ODTÜ'de YÖK Başkanının
Öğrenci Temsilcileri Konseyi Başkanlarıyla Görüşmesi Protesto
Edildi
Son dönemlerde üniversitelere dönük saldırı
politikalarını bir demokrasicilik hamlesiyle gizlemeye çalışan AKP
iktidarı ve YÖK, ODTÜ'lü devrimci, demokrat
öğrenciler tarafından yine teşhir edildi. Bugün YÖK
Başkanı ile Öğrenci Temsilcileri Konseyi (ÖTK) Başkanlarının
görüşmesini, 5 Ocak'ta polisin öğrencilere
saldırdığı yerde yaklaşık bin adet bildiri dağıtarak ve
ODTÜ'nün girişine asılan, üzerinde "
ÜNİVERSİTELERİN TALEPLERİ 5 OCAK'TA BURADA DİLE GETİRİLDİ,
KÖŞK SOFRALARINDA, YÖK SALONLARINDA DEĞİL" yazan pankartla
teşhir ettiler.Ayrıca 5 Ocak tarihinde polisin müdahalesi sırasında
yıpranan "BAŞKALDIRIYORUZ" pankartını onardıktan sonra
büyük pankartın yanına astılar.Daha sonra yemekhane
önünde yapılan basın açıklamasından sonra pankart
öğrenciler tarafından toplandı.
Basın Açıklaması Metni:
Son günlerde üniversite öğrencileri yaşanan olaylarla
gündeme geldi. Tayyip Erdoğan’ın rektörlerle yaptığı ve
üniversiteye dair önümüzdeki dönem yapılacak
değişikliklerin konuşulduğu toplantıyı, demokratik haklarını
kullanarak protesto etmek isteyen üniversitelilere polis acımasızca
saldırdı ve onlarca öğrenciyi gözaltına aldı, işkence yaptı.
Öyle ki bir arkadaşımızın burnu kırılırken bir diğer
arkadaşımız darp sonucu bebeğini düşürdü. Aslında bu
saldırılar yeni değil, referandumla “ileri demokrasi “
getireceğini iddia eden AKP, iktidarı boyunca faşist yüzünü
öğrencilerden hiç esirgemedi. Parasız eğitim isteyen 2
üniversiteli arkadaşımızın, Ferhat ile Berna’nın
tutuklanması ve aylardır hapishanede tutulmaları, İTÜ’de
Tayyip Erdoğan’ı protesto eden 18 öğrenciye 15’er ay
hapis cezası almasından tanıyoruz AKP’yi.
Öğrencilerin haklı taleplerinin dile getirildiği eylemler
“yasadışı” ilan edilirken, Burhan Kuzu’ya yumurta
atanlar da Ergenekonculukla suçlandılar. AKP hükümeti,
öğrencilerin en meşru eylemlerini yasadışı, hakkını arayan
öğrencileri ise “marjinal” ilan ediyor. Gittikleri her
üniversitede protestolarla karşılaşan AKP kurmayları son olarak
ODTÜ’ye gelmişlerdi. Bine yakın polisle birlikte
ODTÜ’ye çıkarma yapan Tayyip Erdoğan yüzünden
kampüsün ortasına polis barikatı kurulmuş ve 300’e yakın
gaz bombasıyla bizzat polis tarafından tüm kampüs
savaş alanına çevrilmişti. Bütün bu süreci protesto
etmek ve taleplerini dile getirmek için
Ankara’daki üniversitelerin öğrencileri 5
Ocak’ta ODTÜ’den AKP genel merkezine yürümek
isteyince de karşılarında tam olarak 2200 polis ve 5 polis panzeri
bulmuştu.
Üniversite öğrencileri polis saldırısına uğradıktan sonra,
Abdullah Gül güya üniversite gençliğiyle
Çankaya Köşk’ünde bir toplantı yaptı. Bu
toplantıya üniversitelerde hiçbir öğrencinin ciddiye alıp
da seçimlerine dahi katılmadığı Öğrenci Temsilcileri
Konseyleri (ÖTK) başkanları çağırıldı. Öğrencileri
temsil etmesi mümkün olmayan, göstermelik
ÖTK’ların bu toplantılara çağrılıp da, güya
“sorunlara” çözüm aranması tam bir
kandırmacadır. Bu kandırmaca kendisini ODTÜ ÖTK başkanının 5
Ocak’ta AKP genel merkezine yürümek isteyen öğrencileri
“provokatör” ilan etmesiyle de ele vermiştir. Biz diyoruz
ki; üniversite öğrencilerini Köşk sofralarına ya da
YÖK salonlarına gidenler değil, AKP genel merkezine yürümek
isteyenler temsil edebilir.
Bugün bu ülkenin üniversiteleri paralı eğitim
yüzünden yoksul gençlere kapatılmış durumdadır. Parası
olmadığı için yüz binlerce arkadaşımız okuyamamakta, her
sene onlarca öğrenci harç parasını bulamadığı için
intihar etmekte veya çalışırken hayatını yitirmektedir. Okuma
şansını bulan üniversite öğrencileri ise beslenmeden
barınmaya, ulaşımdan harçlara onlarca kalemde toplanan paralarla
cebindeki son kuruşa kadar soyulmaktadır. Üniversiteler bilimin
üretildiği yerler olmaktan çıkıp birer ticarethaneye
dönüştürülmektedir. Halk için bilim üretmesi
gereken üniversiteler birer meslek kursu haline
dönüştürülmektedir. Ancak, bunu dahi başaramayan
üniversiteler her sene yüz binlerce diplomalı işsiz
yaratmaktadır. Başbakan “Her üniversite mezunu iş bulacak diye
bir şey yok” diyerek zaten bu gerçeği kendisi de dile
getirdi.
Ayrıca üniversitelerimizde eğitim gören Kürt
arkadaşlarımızın mağduriyetleri devam etmektedir. AKP,MHP,CHP ve TSK bir
olmuş anadil hakkının karşısında yer almaktadır. Bu hakkı dile
getirmek dahi suç kapsamına sokulmaktadır. Anadilde eğitim isteyen
üniversiteli arkadaşlarımızın evlerine baskınlar düzenlenip
onlarcası tutuklanmakta ve yıllara varan hapis cezaları verilmektedir.
12 Eylül kurumu olan YÖK, güya “darbelerle
hesaplaşan” AKP iktidarı döneminde yetkileri daha da
arttırılarak üniversitelerin üstünde baskı aygıtı olmayı
sürdürüyor. YÖK’ün son yayınladığı
genelgede “sivil polislere yer tahsis edilmesi”nden
“öğrencileri parmak izi alarak okula alma”ya varana kadar
her türlü baskı ve denetim aracını üniversitelere
yerleştirme talimatı verildi. Okullara yerleştirilen yüzlerce
ÖGB sürekli olarak dayak, işkence ve tacizle anılıyor.
Üniversiteler adeta birer yarı açık ceza evine
dönüştürülüyor. Özgür eğitimin olması
gereken üniversitelerimiz içinde sivil polislerin gezdiği,
öğrencilere potansiyel suçlu muamelesi yapıldığı birer
koğuşa dönüştürülmekte ve kelimenin tam anlamıyla F
tipi üniversiteler oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bunun son
örneği İstanbul Üniversitesi’nde alınan arama yetkisi
kararı. Buna göre bir sene boyunca polisler istediği öğrenciyi
üniversite içinde istediği zaman durduracak ve
üstünü arayabilecek. İnsanların özel hayatının
gizliliği ilkesini gayrimeşru bir şekilde hiçe sayan bu uygulama
bundan sonra gelişecek baskıların habercisi olacağa benziyor.
Çünkü öğrenciler ne zaman sesini yükseltse, onlar
daha da baskıcı daha da faşist tavır takınıyor. Kendinden olmayan
herkesi terörist ilan ediyor.
Aslında üniversiteye dönük tüm bu saldırıların
amacı açık; tarih boyunca halkın iktidarlara ve sisteme karşı
başkaldırısının öncüsü olan gençliğin
öfkesinden korkuyorlar. AKP hükümeti de kendinden
öncekiler gibi gençliğin yükselen mücadelesinin
tüm yurdu sarmasından ve yükselmesinden korkuyor. Ancak biz
tüm bu baskılara, soruşturmalara, tutuklamalara boyun eğmiyoruz.
Polise de, YÖK’e de AKP’ye de başkaldırıyoruz. Bu
başkaldırı herkesin eşit, parasız, bilimsel ve anadilinde eğitim
alabildiği bir üniversite, yoksulların da öğrenim
görebilmesi ve üniversitelerin halk için bilim
ürettiği yerler haline gelmesi için girişilen bir
başkaldırıdır. Bu başkaldırı, AKP’nin ve yandaş medyasının
yansıttığı gibi üç-beş marjinal öğrencinin değil,
binlerce üniversite öğrencisinin başkaldırısıdır.
Öğrenci düşmanı Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetine
bugün tepki veren üniversite öğrencilerine sahip
çıktığını savunan Kemal Kılıçdaroğlu
açıklamalarında iktidar oldukları zaman öğrencilerin
sorunlarını çözeceğini iddia ediyor. Buradan ona da
sesleniyoruz, üniversite öğrencilerinden oy almak için
bulunduğu seçim vaatlerine inanmıyoruz. Bundan önce
YÖK’ün başında olan CHP’lilerin paralı eğitimi
nasıl savunduğunu, üniversite öğrencilerine uyguladıkları
baskıları, okuldan atılan öğrencileri unutmadık. Biz ne
CHP’ye ne de başka bir düzen içi siyasi partiye
güvenmiyoruz. Biz yalnızca kendi örgütlü
mücadelemize, üniversite öğrencilerinin haklı
mücadelesine güveniyoruz. Taleplerimizin çerçevesinde
AKP’ye de karşı, iktidara gelirse CHP’ye de karşı
mücadeleye devam ederiz.
Üniversite öğrencileri olarak taleplerimizi bir kez daha
yineliyoruz:
-Harçlar derhal kaldırılsın ve herkes için eşit ve
parasız eğitim sağlansın.
-12 Eylül kurumu olan YÖK derhal kaldırılsın.
-Devlet okullara daha çok ödenek ayırsın. Okulların yurt,
beslenme ve sağlık gibi temel ihtiyaçları devlet tarafından
sağlansın.
-Üniversitelilere üniversite yönetimlerinde daha fazla
söz,yetki ve karar hakkı verilsin. Üniversite öğrencilerini
ilgilendiren kararlarda, göstermelik ÖTK’lar ile değil,
üniversite öğrencilerinin tamamının katıldığı toplantılarla
öğrencilerin sözü dinlensin ve kararlarda belirleyici
olsun.
-Üniversite öğrencilerine açılmış olan soruşturmalar
derhal geri çekilsin, tutuklu arkadaşlarımız serbest
bırakılsın.
-Üniversiteler halk için bilim üreten kurumlar haline
gelsin.
-Üniversite öğrencilerinin anadilde eğitim hakkı sağlansın ve
güvence altına alınsın.
-Son YÖK genelgesi iptal edilsin, üniversitelerde bulunması birer
utanç kaynağı olan turnikeler, kontrol noktaları, kameralar ve
ÖGB’ler kaldırılsın.
-Kampuslarımıza hiç bir şekilde kolluk güçlerinin
girmemesi güvence altına alınsın.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın göstermelik
öğrenci temsilcileriye bugün gerçekleştireceği
toplantıda, üniversitelerin sorunlarının tartışılacağı yine
iddia ediliyor. Bu tiyatroya karnımız tok! Üniversitelilerin
gerçek talepleri, Jaguar marka arabalarla gidilen köşk
sofralarında ve YÖK salonlarında değil, 5 Ocak 2011 günü
ODTÜ'nün A1 kapısında üniversitelerin gerçek
temsilcileri tarafından dillendirildi.
Taleplerimiz karşılanana kadar, mücadelemiz büyüyerek devam
edecek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder