<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7379>'İşçinin, emekçinin
mahallesi'nde festival var</a></h1><div class="news-header"><div
class="header-left"><p class="date" style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;">01/09/2011 2:00</span></p></div><div
class="header-right" style="text-align: justify;"><div style="height: 15px;
width: 108px; color: #1b3b72; float: right; background-image:
url('../../data/img/news/font-box-bg.jpg'); background-repeat: no-repeat;
padding: 10px;"><div style="float: left; padding-top: 3px; padding-left:
5px;"> </div></div></div><div id="divAdnetKeyword" style="text-align:
justify;"><h2><span style="font-size: small;">Mustafa Kemal Mahallesi, 2
Eylül 1977'de yaşanan ve 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan 'gecekondu
direnişini' her yıl üç gün süren bir festivalle anıyor. 'Kuruluş
şenlikleri'nin dokuzuncusu bugün başlıyor</span></h2></div></div><div
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;"><img
src="http://i.radikal.com.tr/644x385/2011/08/31/fft5_mf802548.Jpeg"
alt="'İşçinin, emekçinin mahallesi'nde festival var" class="news-pic"
/></span><p style="color: #4c4c4c; font-size: 12px; padding-bottom: 25px;
line-height: 14px;"><span style="font-size: small;">Mustafa Kemal Mahallesi
nde halk çoğunlukla akraba, köylü, tanıdıktı. Yeni binalar
yapıldıkça bu doku kaybolmuş.</span></p></div><p style="text-align:
justify;"><span style="font-size: small;">İstanbul'da bir mahalle
düşünün: Girişinde çıkışında Allah'ın günü, mahalle halkının
'seyyar karakol' dediği, panzerler bekliyor. Caddelerinde polisler
çekirdek çitleyerek volta atıyor. Duvarlarında İbrahim Kaypakkaya, Erdal
Eren posterleri asılı. Parkların isimleri Deniz Gezmiş, Şükrü
Sarıtaş. Okuldaki Atatürk büstünün üstü dahil, her yerde
'devrim', 'parasız eğitim' yazıyor. Emek züccaciyesiyle Özgür
pidecisi yan yana. Ve bu mahallede, 70'ler temalı bir dizi filan
çekilmiyor, bütün bunlar rutin hayatın bir parçası. </span><br /><span
style="font-size: small;"> Burası Mustafa Kemal Mahallesi. 12 Eylül'den
önceki ismiyle dersek, 1 Mayıs Mahallesi. </span><br /><span
style="font-size: small;"> Bu mahalle toplumsal hafızada 12 Eylül 1980
öncesinin simgelerinden biri. İstanbulluların çoğunun nerede olduğunu
bile bilmediğine emin olduğum bölgeye Brezilya'dan, İspanya'dan
yönetmenler belgesel film yapmaya geliyor. Çünkü hikâyesi, İstanbul'un
kentsel dönüşüm tarihinin en önemli parçası. </span><br /><span
style="font-size: small;"> 70'lerde resmi kayıtlarda adı bile olmayan ve
birkaç mandırayla domates tarlasından ibaret olan bu mahallenin çehresi,
bölgeye yapılan bir taş ocağı ile değişmeye başlamış. Anadolu'nun
farklı illerinden işçiler, taş ocağında çalışmak için buraya göç
etmiş. Önce tahta barakalar kurmuşlar, sonra memleketlerinde
bıraktıkları ailelerini de yanlarına almışlar. Artan işçi sayısı ve
işçilerin ailelerinin de hızla bölgeye yerleşmesiyle derme çatma
barakalar da yetersiz kalmaya başlamış. Devlet kayıtlarında hazine
arazisi olarak görünen mahalleye işçiler gecekondu yapmaya başlayınca,
buradan rant sağlamak isteyen arazi mafyası da evlere el koyarak satmaya
başlamış. Kısa süre sonra mafyasının fahiş fiyatlarla sattığı
yerler, halkı isyan ettirmiş. Gecekondu yapmak için mafyaya para ödeyen
insanlar, imar izni olmadığı gerekçesiyle belediye tarafından baskı
görmüş, yıkım tehdidiyle karşı karşıya kalmış. </span><br /><span
style="font-size: small;"> Yeni gelen ailelere gecekondu yeri tahsis etmek ve
mahallenin elektrik, su gibi sorunlarını çözmek için kısa sürede halk
komiteleri kurulmuş. Halk komiteleri mahalleye gelenlerin gerçekten konuta
ihtiyacı olup olmadığını değerlendirerek duruma göre yer tahsis
etmiş. Daha sonra da tüm mahalle halkının desteği ile belirlenen araziye
kolektif bir emekle gecekondular yapılmış. Tuğla taşımaktan elleri
patlamış insanların. Elektrikten anlayan kablo çekmiş, kimisi badana
yapmış, duvar örenler, çay demleyenler… </span><br /> <br /><span
style="font-size: small;"> <strong>Taş taş üstünde
kalmadı.</strong></span></p><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;"><strong></strong></span><br /><span
style="font-size: small;"> Resmi kayıtlarda adı olmayan mahalleye 1 Mayıs
1977'de Taksim'de yaşanan kanlı 1 Mayıs'ın ardından halk
tarafından '1 Mayıs Mahallesi' adı konulmuş. Devrimci hareketler
mahallede aktivitelerini büyük oranda artırmış. Mahalleye artık
'kurtarılmış bölge' denilmeye başlanmış. </span><br /><span
style="font-size: small;"> Ancak 2 Eylül 1977'de mahalle halkı dozerler,
kamyonlar ve polis arabalarının sirenleriyle uyanmış. Belediye ekipleri
polislerle beraber gecekonduları yıkmak için gelmiş. Mahalleli polis ve
belediye ekiplerine taşlarla, sopalarla karşı koyarak yıkımı
engellemeye çalışmış. Çevrede bulunan yüksek binalara çıkan resmi ve
sivil polisler halkın üzerine ateş açarak 12 kişiyi öldürmüş.
Mahalleli ölülerin başında yas tutarken dozerler evleri yerle bir etmiş.
Bu arada ölenlerden biri, iki yaşında bir bebekmiş. </span><br /><span
style="font-size: small;"> Taş taş üstünde kalmamış ama mahalle halkı
yılmamış. Yıkımdan birkaç gün sonra İstanbul'un birçok bölgesinde
toplanan yardımlarla ve üniversite öğrencilerinin fiili desteği ile çok
kısa süre içinde mahalle tekrar inşa edilmiş. 1 Mayıs Mahallesi
büyümeye devam etmiş. Devlet tarafından 'sakıncalı bölge' ilan
edilen mahallenin nüfusu 80'li yılların başında 10 binlere ulaşmış.
'Şunları tanıyalım da, kontrol altına alalım' diyen cunta,
mahallenin adını değiştirmiş. Bölgenin yeni adı Mustafa Kemal. Fakat
burada özellikle yaşlıların ağzından hâlâ '1 Mayıs' çıkıyor.
Ya da sadece 'Kemal'. </span><br /> <br /><span style="font-size:
small;"> <strong>'Kemal'den geçiyor mu?' </strong></span></p><p
style="text-align: justify;"><br /><span style="font-size: small;"> Bütün
bunları bana, mahalleden Ali Karaçay, Engin Zıpkın ve Şirin Ceylan
anlattı. Onlarla, bugün başlayıp 3 Eylül'de sona erecek 2 Eylül
Kuruluş Festivali'ni konuşmak için Şükrü Sarıtaş Parkı'nda
buluştuk. Mahallenin daha çok dününden, biraz bugününden konuştuk.
Festivalin dokuzuncusunu düzenleyecekleri için mutlular. İlk yıllarda
çıkan sorunları aşmışlar, konserler, paneller dayanışma ruhu içinde
geçiyormuş, mahallenin nasıl zorluklarla kurulduğunu hatırlamak da iyi
oluyormuş. </span><br /><span style="font-size: small;"> Mahalle 2009
yılına kadar tamamen Ümraniye'ye bağlıymış ancak o tarihte dört
parçaya ayrılmış ve şimdi büyük bölümü Ataşehir Belediyesi'ne
ait. Ataşehir Belediyesi'nde yükselen binalar mahalleliyi üzüyor. Zaten
çoğunun müstakil tapusu yok, bahçe içindeki tek katlı evlerini
kaybetmekten korkuyorlar. </span><br /><span style="font-size: small;">
Burada çoğu kişi tekstil işinde çalışıyor. Çalıştıkları tekstil
atölyeleri genelde Avrupa yakasında, ulaşım zor. Kadınlar evlere
temizliğe gidiyor. Bir sahaları var, kum. 1977'de öldürülen Hasan
Kızılkaya adına furtbol turnuvası düzenliyorlar. </span><br /><span
style="font-size: small;"> Festival bu yıl da Deniz Gezmiş Parkı'nda
düzenlenecek. Aralarında Grup Vardiya, Bandista, Pınar Sağ, Grup Mayıs
gibi isimlerin de olduğu gruplar konser verecek; Şebnem Korur Fincancı,
Şükrü Aslan, Oya Arslan gibi konuşmacılar panel düzenleyecek. Yarın
14.30'da ise Cennet Düğün Salonu önünde toplanılıp geleneksel
yürüyüş gerçekleştirilecek. </span><br /> <br /><span
style="font-size: small;"> <strong>Yolunuz düşerse Kadıköy'den
</strong></span></p><p style="text-align: justify;"><br /><span
style="font-size: small;"> 20 Ü'ye binerek gelebilirsiniz festivale. Ama
otobüse binerken "Kemal'den geçer mi?" diye sormayı unutmayın.
Çünkü mahallelinin rutinlerinden biridir. Buranın otobüsü bazen
güzergahından geçmez. Sebep her şey olabilir. Bir çatışma haberi,
kısa süren bir yürüyüş ya da bazen hiçbir şey. Bir otobüse, zaten
geçtiği güzergahı doğrulatmak zorunda olan başka mahalleli yoktur
sanırım.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size:
small;"><img
src="http://i.radikal.com.tr/150x113/2011/08/31/fft16_mf802546.Jpeg" alt=""
/></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #666666;
font-size: small;">Ali Karaçay, Engin Zıpkın ve Şirin Ceylan festivali
düzenleyenlerden. Arkada, Pir Sultan Abdal çay ocağından Ali Haydar
Akedeniz 'zafer işareti' yapıyor. Bir de Ataşehir'den yükselen
binaları görüyoruz.</span></p><p style="text-align: justify;"><br /><span
style="color: #c41425; font-size: small; font-weight: bold;"> 2 Eylül 1977
tanıklarından Mustafa Çiçek anlatıyor </span></p><p style="text-align:
justify;"><br /><span style="font-size: small;"> 1 Mayıs özel bir
mahalledir. Dünyada yok örneği. Ama tabii eski halini diyorum. Ben
77'nin sonunda taşındım buraya. Malatya Kürecik'ten. 18-19
yaşımdaydım o zamanlar. O eski hava kalmadı artık. Eskiden bir
ekmeğimiz varsa bölüşüyorduk. Biz hep beraber yaptık buraları.
Devrimciler şehit olma pahasına herkesi ev sahibi yaptı. Bir şemsiye
varsa, altına hep beraber girdik, yoksa hep beraber ıslandık. Kolektif bir
yaşam biçimi olabileceğine inandık. Kapıya bir çul astık, kilit milit
yok. Her şey hepimizindi. Ama yaşam şartları değişti. Şehitlerimizin
bize miras bıraktığı yaşamın dejenere olması bizi üzüyor. 12 Eylül
darbesi bizim mahallemizi çok değiştirdi. Bize yapılan, bırakılan
mahalle bu değildi. Şimdi sınıf mücadelesi bitti. </span><br /><span
style="font-size: small;"> Biz burada geceleri uyumadık. Bu mahallenin
elektiriğini çektik, suyunu çektik, herkes yapabileceğini yaptı, herkese
görev verildi yeteneğine göre. Kimse kendi evini yapmadı, bütün evler
kolektif bir biçimde yapıldı. Zaten ev dediğim de barınabilecek bir
yapı, briketle örülmüş… Kimse mülkiyet derdinde değil. Çimento da
yok, toprakla. O zamanlar başka türlü bir şeydi, yaşamanız lazım. O
birlik duygusu yaşamadan anlatılmaz. Mahalle örgütlere göre bölge
bölge bölünmüştü. Biz Halkın Birliği olarak E bölgesindeydik. Biz
duygusal olarak da çok zorlandık. Gündüz çalışıyorduk, gece ev
yapıyorduk, devrimci mücadelenin gerektirdikleri de var ama ailemize de
ekmek götürmeliyiz. Zordu. Ama yine de yorulsak da mutluyduk. 12 Eylül'ün
devrimci mücadeleyi silindir gibi ezmesi hepimizi bir boşluğa düşürdü.
Müthiş bir boşluk. En yakın komşunla akrabanla dahi bir şeyi
paylaşamaz oldun. Herkesten korktun. Dostların arkadaşların bir araya
gelip mücadeleye tekrar başlaması çok zaman aldı. Hatta hâlâ da öyle.
Hak arayışı, komşu ilişkileri dahi bitti. Bizi birbirimize
düşürdüler. Mahalle halkı bile devrimcilere kötü bakmaya başladı.
Bir de ana caddenin adı şu an 3001 Caddesi. Biz 1 Mayıs Mahallesi'ne
çevirmek istiyoruz ama AKPli belediye bundan rant sağlamak için
açılışı kendileri yapmak istedi. "Kalsın" dedik. 'Biz zaten 1
Mayıs diyoruz, tabelaya gerek yok.' Ben en çok neye üzülüyorum?
Eskiden devrimci arkadaşımın yaşadığı apartmana gidiyorum, kapıyı
başka biri açıyor, "Buyrun beyefendi?" diyor. "Buyrun beyefeni?"
ne demek? Oysa benim yoldaşım, "Gel Mustafa gel" derdi.</span></p><p
style="text-align: justify;"><span style="font-size: small;"><br
/>kaynak:radikal.com.tr</span></p><p style="text-align: justify;"> </p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder