5 Ocak 2011 Çarşamba

AKP'ye Yürümek İsteyen Öğrencilere Polis Müdahalesi

AKP'ye Yürümek İsteyen
Öğrencilere Polis Müdahalesi

 

ODTÜ, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi öğrencilerinin
siyasal iktidarın üniversiteleri baskı altına almaya
dönük politikalarına karşı, eşit, parasız, bilimsel, anadilde
eğitim talebiyle, AKP merkez binasına yapılması planlanan protesto
yürüyüşü, “AKP’ye YÖK’e ve Polise
Başkaldırıyoruz” sloganı  ile gerçekleştirildi.

Saat 11.00 gösterdiği  sırada, inşaat muhendisliği
bölümü önünde, aralarında İvme-Genç
üyelerininde bulunduğu  öğrenciler 
‘Başkaldırıyoruz! Eşit, Parasız, Bilimsel, Anadilde Eğitim
İstiyoruz’ pankartı açtılar. Ardından
‘’ODTÜ bugün AKP’ye
yürüyor’’, ‘’Katil polis
ODTÜ’den defol’’ sloganları ve alkışlar eşliğinde
bölümleri dolaşıp derslere girerek , AKP genel merkezine
düzenleyecekleri yürüyüşe çağrıda bulunuldu.
Derslerden çıkarak kitleye katılan öğrencilerle beraber
 saat 12.30 da hazırlık binası önünde toplanıldı. Burada
toplanan öğrenciler, sloganlar eşliğinde A1 kapısına doğru,
 AKP Merkez Binası’na  gitmek üzere
yürüyüşe geçtiler.

Saat 13.00’te A1 kapısına vardıklarında onları bekleyen binlerce
çevik kuvvet , 3 panzer ve 4 toma ile kurulmuş  olan barikatla
karşılaştılar. Savaşa gider gibi hazırlanmış zırhlı araclardan
olusan bu barikata karşılık öğrenciler, üzerinde talepleri ve
‘Başkaldırıyoruz’ yazan, polisin şiddetini teşir etmek
amacıyla hazırladıkları temsili kalkanlarıyla Hacettepe
Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nden gelecek
öğrencileri beklemeye başladı. Polisin dağılın uyarısına
sloganlar atarak karşılık veren öğrenciler bekleyişlerini
 sürdürdüler.

Saat 13.30 sularında ODTÜ öğrencileri, diğer
üniversitelerden gelen öğrencileri sloganlar ve alkışlarla
karşıladılar. Ardından öğrenciler daha önce
açıkladıkları gibi AKP Merkez Binasına doğru
yürüyüşe geçtiler. Ancak polis kurduğu barikatla
öğrencileri  durdurdu. Anonslarla öğrencileri tehdit eden
polise öğrenciler sloganlarıyla karşılık vererek
yürüyüşlerine devam edeceklerini açıklayıp barikata
yüklendiler. Bunun üzerine polisin panzer desteğiyle
müdahalesi başladı. Sürekli gaz ve su sıkarak dağıtılmaya
çalışılan öğrenciler kararlılıkla direnmeye devam
ettiler.

Geri adım attırılmaya calışılan öğrenciler yılmaksızın,
oluşturdukları barikatta yerlerini  aldılar ve  panzerden
sıkılan tazyikli su ve gaz bombalarına karşın barikatı terk
etmediler.

Öğrenciler polisin saldırısına karşı direnirken, bu durumdan
faydalanmaya çalışan CHP milletvekili Çetin Soysal
ODTÜ’ye geldi. Öğrencilerle konuşmak istediğini
söyleyen Soysal’ı öğrenciler burada yeri olmadığını,
kendisini ve CHP’yi çok iyi tanıdıklarını söyleyerek
kovdular. Bu sırada biber gazından fenalaşan nefes alamayan
öğrenciler için ambulanslar gelerek ilk sıhhi yardımda
bulundu.

Yaklaşık iki saat süren çatışmanın sonunda öğrenciler
kendi iradeleriyle eylemi bitirme kararı aldı. Tüm okula polisin
saldırısını teşhir etmek amacıyla, sloganlar ve devrimci marşlar
eşliğinde hazırlık binasından  baslayarak okul içinde
yürüyüşe geçtiler. Bu sırada yürüyen
öğrencilerin sayısı 1000’i geçti. Ve açıklama
yapmak üzere kütüphane önünde toplanıldı.

İktidarın ve polisinin baskısına boyun eğmeyeceklerini dile getiren
öğrenciler, eşit, parasız, anadilde, bilimsel eğitim,
özgür ve güvenli bir gelecek mücadelelerinin bir
parçası olarak sistemin AKP’sine YÖK’üne
ve polisine başkladırdıklarını bir kez daha tekrarladılar.
Mücadeleye kararlı bir şekilde  devam edileceğinin
açıklandığı konuşmada, bir başlangıç olarak
gördükleri bu protestoyu konuşmak üzere ODTÜ forumuna
çağrıda bulunarak sloganlar ile coskulu bir sekilde eylemi
bitirdiler.

Akp Merkez Binası önünde okunması planlanan basın metni
aşağıdaki gibidir;

 

Basına ve kamuoyuna,
 
Son günlerde üniversiteler yaşanan olaylarla gündemde.
Tayyip Erdoğan’ın rektörlerle yaptığı ve
üniversiteye dair önümüzdeki dönem yapılacak
değişikliklerin konuşulduğu toplantıyı, demokratik
haklarını kullanarak protesto etmek isteyen üniversitelilere
polis acımasızca saldırdı ve onlarca
öğrenci gözaltına alındı, işkenceye uğradı. Öyle
ki bir arkadaşımızın burnu kırılrken bir diğer
arkadaşımız darp sonucu bebeğini düşürdü.
 
Aslında bu saldırılar yeni değil, referandumla “ileri
demokrasi “ getireceğini iddia eden AKP,
iktidarı boyunca faşizan yüzünü öğrencilerden
hiç esirgemedi. Parasız eğitim isteyen 2
üniversiteli
arkadaşımızın, Ferhat ile Berna’nın tutuklanması,
İTÜ’de Tayyip Erdoğan’ı protesto eden 18
öğrenciye
15’er ay hapis cezası almasından tanıyoruz
AKP’yi.
 
Öğrencilerin haklı taleplerinin dile getirildiği eylemler
“yasadışı” ilan edilirken, Burhan Kuzu’ya
yumurta atanlar da Ergenekonculukla suçlandılar. AKP
hükümeti, öğrencilerin en meşru eylemlerini
yasadışı, hakkını arayan öğrencileri ise
“marjinal” ilan ediyor.
 
Gittikleri her üniversitede protestoyla karşılaşan AKP
kurmayları son olarak ODTÜ’ye gelmişlerdi.
Bine yakın polisle birlikte ODTÜ’ye çıkarma yapan
Tayyip Erdoğan yüzünden kampusun ortasına polis
barikatı kurulmuş ve 300’e yakın gaz bombasıyla bizzat polis
tarafından tüm kampus savaş alanına
çevrilmişti.
 
Bugün bu ülkenin üniversiteleri paralı eğitim
yüzünden yoksul gençlere kapatılmış
durumdadır.
Parası olmadığı için yüzbinlerce arkadaşımız
okuyamamakta, her sene onlarca öğrenci harç
parasını
bulamadığı için intihar etmekte veya çalışırken
hayatını yitirmektedir. Okuma şansını bulan üniversite
öğrencileri ise beslenmeden barınmaya, ulaşımdan
harçlara onlarca kalemde toplanan paralarla
cebindeki son kuruşa kadar soyulmaktadır. Üniversiteler bilimin
üretildiği yerler olmaktan çıkıp
birer ticarethaneye dönüştürülmektedir. Halk
için bilim üretmesi gereken üniversiteler birer
meslek
kursu haline dönüştürülmektedir. Ancak, bunu dahi
başaramayan üniversiteler her sene yüzbinlerce
diplomalı işsiz yaratmaktadır. Başbakan “Her üniversite
mezunu iş bulacak diye bir şey yok” diyerek
zaten bu gerçeği kendisi de dile getirdi.
 
Rektörlerle yapılan toplantıda belirtilen “mütevelli
heyetleri” uygulamasıyla üniversite yönetimleri
sermayedarlara teslim edilecek, “mali özerklik” adı
altında da üniversitelere ayrılan devlet
bütçesi
azaltılarak, eğitimin bütün yükü
öğrencilerin ve ailelerin parası ilekarşılanacak.
Üniversiteler
belirttiğimiz gibi birer ticarethaneye
dönüştürülürken rektörlük makamlarına da
işletmeciler
getirilecek. Yusuf Ziya Özcan’ın “rektörler illa
akademisyen olacak değil, üniversiteleri işletmeciler
daha iyi yönetir” sözleriyle itiraf ettiği gibi,
üniversiteler öyle bir hal aldı ki, artık bilim
insanları
tarafından değil işletmeciler tarafından yönetilecek kadar
şirketleşti.
 
Üniversite öğrencileri ödeneksizlikten dolayı yurt
bulamıyorlar ve cemaat evlerinde kalmaya
zorlanıyorlar. Veya ODTÜ’de olduğu gibi çalışma
salonlarında insanlık dışı koşullarda kalıyorlar.
 
Ayrıca üniversitelerimizde eğitim gören ve anadili
Türkçe olmayan arkadaşlarımızın mağduriyetleri
devam ediyor. AKP,MHP,CHP ve hatta TSK bir olmuş anadil hakkının
karşısında yer alıyor. Bunu dile
getirmeyi dahi suç kapsamına sokuyor. Anadilde eğitim isteyen
üniversiteli arkadaşlarımızın evlerine
baskınlar düzenleyerek onlarcasını tutukluyor.
 
12 Eylül kurumu olan YÖK, güya “darbelerle
hesaplaşan” AKP iktidarı döneminde yetkileri daha
da arttırılarak üniversitelerin üstünde baskı aygıtı
olmayı sürdürüyor. YÖK’ün son
yayınladığı
genelgede “sivil polislere yer tahsis edilmesi”nden
“öğrencileri parmak izi alarak okula alma”ya
varana kadar her türlü baskı ve denetim aracını
üniversitelere yerleştirme talimatı verildi. Okullara
yerleştirilen yüzlerce ÖGB sürekli olarak dayak,
işkence ve tacizle anılıyor. Üniversiteler adeta birer
yarı açık ceza evine dönüştürülüyor.
Özgür eğitimin olması gerkeen üniversitelerimiz
içinde sivil
polislerin gezdiği, öğrencilere potansiyel suçlu muamelesi
yapıldığı birer koğuşa
dönüştürülüyor.
 
Bunun son örneği İstanbul Üniversitesi’nde alınan
arama yetkisi kararı. Buna göre bir sene boyunca
polisler istediği öğrenciyi üniversite içinde
istediği zaman durduracak ve üstünü arayabilecek.
İnsanların özel hayatının gizliliği ilkesini gayrimeşru bir
şekilde hiçe sayan bu uygulama bundan
sonra gelişecek baskıların habercisi olacağa benziyor.
Çünkü öğrenciler ne zaman sesini
yükseltse,
onlardaha da baskıcı daha da faşist tavır takınıyor. Kendinden
olmayan herkesi terörist ilan ediyor.
 
Okul yönetimleri de öğrencilerin afiş asmasına, masa
açmasına dahi tahammül edemiyor,
soruşturmalar ve cezalarla yüzlerce muhalif öğrencinin
öğrenim hakkını gasp ediyor. Keyfi açılan
soruşturmalar ve “ideolojik halay çekmek” gibi
saçma suçlamalardan ceza alan onca arkadaşımızın
eğitim hakkı elinden alınıyor.
 
Aslında üniversiteye dönük tüm bu saldırıların
amacı açık : tarih boyunca halkın iktidarlara ve sisteme
karşı başkaldırısının öncüsü olan
gençliğin öfkesinden korkuyorlar. AKP hükümeti de
kendinden
öncekiler gibi gençliğin yükselen mücadelesinin
tüm yurdu sarmasından ve yükselmesinden korkuyor.
Ancak biz tüm bu baskılara, soruşturmalara, tutuklamalara boyun
eğmiyoruz. Polise de, YÖK’e de
AKP’ye de başkaldırıyoruz. Bu başkaldırı herkesin eşit,
parasız, bilimsel ve anadilinde eğitim alabildiği
bir üniversite, yoksulların da öğrenim görebilmesi ve
üniversitelerin halk için bilim ürettiği yerler
haline gelmesi için girişilen bir başkaldırıdır. Bu
başkaldırı, AKP’nin ve yandaş medyasının
yansıttığı
gibi üç-beş marjinal öğrencinin değil, binlerce
üniversite öğrencisinin başkaldırısıdır.
 
Öğrenci düşmanı Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetine
bugün tepki veren üniversite öğrencilerine
sahip çıktığını savunan Kemal Kılıçdaroğlu
açıklamalarında iktidar oldukları zaman
öğrencilerin
sorunlarını çözeceğini iddia ediyor. Buradan ona da
sesleniyoruz, üniversite öğrencilerinden oy almak
için bulunduğu seçim vaatlerine inanmıyoruz. Bundan
önce YÖK’ün başında olan CHP’lilerin
paralı
eğitimi nasıl savunduğunu, üniversite öğrencilerine
uyguladıkları baskıları, okuldan atılan öğrencileri
 
unutmadık. Biz ne CHP’ye ne de başka bir düzen içi
siyasi partiye güvenmiyoruz. Biz yalnızca kendi
örgütlü mücadelemize, üniversite
öğrencilerinin haklı mücadelesine güveniyoruz.
Taleplerimizin her
biri içinde AKP’ye de karşı, iktidara gelirse
CHP’ye de karşı mücadeleye devam ederiz.
 
Üniversite öğrencileri olarak taleplerimizi bir kez daha
yineliyoruz:
 
-Harçlar derhal kaldırılsın ve herkes için eşit ve
parasız eğitim sağlansın.
 
-12 Eylül kurumu olan YÖK derhal kaldırılsın.
 
-Devlet okullara daha çok ödenek ayırsın. Okulların yurt,
beslenme ve sağlık gibi temel ihtiyaçları
devlet tarafından sağlansın.
 
-Üniversitelilere üniversite yönetimlerinde daha fazla
söz,yetki ve karar hakkı verilsin. Üniversite
öğrencilerini ilgilendiren kararlarda, göstermelik
ÖTK’lar ile değil, üniversite öğrencilerinin
tamamının
katıldığı toplantılarla öğrencilerin sözü dinlensin
ve kararlarda belirleyici olsun.
 
-Üniversite öğrencilerine açılmış olan
soruşturmalar derhal geri çekilsin, tutuklu
arkadaşlarımız
serbest bırakılsın.
 
-Üniversiteler halk için bilim üreten kurumlar haline
gelsin.
 
-Üniversite öğrencilerinin anadilde eğitim hakkı
sağlansın ve güvence altına alınsın.
 
-Son YÖK genelgesi iptal edilsin, üniversitelerde bulunması
birer utanç kaynağı olan turnikeler,
kontrol noktaları, kameralar ve ÖGB’ler
kaldırılsın.
 
-Kampuslarımıza hiç bir şekilde kolluk güçlerinin
girmemesi güvence altına alınsın.
 
Taleplerimiz karşılanana kadar, mücadelemiz büyüyerek
devam edecek!
 
 
İvme Dergisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder