7 Ocak 2011 Cuma

Madenlerin Gerçek Sahibi Halkımızdır

Madenlerin Gerçek Sahibi
Halkımızdır

Odamız tarafından, Madencilik Faaliyetleri Uygulama
Yönetmeliği‘nin bazı maddelerinin yürütmesinin
durdurulması ve iptali için Danıştay‘da dava
açılmıştır.

Madencilik, ülkemizde kanun değişikliği tartışmalarının en fazla
yaşandığı sektörlerden birisidir. Bugüne kadar
yürürlüğe giren maden kanunları uzun ömürlü
olamamıştır. Bunun ana nedeni, yasanın ve ilgili uygulama
yönetmeliklerinin hazırlanmasında kamu yararının öncelikli
tutulmaması ve madencilik sektöründen ülkeye beklenilen en
yüksek yararı elde etmek üzere konuyla ilgili tüm tarafların
görüş ve önerilerinin dikkate alınmamasıdır.

VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planında madencilik sektöründe
genel amaç, "sanayinin ihtiyacı olan hammaddenin ekonomik ve
güvenli biçimde temin edilmesi, madencilik ürünlerinin
yurt içinde işlenmesiyle ülke ekonomisine sağlanan katkının
arttırılması" olarak belirlenmiştir.

2007-2013 dönemini kapsayan "Dokuzuncu Kalkınma Planı"nda;
"Madencilik sektöründe çevre mevzuatına uyum
geliştirilecek, bürokratik yapı etkin hâle getirilecek,
jeotermal ve petrol konusunda yasal düzenleme çalışmaları
tamamlanacak, firma ve işletme ölçeklerinin
büyütülmesi özendirilecek, madencilik ürünleri
yurtiçinde işlenerek katma değer artırılacak, arama
çalışmalarına ve bor ürünleri üretiminin
geliştirilmesine özel önem verilecektir." denilmektedir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Stratejik Planında ise
"Madencilikte ana hedef olarak; ülkemizi hammadde üretip satan
bir kaynak ülke olmaktan çıkarıp sanayi ile entegre olmuş,
dünya pazarlarında katma değeri yüksek uç
ürünlerde söz sahibi bir ülke konumuna getirmek"
öncelik olarak belirlenmiştir.

Ancak, Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin pek çok
maddesi bu tespit ve önceliklerle uyuşmamaktadır. Ülkemiz
madenciliğinin beklenen gelişmeyi gösterememesini, mevzuat ve
kısıtlamalara bağlamak da yeterli değildir. Asıl sorun; ülkemizin
maden, kimya, enerji vb. politikalarının dolayısıyla sanayi
politikasının olmamasındadır. Bu sorun nedeniyle sadece madenlerimiz
değil, diğer sektörlerde de kaynaklarımız kullanılmayarak atıl
bırakılmaktadır. 5177 sayılı kanunun gerekçesinde bu önemli
konuya değinilmemiş, sadece "madenciliğin önünün
açılmaya" çalışılması ile üretilen madenlerin
katma değeri yüksek ürünler üretmek için
ülke sanayine yönlendirilmesinden çok hammadde olarak
ihraç edilmesinin önü açılmış, 5995 sayılı kanun
ve yönetmelikte de bundan farklı köklü bir düzenleme ya
da değişiklik yapılmamıştır.

Yapılmak istenen, sektörün yaklaşık % 80‘ini oluşturan
orta ve küçük ölçekli madenciliği tamamen
bitirmek ve çok uluslu tekellerin önünü
açmaktır. Bu sonuç madenlerimizin tamamen yabancıların eline
geçmesine neden olacaktır.

Bu gerekçelerimizi yetkililere sözlü ve yazılı olarak
defalarca iletmemize karşın olumlu bir sonuç alamadık. Bu nedenle
yasal hakkımızı kullanmak durumunda kaldığımızı kamuoyuna saygıyla
duyuruyoruz.

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI YÖNETİM KURULU

7 Ocak 2011, Ankara

Kaynak: tmmob.org.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder