8 Eylül 2011 Perşembe

HER YOL KENDİ TRAFİĞİNİ YARATIR

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7439>HER YOL KENDİ TRAFİĞİNİ
YARATIR</a></h1><p style="text-align: left;" align="center"><span
style="font-size: large;"><strong>HER YOL KENDİ TRAFİĞİNİ
YARATIR</strong></span></p><p>&nbsp;<img
src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/0.jpg" /></p><p>Ulaşım, bir
nesneyi (veya bir bilgiyi) bulunduğu yerden farklı bir yere aktarmak
şeklinde tanımlanmaktadır. Hava, deniz, kara ve demiryolu ulaşımı
alternatifleri arasında, bir yerden bir yere ulaşmaya çalışan bir
kişinin hangi ulaşım biçimini tercih edeceği üç temel kriter ile
belirlenir: maliyet, güvenlik ve erişebilirlik.</p><p>Bir bütün olarak
ele alınması gereken kent planlaması içinde ulaşım planlaması çok
önemli bir yerde durmaktadır, çünkü günümüzün kalabalık kentlerinde
insanların zamanının ciddi bir bölümü yollarda geçmektedir. Bir kentin
ulaşım planlaması yapılırken de, kentte yaşayan insanların
olabildiğince kolay ve güvenli bir şekilde hareket edebilmesini
sağlayacak çözümlere öncelik verilmelidir. Günümüz dünyasında
özellikle büyük kentlerde, ulaşım toplu taşıma öncelikli olarak
planlanmakta ve bireysel araç kullanımını mümkün olduğunca
sınırlandıracak düzenlenmelere gidilmektedir. Zaten toplu taşıma ucuz,
güvenli ve kolay hale getirildiği sürece, kent halkı için cazip bir hal
alacak ve kent içi ulaşımının büyük bir kısmı toplu taşımayla
sağlanacaktır.</p><p><img
src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/1_10.jpg" width="400"
style="float: right; border-width: 4px; border-color: black; border-style:
solid;" /></p><p>Her ne kadar emperyalist-kapitalist ülkelerde kent içi
ulaşım sistemleri bilimsel temelde gelişmiş&nbsp;ve toplu taşımaya
öncelik verilmiş olsa da, emekçi halkın temel ihtiyacı ve hakkı olan
ulaşımın her aşaması kapitalist sistemde bir sömürü mekanizmasına
dönüşmüştür. Ancak bizim gibi çarpık kapitalist ilişkilerin geçerli
olduğu ülkelerde, ulaşım politikalarına ilişkin teknik ve bilimsel
gerçekler dahi gözardı edilmektedir. Ulaşıma harcanan bütün para
emekçi halkın cebinden alınırken,&nbsp;bu alana yapılan yatırımlar
inşaat, otomotiv, petrol vb. sektörlerdeki şirketlerin karı için
yapılmakta, uydurma projelerle şirketlerin karlılıkları artırılmaya
çalışılmaktadır. Benzer şekilde, Ankara'da Büyükşehir
Belediyesinin yapmaya çalıştığı en basit yol projeleri bile
kapitalistlerin en küçüğünden, dünya ölçeğindeki tekellere kadar her
birinin çıkarına hizmet edecek projelerdir. Toplu taşıma alternatifi
yerine konulacak her karayolu projesi petrol tekellerinden, benzin istasyonu
sahiplerine, otomotiv tekellerinden galericilere kadar irili ufaklı birçok
kapitalistin karlarını katlayacaktır.</p><p>Ulaşım planlamasında
karayollarının elbette yeri vardır, gerektiğinde yapılacak yeni yol ve
güzergahlar halkın çıkarlarıyla her zaman çelişmek zorunda değildir.
Her koşulda mutlaka toplu taşıma, karayolunun bir alternatifi olamaz.
Fakat bir karayolu gereksiniminin bilimsel gereklilikleri olmalıdır.
Ulaşım sistemlerinin en genel geçer ifadesi şudur: <em>"Her yol kendi
trafiğini yaratır"</em>. Peki her yol kendi trafiğini yaratacaksa,
trafik sorununu çözmeyecekse neden sürekli yeni yollar yapılmak
istenilmektedir? Bu sorunun cevabı da açıktır: her yol kendi
müteahhidini
zenginleştirir.</p><p><strong>&nbsp;</strong></p><p><strong><br
/></strong></p><p><strong><br /></strong></p><p><strong><br
/></strong></p><p><strong><br /></strong></p><p><strong><br
/></strong></p><p><strong>ANKARA'DA DURUM NEDİR?</strong></p><p><img
src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/2_9.jpg" width="150"
style="float: right; border-width: 2px; border-color: black; border-style:
solid;" /></p><p>Ankara nüfusunun artış hızı % 2,57 (TUİK
istatistiklerinden alınmıştır) olarak belirlenmiştir ve bu oran her
geçen yıl giderek artmaktadır. Ankara Kent nüfusunun sürekli artacağı
kabulünden yola çıkarsak, şehirde bir noktadan bir noktaya ulaşmak
isteyen insan sayısının artması da beklenen bir durumdur. Sorun bu
ulaşım talebinin nasıl karşılanacağıdır. Öncelikle yapılması
gereken Ankara kentinin planlı bir şekilde büyümesini sağlamaktır. Bu
plan içerisinde ikamet ve istihdam yoğunluğunun nerede olacağı tespit
edilerek sağlık, eğitim, ulaşım gibi hizmetler ile su, elektrik,
ısınma, kanalizasyon gibi alt yapı hizmetlerinin aynı plan dahilinde
yönetilmesi gerekmektedir. Ankara'da planlı bir yerel yönetim olduğunu
söylemek pek mümkün görünmemektedir. 20 yıldır Ankara'da bir tek
metro hattını tamamlayamayan Melih Gökçek yönetimi, Ankara'nın
bütün kavşaklarına gerekli gereksiz alt-üst geçitler yapmış, şehir
içi ulaşımı planlamadığı gibi trafiği de yaptığı yanlış trafik
çözümleriyle kaotik bir yapıya büründürmüştür.</p><p>Ankara Kenti
batıda Sincan, Ümitköy, Batıkent, Eryaman tarafına doğru hızla
büyümektedir ve bu bölgelerin kent merkeziyle bağlantısının önemli
ayaklarından bir tanesi olan Eskişehir Yolu'ndaki araç trafiği gün
geçtikçe daha da yoğunlaşmaktadır. Yıllardır Eskişehir Yolunda
yapılan yol genişletme çalışmaları, alt geçitler ve asfalt yenileme
çalışmaları trafik yoğunluğuna çare olmamış, hatta durumu içinden
çıkılmaz bir hale sokmuştur. Ankara'nın doğu-batı hattındaki
ulaşım sorununu çözme yöntemi yeni bir yol yapmak da olmayacaktır.
Düğüm noktalarında yapılacak yeni yollar, noktasal tıkanıklıkları
açabilir, fakat Ankara'daki trafik sorunu noktasal bir kaç düğümden
ibaret değildir. Eskişehir yolu boyunca yapılmış olan altgeçitlerin
hali ortadadır, altgeçitler trafiğin yoğun olduğu saatlerde işlevini
yitirmekte, tıkanmakta ve yağışlı havalarda dolarak göl halini
almaktadır. Yeni bir yol yapıldığında yine aynı şey olacak, 3-5
senelik rahatlama daha sonra yerini yine bir trafik yoğunluğuna
bırakacaktır. Sonrasında ise tekrar bir yol yapılması gündeme
getirilecektir. Çözüm, öncelikle ana arterler doğrultusunda yapılacak
metrobüs, metro, tramvay gibi yığınsal, sürekli ve güvenli toplu
taşıma araçlarının devreye sokulmasıdır.</p><p>&nbsp;</p><p>&nbsp;<img
src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/3bogota.jpg" width="400"
style="border-width: 4px; border-color: black; border-style: solid;" /><img
src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/4_coritiba.jpg" width="350"
style="border-width: 4px; border-color: black; border-style: solid;"
/></p><p>Dünya üzerinde tüm büyük kentlerde, özellikle ana arterlerde
ve yolcu trafiğinin çok yoğun olduğu hatlarda metro kaçınılmaz bir
ulaşım aracıdır. Metro sisteminin yatırım bedelinin yüksek olması
nedeniyle pahalı bulunduğu durumlarda ise (özellikle gelişmekte olan
ülkelerde) metrobüs ve otobüs öncelikli sinyalizasyon sistemleri tercih
edilmekte ve toplu taşıma cazip hale getirilmektedir. Örneğin Güney
Amerika kıtasında Curitiba (Brezilya) ve Bogota (Kolombiya) Kentleri
başarılı toplu taşıma deneyimleri olarak öne çıkmaktadır. Peki
Belediye Başkanı'nın "Avrupa Başkenti" tanımlamasıyla yere göğe
sığdıramadığı Ankara'da şehir içi toplu ulaşım ne durumdadır?
Şunu söyleyebiliriz: Batıkent metrosundan sonra Ankara Büyükşehir
Belediyesi Yönetimi'nin Ankara'da tamamlamış olduğu tek bir metro
hattı yoktur! &nbsp;Eskişehir Yolu'nda başlayan ve yıllardır
tamamlanmayan metro çalışması, Batıkent metrosundan sonra Ankara'da
inşaatına başlanılan ilk raylı sistem projesidir. Ancak bilinçli olarak
atıl durumda bırakılmış, çürümeye terk edilmiştir. Metro için
ayrılan kaynakların nereye aktarıldığı ise bilinmemektedir. &nbsp;
&nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp;
&nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp;</p><p><img
src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/5_.jpg" width="350" style="float:
left; border-width: 4px; border-color: black; border-style: solid;"
/></p><p>Eskişehir Yolundaki durum böyleyken sermayenin kar hırsı
yüzünden bir taraftan da sürekli bu yol üzerine Alışveriş merkezleri,
plazalar açılmakta, kamu arazileri özel sektöre devredilmektedir.
Bilindiği üzere alışveriş merkezleri her gün binlerce insanın özel
araçlarıyla giriş-çıkış yapması ve toplu taşıma araçlarının bu
noktalarda yolcu indirip-bindirmeleri nedeniyle trafik yoğunluğunu
fazlasıyla arttıran yapılardır. AVM'lere biçilen değer, "Ankara
sevdalısı" geçinen, Eskişehir Yolunu ve Ankara halkını rahatlatmak
adına ODTÜ arazisini tarumar etmek isteyenlerin aslında trafik
karmaşasının baş sorumluları olduğunu da bizlere
göstermektedir.</p><p>Öte yandan, Ankara Kentini yönetenlerin tercihleri
yıllardır insan odaklı değil, araç odaklı olmuştur. Halbuki bir kenti
güzelleştiren ve yaşanılabilir kılan o kentin yaya bölgesinin ne kadar
fazla olduğudur. Ulaşım alternatifleri ve kolaylığı, sosyal, sportif ve
kültürel alanların çokluğu, eğitim-sağlık ve sosyal güvenlik
hakkına erişim imkanları öncelikli kriterler olarak
değerlendirilmektedir. Dünyanın pek çok ülkesinde kent merkezlerine
özel araç girişi sınırlandırılmış, insanlar toplu taşıma
araçlarını kullanmaya ve yürümeye teşvik edilmiştir. Kent
merkezlerinde araç girişine kapalı büyük meydanlar, devasa parklar bu
şekilde insanların hizmetine sunulmuştur. Ankara'da ise durum bunun tam
tersidir, şehrin en merkezi yeri olan Kızılay meydanında yayaların
hızla seyreden özel araçların altında kalmadan karşıdan karşıya
geçişi bile bir sorundur.
&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;</p><p>&nbsp;</p><p>&nbsp;</p><p><strong><br
/></strong></p><p><strong><br /></strong></p><p><strong><br
/></strong></p><p><strong><br /></strong></p><p><strong><br
/></strong></p><p><strong><br /></strong></p><p><strong><br
/></strong></p><p><strong>ODTÜ'YE İLİŞKİN KİM NE
SÖYLÜYOR?</strong></p><p>Ankara'da kent içi ulaşımı rahatlatmak
iddiasıyla bir süre önce yeniden gündeme getirilen ODTÜ arazisinden yol
geçirilmesi ve Eymir Gölü arazisinin kullanımı ile ilgili kamuoyundaki
tartışmaları takip etmekteyiz. Öncelikle konunun bilimsel tartışma
zemininden uzak bir şekilde ele alınıyor olmasının sebeplerini ortaya
koymak gerektiğini düşünüyoruz. Tartışmada taraf olan ve görüş
bildiren Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Salih Bezci, Ankara Sanayi
Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir ve Ankara Giyim Sanayicileri
Derneği Başkanı (AGSD) Canip Karakuş'un ifadelerinin tartışmanın
niteliğini belirleyen başlıca etkenler olduğunu
söyleyebiliriz.</p><p>"<strong><em>Ankara'nın gelişimini hiçbir kişi
ya da kurum engellememeli.</em></strong><em>", "ODTÜ bu tür
çalışmalara bugüne kadar hep muhalefet etti", "Trafiğin rahatlaması
için ODTÜ'den yol geçmesi şart. <strong>Ankara, bunu fazlası ile hak
ediyor</strong>.", </em></p><p><em>"ATO, ASO ve AGSD başkanları yüzde
100 haklılar. Çünkü onlar Ankara'da yaşıyor <strong>ve Ankara'nın
çıkarlarını savunan kuruluşların yöneticileri.</strong> Umarım ki
bundan sonra ODTÜ yetkilileri<strong> ideolojik</strong> bir tavır
içerisinde girmez ve planın bitmesini müteakip hemen yol yapımına
başlarız."</em></p><p>Yukarıdaki ifadeler ATO, ASO ve AGSD gibi
Ankara'nın sermaye sınıfının temsilcilerinin sözleridir; son
alıntıda bu para babalarına güzelleme yapan ise Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Melih Gökçek'tir. Dayanacak hiçbir bilimsel temeli
olmayan ve halka yeni bir yolun neden gerekli olduğunu anlatacak teknik
yetiye sahip olmayan bu kişiler ısrarla "Ankara sevdalısı" gibi
gözükmeye, Ankara halkını suni bir Ankara şovenizmiyle ikna etmeye
çalışmaktadır. Peki sermaye sahipleri neden yeni bir yol yapılması
konusunda bu kadar heveslidir? Çünkü sermaye sahipleri şunu iyi
bilmektedir; gerek yol yapım inşaatı sırasında, gerekse de yol
tamamlandıktan sonra çevresinden yararlanma noktasında kamu kaynakları
doğrudan ya da dolaylı olarak kendi ceplerine akacaktır. Bu yolların
yapım maliyeti tamamen halkın cebinden çıkacakken ve Ankara sevdalısı
görünen burjuva kesimlerin bu projelere harcadığı tek bir kuruş bile
yokken, projeden para kazanacak olan ise doğrudan kendileri
olacaktır.</p><p>ATO, ASO, AGSD adlı kurumlar patronların kurumlarıdır.
Sömürenlerdir, sermaye sınıfının ideolojisine sahiplerdir. Bütün
söyledikleri, yaptıkları tepeden tırnağa ideolojiktir. Bu dernek ve
odalarda çok tabi olarak bir devlet memurunu, bir fabrika işçisini, bir
gecekondu sakini yoktur, olamaz. Peki Ankara halkı emekçilerden mi yoksa
patron asalaklardan mı oluşmaktadır? Ne zamandan beri, fabrikasında
sigortasız işçi çalıştıran, sendikalı oldu diye işçilerini kovan,
en ufak bir kriz çıktığında ilk iş fabrikayı kapatan, yoksul gecekondu
sakinlerinin evini yıkıp yerine lüks konutlar yapan patronlar
Ankara'nın, Ankara halkının çıkarlarını savunuyor
oldular?</p><p><img src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/6_4.jpg"
width="300" style="float: right; border-width: 4px; border-color: black;
border-style: solid;" /></p><p>Bu çevrelerin ODTÜ arazisi içerisinden
geçecek yeni bir yol yapılmasını savunmalarının sebebi tamamen
ideolojik gerekçelere dayanmaktayken, yine aynı kişiler arazilerinden yol
geçirilmesine karşı çıkan ODTÜ yönetimini "ideolojik tavır"
içerisinde yer almakla suçlamaktadır. Elbette bu tartışma ideolojik bir
tartışmadır, fakat burada ODTÜ yönetimi suçlanacaksa ideolojik tavır
almakla değil tam tersine "ideolojik tavır almamakla" suçlanmalıdır.
Bu ideolojik tartışma "laik, sosyal demokratlarla" , "muhafazakar,
dinciler" arasında yapılan bir tartışma değildir, ezenler ile
ezilenler arasındaki bir tartışmadır, tamamen sınıfsal ve ideolojiktir.
Bu anlamda, tüm ODTÜ kamuoyunun da bundan sonraki ideolojik ve pratik
mücadelesini "ODTÜ severler" olarak değil "halkın çıkarlarını
savunanlar" olarak vermeleri gerektiğini düşünüyoruz.</p><p>Bu konuya
ilişkin gerek TMMOB'ye bağlı odalardan, gerek ODTÜ Yönetiminden
gerekse de ODTÜ mezunlarından yapılan açıklamalar ise olayın daha çok
hukuk ayağına ve mahkeme kararlarına işaret etmekte, mücadele boyutu es
geçilmektedir. Bu yanıyla ODTÜ rektörü de dahil birçok muhalif kesim
Büyükşehir Belediyesinin politikalarına teslim olmuş görünmektedir.
Örneğin ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Mezunu, Gazi Üniversitesi
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Metin Şenbil tarafından yapılan açıklamada,
ODTÜ arazisinin sit alanı olması nedeniyle Ankara Büyükşehir
Belediyesince böyle bir karar alınamayacağını, bu konularda koruma
kurullarının yetkili olduğu ifade edilmiştir. Ancak 23 Ağustos 2011
tarihinde yürürlüğe giren 648 Sayılı KHK ile koruma kurulları
feshedilmiş ve sit alanları üzerinde hüküm ve tasarrufta bulunma yetkisi
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na verilmiştir. Yani bu projeler artık
hukuka uygun olarak da hayata geçirebilecektir.&nbsp;</p><p><strong>BİZ
NASIL BAKIYORUZ?</strong></p><p>Her şeyden önce şunu belirtmek gerekiyor,
ODTÜ kamu arazisidir ve yol geçirme bahanesiyle yeni rant alanları
yaratılarak kamu arazisi sermayeye peşkeş çekilmek istenilmektedir. Bu
projelerin Ankara halkının günlük yaşantısını kolaylaştırmaya
hizmet etmeyeceği de açıktır, çünkü Ankara'nın trafik sorununun
çözümü açılacak yeni yol olmayacaktır. Bunun devamının geleceği
kesindir, nitekim Melih Gökçek ODTÜ'den yol geçirilmesi projesini tek
başına ele almamış, Konya Yolu kenarındaki ODTÜ ormanı ile Eymir
Gölü arazisine de göz dikmiştir. Eymir Gölü özelinde düşünürsek,
sadece arazinin kullanımı boyutuyla değil bir bütün olarak çevresiyle
de (inşa edilebilecek AVM'ler, lokantalar, göl manzaralı lüks konutlar
vs..) yeni rant alanları yaratılacaktır. Eymir Gölü ne Melih
Gökçek'in elinde bir rant ve talan kapısına dönüşmeli ne de ODTÜ
elitizminin tekeline bırakılmalıdır. Emekçi Ankara halkının
ulaşabileceği, hafta sonları şehir stresinden uzaklaşacakları,
bütçesine uygun bir mekan olmalıdır.&nbsp;</p><p>Bütün bu rant
tartışmalarının yanında, söz konusu projelerin oluşturacağı
çevresel etki de göz ardı edilmemelidir. ODTÜ arazisi doğal sit
alanıdır ve Ankara'daki ender orman arazilerinden biridir. Bu projelerin
hayata geçirilmesiyle Ankara'nın nefes aldığı binlerce ağacın
kesilmesi ve doğanın talan edilmesi kaçınılmaz olacaktır. Bir taraftan
da Belediye'nin "işletmecilik" anlayışı göz önüne alınırsa,
gölün ve doğanın daha fazla tahrip edileceği
gerçektir.&nbsp;</p><p>Konunun yaya güvenliği boyutunu da hatırlatmakta
yarar var: ODTÜ yerleşkesi yaya öncelikli bir bölgedir ve kampus
içerisinde seyreden araçların hız limiti 50 km/sa olup, yer yer bu limit
30 km/saate kadar düşmektedir. Melih Gökçek'in hayalini kurduğu kampus
içerisinden Eskişehir Yoluna paralel uzanacak karayolunda araçların bu
hızlarda seyretmelerini düşünmek sanırız hayalcilik olacaktır. Böyle
bir yol yerleşkede yürümeye alışkın binlerce öğrenci ve üniversite
çalışanının güvenliğini de tehlikeye
sokacaktır.</p><p><strong>REFERANDUM KİME HİZMET EDER?</strong></p><p>Bu
konuya ilişkin tartışmalar devam ederken, Melih Gökçek medyaya verdiği
demeçlerde ODTÜ mezunlarının yerleşke içerisinden yol geçirilmesine
karşın başlattığı imza kampanyasını eleştirdi ve her zamanki
üslubuyla (ki bu üslup AKP zihniyetinin halka karşı yaygın olarak
kullandığı üsluptur) meydan okudu. Kendisinin ODTÜ'den yol geçirme
projesi için isterse milyonlarca Ankaralının imzasını alabileceğini
belirten Büyükşehir Belediye Başkanı, gerekirse konuyu referanduma
taşıyabileceğini söyledi.</p><p>Demokrasicilik oyunun oynandığı bizim
gibi ülkelerde referandumlar, egemenlerin ihtiyaçları doğrultusunda
hayata geçirilmek istenilen politikaların meşrulaştırılmasının bir
aracı olarak kullanılmaktadır. Melih Gökçek ve yandaşları, halkı
yanıltarak, bilgilendirmeyerek, eksik ya da taraflı bilgilendirerek şark
kurnazlığı yapmaktadır.</p><p>Bilimsel ve teknik konuların halk
oylamasına sunulabilmesi için, halk öncelikle bu konularda
bilgilendirilmeli, tartışma süreçlerinde yer alması sağlanmalı ve
bilimsel gerçekler halka doğru bir şekilde aktarılmalıdır. Ankara'da
ise süreç bu şekilde işletilmemekte, "halkın tercihi"
aldatmacasıyla çıkar çevrelerinin istedikleri
dayatılmaktadır.&nbsp;</p><p>Demokratik-ilerici kamuoyu ve
akademik-bilimsel çevreler tarafından köşeye her
sıkıştırıldığında referandumu gündeme getiren Gökçek yönetimi ve
AKP zihniyetine sormak gerekiyor; sadece işinize gelen konuları mı halka
sormak niyetindesiniz? Örneğin eğitim ve sağlığın ücretsiz olmasını
, asgari ücretin yoksulluk sınırının üzerine çekilmesini, işçi memur
maaş zamlarını, milletvekili dokunulmazlıklarını halka sormaya ne
dersiniz? Peki, IMF ile olan bağımlılık anlaşmalarını, ABD üslerini
referanduma götürmeye var mısınız? Ya da <em>"Ankara'da toplu
taşıma daha sağlıklı, daha kaliteli ve ücretsiz olsun mu"</em>
sorusunu halkoyuna sunmayı düşünür müydünüz? Böyle bir talep
karşısında muhtemelen dünya gerçekleri, reel politika vs.. söylemlerine
sarılacaksınızdır.</p><p><strong>Buyrun
referanduma:</strong></p><p>Ankara'ya yeni otoyol yapmak yerine, mevcut
yollardaki çukurların kapatılmasını, otobüs ve metro seferlerinin
artırılmasını, otobüs ve metronun ücretsiz olmasını, mevcut otobüs
güzergahlarının artırılmasını, Kızılay ve Ulus gibi merkezlerdeki
(hiç kimse tarafından kullanılmayan) yaya üst geçitlerinin
kaldırılmasını yerine trafik ışıkları konulmasını, eski
otobüslerin yenilenmesini, şehrin bir parçası haline gelmiş metro
inşaatlarının bitirilmesini, yeni metro hatlarının inşaa edilmesini
ister misiniz?</p>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder