EMO'da İktisadi İşletme
Kuruldu
EMO
YÖNETİMİ DEMOKRATİK ODA GELENEKLERİNİ YOK
EDİYOR!
12 Eylül
süreciyle beraber, emperyalizmin ülkemize dayattığı
“özelleştirme ve piyasalaştırma” saldırılarına,
üyesine dayanan karşı çıkışı gerçek anlamıyla
örgütleyememiş; giderek üyesinden ve üye sorunlarından
uzaklaşmış; bunun doğal sonucu olarak da elit bir yöneticiler
sınıfının oluşmasına neden olmuş TMMOB ve bağlı odalar, yeni bir
adımla birlikte düzenin parçası olma yolunda son sürat
ilerliyor.
Odaları piyasa
koşullarına uygun hale getirecek adımlardan biri olan size="3">“iktisadi işletme”
anlayışı EMO'nun öncülüğünde
sürdürülüyor. Bir süredir, EMO
bünyesiyle bütünleştirilmeye çalışılan ama bir o
kadar da üyelerine duyurulmayan iktisadi işletme EMO Yönetim
Kurulu’nun 08.10.2010 tarihli toplantı ve 42/16 sayılı kararıyla
gerçeklik kazanmaya başladı.
İktisadi İşlteme
Üyesine Güvenmeyen Bir Anlayışın
Ürünüdür!
Kararda, size="3">“Oda dergi ve bülteni, internet yayıncılığı, Oda
ajandası, reklam alımı, Oda yayınları, Oda etkinlikleri (Kongre,
sempozyum vb) düzenlenmesi, topraklama ölçüm,
asansör denetim hizmetleri, Oda sosyal faaliyetleri, eğitim ve oda
lokalinin işletilmesi amacı ile size="3">‘TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Basım Yayın
Dağıtım Lokal ve İktisadi İşletmesi’ size="3">adı altında bir iktisadi işletme kurulmasına ve bununla
ilgili olarak Mithatpaşa Vergi Dairesi’nde kurumlar vergisi, KDV ve
muhtasar yönünden vergi mükellefiyeti
oluşturulmasına” denilerek iktisadi
İşletme süreci başlamış bulunuyor.
01.11.2010 tarihinden
itibaren Genel Merkezin internet sitesine dikkatli gözle bakanlar
“Genel Merkez Çalışanları” bölümünde
“İktisadi İşletme
Müdürü”nün göreve
başladığını görerek iktisadi işletmenin kurulduğunu
anlayabildiler. (Bu durumun ne denli geleneklere, usule ve etik değerlere
uygun olduğu yorumunu da üyelerimize bırakıyoruz.)
Gelişmeler bununla da
bitmedi:
Sonra ne olduysa(!)
sonraki günlerde bu kişinin (iktisadi işletme Müdürü)
“görevi”
bölümü boş bırakılmış ve bugün bu kişi
görevsiz olarak EMO'dan maaş almaya devam etmektedir. Sormadan
edemiyoruz; “İktisadi İşletme Müdürü” olarak
lanse edilen kişinin görevi sonradan neden boş bırakıldı?
Bütün çalışanların görevleri yazılmışken, bu
kişinin görevinin boş bırakılması üyelerden gizleyeceğiniz
bir şeylerin olduğunu göstermez mi?
Elbette gösterir!
src="http://www.emekcimuhendisler.org/sites/default/files/iktisadiisletme01_honder.jpg"
style="width: 800px; height: 442px;" />
Bu karar o denli gizlice
ve üyelere bilgi verilmeden yapıldı ki, İstanbul Şubesi’ne
21.10.2010 tarihli bir yazıyla “bilgilendirme”de bulunma
zahmetine katlandılar.
Üye onayı almadan,
genel kuruldan geçirmeden, tüzük değişiklikleri yapmadan
“ben yaptım oldu” size="3"> dayatmasıyla alınan “kararın” örgüt
bünyesinde kabul göreceğini mi düşünüyorsunuz?
Hangi yasada, hangi yönetmelikte veya hangi Genel Kurul’da
“iktisadi işletme” kurulacağı kararı üyelerce kabul
görüp, sizleri yetkilendirdi? İstim arkadan gelsin misali,
“önce karar alalım, sonra da bir
şekilde uygulamaya geçeriz” mi
diyorsunuz?
Öncelikle bunun
hesabının verilmesi gerekmiyor mu?
İktisadi İşletme
Yasa ve Yönetmeliklere Aykırıdır!
Kamu kurumu niteliğinde
bir mesleki demokratik kitle örgütü olan TMMOB yasasının
(6235 sayılı yasa) 2. Maddesinde size="3">“(Değişik: KHK/66 – 19.4.1983) Birliğin kuruluş
amacı ile yapamayacağı faaliyetler ve işler aşağıda
gösterilmiştir.
Birliğin kuruluş
amacı:
a) Bütün
mühendis ve mimarları ihtisas kollarına ayırmak ve her kol
için bir oda kurulmasına karar vermek;
b) Bu suretle aynı
ihtisasa mensup meslek mensuplarını bir Odanın bünyesinde toplamak;
merkezde İdare heyeti, haysiyet divanı ve murakıplar gibi görevlilere
yetecek kadar üyesi bulunmayan Odasının merkezini, Umumi Heyetin
belirleyeceği yerde açmak;
c) Mühendislik ve
mimarlık mesleği mensuplarının, müşterek ihtiyaçlarını
karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel
menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının
birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü
ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplinini ve
ahlâkını korumak için gerekli gördüğü
bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak;
d) Meslek ve
menfaatleriyle ilgili işlerde resmî makamlarla İşbirliği yaparak
gerekli yardımlarda ve tekliflerde bulunmak, meslekle ilgili bütün
mevzuatı normları, fennî şartnameleri incelemek ve bunlar hakkında
görüş ve düşünceleri ilgililere
bildirmektir.
Birliğin
yapamayacağı faaliyetler ve işler:
(Değişik son fıkra: 4276 – 18.6.1997) size="3">Birlik ve
organları, kuruluş
amaçlan dışında faaliyette
bulunamazlar.”
Amaçları
dışında faaliyet yürütemeyecek olan TMMOB ye bağlı odalar,
ticari faaliyette de bulunamazlar. Yasada ve Ana yönetmeliğinde olmayan
bir faaliyeti Oda Yönetim Kurullarının “yaptık oldu”
mantığıyla uygulamaya sokması da mümkün değildir. EMO
YK'nun yasa ve yönetmelikleri iyi bildiklerine eminiz. Ama biz
çok iyi biliyoruz ki, kendi anlayış ve isteklerine uygunsa yasa ve
yönetmeliklere uyulur, uygun değilse de yasa ve yönetmelikler
görmemezlikten gelinir:
“Yasa ve
yönetmelikleri bir kere delmekten bir şey olmaz!” size="3"> diyebilirsiniz ama, her yapılanın bir gün sorulacağını da
unutmadan…
İktisadi İşletme Bir Zorunluluk mu?
src="http://www.emekcimuhendisler.org/sites/default/files/iktisadiisletme02_danistay.jpg"
style="border-width: 1px; border-style: solid; margin: 2px; float: right;
width: 400px; height: 420px;" />EMO Genel Merkezin şubelere yazdıkları
yazılarda, EMO Bursa şubesine Çekirge Vergi Dairesi’nin
açtığı dava, Danıştay 3. Dairesinin kararı ve Meram Vergi
Dairesi’nin Makine Mühendisleri Odası Konya şubesine
açtığı davalar ve kararlardan örnekler verilerek,
“çaresizlikten” bu işletmeyi kurduklarını
söylemeye çalışıyorlar.
Her iki davada aleyhe
sonuçlanmış kararlardan oluşmaktadır. Oysa biliyoruz ki, lehte
olan bir çok dava da söz konusudur. Aşağıda iki örnek
görülmektedir.
Bu durumda sadece ve
sadece aleyhte kararlar önümüze konularak, gerek şube
yönetimleri gerekse de meslektaşlarımız tek taraflı bir
“ikna” bombardımına tutulmak istenmektedir. Kendi
düşünce ve pratiğinin doğru olduğunu inanan bir anlayış neden
lehteki kararları görmemezlikten gelsin ki? Burada da gizlenmeye
çalışılan gerçekler olduğu belli değil
mi?
Eğer iktisadi işletme
gibi bir anlayışı benimseyip, kendi örgütüne yerleştirmek
istersen, bunu da açıktan savunamıyorsan, yapılacak tek bir şey
var; “üzerimize çok geliyorlar,
çaresiz kaldık, vb” diyeceksin. Bu da
yetmeyecek; işine gelen mahkeme kararını da kanıt olarak sunacaksın ki,
meslektaşlarımız inanabilsinler!
src="http://www.emekcimuhendisler.org/sites/default/files/iktisadiisletme03_danistay.jpg"
style="border-width: 1px; border-style: solid; margin: 2px; width: 500px;
height: 808px;" />
Diğer bir deyişle
bizlere ölümü gösterip, sıtmaya razı etmeye
çalışıyorlar!
Bursa Şubesi’nin
topraklama ölçümlerinin diğer şubelerinin
uygulamalarından farklı olması bu kararın çıkmasında etkili
değil midir? Bugün şubelerin yaptığı ölçümler,
“bilirkişilik hizmetleri” adı altında ticari bir nitelikte
yapılırken, Bursa Şubesi daha da ileri gidip “kitabına
uydurmaya” gerek duymadan bu faaliyeti için (topraklama
ölçümleri) kar amaçlı “kadro” istihdam
edebilmiştir.
Kaldı ki, Bursa
Şubesi’ne çıkartılan vergi “cezası” 2001-2006
yıllarına denk düşen bir miktar olup; iktisadi işletme bu
“ceza”nın ödenmesi zorunluluğunu ortadan
kaldırmamaktadır. İktisadi işletme olsa da olmasa da trilyonu aşan bu
“ceza” EMO tarafından ödenecektir. Dolayısıyla, Bursa
bahanesini karşımıza çıkararak iktisadi işletme kurmak, aldatmak
ve çarpıtmaktan başka bir şey değildir.
Bundan sonra, iktisadi
işletme kararı alan anlayışların, size="3">“Ticari faaliyette bulunmuyoruz, kamu hizmeti sunuyoruz,
kar amacı gütmüyoruz”
söylemlerinin anlamı da kalmamaktadır. Kurumlar
Vergisi Yasası'nın ikinci maddesinin 6'ncı size="3">fıkrası “ iktisadi kamu kuruluşları ile dernek veya
vakıflara ait iktisadi işletmelerin
kazanç amacı gütmemeleri,
yaptıkları işin kuruluş amaçlarına katkı sağlar olması,
faaliyetlerinin yasa ile verilmiş görevler arasında bulunması,
tüzelkişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve
kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya işyerlerinin bulunmaması
mükellefiyetlerini
etkilemeyecektir. Bu bağlamda
Mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti
karşılayacak kadar olması, kâr edilmemesi veya kârın kuruluş
amaçlarına tahsis edilmiş bulunması iktisadi
niteliğini”
(ticari niteliğini) değiştirmemektedir. İster kar elde edilsin, isterse
zarar edilsin; hatta maliyeti karşılayacak “bedeller” alınsın
mevcut sistemin yasalarına göre de “ticari faaliyette”
bulunulmaktadır.
Ayrıca, minareyi
çalanın kılıfını da hazırlayacağı gerçeğinden
hareketle, üyesine danışmadan işletme kuran bu anlayış
sahipleri; “İktisadi işletmenin denetimi ve
kontrolü üyeye açık olacak mı? “ size="3"> sorusuna muhatap olacaklarını düşünmüş olacaklar
ki, 06.11.2010 tarih ve 42/19 sayılı YK oturumuyla “EMO
DENETLEME KURULU ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI
YÖNERGESİ”yle durumu kurtarmayı
düşünmüşlerdir. Yönergeye göre; “ d) Oda
iktisadi işletmesine ait tüm gelir ve giderler Oda bütçesi
içerisinde yer aldığından, diğer oda gelir ve giderleri gibi
denetime tabi” tutulacaktır (*) denilerek, güya üyesi
adına bu yapılanmayı denetim altına almaktadırlar.
size="3">Bunun dışında, odaların ticari
faaliyette bulunmasına resmiyet kazandıracak bu “girişim”,
siyasal iktidarların amaçlarıyla da örtüşmektedir.
“Meslek kuruluşlarının
gerek yıllık gelirleri ve bilançolarında yer alan aktif
kıymetlerin ulaştığı düzeyler gerekse yürüttükleri
hizmet ve faaliyetler, söz konusu kuruluşların meslek kuruluşu
olmanın yanında ciddi bir
ekonomik/ticari organizasyon/birim haline de geldiklerini face="Calibri, sans-serif"> göstermektedir.” face="Calibri, sans-serif">diyen Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Raporu’nu doğrular
biçimde hareket etmek başka ne anlama gelebilir ki? Bu
saldırıların, aynı raporun devamında sözü edilen, face="Calibri, sans-serif">“gelir fazlalıklarının
değerlendirilmesi” ve
“vergilendirilmesi” önerilerinin bir devamı niteliğinde ele alıp, bu
saldırılara örgüt olarak karşı durmak gerekmez mi?
İktisadi İşletmenin Getirecekleri
TMMOB ve Odalarda iktisadi işletmelerin kurulup, yaygınlaşması
ne tür sonuçlar doğurabilir?
Öncelikle
bilinmelidir ki, her tür “Oda dergi ve
bülteni, internet yayıncılığı, Oda ajandası, reklam alımı, Oda
yayınları, Oda etkinlikleri (Kongre, sempozyum vb) düzenlenmesi,
topraklama ölçüm, asansör denetim hizmetleri, Oda
sosyal faaliyetleri, eğitim ve oda lokalinin işletilmesi”
faaliyetleri odaların “gelirleri”
içerisinde yer alacağından, oda ve şube yönetimleri bu
faaliyetleri “en karlı” hale getirmek için çaba
göstereceklerdir. Bunun yolu açılmış durumdadır. Bugün
iktisadi işletmesi olmadığı halde kimi odaların “hizmetleri”
için reklam vermeleri başka ne anlam taşıyabilir ki? Bunun
sınırlarını ve kurallarını kim koyacak?
(Aşağıda bulunan reklam
örneği bunun tipik göstergelerinden biridir.) Bu karar
önceden beri yapılan iktisadi faaliyetlerin resmen kabul edilmesi
anlamına da gelmektedir. Artık “biz kar amacı gütmeyen mesleki
demokratik kitle örgütüyüz” sözleri
gerçek dışıdır.
src="http://www.emekcimuhendisler.org/sites/default/files/iktisadiisletme04_mmo.jpg"
style="width: 600px; height: 418px;" />
size="3">“Oda mevcut personelinden İktisadi işletmenin ihtiyacı
halinde, ihtiyaç sayısı kadar personelin özlük hakları
saklı kalmak kaydı ile İktisadi işletmeye
aktarılmasına” karar veren EMO
yönetimi, iktisadi işletmeyle birlikte personel üzerinde de oynama
yapmaya başlayacaktır. Yıllardır, demokratik kitle
örgütünde çalıştığını, demokratik haklarının
“güvencede” olduğunu düşünen personel,
böylelikle ticari etkinlikte bulunan, adı iktisadi işletme olan, vergi
yasalarına tabi bir kuruluşun personeli olacaktır. Hatta tüm
personelinde olmaması için bir neden yoktur: “İhtiyaç
kadar” sözlerinin sınırı belli değildir. Personelin işletmeye
geçirilmesinin tek bir nedeni bulunmaktadır: size="3">“Daha az vergi vermek”
adına personel maaşlarının gider gösterilmesi.
Bunun dışında
“bilirkişi hizmetleri “adı altında genç
meslektaşlarımızdan “hizmet” alınmaktadır. Bu hizmetler,
iktisadi işletmenin faaliyetleri içersinde sayıldığına göre,
hizmet verenle hizmet alan arasında ticari bir etkinlik söz konusudur.
Bu aşamadan sonra “bilirkişilik hizmetleri” ticari faaliyet
olacağı için (örnek verilen mahkeme kararlarına göre) bu
meslektaşlarımızın statüleri mevcut durumdaki gibi
olamaz.
Kimi şubeler, bu
hizmetler için personel alacak, kimileri taşeron hizmet satın alacak
(şirketlere yaptırılacak), kimileri de günü birlik emek satın
alacak. Şekli ne olursa olsun, mevcut durum değişmek zorunda kalacaktır.
Örneğin, 2005 yılında yayınlanan ve 2012 yılında
yürürlüğe girecek olan A Tipi Muayene Kuruluşlarının uymak
zorunda oldukları, “TS size="3"> EN ISO IEC 17020-Çeşitli Tipteki Muayene
Kuruluşlarının Çalıştırılmaları İçin Genel
Kriterler” in 8. Maddesinde size="3">“Muayene kuruluşu, normal faaliyetlerini
gerçekleştirmek için ilgili uzmanlık alanlarında
yeterli sayıda sürekli istihdam edilen
personele sahip olmalıdır.”
denilerek personel alımını zorunlu kılarken;
14-2 maddesinde de “Muayene kuruluşu
yapılacak muayenenin bir size="3">bölümünü taşerona yaptırdığında,
taşeronun söz konusu hizmeti yapma
konusunda yeterli olmasını ve EN 45000 serisinin ilgili standardında
öngörülen şartlara uygunluğunu sağlamalı ve bunu
kanıtlayabilmelidir…..” denilerek, bu
hizmetlerin taşeronlara da verilebileceği
belirtilmektedir.
Ayrıca iktisadi işletme
bünyesinde Asansör A Tipi Muayene İstasyonu, “Bilirkişilik
Hizmetleri” altında yürütülecek ticari faaliyetler, vb
girişimler piyasa koşullarında faaliyet gösteren diğer
üyelerimizle de rekabeti getirecektir. EMO bu hizmetleri
“bünyesinde” toplayabilmek için, “müşteri
portföyü”nü genişletme çabalarına girecek;
reklam, fiyat kırma, vb. çabalarla kendi üyesiyle
“zorlu” bir yarış içinde olacaktır.
Kendi üyesiyle
“yarışan” bir EMO’yu kabullenebilmek mümkün
değildir!
size="3">Belirttiğimiz öngörülerin yanında, daha
birçok değişikliklerin olabileceğini de söylemek
mümkün: “Zorunluyuz,
mecburuz” söylemleri eşliğinde zamanla
değişiklikler gündemimize gelecek. Çünkü iktisadi
işletme anlayışı, kapitalist bir anlayışın odalarımızdaki
tezahürü olup çıkacaktır. Bunun sınırlarını
belirleyebilmek mümkün değildir. Adımını bir kere mevcut
sisteme attın mı, diğer adımların da ne olacağı
bellidir.
Bu Gelirler Olmadan Odalar
Yaşayamaz
Yıllardır bu
söylemleri duyuyoruz.
Odalarımızın gelir
kaynaklarını TMMOB ve Ana yönetmeliğinde bahsedilen gelir
kalemlerinin dışında aramak öncelikle mevcut sisteme karşı olan
muhalif duruşumuzu yumuşatacak, inancımızı
zayıflatacaktır.
Nedir gelir
kaynaklarımız?
TMMOB yasasının 32
maddesi bu maddeleri şöyle sıralamaktadır:
a) Aza kaydiyeleri; b)
Aza yıllık aidatı; c) Hizmet karşılığı alınan ücretler;
ç) Vesika ücretleri; d) Neşriyat hâsılatı; e) Bağış
ve yardımlar; f) Para cezaları; g) iştiraklerden mütevellit
kârlar; h) Meslekî müsabakalarda derece ve mansiyon
alanlarla jüriye aza seçilenlerin alacakları paraların
yüzde beşleri; i) Müteferrik
gelirler.”
TMMOB Ana
Yönetmeliği’nde de benzer şeyler vardır.
Her iki gelir tablosuna
baktığımızda bu gelirler TMMOB ve bağlı odaların resmi gelirleridir ve
kar oluşturabilecek bir amaç taşımamaktadırlar. Üyesine
dayanmayan bir anlayışla yönetilen TMMOB ve odaların, üye
aidatları (2000’li yıllarla birlikte) tüm gelirler
içerisinde yüzde 20’lere kadar inmiştir. Makina
Mühendisleri Odası’nın 2007 bütçesinde, üye
aidatlarının %3,28 düzeyinde kalması ise gelinen durumun vahametini
daha anlaşılır kılmaktadır. ( Gariptir ki, aynı dönemde TOBB
–Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği- gelirlerinin çok
önemli bir bölümünü üye aidatlarından
sağlamaktadır)
Burada üye aidatları
gelirleri üzerinden kendini var eden ve hiçbir şekilde mali
sorunlarını “başka yollarda” aramayan bir örgüt
yapılanması tercih edilmesi gerekirken, bugün bir adım daha atılıp
Oda amaçlarını yerine getirmek için iktisadi işletme
“zorunluluk” olarak karşımıza çıkarılmaktadır.
Makine Mühendisleri Odasının “Çalışma İlkeleri”
olarak tanımladığı ilkeler arasında size="3">“……Yayımlanacak
kitaplar, periyodikler, düzenlenecek uzmanlık eğitimleri,
mühendislik mesleğinin geliştirilmesine ve uygulama alanlarına
yönelik kurs ve seminerler esas gelir
alanları olarak görülür
“ tanımlamasının bir süre sonra da
odamız bünyesinde hakim olması bizi şaşırmayacaktır.
Süreç
böyle devam ederse, bu anlayış sahipleri için Türk
Tabipler Birliği’nin muayenehane açıp, hasta bakması;
Eczacılar Odaları’nın da eczane açıp ilaç satması
“doğal”, “gelir getirici” ve “olmazsa
olmaz” bir faaliyet olarak değerlendireceklerini söylemek
kahinlik olmasa gerek.
Bunu kabul edebilmek
mümkün değildir.
Demokratik Kitle
Örgütü mü Sivil Toplum Örgütü
mü?
İktisadi işletmenin
varlığı EMO’nun demokratik kitle örgütü olma
özelliğine büyük darbe vurmaktadır. Her platformda ve her
koşulda “Mesleki Demokratik Kitle Örgütü” olma
iddiasında olan Odamız artık bu iddiasını sadece ve sadece kağıt
üzerinde bırakmaktadır. İktisadi işletmeler ister zorunluluktan,
isterse “gönülden” savunulsun demokratik kitle
örgütlerinde hiçbir şekilde yer almaması gereken
“ticari” işletmeler değil midir?
Demokratik Kitle
Örgütü, belirli bir ya da birkaç amacın
gerçekleştirilmesinden çıkarı olan bağımsızlık ve
demokrasi mücadelesindeki güçlerin yan yana gelerek
demokratik bir şekilde yönetildiği ve yönlendirildiği bir kitle
mücadelesi aracıdır ve temsil ettiği kitlenin ekonomik ve mesleki
sorunlarını çözümleme yolunda mücadele eder. Bu temel
işlevinin doğru konması için gösterilecek çabanın
başında, örgütün kitlesi ile canlı bağlar kurması ve onu
mücadeleye aktif olarak katabilmeyi başarmasıdır. Asıl olarak da,
Demokratik kitle örgütü, temsil
ettiği kitlelerin ekonomik/demokratik mücadelesini halkın,
bağımsızlık ve demokrasi mücadelesine tabi kıldığı
ölçüde, toplumsal mücadelede etkin bir role sahip
olabilir.
Bu gerçekler
büyük sözlerle süslenip topluma ve üyelerimize
söylenirken, yapılanlara bakıldığında “STK” olarak
bilinen Sivil Toplum Kuruluş’larından farklı bir tanımlamayı
görmemekteyiz. Kapitalizmin bağımsızlık ve demokrasi
mücadelesini köreltmek, hedef şaşırtmak ve kitlelerin
öfkelerini başka kanallara akıtmak amacıyla gündemimize
soktuğu; “demokrasinin bir gereği
olarak” lanse ettiği STK’lar mevcut
sistemin işleyişini sürdürmekten başka bir amaç
taşımamaktadırlar. Sadece düzenin kimi “aksayan”
yönlerini rayına oturtmak, “devletin uzanamadığı
alanları” düzenlemekten başka bir amacı olmayan
STK’ların kendi bünyelerinde “gelir getirici”
işletmeler kurmaları; AB fonlarını kullanmaları onlar açısından
“anlaşılır”” olsa da EMO ve benzeri mesleki demokratik
kitle örgütleri açısından bunun “anlaşılır”
ve savunulur bir yanı yoktur.
Odaların iktisadi
işletme kurma çalışmaları ve “A Tipi Muayene
Kuruluşu” olma çabaları emperyalist politikaların gereği
olarak piyasa ve özelleştirme uygulamalarını kabul etme; bu
düzende yer edinme; ılımlı ve “uzlaşıcı” olmayı
getirecek; sonuç itibariyle de giderek, siyasal iktidarlara
“şirin” gözükecek örgütler yaratacaktır.
TMMOB ve bağlı odaların
yıllara dayanan devrimci/demokrat geleneğini temelden değiştirebilecek
oluşumlara karşı çıkmak, bugün kendine devrimci/demokrat
diyen, emekten yana mühendislerin temel görevidir. size="3"> Tüm meslektaşlarımızı iktisadi işletmeye hayır demeye
çıkmaya ve demokratik kitle örgütü olarak odamızın
geleneklerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Emekten Yana Mühendisler
style="color: rgb(0, 0, 0); font-size:
medium;">www.emekcimuhendisler.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder