8 Eylül 2011 Perşembe

Yaşamıyla, Müziğiyle Kızılderililer- Nidal Aras

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7435>Yaşamıyla, Müziğiyle
Kızılderililer- Nidal Aras</a></h1><p><img id="__mce_tmp" />Bundan en az
elli &nbsp;bin yıl önce Amerika'ya gelen topluluklar, buralara
yerleşmiş ve "Bizim toprağımız artık burası!" demişler. Toprak,
onlar için sahip olunması gereken bir değerden öte, hayatlarını onunla
var ettikleri bir değer olmuş. Onlar, toprağın sahibiyiz dememişler
hiçbir zaman, tam tersi toprak bizim asıl sahibimiz demişler; ona ve onun
sahibi olduğu diğer canlılara gereken saygıyı her zaman göstermeye
çalışmışlar. Ancak yıllar sonra toprakların sahibi olmak için
kilometrelerce öteden gelen Avrupalı işgalciler, bu bölgede yaşayan
halkı yerinden ederek, bugüne kadar bölgede yaşayanların değer verdiği
her şeyi de yok etmişler.<br /><br />Keşifler döneminde Amerika'ya
gelen Avrupalılar, bu bölgede yaşayan yerli kabilelerle
karşılaşmışlar, ancak bu toprakları keşfettiklerinde Hindistan'a
geldiklerini düşünmüşler ilk başlarda, bu yüzden buradaki halka Hintli
(Indian) adını vermişlerdir. Bu ismi Avrupa'dan bölgeye gelen ilk kişi
olan Kristof Kolomb vermiş. Burada yaşayan yerli halkın kaç yıldır bu
topraklarda olduğunu kimse bilmiyormuş.<br /><br />Sömürgecilerin Kuzey
Amerika'ya ilk defa ayak bastığı dönemlerde yaklaşık on milyon kadar
insanın burada yaşadığı tahmin ediliyor. Buzul çağında karaların
köprü oluşturması (Bering Land Köprüsü) ile buraya Asya, Güney
Amerika ve Sibirya'dan göçlerle insanların yerleştiği düşünülmekle
beraber kesin bir bilgi bulunmuyor.<br /><br />Dört yüz yıl boyunca bir
halka yaşatılanlar; sürgünler, ölümler, açlıklar, savaşlar,
işkenceler, soğuklar, hastalıklar, işsizlik ve en önemlisi bağlı
oldukları, değer verdikleri, atalarının ruhlarının bulunduğu,
ellerinden alınan topraklar... Yıllar boyunca sürekli savaştılar. Kimi
kabileler kandırılarak egemenlik altına alındı. "Beyaz Adam"dan
korktular kimi zaman. Kötülük nedir bilmiyorlardı, "Beyaz Adam"
öğretti. Beyaz Adam'a güvendiler ama hep hayal kırıklığı
yaşadılar, çünkü hiçbir zaman sözünde durmadı Beyaz Adam.
1868'deki bir anlaşmada şöyle bir madde vardı örneğin: "Beyaz
ırktan hiç kimsenin, bölgenin herhangi bir kesimini işgal etmesine ya da
buralarda yerleşmesine izin verilmeyecek, Kızılderililerin izni olmadan
sözü edilen yerlerden geçilemeyecektir." (Kalbimi Vatanıma Gömün/Dee
Brown).<br /><br />Kızılderililerin dünyanın merkezi olarak
düşündüğü yer, yani Kara Tepeler (Paha Sapa), Büyük Baba (Amerika
Başkanı) tarafından değersiz olduğu düşünülerek Kızılderililere
bırakılmış. Ancak bir süre sonra altınla dolu topraklar olduğu
çıkmış ortaya ve toprakları çalma girişimleri başlatılmış Beyaz
Adam tarafından.<br /><br />O dönemde bu bölgede Sioux kabilesi
yaşamaktaydı. Kabilenin lideri Oturan Boğa (Tatanka Yotanka); bu
toprakları, Kara Tepeleri, işgalcilere bırakmamakta ve bunun için
savaşmakta kararlıydı. Bu kararlılığı gösterdiler de... Ancak Sioux
halkı için bu savaş, fiziksel ve tarihsel olarak yok oluşla sona erecek
bir savaş olacaktı.<br /><br />Kızılderililerin istediği sadece kendi
topraklarında, atalarının yaşadığı ve öldüğü topraklarda
yaşayabilmek ve ölebilmekti. Belki de bunu en iyi açıklayacak söz o
dönemde Hunk Papa tarafından sarf edilmiş: ''Dünya, güneşin
yardımıyla yaratıldı. Toprak yaratıldığında üzerinde sınır ve
çizgiler yoktu, onu bölmek insanlara düşmez... Toprak aklıyla benimki
birdir. Toprakla bedenlerimizin ritmi aynıdır. Ben hiçbir zaman
toprağın, ona istediğimi yapabilmeliyim diye benim olduğunu söylemedim.
Onu yönetme hakkına sahip olan, onu yaratandır. Ben topraklarımda yaşama
hakkı istiyorum ve size de sizinkinde yaşama hakkı tanıyorum.'' (Hunk
Papa/Sioux Kabilesi'nden)<br /><br />Kültür, İnanış ve Yaşayış<br
/>Avrupalı sömürgecilerin topraklarını geliştirme isteğine karşı;
Kızılderilileri'in batıya doğru yol alma ve topraklarını genişletme
isteği, buna karşın Kızılderililerin, 15.yy'dan itibaren
gösterdikleri kültür ve yaşam mücadelesi, zengin bir kültür ve tarihin
oluşmasını sağladı.<br /><br />Bu nedenle bugünün Amerikasında modern
olarak nitelenen kültürel değerlerin önemli bir kısmı Kızılderili
halkının kültürel değerlerine dayanı<a
href="javascript:void(0);">yor</a>. Tanıdık gelen pek çok sembol de yine
yerli kültüründe yer alıyor. Mesela üzerindeki süslemeleri ile bir
Kızılderili çadırı (Teepee), totem direği, barış çubuğu, mokasen,
duvar halıları üzerindeki resimler ve daha nicesi Amerikan kültürünün
sembolleri haline gelmiş süreç içerisinde.<br /><br />Kızılderililer,
geçmişten bugüne hayvanların ruhlarına saygılı olmuş; avladıkları
hayvanların derilerini kıyafet ya da enstrüman yapımında kullanmışlar.
Hayvanların ruhlarının hep onlarla olduğunu düşünmüş; hatta her
insanın belli bir hayvanla eşleştiği, kendileri öldükten sonra
ruhlarının bu hayvanın içine girdiği inancını taşımışlar.<br /><br
/>Bilinen bir diğer özellikleri de duman ile haberleşmeleri... Çok uzun
bir süre, tepeler ve diğer kabileler arasındaki haberleşmeler bu yolla
sağlanmış. Kızılderililerde işaret ile anlaşma çok yaygın ve
gelişmiş bir iletişim aracı olmuş her zaman.<br /><br />Kadınlar,
toplum içinde erkekler kadar faaliyet göstermiş ve hayat verici olarak
saygı görmüş. Erkekler genellikle avcılık, koruyuculuk ve savaşçı
rolünü üstlenirken, kadınlar çocuklarının bakımı ve evin düzeni ile
ilgilenmiş. Tabii kabileden kabileye değişen yaşam tarzları da
mevcut.<br /><br />Bazı kabilelerde erkekler avcı iken, bazılarında <a
href="javascript:void(0);">bah</a>çe işleri ile ilgilenmekte, bazılarında
ise halı dokumacılığı yapmakta. Avlanan hayvanlardan bufalolar,
Kızılderililerin hayatlarını devam ettirmeleri için en fazla
değerlendirilen hayvanlar arasında. Ancak bu yaşam kaynağı da
sömürgecilerin gelmesiyle yok oluyor, burada yaşayan halk açlığa
sürükleniyor. Bölgelere göre avlanan hayvanlar çeşitlilik göstermekte;
balık, geyik, kuş… Ayrıca doğal tarım ürünleri de besin kaynakları
arasında; fasulye, mısır, kabak, çilek, kiraz, kavun sayılabilecek meyve
ve sebzelerden bir kısmı... Bütün bunlar tabi ki daha çok geçmişte
kalan kültürel özellikler...<br /><br />Şimdiki Kızılderili kabileleri
kendi topraklarından sürgün edilmiş, toplama kamplarına
götürülmüşler burada her türlü işkenceye maruz kalmışlar, yok
edilmeye çalışılmışlar. Sonrasında ABD ve Kanada hükümetleri onlara
yeni yerler "bahşetmişler", kendi topraklarından çok daha küçük,
rezervasyon denilen yerlerde yaşamak zorunda bırakılmışlar. Resmi
kaynaklara göre yaklaşık 560 kabileye ayrılmış bölgelerde yaşayan
Kızılderililer var, bir kısmı şehir merkezlerine yerleşmiş ve oradaki
kültüre adapte olmuş.<br /><br />Emperyalizm kendi topraklarındaki bu
halkı halen rahat bırakmıyor, daha fazlasını istiyor, kültür
yozlaşması ve asimilasyon sürekli uygulanan bir politika durumunda. Kanada
hükümeti, topraklarından koparılmış ve rezervasyon yerlerine
götürülmüş halktan daha fazlasını istiyor. Kızılderili şefi
Seattle, topraklarını satın almak isteyen ABD başkanına cevap olarak
yazdığı mektupta şöyle diyor: "Gökyüzünü, toprağın
sıcaklığını nasıl satın alabilirsiniz ya da satarsınız? Bunu anlamak
bizler için çok güç! Bu toprakların her parçası halkım için
kutsaldır. Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, vızıldayan
böcekler, beyaz kumsallı sahiller, karanlık ormanlar ve sabahları
çayırları örten buğu; halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce
yıllık deneylerin bir parçasıdır. Ormanlardaki ağaçların
damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna
inanırız! Beyazlar için durum böyle değildir. Bir beyaz ölüp
yıldızlar alemine göç ettiği zaman, doğduğu topraklarını unutur.
Bizim ölülerimiz ise bu toprakları unutmaz. Çünkü Kızılderili,
gerçek anasının toprak olduğuna inanır."<br /><br />Toprağını ABD
veya Kanada'ya karşı sahiplenmeye çalışan halk, "terörist" ilan
edilir. Yaşamları garanti altına alınmaz, alınmadığı gibi
öldürüldüklerinde de, mesela Kanada yasaları hesap sormaz. Çünkü
yasalarda Kızılderililere ilişkin bir madde yoktur, yani
öldürülebilirler...<br /><br />Kızılderililerde dinin çok farklı bir
yapısı vardır. Dinin temelinde doğa yer alır. Yağmur, kar, şimşek vb.
doğal olaylar birer işaret olarak algılanır. Dinden sorumlu biri vardır
ve o kişinin tanrıyla konuşup onlara haber getirdiğine inanılır. Şaman
dininin çeşitli özelliklerini, Kızılderililerde de görmek mümkün. Din
adamlarının törenlerde önemli bir rolü vardır ve onlar alınan
kararlarda önemli etkiye sahiptir.<br /><br />Tabi günümüzde bu durum
biraz farklı, kültürel etkileşim, beraberinde dinin değişimini de
getiriyor. Medenileştirmek adına Hristiyanlaştırıyorlar
Kızılderilileri. Pek çok kabilenin farklı bir inancı/dini varken, şu
anda büyük bir çoğunluğu kaybedilmiş ama yine de doğaya olan inanış
devam ediyor. Ayin, seremoni, dans, müzik, festivaller ve daha farklı
performanslarda bunu görmek mümkün.<br /><br />Kabile Yaşantısı<br
/>Kuzey Amerika bölgesinde çok farklı Kızılderili kabilelerinin
yaşadığını söylemiştik. Bu kabileler bulundukları bölgelere göre
tanımlanıyorlar. Inuitler ya da Eskimolar, Kuzey kutbu kabileleri olarak
biliniyor ve bu bölgede yaşıyorlar, buradaki coğrafyaya göre
değerlendiriliyorlar. En büyük kabilelerden biri de Navajolar...
Günümüzde de en geniş nüfusa ve bölgeye sahip olan onlar. Bunun
yanında kendi meclisleri ve yönetimleri var ve dışarıdan bir etkiyi
kabul etmiyorlar diğer kabilelerde olduğu gibi. Ancak elbette bu kabileler,
yaşadıkları rezervasyon bölgelerinde tamamıyla bağımsız olmak
isteseler de, buna saygı göstermeyen ABD ve Kanada hükümetleri ile
çeşitli dönemlerde anlaşmazlıklar yaşanıyor.<br /><br />Bir diğer
kabile Omaha kabilesi. Misuri nehri yakınlarında, Atlantik kıyısında
yerleşmiş bir kabile. 17. yüzyıl başlarında batıya doğru göç
ettirilmişler ve şu anda Nebraska eyaleti onların yerleşkesi olmuş.
Omaha'nın anlamı "akıntıya karşı". Yaz dönemlerinde tipi adı
verilen Kızılderili çadırlarında yaşıyorlar kışın ise kulübelere
dönüyorlar. Tipiler kadınlar tarafından kuruluyor. İki kadın bir tipiyi
yaklaşık iki saatte kurabiliyor. Kışın oturulan kulübelerin kubbe
şeklindeki tavanları hem güneşin girebileceği hem de içerdeki dumanın
çıkabileceği şekilde tasarlanmış. Mevsime göre yaptıkları işler
değişiyor; kimi zaman avcılık, kimi zaman da tarla ekimi gelir
kaynakları oluyor. Tabi bu yaşam biçimleri Avrupalılar gelmeden önceki
dönemlerdeki yaşam biçimleri. Avcılık eskisi kadar gelişmiş değil. En
büyük av kaynakları olan bufalolar çoktan yok edilmiş. Kadınlar da el
işleri ile uğraşıyorlar. Sepet yapımı ve benzeri el ürünlerinde
yetenekliler.<br /><br />Avrupalılar Kaliforniya'ya gelmeden önce çok
sayıda yerli halk pek çok farklı küçük kabileler halinde
yaşıyorlardı. Şimdiki Kaliforniya olan, o dönem Great Basin bölgesinde
yaşayan halklar, seksen kadar farklı dilde konuşuyordu. Hupa ve Shasta,
Kuzey Kaliforniya'da yaşamış kabilelerden. Maidu ve Miwok kabileleri
çöle benzer bir bölgede yaşamışlar. Pomo kabilesi ise şimdiki San
Francisco'da yaşamış bir kabile. Bu kabileler dışında en çok bilinen
kabilelerden bazıları; Abenaki, Kanienkehaka (Mohawk), Apache, Cheyenne,
Comanche , Carrier (su taşıyıcı), Dakota, Cree ve Cherokee.<br /><br
/>Müzik<br />Müzik, her halkın olduğu gibi Kızılderililerin hayatında
da önemli bir yer kaplamaktadır. Müziğin onlar için önemini kabile
toplantılarından bir örnek vererek açıklamak mümkün.<br /><br
/>Montana'da Browning kentinde yaşayan Blackfeet kabilesindeki bir
toplantıyı örnek verelim. Powwow adı verilen bu toplantılar, tarihsel
olarak "Beyaz Adam"larla savaşmadan önce Kızılderililerin yaş<a
href="javascript:void(0);">att</a>ığı ritüellerdendir. Ayrıca kardeşlik
ve birlik duygusu, halk arasındaki birliğin sağlanması ve iyi niyetlerin
belirtilmesi için yapılan törenlerdir. Toplantı geniş otlak bir alanda
yapılıyor. Dansçılar, müzisyenler, izleyiciler oldukça kalabalık.
Etrafta oturan insanlar, sırasını bekleyen dansçılar ve müzisyenler…
Adına MC denilen ve seremoninin lideri olan kişi, hazır olmayan
dansçılara hazır olmalarını söylüyor. Sahne alanı olacak yerin
etrafında büyük davullar kurulmuş. Şarkı söyleyecek gruplar yerlerini
almışlar; kimi grupta birkaç kadın yer alıyor, kiminde ise sadece
kadınlar var. Bu toplantılarda sadece o bölgede yaşayan kabilenin olması
gerekmiyor, diğer kabilelerden insanlar da bu törene katılıyor. Ve
büyük giriş başlarken davul eşliğinde giriş müziği söyleniyor.
Sürekli aynı ritim davulun kenarına vurularak çalınıyor. Davulun lideri
falseto ses kullanarak, güçlü, sert ve çeşitli nağmelerle söylüyor
şarkıyı. Ardından aynı kelimeler ikinci şarkıcı tarafından
tekrarlanıyor. Daha sonra tüm grup eşlik ediyor şarkıya, melodiyi giriş
sesinden bir oktav altta olacak şekilde sesleri aşağı doğru kaydırarak
ve tekrar yukarı doğru çeşitlendirerek söylüyorlar. Bunu pek çok kez
tekrarlıyorlar. Şarkının ilk kısımları davulcu tarafından yumuşak
bir şekilde çalınıp söylenirken ritim ve sesler gittikçe kuvvetleniyor.
Şarkı söyleyen gruplar bir daire oluşturup yüzleri birbirine dönük ama
davula ya da yere bakarak konsantre olup şarkılarını söylüyorlar.
Çoğu zaman şarkıların sözleri olmadığı duyuluyor, daha çok
çeşitli harfler kullanılıyor melodide. Tüm şarkıcılar bu harfleri ya
da anlamsız heceleri aynı sesten okuyorlar. Daha sonra süslü
kıyafetleriyle dansçılar çıkıyorlar ortaya. Dört bir yandan alana
giriyorlar dairesel hareketlerle ilerliyorlar. Erkeklerin üzerinde parlak
renkte kıyafetler ve kuş (genellikle kartal) tüyleri var. Kadınların
uzun parlak renklerde ve çeşitli boncuklarla süslenmiş elbiseleri var...
Erkekler hızlı hareketlerle dans ediyorlar, uzun adımlar, sıçrayışlar
yapıyorlar. Kadınların hareketleri ise sakin. Çiftli danslar yok. Onun
yerine dansçılar tek tek iki ve üç grup içinde yan yana dans ediyorlar.
Yedi veya sekiz defa tekrar eden şarkılar bittikten sonra, seremoni lideri
diğer kabilenin elemanlarını çağırıyor ve böylece devam eden seremoni
saatlerce süren bir döngü içinde sona eriyor.<br /><br />Müzik,
Kızılderili kabileler arasında, genel olarak bakıldığında çok fazla
ortak özelliğe sahip görülüyor. Ancak Kabileler arasında
inanışların, çeşitli kültürel aktivitelerin, performansların
farklılığı; müziğin icrasında, şarkı repertuarlarında ve
stillerinde kimi farklılıklar getiriyor. Müzikologlar bu yüzden burayı
yedi müzikal alana ayırmışlar. Ovalarda yaşayanların şarkı icrası,
klasik icradan farklı. Tiz notalarda vurgular, uzun seslerde ritmik
atışlar, kuvvetli ve sert sesler kullanılıyor icra sırasında.<br /><br
/>Bölgenin doğusunda çok çeşitli müzik formları kullanılıyor. Daha
sakin bir vokal ses, soru-cevaplı bir tarz ve polifoni bu bölgenin müzikal
özelliklerinden.<br />Bir diğer müzikal alan ise Yuman dilini konuşan
halkın müziği. Burada kısa kelime gruplarına sahip sözleri olan
şarkılar sürekli olarak tekrarlanıyor ve rahat bir vokal tekniği
bulunuyor.<br /><br />Kuzeybatı kıyısında yaşayanlar ve Eskimoların bir
kısmı benzer şarkı söyleme sitillerini taşıyorlar; sesteki kompleks
ritimler ile davul vuruşları birbirine karşılık veriyor. Kuzeybatı
bölgesinin müziğinde kullanılan en zengin enstrümanlar üflemeliler.
Çok sesli müziği burada görmek mümkün.<br /><br />Müziğin en büyük
iş<a href="javascript:void(0);">levi</a> sosyal olarak insanları
birleştirmesi, buradaki yaşayış ve kültürü dışarıdakilere
aktarabilmesi, sosyal ve törensel olguları birbirine bağlayabilmesidir.
Kızılderililer kimi törenlerde doğru olanın yapılabilmesi için doğru
şarkının seçilmesi gerektiğine inanırlar. Blackfoot (Kara Ayak) şöyle
der: "Bir şeyi doğru yapmanın yolu onunla birlikte doğru şarkıyı
söylemektir." Her aktivite için farklı bir repertuar vardır. Pek çok
Kızılderili kabilesinin kültüründe şarkıların rüyalarda açığa
çıktığı düşünülür. Şarkıların ruhsal bir yapısı olduğuna
inanılır ve bunun besteyi yapan kişiye bir ruh tarafından aktarıldığı
düşünülür. Çoğu şarkının sözleri yoktur, şarkının söyleniş
tarzı da ruhsal bir gücün varlığını hissettirir tarzdadır. Müziğin
dinle büyük bir ilişkisi de vardır, hatta Kızılderili müziğinin
karakteristik bir özelliği olarak bile düşünülebilir. Kadın ve
erkeklerin farklılıkları şarkılardan da anlaşılabilir. Kadınların
repertuarları her ne kadar kimi şarkılarda erkeklere eşlik etseler de,
daha farklı ve daha kısadır. En önemlisi şarkı söyleme sitillerindeki
farklılık, kadınların söyleyişi daha nazal (burundan) ve yumuşak,
ritimler kesin vuruşlarla değil melodik süslemelerle belirtiliyor. Çoğu
yerli kabilelerinin kültürlerindeki sosyal farklılıkların temel nedeni
müzikal repertuarların ve şarkı stillerinin farklılığından ileri
geliyor.<br /><br />Kullanılan Enstrümanlar<br />Genelde vokal
ağırlıklı bir müzik tarzına sahipler. İnsan sesinin yanında ritimsel
eşlik olarak kullanılan davul türleri bulunuyor. Solo olarak davul
kullanılmamasına rağmen çok çeşitli davul türlerine sahipler. Deriden
yapılan daire şeklinde çift taraflı davullar görmek mümkün, hayvan
figürlü süslemeler, farklı boyalarla boyanmış boncuklarla bezenmiş
çeşitli davullar… Her seremoni için farklı bir tarzda ritim
enstrümanları kullanılıyor. Metal ziller, birbirine sürterek kullanılan
çubuk enstrümanlar, çan ve tokmak benzeri vurmalılar, ritim için
kullanılıyor. Kültürün diğer önemli enstrümanı ise flüt. Çeşitli
boyutlarda ve türlerde kullanılan bir enstrüman. Özellikle flüt için
olan şarkı repertuarları var. Ayrıca diğer bir enstrüman türü Apache
ya da Navajo kemanı olarak bilinen tek bir at kılından teli olan
silindirik bir gövdeye sahip yaylı enstrümandır. Müzik içinde
kullanılan en büyük öneme sahip olan enstrüman melodik olmayan ritim
enstrümanları. Melodik enstrümanların fonksiyonları sınırlı. Genelde
sözleri olmayan müzikler, melodiler var. Navajo ve Pueblo gibi kimi
kabilelerde şarkı sözleri süslü şiirlerden oluşabiliyor. Kelimesi
olmayan şarkıların, eksik olan enstrümanların yerini aldığı
düşünülebilir.<br /><br />Müziğin olduğu yerde "dans"tan söz
etmemek mümkün değildir. Törenlere ve kabilelere göre dans stilleri de
değişmekte tabii. Örneğin Powwow sırasında çok farklı kabilelerin
farklı danslarını görmek mümkün. Dansçılarının kadınlardan
oluştuğu "Jingle Dress" (Şıngırdayan Elbise) dansı bunlardan biri.
Kadınların bu dans kıyafetinde kullanılan süslemelerin çıkardığı
şıngırdama sesleri nedeniyle bu isim verilmiş. Elbisenin altına dikilen
gümüş kesitler birbirine değdiğinde bu ses çıkıyor. Dansçıların
giydiği elbiseler adeta bir sanat eseri; çok ince işlemeler, süsler,
renkler elbiselerin göz alıcılığını artırıyor. Bu elbiselere Regalia
adı veriliyor. Regalia'yı tamamlayan ve Mokasen adı verilen ayakkabılar
giyiliyor. Güderi veya dişi geyik derisinden oluşan bu ayakkabılar yine
hayvanların sinirlerinden yararlanılarak dikiliyor. Üzerlerinde çeşitli
renkler ve boncuk süslemeler kullanılıyor. Boncuk ile işleme her türlü
aksesuarda oldukça yaygın olarak kullanılıyor.<br /><br />Kaynakça:<br
/>Excursion in World Music, Native American Music, Bruno Nettl.<br />Kalbimi
Vatanıma Gömün, Dee Brown (E yayınları,
1973)</p><p>&nbsp;</p><p><strong><em>Kaynak: Kültür ve Sanat Yaşamında
TAVIR Dergisi</em></strong></p><p></p>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder