
çeşitli işlerde çalıştı. Güney, ilerleyen yıllarda
And Film ve Kemal Film şirketlerinin bölge temsilciliklerinde film
dağıtımcılığı yaptı. Edebiyatla ilgilenen ve öyküler yazan
Güney, üniversite eğitimini almak üzere Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Bu süre
içinde usta yönetmen Atıf Yılmaz'la tanışan Güney,
rejisörün desteğiyle sinema dünyasına ilk adımını attı.
1959 yılında yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı Bu Vatanın
Çocukları ve Alageyik filmlerinin senaryolarını yazan ve oyuncu
olarak da bu yapımlarda performans gösteren Yılmaz, Karacaoğlan'ın
Karasevdası isimli filmde yönetmen yardımcılığı yaptı. Yeni
Ufuklar ve On Üç gibi dergilere öyküler yazan
Güney'in edebiyat ve kalemle ilişkisi de hep güçlü
oldu. Ancak Onüç dergisinde yayımlanan "Üç
Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri" adlı öyküsünde
komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılandı, 1961
yılında 18 ay hapis cezasına ve 8 ay Konya'ya sürgün cezasına
mahkûm oldu.

1963 yılında mahkûmiyet sonrası yeni hayatına merhaba diyen
Güney, tutkuyla bağlı olduğu sinemaya döndü.
Küçük bütçeli ve sıradan macera filmlerinde rol
almaya başlayan Güney, şiddet temalı bu filmlerde canlandırdığı
ezilen ama yazgısını kabul etmeyen; kötülüğe karşı tek
başına direnip mücadele eden dürüst Anadolu çocuğu
karakteriyle popüler oldu. Anadolu izleyicisi Güney'in
çizdiği bu profille kendini özdeşleştiriyordu ve aktör bu
özellikleriyle kendine sağlam bir yer edindi.

Güney'in o dönemde izleyiciyle buluştuğu filmlerden biri de
Çirkin Kral'dı. Bu filmden sonra Çirkin Kral olarak anılmaya
başlayan aktör, senaryosunu kendisinin kaleme aldığı, Ömer
Lütfü Akad'ın yönetmenliğini yaptığı Hudutların Kanunu
filmindeki sade ve abartısız performansıyla Türk sinemasında yeni
bir oyuncu tipi yarattı. Efsaneleşmeye doğru hızla giden aktör,
Yeşilçam'daki iyi karakterlerin yakışıklı, kötü
karakterlerinse çirkin oyuncular tarafından canlandırıldığı
sistemi tersine çevirdi. Onunla birlikte sade ve doğal oyunculuk
taçlandı.

Güney'in yönetmenlik süreci At Avrat Silah isimli filmle start
aldı. 1968 yılındaysa filmografisinde ilk önemli filmi olan Seyyit
Han'ı çeken Güney, filmde doğu topraklarındaki bir sevda
öyküsünü anlatıyordu. Üslup ve anlatım
açısından büyük övgü alan bu filminden sonra
Aç Kurtlar ve Bir Çirkin Adam için yönetmen
koltuğuna oturan Güney vatani görevini yapmak için askere
gitti.

1970 yılında Türk sineması için önemli bir yere sahip
olan Umut adlı filmi izleyiciyle buluşturdu. Umut, eski faytonu ve atıyla
kalabalık ailesini geçindirmeye çalışan Cabbar'ın
mücadele dolu hayatını anlatıyordu ve Güney'in yaşamıyla
paralellikler içeriyordu. Anlatımının
gerçekçiliğiyle dikkat çeken film, Adana Altın Koza
Film Şenliği'nde en iyi film ödülünün sahibi oldu.
Ancak sansür kurulu tarafından yasaklanmasının ardından Danıştay
kararıyla yeniden izleyiciyle buluştu. Umut, yurt içinde olduğu
kadar yurt dışında da büyük ilgiyle karşılandı ve Yılmaz
Güney sinemasında bir dönemi kapayıp yepyeni bir dönemi
açan bir film olarak Türk sinema tarihinin de başyapıtları
arasında yerini aldı.

Güney'in 1971 yılında yönetmenliğini yaptığı Ağıt, Acı ve
Umutsuzlar adlı filmlerinin üçünün de Adana Altın
Koza Film Şenliği'nde dereceye girmesiyle festival tarihinde bir ilk
gerçekleşiyordu. Aynı yıl, gözaltına alınan Güney bir
hafta süreyle gözaltında tutulduktan sonra 3 aylığına
Nevşehir'e sürgüne gönderildi.

12 Mart 1972'de gerçekleşen darbe sırasında adının siyasal
olaylara karıştığı gerekçesiyle tutuklanan Güney 10 yıl
hapis cezasına çarptırıldı. Aynı yıl Boynu Bükükler
adlı romanını Boynu Bükük Öldüler adıyla
yayımladıktan sonra Orhan Kemal Roman Ödülü'nü kazanan
yönetmenin mahkûmiyeti, Bülent Ecevit'in iktidar olduğu 1974
senesinde genel affın yürürlüğe girmesiyle sona erdi. Bu
zorlu sürecin ardından filmografisi için oldukça
önemi olan ve aynı adı taşıyan şarkısıyla da klasikler arasına
giren Arkadaş'ı çeken Güney, filmde iki üniversite
öğrencisinin, aralarındaki toplumsal uçurumların farkına
varmalarını işliyordu. Ülkemizdeki kültür şokunun
resmedildiği film büyük ilgiyle karşılandı. Yılmaz Güney,
Endişe ismindeki filminin Adana'daki çekimleri sırasında
karıştığı bir olay sırasında bir yargıcın hayatına son verdiği
için 19 yıl hapis cezasına mahkûm oldu. Cezaevinde bulunduğu
dönemde Güney adlı bir dergi çıkaran ve senaryo
çalışmalarına devam eden rejisörün, o dönemde kaleme
aldığı Sürü, yönetmen Zeki Ökten tarafından beyaz
perdeye aktarıldı. Büyük ilgi gören filmden sonra Şerif
Gören tarafından çekilen ve senaryosunu Güney'in yazdığı
Yol filmi Türk sinema tarihine adını altın harflerle yazdırdı.
/>

1981'de Isparta yarı açık cezaevinden izinli olarak ayrılan ve
sonrasında yurt dışına kaçan Güney, Yol'un kurgusunu tekrar
yaptı ve Cannes Film Festivalinde en iyi senaryo
ödülünün sahibi oldu. Güney yurda dönme
çağrılarına uymaması sebebiyle 1983'te Türk
vatandaşlığından çıkarıldı ve aynı yıl Fransa'da Duvara
Karşı adlı filmin yönetmenliğini yaptı.

Yılmaz Güney'in fırtınalı yaşamı 9 Eylül 1984'te son
yıllarını geçirdiği Paris'te mide kanseri sebebiyle sona erdi.

http://www.biyografi.info/kisi/yilmaz-guney

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder