1 Eylül 2011 Perşembe

Duble Yollar”da “Duble Ölümler”/Hüseyin Kete

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7381>Duble Yollar"da "Duble
Ölümler"/Hüseyin Kete</a></h1><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;"><strong><em>"Madem ateşin var, ne diye
duruyorsun karanlıkta? Haydi koşsana
hayata!</em></strong><em>"</em></span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Geçtiğimiz günlerde benzerlerine
sıkça rastladığımız ancak gündeme gelmesi kolay olmayacak bir kaza
meydana geldi. Elbistan'dan Kangal'a nohut toplamaya giden mevsimlik
tarım işçilerinin kamyonu devrildi. Maraş'ın bir ilçesinden
Sivas'ın bir ilçesine giderlerken…</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;"><strong>Katliamların yaşandığı
iki şehir arasında, AKP &nbsp;hükümetinin seçim meydanlarında, reklam
panolarında propaganda malzemesi olarak kullandığı o mühendislik
harikası &nbsp;"duble yollarda" başka bir katliam
yaşanmıştı.</strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Son bir yıl içerinde başta Adana'nın Tuzla
kasabası olmak üzere Yozgat, Urfa ve Polatlı da mevsimlik tarım
işçileriyle ilgili birer haftalık saha çalışma yürütmüştük. Tarım
işçilerinin nasıl yaşadıklarını, hangi şartlarda çalıştıklarını
anlamak, anlatabilmek için elbette birkaç hafta yetmez; ancak vicdanınız
her daim yanınızdaysa söyleyecek ve anlatacak o kadar çok hikâye var
ki…</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong>Türkiye'nin birçok yerine yolculuk yaparken sağınızdan
solunuzdan camdan dışarı baktığınızda grili, kahverengili, derme
çatma, her an bir rüzgarın ya da az şiddetli bir yağmurun alıp
götürebileceği mevsimlik işçi çadırlarına rastlarsınız.</strong>
Birçoğumuz için o çadırlardakiler, ya 'dilenci'dirler ya
'çingene' ya da 'piknikçi'dirler.</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">Çoğunluğu Urfa ve Şırnak'tan
gelmiştir. Şırnak'tan gelenlerin köyleri yakıldığı için artık
yerleşik mevsimlik işçi olmuşlardır. Urfa'dan gelen işçilerin
çadırı ise, şehirlerinin en güzel tadı olan 'isot'un acı tadını
yansıtır. Tabi mevsimlik işçiler Şırnak ve Urfa'dan gelenlerle
sınırlı değildir.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">O çadırlarda dolaşırken çocukların
ayaklarının rengini farkedersiniz. Domatesin kırmızısı, pamuğun
beyazı parmak aralarındaki kire karışmıştır. Ellerini yıkayacakları
suyu bile bulamazlar.</span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;"><strong>Aslına bakarsanız mevsimlik tarım
işçilerinin yaşadıkları, Steinbeck'in "Gazap Üzümleri" adlı
romanında anlatılanlardan farklı değildir. </strong>Sinemaya, romanlara
konu olmadıkları için kimse haberdar olmaz onlardan. Çadırları öylece
durur sel götürmediği sürece…</span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;"><strong>İki kızını trafik
kazasında kaybeden bir babadan, yarım metrelik kuyuda bebeği boğulan bir
anneden, traktörün kasasından düşüp yiten yaşlı bir teyzeye kadar
birçok acıklı hikâye barındırır o çadırların sıcak, kasvetli,
umutsuz akşamları.</strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">Ne kadar yevmiye alacaklarını bilmeden, balık
istifi kamyonlara doldurulup hiç bilmedikleri şehirlere gelirler.
<strong>İşçilerin haklarını koruyan herhangi bir yasa yoktur.
Akıbetleri tarla sahipleri ve&nbsp; elçilerinin "insaf" ve insiyatifine
bırakılmıştır. Geldikleri şehirde çocuklar okula, hastalar sağlık
ocağına gitmeye korkarlar. Dertlerini "kendi dilleriyle" anlatamamaktan
çekinirler. </strong>Bu yüzden öfkeleri baskın gelir ve acı eşikleri
yüksektir.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">İşte tüm bu yaşananları gördükten sonra, o "duble
yollar"da gördüğünüz her kaza sonrası çadırlara gittiğinizi
hissedersiniz ve bir şeyin değişmediğini görürsünüz. Anlatılanlar bu
yüzden, gittim-gördüm-biliyorum demenin çok ötesinde
kalıyor.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;">Tüm bu anlatılanların içinde belki de gördüğüm en çarpıcı
şey şuydu: Kürt işçiler Arap işçileri, Arap işçiler Kürt
işçilerini, yerli halk ise hiçbirini sevmez. Geçinemeyip giderler,
"duble yollar"da ölümle burun buruna gele gele, sömürüle
sömürüle, yolculuk ede ede…<em> </em></span></p><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;"><strong><em>Madem o kadar yoksulluk
var ne diye ışıkta olduğunu sanıyorsun!Haydi koşsana! O çocukların,
kadınların, işçilerin yanına. Yoksa gerisi korkunç bir
yanılsama!</em></strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;"><strong><em><br /></em></strong></span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><strong><em>kaynak:haberfabrikasi.org<br
/></em></strong></span></p><p style="text-align: justify;">&nbsp;</p>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder