1 Ağustos 2011 Pazartesi

Vatan Caddesi'nden Geçmek Yasak!

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7197>Vatan Caddesi'nden Geçmek
Yasak!</a></h1><p>Kar maskeli ve uzun namlulu silahlı polisler tarafından
karga tulumba gözaltına alınan 9 kişi için en büyük 'delil' Vatan
Caddesi'nden geçmek. İçlerinden biri de, TAYAD'a su satma suçunu
işlemiş!</p><p>İstanbul ve Ankara'da 22-27 Temmuz günlerinde gözaltına
alınan Halk Cepheli 9 kişiye yönelik "örgüt üyeliği ve eylem yapma"
suçlaması için öne sürülen 'delil'ler evlere şenlik. Her gün binlerce
kişinin geçtiği Vatan Caddesi'nden geçmek suç! Oradan geçen Halk
Cepheliler, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne yönelik bir saldırı için
istihbarat toplamakla suçlanıyor. Damacana su satışı yapan Gazi Nefes'in
suçu ise en büyüğü: TAYAD'a su satmak.</p><p>22-27 Temmuz günlerinde
İstanbul ve Ankara'da gözaltına alınan Çiğdem Yahşi, Gazi Nefes,
Özlem Kütük, Fatih Özgür Aydın, Emel Keleş, Yusuf Aslan, Yasemin
Karadağ, Pembe Özlem Olgun ve Sevgi Daylan, geçtiğimiz Perşembe günü
Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne çıkartıldı. Aydın, Daylan ve Aslan
tutuklanırken, diğerleri serbest bırakıldı.</p><p>Serbest bırakılanlar
bugün Galatasaray'da açıklama yaparak yaşadıklarını
anlattı.</p><p><strong>'POLİSLER ÜZERİME OTURDU'</strong><br />Özlem
Kütük: Karga tulumba gözaltına alındım. Araçta üzerime oturuldu. 4
gün gözaltında kaldım. Perşembe günü adliyeye sevk edildik.
Yöneltilen suçlamalar; demokratik yasal haklarımızı kullanmamızla
ilgiliydi. Geçen yıl Galatasaray'da yaptığım ABD karşıtı bir eylem
ile Gazi Katliamı'nın yıl dönümünde yapılan bir eyleme katılmak suç
sayıldı.</p><p><strong>'NEDEN SU SATMIŞIM?'</strong><br />Gazi Nefes:
Evimin önünden eşimin gözü önünde karga tulumba gözaltına alındım.
4 gün gözaltında kaldım. Kendi yasaları içinde kurulmuş derneğe su
götürmem suç sayıldı. 'Neden su götürüyorsunuz?' diye sordular.
Güler Zere için yapılan eyleme katılmak ya da 19 Aralık Katliamı'nı
protesto eylemine katılmak suç sayıldı. 'Neden katıldın?' diye
sordular.</p><p><strong>'ÖLDÜREMEDİKLERİNİ SAKATLAMAK
İSTİYORLAR'</strong><br />Yasemin Karadağ: 25 Temmuz Pazartesi günü saat
16.00'da Esenler Atışalanı'nda ızbandut gibi 7-8 polis tarafından karga
tulumba yerlerde sürüklenerek gözaltına alındım. Emniyet
Müdürlüğü'ne yönelik eylem düzenlemeyi düşünüyormuşum.
Kendilerinin elle çizdikleri bir kroki bulunmuş. Nerde bulunmuş? Parmak
izi var mı? Bu soruların hiçbirinin yanıtı yok. Kameralardan geriye
dönük bir tarama yapılmış, oradan geçen arkadaşlar suçlu olarak ilan
edilmiş. Her an benzer bir komplo ile karşılaşabilirsiniz. Avukatlarımla
2 gün boyunca görüştürülmedim. Yerimiz yurdumuz belli, polis evimizi
bilir. Benim müzikle ilgilendiğimi, sağlık sorunları yaşadığımı
bilir. Beyin kanaması geçirdim ve yeni ayağa kalktım. Tek böbrekle
yaşıyorum. Gözaltında böbreğimi iflas noktasına getirdiler.
Öldürmeye çalışıyorlar, başaramazlarsa sakat bırakmak
istiyorlar.</p><p><strong>'KAÇIRILARAK GÖZALTINA ALINDIM'</strong><br
/>Emel Keleş: 26 temmuz günü Ankara Yüksel Caddesi'nde yürürken, sivil
polisler tarafından kaçırılarak gözaltına alındım. 3 gün boyunca
gözaltında kaldım. Katıldığımız demokratik eylemler suç delili
olarak sayıldı. Örneğin, Kızıldere'ye gitmek, parasız eğitim istemek,
19 Aralık Katliamı protestolarına katılmak. Bununla da yetinmediler.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün önünden yürüyerek geçerek
istihbarat toplamışım.</p><p><strong>'1 MAYIS'A KATILMAK DA
SUÇ'</strong><br />Özlem Olgun: 23 Temmuz Cuma günü Çayan
Mahallesi'ndeki direniş çadırında otururken gözaltına alındı. Çelik
yelekli, kasklı, uzun namlulu silahlı polisler üzerime çullandılar. 10.
Ağır Ceza Mahkemesi'nin hakkımda yakalama kararı varmış. Bu yakalama
emrinden kaynaklı olarak ifade vermek istediğimi mahkemeye bildirmiştim,
ama mahkeme kabul etmemişti. Buna rağmen gözaltına alındım. 'Yol
tutuklaması' adı altında Bakırköy Cezaevi'ne konuldum. 26 Temmuz
Pazartesi günü mahkemeye çıkartıldım ve serbest bırakıldım. Ancak,
cezaevi çıkışında TMŞ polisleri tarafından yeniden gözaltına
alındım. Gözaltında tutulduğum 3 gün boyunca hakkımdaki iddiaları
öğrenemedim. En son gün öğrendim ki; Emel, Çiğdem ve ben Emniyet
Müdürlüğü önünden geçerek istihbarat çalışması yapmışız.
Ayrıca, katıldığımız demokratik eylemler savcılıkta önümüze
suçlama olarak konuldu: 1 Mayıs'a katılmak, 30 Mart 2010 günü
Kızıldere köyüne gitmek. Ama temel suçlama istihbarat çalışması
yapmak. Savcılık, 'Neden geçiyordunuz?' diye sordu. Ben de, 'Neden
geçmeyeyim, geçmemiz için bir neden söyleyin' dedim. Eğer Vatan Caddesi
kapalıysa bütün yayalara kapatılır. Yolum düşmüştür geçerim, yine
geçeceğim. Burada sorgulanması gereken emniyet müdürlüğünün
fobisidir. Gözaltı boyunca sürekli işkenceye maruz kaldık. Parmak izi ve
tükürük alınırken, sürekli işkence gördük.</p><p><strong>'POLİSLER
ŞOFÖRÜN KAFASINA DA SİLAH DAYADI'</strong><br />Çiğdem Yahşi: Ben de
kaçırılarak gözaltına alındım. Sarıyer minibüsündeydim, polisler
minibüsü durdurdu, şoförün kafasına silah dayadı, beni zorla indirdi
ve filmlerdeki gibi siyah bir arabanın içine attılar. Gözaltında ince
arama dayatıldı. Fiziksel ve psikolojik işkenceye uğradım. Parmak izi
alırken, 10 tane polis üzerimizde, ellerimiz arkada parmak izi aldılar.
Hastanede doktorunun önünde işkence gördük. Zorla ağımızdan
tükürük örneği alındı. Ve sürekli tehdit, hakaret ve şantajlara
maruz kaldım.</p><p><strong>'KOMPLOLARI BOŞA ÇIKARTACAĞIZ'</strong><br
/>Yaşadıklarını anlatan Halk Cepheliler, daha önce de benzer komplolarla
karşılaştıklarını belirterek, örgütlenmekten ve mücadele etmekten
vazgeçmeyeceklerini belirtti.</p><p></p>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder