8 Eylül 2010 Çarşamba

“Boş boş beklemeyin, daha hızlı çalışın!”

"Boş boş beklemeyin,
daha hızlı çalışın!"

(08.09.10) – Uluslararası
kargo tekeli UPS'de çalışırken düşük
ücretlere ve kölelik koşullarına karşı TÜMTİS'te
örgütlenen UPS işçilerinin mücadelesi
sürüyor. UPS'nin İzmir, İstanbul ve Balıkesir'deki
aktarma merkezlerinin yanısıra diğer illerde örgütlenme
mücadelesi devam ediyor. Ankara'dan sınıf
bilinçli bir UPS işçisi
ise kaleme aldığı
mektupla UPS'deki çalışma koşullarını anlatıyor. Tüm
işçilere örgütlenme ve mücadele çağrısında
bulunuyor.

Ankara'dan sınıf bilinçli bir UPS
işçisinin gazetemize gönderdiği mektubu sunuyoruz:

"Boş boş beklemeyin, daha hızlı
çalışın!"

İşbaşı yapıyoruz. Ve her işbaşında olduğu gibi
parmaklarımızın eklem yerleri, kasları ve belimiz ağrılar
içinde. Bir gün içerisinde üzerimizden tonlarca
ağırlık ve yüzlerce koli geçiyor. Bu ağır çalışma
koşullarında "10 dakika ara" diye bir çığlık. Bir de
bakıyoruz ki UPS'nin ne kadar büyük bir şirket olduğunu
anlatan kısa bir video seyrettiriyorlar. Şirket büyük, maaş
küçük. Çalışma saati büyük yemek arası
küçük. Hakaret ve aşağılanma büyük, dinlenme
molaları yok! 

İşte böyle… Dünyanın en büyük
kargo şirketi olarak bildiğim UPS'de çalışan bir
işçiyim. İşçi sınıfının örgütlenmesinden o
kadar çok korkuyorlar ki günümüz üzerimizin
aranması ile başlıyor. Düşünün ki oradaki bütün
sermaye işçiler sayesinde varoluyor, yani işçinin emeği
çalınıyor, ama işe girerken işçinin üzeri aranıyor.
Ardından her sabah olduğu gibi parmak izi ve fotoğraf veriyoruz. Acaba
neden? İşe başlıyoruz ve sürekli bir baskı, hakaret ve
hiçbir canlıya yapılamayacak türden aşağılanma. Ayrıca
yalanlarla daha hızlı çalışmamız sağlanmaya
çalışılıyor. "Bugün 15 dakika erken
çıkabilmeniz için daha hızlı çalışın",
"biraz sonra yemek arası vereceğiz, daha hızlı
çalışın" Yani aşağılanma dedikse bu sadece
küfür hakaret vb. değil. Bizimle resmen dalga geçiliyor.
Hemen hemen her gün (bize işe alınırken söylenen 23.30, 24.00
saatlerinden) 1-2 saat geç çıkıyorken
"ödül" olarak "artık pazartesileri bir saat
geç geleceksiniz" denilerek dalga geçmeye bir yenisi
daha eklenmiş oluyor. Zaten çalıştığımız yer "biri bizi
gözetliyor" evi gibi her yer kamera, her yer
sömürü…

Bazen arkadaşlarla konuşuyorum da, bize böyle bir
durumda 5 milyar maaş verse ne işe yarar ki. Yemek verilmiyor,
günümüzün 12-14 saatini bu işe ayırmışız.
Aldığımız parayı yiyebilme olanağımız yok ki. Yani bir nevi makine
gibiyiz. Bir işçi arkadaş durumu şöyle özetliyor:
"Sahibi bile öküzü bu kadar çalıştırmaz"
Tabi bu durumda öküzle aramızdaki farkı düşünmemiz
gerekiyor.

Ne yapmalı..?

İlk önce birbirimize ismimizle hitab ederek
başlayabiliriz. Yani kendimizin ve karşımızdaki işçi
arkadaşımızın üreten bir insan olduğunu hatırlamamız lazım.
Bununla beraber yukarıda basettiğim sorunlar üzerinden bir araya
gelip mücadele etmeliyiz. Yeri geldiğinde DUR diyebilmeliyiz. Neden?
Çünkü biz dünyayı elleri ile yaratan bir sınıfın,
işçi sınıfının bir parçasıyız. Bizim sayemizde var
olanlar bizi bu şekilde bir yaşama mahkûm edemezler.
Örgütlenip buna karşı aktif bir mücadele
vermeliyiz. 

Ankara'dan sınıf
bilinçli bir UPS işçisi

Kaynak : www.kizilbayrak.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder