27 Eylül 2011 Salı

HAYATA DÖNÜŞ PROVASIYDI/bianet.org

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7594>HAYATA DÖNÜŞ
PROVASIYDI/bianet.org</a></h1><p style="text-align: justify;"><span
style="font-size: small;"><strong>&nbsp;HAYATA DÖNÜŞ
PROVASIYDI</strong></span></p><div class="manset" style="text-align:
justify;"><h1><span style="font-size: small;">"Vurulmadı, Askerin
İşkencesiyle Yanımda Öldü"</span></h1><p><span style="font-size:
small;">Ulucanlar katliamının tanıklarından Özçelik, Danıştay'ın
ileri sürdüğü gibi "silahlı bir direniş olmadığını, operasyonun
önceden planlı olduğunu" söyledi ve ailesinin tazminat talebi reddedilen
Kavlaklıoğlu'nun yanı başında işkenceden öldüğünü
anlattı.</span></p><div class="yazar"><div class="isim"><span
style="font-size: small;"><a
href="http://bianet.org/yazar/ayca-soylemez">Ayça
SÖYLEMEZ</a></span></div><div class="mail"><span style="font-size:
small;"><a
href="mailto:ayca@bianet.org">ayca@bianet.org</a></span></div></div><div
class="bilgi"><div class="from"><span style="font-size: small;">Ankara - BİA
Haber Merkezi</span></div><div class="yer"><span style="font-size: small;">27
Eylül 2011, Salı</span></div></div></div><div class="text"
style="text-align: justify;">&nbsp;</div><div class="item" style="text-align:
justify;"><p><span style="font-size: small;"><img
src="http://bianet.org/resim/olcekle/29141/490/250" alt="Ölücanlar
belgeselinde, operasyon ve sonrası anlatılıyor. " width="490" height="250"
/></span></p><p><span style="font-size: small;">Ankara'daki Ulucanlar Kapalı
Cezaevi'nde 12 yıl önce katliama dönüşen operasyonun yıldönümünde,
Danıştay, "mahkumların müdahaleye zemin hazırladığını, kendi
kusurları nedeniyle öldüğünü" ifade eden bir karara imza
attı.</span></p><p><span style="font-size: small;">Operasyonu anlatan
"Ölücanlar" belgeselinin yönetmeni <strong>Murat Özçelik</strong>,
bianet'e yaptığı açıklamada, "Danıştay'ın kararı ikiyüzlü bir
tutumu yansıtıyor" dedi.</span></p><h2><span style="font-size:
small;">Askerlere beraat</span></h2><p><span style="font-size:
small;">Tutuklu ve hükümlülerin yaşam koşulları, 30 kişilik
koğuşlarda 120 kişinin kalması nedeniyle hızla kötüleşiyordu. Yemek
masalarının üzerinde nöbetleşe uyuyor, banyo sırası ancak ayda bir kez
geliyordu. Durumu birçok kez idareye ilettiler ancak yanıt alamadılar.
Bunun karşılığında sayım vermeme kararı aldılar.</span></p><p><span
style="font-size: small;">Tutuklu ve hükümlülerin sayım vermeme kararı,
operasyonun startını verdi. Jandarma 26 Eylül 1999'da sabaha karşı
cezaevine girdi. Aynı günün akşamı, 10 mahkum ölmüş, 78'i
yaralanmıştı. Mahkumların darp edilmiş görüntüleri basında yer
aldı.</span></p><p><span style="font-size: small;">Otopsi raporunda,
"Ölümlerin çoğunun kafa ve kalbe sıkılan kurşunlarla meydana geldiği,
cesetlerde ağır darp izleri bulunduğu, kemiklerinin kırık olduğu, yedi
kişinin yivli silah, üç kişinin de av tüfeğinden çıkan saçmalarla
hayatını kaybettiği" belirtildi.</span></p><p><span style="font-size:
small;">Meclis Araştırma Komisyonu'nda hazırlanan raporda, "asker ve
polisin ölüm ve yaralanmaya sebebiyet veren aşırı güç kullandığı"
ifade edilerek, suçluların yargılanması istendi.</span></p><p><span
style="font-size: small;">Olayla ilgili Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde
yargılanan askerler beraat etti, başta Yarbay Ali Öz olmak üzere,
operasyonu yöneten komutanlara dava açılmadı. Mahkumlara açılan davalar
ise halen sürüyor.</span></p><p><span style="font-size: small;">Yaşamını
yitiren mahkumların isimleri şöyle: <strong>Ahmet Savran, Aziz Dönmez,
İsmet Kavlaklıoğlu, Ümit Altıntaş, Habip Gül, Halil Türker, Mahir
Emsalsiz, Önder Gençaslan, Zafer Kırbıyık, Abuzer
Çat.</strong></span></p><p><span style="font-size: small;">Operasyonda ölen
hükümlülerden Kavlaklıoğlu'nun ailesi, İçişleri ve Adalet
Bakanlığı aleyhine tazminat talebiyle Ankara 5. İdare Mahkemesi'ne
başvurdu. İdare Mahkemesi, "mahkumların yaşam hakkının devlet
yükümlülüğü altında olduğunu" vurgularken idarenin "ağır hizmet
kusuru" nedeniyle aileye 5 bin TL tazminat ödemesine karar
verdi.</span></p><p><span style="font-size: small;">Karar iki bakanlık
tarafından temyiz edilince dosya Danıştay 10. Dairesi'nin gündemine
geldi. Danıştay, idare mahkemesinin kararını onadı. Ancak Daire olayı
hizmet kusuru değil "cezaevinde yıllarca birikmiş yapısal sorunların bir
sonucu" olarak değerlendirdi.</span></p><p><span style="font-size:
small;">Danıştay'ın bu kararına iki bakanlık da itiraz etti, bu kez
Daire, tam tersine devletin bir kusuru olmadığına hükmetti. Mahkeme ilk
kararında direnince dosya Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na
taşındı. Kurul da "mahkumların müdahaleye zemin hazırladığını"
savunarak idareyi akladı.&nbsp;</span><br /><br /><span style="font-size:
small;">"Cezaevinde asayişin sağlanması amacıyla zorunlu hale gelen
müdahaleyi idarenin hizmet işleyişinde kusurlu davrandığının bir
göstergesi olarak kabul etmeye olanak yoktur."</span></p><h2><span
style="font-size: small;">"Ölçüyü kaçırmışlar"</span></h2><p><span
style="font-size: small;">57 kişilik kurulda, 45 hakim "Aileye tazminat
verilmesin" derken 12 hakim ise verilen karara muhalif kalarak karşı oy
yazısı yazdı: "Müdahale esnasında kullanılan gücün ölçülülük
ilkesine uygun olmadığı görülmektedir."</span></p><p><span
style="font-size: small;">Ölen mahkumlardan Habib Gül ile Önder
Gençaslan'ın ailesinin tazminat davası da geri çevrilmişti. Danıştay
daha önce ölen mahkum Ahmet Savran için ailesine ise tazminat ödenmesine
karar vermişti.<strong></strong></span></p><h2><span style="font-size:
small;">"Neden işkence yaptınız?"</span></h2><p><span style="font-size:
small;">Kendisi de operasyon esnasında Ulucanlar'da olan Özçelik, olayın
gerçekte nasıl olduğunu, silahlı direniş olup olmadığını,
Kavlaklıoğlu'nun nasıl öldüğünü şöyle anlattı:</span></p><p><span
style="font-size: small;">* Orada bir direniş vardı tabii ama fiili anlamda
bir karşı koyuş değildi bu. Silahlı ya da taşlı-sopalı bir direniş
olmadı. Zaten karşılıklı bir çatışma da olmadı. Bu, gayet
planlı-programlı, önceden hazırlanılmış, genel hedefe yönelik
yapılanlardan biri.</span></p><p><span style="font-size: small;">* Madem
ortada bir direniş, isyan vardı. Eğer amaçları isyanı bastırmaksa,
neden isyanı bastırdıktan sonra neden işkence yaptılar? Operasyon,
devletin işlettiği bir sürecin parçasıydı.</span></p><h2><span
style="font-size: small;">"Diyaloğa yanaşmadılar"</span></h2><p><span
style="font-size: small;">* Bizim açımızdan çözüm yolu kapalı
değildi. İdare isteseydi diyalogla sorunu çözebilirdi. Tersine diyalog
yollarını kapattı, çabalarımızı karşılıksız bıraktı,
ailelerimizle avukatımızla görüşemedik. Ayrıca, direniş dedikleri
sayım vermeme durumunu yaratan da idare olmuştu. Sorunu çözmeye
yanaşmadılar.</span></p><p><span style="font-size: small;">* Ulucanlar
katliamı, Hayata Dönüş Operasyonu'nun provasıydı, "pilot uygulamaydı."
Sürecin kendisi de bunu kanıtladı zaten. Zaten dönemin yetkilileri,
İçişleri Bakanı "Biz bu operasyona bir yıldır hazırlanıyoruz" diyerek
bunu doğruladı. Şiddet görüntülerinin, yaralıların durumunun basına
yansımasının da önüne geçmedikleri gibi teşvik ederek gözdağı
vermek, korku yaratmak istediler.</span></p><h2><span style="font-size:
small;">"İsmet yanımda işkenceyle öldü"</span></h2><p><span
style="font-size: small;">* Olayı yaşayan bizler açısından
Danıştay'ın kararı ikiyüzlü bir tutumdur. Güvenlik güçleri
"orantısız güç kullanmış" gibi masum bir açıklamayla
geçiştiriyorlar ama sınırsız ve bilinçli bir şiddet uygulandı,
katliam yapıldı.</span></p><p><span style="font-size: small;">* Mahkumlarda
Danıştay'ın ya da mahkemenin söylediği gibi silah yoktu. İsmet
Kavlaklıoğlu da çatışmada öldürülmedi. İsmet yakalandığında
üzerinde kurşun izi yoktu, operasyon sonrasında götürüldüğümüz
hamamdaki işkence esnasında hayatını kaybetti, ben de o sırada
yanındaydım.</span></p><h2><span style="font-size: small;">"Onlar serbest
biz yargılanıyoruz"</span></h2><p><span style="font-size: small;">* Olayda
yer alan askerle ceza almadı ama biz hala yargılanıyoruz. Askerler "Emri
yerine getirdik" diyerek beraat ettiler, komutanlarına da dava açılmadı.
Mahkumların her biri, ben de dahil, 200 yıla varan cezalarla
yargılanıyoruz. Ölenlerden bazılarını mahkumların öldürdüğünü
iddia ediyorlar ayrıca kamu malına zarar vermek gibi suçlamalar da var.
(AS)</span></p><p><span style="font-size: small;">kaynak:bianet.org<br
/></span></p></div>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder