19 Eylül 2011 Pazartesi

Köpeğin Hicreti / Ece TEMELKURAN

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7536>Köpeğin Hicreti / Ece
TEMELKURAN</a></h1><p><br />"HİCRET, yalnız evdeki zalimden kaçmak için
değil, ruhumuzun derinliklerine ulaşmak için de yapılır." (Kar-Orhan
Pamuk)<br /><br />BEYRUT'un arka sokaklarında gece. Uzaklardan bir
yerlerden silah sesleri geliyor. Savaşı ve düğünü aynı malzemelerle
yapan ülkeler sık sık sevişmekle öldürmeyi de karıştırırlar.
Bombaların patladığı topraklarda yapılan düğünlerdeki havai fişek
iştahı başka türlü açıklanamaz. Dokunmayı bilmediği için sadece
vurabilen oğlan çocuklarının büyüyemeden ihtiyarladığı
memleketlerdir bunlar, kadınlar pişmeden yanar.<br /><br />Bu kadar
merhemsiz kalmış topraklara dünyanın en güzel gözlü çocukları,
dünyanın en güzel gülen kadınları ve dünyanın en becerikli
adamlarının bahşedilmiş olması olsa olsa Tanrı' nın bitmez tükenmez
adalet duygusuyla açıklanabilir.<br />Bu yüzden ne zaman Ortadoğu
topraklarında gülen insanlar görsem içim yanar. Gülünce dişleri de
gülen insanlara bakmak, tersine bir etkiyle, bu toprakların ne kadersiz
olduğumuzu hatırlatır. Hızar gibi memleketlerdir bunlar, ölülerini
hızlı, ama canlarını daha hızlı gömerler.<br /><br />AYRINTILAR OLARAK
BİZ<br /><br />Afrika'nın Akdeniz kıyılarından İstanbul'un kalbine
kadar her yerde kavga var. Savaş, efkâr, hasret, hüzün, "canım"
sözcüklerinin ne anlama geldiğini bilen insanlar arasında yapılıyor. Ne
tuhaf: Bütün bu savaşları, bu sözcükleri hiç bilmeyen halkların
efendileri anlatıyor gerisin geri savaşanlara.<br /><br />CNN hemen dün
Libya petrolünün ne zaman kullanılmaya başlayacağını sormaya başladı
çok uluslu şirketlerin yöneticilerine. "Önemli bir ayrıntı(!)" var
dedi spiker: "Rafinerilerde çalışacak adamların geri gelmesi lazım.
Yani eğer ölmedilerse…"<br />Bu topraklardaki "ayrıntı" nüfusu
fazla, kum gibi insan doğruyor bu coğrafya. Kum tanesi gibiyiz hepimiz.
Kafka okusak da, Amy Winehouse'a üzülüp duvarlara dünyanın en büyük
harfleriyle "Kahrolsun… " yazsak da. İnsan hayatının bir kıymeti
olduğuna inanıldığı topraklara meyledişimiz bundandır. Buralarda hiç
bitmeyecek olduğunu apaçık gördüğümüz kavganın bizim de ömrümüzü
ufalayıp yutup yok etmesin diye…<br /><br />Bir "Medine" bulmak
isteriz kendimize. Medeniyetin olduğu bir yer yani, insanların "din"
(inanç, vicdan, düşünce) etrafında durup daireleştiği bir yeryüzü
noktası. Düşünmek için, kendimiz olmak, üretebilmek, gerçekleşebilmek
yani insan olabilmek için. "Mekke"yi terk etmenin kederi peki? Üstelik
bütün bahçe sahipleri üzerimize çullanmış olsa bile… O büyük
kırgınlığa merhem yok.<br /><br />KÖPEKLERİN GECESİ<br /><br
/>Beyrut' ta arka sokaklar, gece. İki köpek durdular ve dünyanın tüm
zamanı kendilerine ait olduğu için öylece kaldılar. Ancak köpekler
birbirlerine bu topraklardaki insanların birbirlerine baktıkları kadar
uzun bakabilir. Sonra giriyorlar birbirlerine.<br />Kavgaları aynı anda hem
ölümüne bir hesapsızlığı hem de dünyanın ne büyük, kavganın ne
anlamsız olduğunu derin ve kendiliğinden kavrayabilen bir dikkat
dağınıklığını içerir. Bu topraklarda insanların henüz bilmediği
budur: Kavganın ucunu bir anda bırakabilecek dikkat dağınıklığıyla
malul değillerdir henüz. Kavganın ucunu bırakınca da…<br /><br />Öyle
memleketlerimiz var ki bizim, gitsen kavgadan, hicret etmiş oluyorsun
ülkeden. Kavgadan gitmek istiyorsun ruhunun derinliklerine doğru biraz
sokulabilmek için ama ülkeyi bırakmış oluyorsun. Ülke ile kavga
birbirine eşit artık, ülkenin kavgayı aşan bir metrekaresi yok.
Ülkedeysen kavgadasın yani. Kavgada değilsen ülkede de değilsin…<br
/><br />Bugünlerde dikkati dağınık bir köpeğe benzetiyorum kendimi…
Bir kavganın ortasında aniden bir ruhu olduğunu hatırlayan bir köpek…
Hicret ve hasretin köpeği…<br /><br />24 Ağustos 2011<br /><br
/>Kaynak:ecetemelkuran.com</p>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder