Perspektif: Haber
İddiamızdır, Ciddiyetimizdir!
HABER İDDİAMIZDIR, CİDDİYETİMİZDİR!
Sevgili okurlarımız merhaba. Bu dersimizde, sizleri sadece
“okur” olarak değil, “yazar” olarak gören,
sizlere yazar olarak görev yükleyen bir çalışma
yapacağız. Konumuz haber ve tabii habercilik.
Bu derginin, devrimci bir derginin haberlerini kim yapar, kim yapıyor?
Profesyonel muhabirler değil elbette. Dergimizin birkaç
çalışanının yetişebileceği haberlerin sayısı bellidir.
İstanbul’da yapılan birkaç eyleme gidip, onların haberlerini
yapabilirler en fazla.
İşte böyle olduğu içindir ki, bu derginin
“muhabirleri”; bu derginin okurlarıdır. Hayatın her alanında
mücadeleyi omuzlayan, yürüyüşlere, mitinglere katılan,
yazılamalar yapan, afiş, pankart asan, dergi satan ve dağıtan, paneller
toplantılar gerçekleştiren tüm insanlarımız, derginin
muhabirleridir.
Dolayısıyla, ülke çapında
düşündüğümüzde yüzlerce insanımız dergiye
haber yazan bir konumdadırlar. Bu bir dergi için
güçtür. Ancak bu gücü büyütmek, daha
etkili hale getirmek için, gücü eğitimle pekiştirmek
gerekir.
Muhabirlerimiz açık ki haber konusunda daha eğitimli, donanımlı
olmalı.
Neden her eylemin haberi yapılmalı?
Birçok arkadaşımızın şöyle
düşündüğünü biliriz. “Biz gazeteci miyiz,
dergici miyiz? Haber yapmak dergicilerin işi...”
Elbette ki bu yanlış bir düşünce. Neden yanlış bir
düşünce olduğunun bir yanını yukarıda belirttik aslında.
Ülkemizin dört bir yanındaki eylemlere gidecek muhabir
olmadığına göre, eylemlere katılanlar muhabirleri kendi
içlerinden çıkaracaklar.
Koşullar ve ihtiyaçlar, bu kadar açık.
Hepimiz aynı zamanda bir gazeteci olmalıyız. En azından kendi
katıldığımız eylemin haberini yapabilecek durumda olmalıyız.
Çünkü haber yapmak bizim eylemimizin, faaliyetlerimizin bir
parçasıdır. Haber, eylemimizi kendi sınırları dışına
çıkarıp daha geniş kitlelere duyuracak olan aracımızdır.
Yaptığımız her eylemin, çeşitli biçimlerdeki tüm
diğer faaliyetlerimizin hedefinde halkı örgütlemek ve
mücadeleye katmak vardır. O halde, yapılan eylemin, diğer
etkinliklerin propagandasını yapmak da, bu hedefe ulaşmak için
olmazsa olmaz şartlardan biridir.
Peki, yaptığımız çalışmaları, eylemlerimizin propagandasını
en geniş kitlelere ulaştırmanın yayın organlarımız dışında başka
aracı var mı? Yok. Demek ki, “haber yapma”nın gereği
tartışılmaz. O zaman geri şu soru kalır: Öyleyse kim yapacak bu
haberi?
Neden herkes muhabir olmalı?
“Haberi kim yapacak?” sorusuna en kısa cevap şudur:
Yaptığımız eylemleri en iyi anlatacak olan bizizdir. Yaptığımız her
eylemde, her çalışmada, burjuva basının da, devrimci basının da
yanımızda olması mümkün değildir. Onun için kendi
faaliyetlerimizin haberini yapma sorumluluğu bize aittir.
Haber yazmaktan - giderek yazı yazmaktan - kastımız "profesyonel
muhabir" olunması değildir. Ancak esasında şöyle bir
düşününce görülür ki, yazı, bir devrimci
için adeta yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır.
Bildiri, basın açıklaması yazmaktan rapor yazmaya, haber yapmaktan
anma, kutlama gibi faaliyetlerimiz için metin hazırlamaya, eğitim
çalışmalarımızda not tutmaktan, seminer metni hazırlamaya kadar,
yazı yazmanın birçok biçimiyle iç içeyizdir.
/>
Dolayısıyla, bunlarla karşı karşıya olan bir devrimci, öncelikle
“ben yazamam, ben kalem kağıt işlerinden anlamam” gibi
itirazları dilinden de, düşüncesinden de silmelidir.
Her Cepheli yazı yazabilir, her Cepheli bildiri yazabilir, basın
açıklaması veya haber hazırlayabilir.
Bunun için ne âlim olmamız gerekir, ne edebiyatçı...
Bize gerekli olan işçiyi, öğrenciyi, memuru,
köylüyü, gecekonduluyu, yani kısacası halkı
bilgilendirecek, bilinçlendirecek tarzda sade, net, anlaşılır
yazılar yazmaktır. Bir haberde, ne yaptığımız, nasıl yaptığımız,
niye yaptığımız belli olmalıdır; bir bildiride, ne dediğimiz, ne
önerdiğimiz, neyi eleştirdiğimiz belli olmalıdır.
Bunu sağlamak hiç zor değildir. Belli bir yoğunlaşma olduğunda,
yapılan işe emek verildiğinde ve yapılan işe vakıf olunduğunda,
istenilen nitelikte haber, bildiri, basın açıklaması ve benzeri
tüm yazıları, her Cepheli rahatlıkla yapabilir.
Şundan emin olalım:
“Herkes yazabilir.”
“Yazamam” noktasındaki en ısrarcı, en inatçı
arkadaşlarımız bile, sonuçta kendilerinin yapabildiğini,
yazabildiğini görmüşlerdir.
Haber nedir?
Haber, “Güncelliği olan bir olayı, bir eylemi, bir olguyu
gazete ya da dergi okurlarına ulaştırmak için yazılan
yazılardır.”
Bu genel tanım içinde haber nedir diye somutlarsak:
Mücadelemizi, örgütlenmemizi, devrimimizi ilgilendiren,
halkımızı, dünya halklarını ilgilendiren, düşman cephesini
ilgilendiren her gelişme haber konusudur.
Burjuva basında “neyin haber olduğu” konusunda son derece
çarpık, ticari ve yoz bir anlayış hâkimdir. Onlar için
hangi olayın tiraj yapacağı, hangi olayın reyting yapacağı ön
plandadır.
Bizim için ise, haber, düzeni teşhir edecek, halkın
mücadelesini geliştirecek, örgütü
güçlendirecek, halkı bilgilendirecek, bilinçlendirecek
olgular ve olaylardır.
Bu çerçevede somutlarsak; bir Cepheli için, bulunduğu
birim ve alanda, bulunduğu şehirde neler haberdir?
Yaptığımız eylemler haberdir.
Anmalar, paneller, haberdir.
Düşmanın saldırıları haberdir.
Karşıdevrimin çeşitli faaliyetleri, ajanlık, ihbarcılık
çalışmaları haberdir.
Belediyelerin soygunculukları haberdir. Düşmanı teşhir edecek,
halkı bilinçlendirecek, devrimi ve örgütü
güçlendirecek her şey haberdir.
Haberin muhtevasını ve biçimini belirleyen, gazetecilik
ilkeleri midir, yoksa sınıf çıkarları mı?
Burjuvazi haberlerini seçerken, onu biçimlendirirken, tirajı,
reytingi hesap eder elbette. Ancak elbette şunu unutmamalıyız; burjuva
basın her ne kadar haberlerinde ticari kaygıyı ön planda tutuyor gibi
görünse de, belirleyici olan yine habere sınıfsal bakıştır.
Burjuvazi, hangi haberi verirse burjuvaziye yarar, hangisini vermezse
burjuvazi için iyidir sorusuna göre belirler yayın
politikasını. Haberi, hangi biçimde vereceğini, devrimi
zayıflatma, karşı-devrimi güçlendirme amacına göre
belirler.
Haberlerin şu veya bu biçimde verilmesi, şu veya bu
büyüklükte verilmesi, haberdeki başlıkların, kelime ve
kavramların seçimi de yine burjuvazinin sınıfsal
çıkarlarına göre belirlenir.
Kısacası, haber, üç satır da olsa, üç sayfa da
olsa, sınıfsal bir olgudur. Bu burjuvazi açısından da
böyledir, devrim açısından da böyledir.
Dolayısıyla, haberi yazan herhangi bir arkadaşımız da aynı bakış
açısıyla hareket edecektir.
Neyi nasıl yaparsak, onun devrime hizmet edeceğini esas alacağız.
Haber neleri içerir? Ya da 5N-1K
“5N-1K” basın yayın alanında sık kullanılan bir
formülasyondur. Hatırlayacağınız gibi, bu ismi taşıyan bir
televizyon programı da var. Peki, nedir 5N-1K?
Bu formülasyon, kısaca, her haberde, N ha fi le başlayan 5, K harfi
ile başlayan 1 sorunun cevabının mutlaka bulunması gerektiğini
anlatır.
N ile başlayan 5 soru ve K ile başlayan 1 soru şunlardır:
- Ne olmuş?
- Nasıl o muş?
- Ne zaman olmuş?
- Niçin (hangi sebeple) ol muş?
- Nerede olmuş?
- Kim yapmış?
Her haber bu bilgileri kapsamalıdır. Bir haberde ancak bu bilgiler net
olarak bulunuyorsa, o haber üzerine yapılan yorum ve değerlendirmeler
yerine oturabilir ve eğer bir haber genişletilecekse de önce bunları
içermesine bakılmalıdır.
Eğer haberde bu unsurlar tamamsa, haberimizin niteliğine ve hacmi ne,
yayınlanma koşullarına uygun olarak genişletilebilir.
Her bir soru, (ne, nasıl, niçin?) ayrıca açılıp
genişletilebilir.
Haber ve yorum, nerede birleşir, nerede ayrılır?
Bizim haberlerimiz, “tarafsız”, “yorumsuz” ve
benzeri değildir. Zaten böyle bir haber de yoktur. Bunlar burjuva
basının halka kendi düşüncelerini sinsice empoze etmek
için uydurduğu kavramlardır.
Haberin içinde ayrıca özel bir yorum olması bile, herhangi bir
habere seçilen başlıklar, spotlar da zaten doğrudan bir yorumu, bir
tavrı içerir. Burjuvazi, haberlerindeki karşıdevrimci damgayı
örtbas etmek için onları “yorumsuz” sunduğu
yalanını ortaya atar; biz ise, açıkça yorumumuzu ortaya
koyarız.
Öncelikle şunu düşünmeliyiz: dergide yer alacak hiç
bir yazı, hiçbir haber, hiçbir resim, hiçbir
karikatür, hiçbir şiir, amaç sız değildir.
Hiçbir şey, ne sadece gazetecilik olsun diye, ne de sadece
“sanat” olsun diye konulmamaktadır.
Yorumsuz, tarafsız gibi kavramlarla kendi haberlerimizi sunmaya
kalkışmak, burjuvazinin tarzına ve yöntemine özenmek, onları
taklit etmektir, haber olayına düzen içi bakmaktır. Biz haberi
de kendi tarzımızla ve elbette kendi amaçlarımıza uygun olarak
yaparız.
Her haberde bir yorumumuz vardır. Bazen özel olarak yorum
yaptığımız bir bölüm, bu nitelikte paragraflar yoktur, ama yine
de yukarıda belirttiğimiz gibi, yorumumuzu bu kez başlıklara spotlara
yedirmiş oluruz.
Eğer imkânımız varsa, gerek de duyuyorsak, tüm haberleri
işleyerek, kendi siyasal yorumumuzla yoğurarak vermek, devrimci habercilik
açısından en uygun olanıdır.
Yorum, haberin yazıya geçirilmesinde seçilecek başlıklar,
spotlarla yapılabileceği gibi, haberin uygun bölümünde
yapacağımız değerlendirmelerle de olabilir.
"Gerçekler devrimcidir" sözü, bizim haber
anlayışımız açısından özel bir önem taşır. Bizim
haberimizde gerçeği en güçlü şekilde vermek
önemlidir bu anlamda.
Keza, militanlığı yansıtmak, bir başka iyi haber
ölçümüzdür. Biz aktaracağımız gerçeği
veya militanlığı en çarpıcı, en bütünlüklü
şekilde sunmalıyız.
Belirttiğimiz gibi, her haberimiz bir şekilde bir sınıfsal damga ve
yorum içerir. Ama bu konuda içine düşülmemesi
gereken bir yanlış da şudur: Yorum ve değerlendirmeler, haberin kendisini
boğmamalıdır. Eğer tamamen yorum olarak ele alacaksa, o haberin
dışında ayrı bir yazı konusu da yapılabilir. Keza, yorum adına,
değerlendirme adına, her haberin sonuna basmakalıp cümleleri
eklemekten de kaçınmalıyız. Onlar, bir yorum ve değerlendirme
işlevini üstlenmez.
Haber ideolojik mücadeledir!
İdeolojik mücadele bizim en güçlü olduğumuz
alandır. Düzenin ideolojisiyle devrimin ideolojisi, burjuvazinin
ideolojisiyle proletaryanın ideolojisi, hayatın her alanında ve her konuda
birbiriyle çatışma ve savaş halindedir. Bu savaş, propaganda
alanında ve dolayısıyla basın yayın alanında da geçerlidir.
/>
Bu anlamda, herhangi bir alanda bir eylem yaptığımızda, bir faaliyet
gerçekleştirdiğimizde, onun haberini yapıp yapmamak ideolojik
mücadele açısından bakış açımızı gösterir. Her
haber bir ideolojik mücadele unsurudur. O haberle biz, burjuva
ideolojisini zayıflatan, devrimin ideolojisini büyüten bir iş
yapmış oluruz.
Eylemimizin haberini yapmamak ise, bu ideolojik mücadeleden geri
durmaktır. Başka bir biçimde söylersek, eylemimizin haberine
gereken önemi vermemek, aslında bizim kendi yaptığımız eylemin
önemine, gereğine, yararına inanmamamız demektir.
Düzenin haberleri, bencilliği, bireyciliği yüceltirken, bizim
haberlerimiz, paylaşmayı, dayanışmayı, halk ve v tan için
fedakârlığı yüceltir. Bunu en sıradan haberde dahi
görebiliriz.
Düzenin haberleri, "babana bile güvenme" bencilliğinin
propagandasını yaparken, yozlaşmayı meşru ve normal gösterirken,
devrimin haberleri, bunların eleştirisini içerir.
Kısacası, iki ideolojinin farkı, sıradan bir haberde bile ortaya
çıkar. Ve zaten böyle olduğu için de aslında
hiçbir haber sıradan değildir.
Haberler, basmakalıp, yüzeysel, şişirme
olmamalıdır!
Habere verilen önem, aslında bizzat yaptığımız eyleme, hayata
geçirdiğimiz diğer faaliyetlere verdiğimiz önemin de bir
göstergesidir.
Bu anlamda, her eylemimizin haberi özenli ele alınmalıdır. O haberi
en iyi şekilde yazmak, kendi faaliyetimizi en iyi şekilde yansıtmak
demektir.
Mesela, haberlerin birçoğu şöyledir: Şu geldi, şu şu
açıklamayı okudu. Şu sloganla eylem bitirildi. Adeta eylemin
özet programının alt alta sıralanması gibidir. Mesela gün boyu
süren bir sempozyumun haberi yazılır; bu geldi, şu konuştu, şunu
dediden öteye geçmez.
Oradaki atmosfer, o sempozyumun insanlara verdiği hava, yarattığı etki,
mücadeleyi güçlendiren özel vurgular, bunlar yeterince
öne çıkmaz...
Haberde birinci koşul budur.
Haber sıradan, bürokratik olmamalıdır.
Bunun dışında;
Haberlerimiz, kısa, kesin ve açık cümleler den
oluşmalıdır.
Haberin başlığı, görür görmez okuyucunun dikkatini
çekecek şekil de seçilmelidir. Haberde belirsizlik
olmamalıdır.
“Madem halkı ikna etmek, onun sınıfsal tepkilerini ortaya
çıkara bilmek zorundayız, o hal de kitlelere hitap edebilecek yol,
yöntem ve çalışma tarzını bulabilmeli, bu alandaki
eksiklerimizi giderebilmeliyiz.”
Kullandığımız kelimelere, kavramlara dikkat etmeliyiz.
Burjuva basında kullanılan yakalanma, kokteyl, korsan gösteri,
eylemciler, göstericiler gibi kavramlardan, küçük
burjuvazinin kullandığı ve bizim dergimizin her sayısında
“Kelimelerin Savaşı”nda örnekleri verilen kavramlardan
uzak durmalıyız.
Mesela kavramlar, kelimeler konusundaki hassasiyetin yetersizliğini
düşünün. Birçok kavram, çeşitli
yazılarımızda ideolojik olarak mahkûm edilmesine karşın,
insanlarımızın yer yer onları kullanmaya devam edebildiklerini
görüyoruz.
Haberlerimizle halka gerçekleri açıklamayı hedefleriz. Ancak
gerçeğin anlatımı, onu anlatanın bakış açısına,
stratejik düşünce ve hedeflerine göre farklı farklıdır. Bu
fark kendini en açık biçimde, katliamların, karşı devrimin
vahşetinin anlatımında gösterir.
Bir saldırıyı nasıl yansıtacağız?
O saldırıda insanlar yaralanmıştır, kaşı gözü
patlamıştır, kolu kırılmıştır...
Bir başkasında insanlar ağlamıştır… vb. Nasıl
anlatacağız.
Burada, haber yazımında da, vahşette sadece vahşeti gören reformist
tarz ile, vahşette de direnişi, kararlılığı gören ve gösteren
devrimci tarz birbirinden ayrılır.
Bu tip durumlarda tereddüt duyan insanlarımız, yayın geleneğimize
bakmalılar. Bunun dışında, devrimci duygular ve düşünceler
neyi nasıl yazacağımız konusunda yol göstericidirler. Devrimci
duygularımıza, ideolojimize güvenelim.
Nasıl yazacağım tereddüdü duyan her arkadaş bunlara
güvensin.
Haber konumuza vakıf olmalıyız. Haberini yaptığımız eyleme vakıf
değilsek, iyi bir haber yapma şansımız yoktur.
O eylem içinde kimin ne savunduğunu, kimin neye karşı
çıktığını, kimin neyi eleştirdiğini kavramazsak, doğal olarak
onları doğru ve özlü bir biçimde yansıtamayız.
Haber, mücadelenin bir parçasıdır
Halk mı anlamıyor, biz mi anlatamıyoruz?
Hep kendimize sormamız gereken bir soru. Ama cevabını da şimdiden
söyleyelim: Doğru cevap 2’ncisidir. Her koşulda böyle
bakmalıyız. Bir haberi de bu bakış açısının ışığında
şekillendirmeliyiz.
Biçimsel olarak da habere böyle bakmalıyız. Metni
yazdığımızda okuyanın yerine kendimizi koyup, şöyle
düşünmeliyiz. Bu metni okuyan bir okur, bu eylemin neden,
niçin, nerede, nasıl yapıldığını anlar mı? İkincisi, bu haberi
okuyan okur, burada bizim bu eylemimizdeki ortamı, atmosferi,
kararlılığı, sorumluluğu, coşkuyu hisseder mi?
Şimdi dergimizi sahiplenmenin birçok boyutu vardır. Ama bunların
içinde üçünü temel olarak belirtebiliriz:
Birincisi; dergimizi en geniş kitlelere, yeni okurlara ulaştırmaktır.
/>
İkincisi; dergimizi iyi okumaktır.
Üçüncüsü; dergimize öneri, yazı, haber,
resim gibi açılardan katkıda bulunmaktır.
Çünkü haber propagandadır, haber siyasal
çalışmanın bir parçasıdır.
Bu yüzden, şişirme, yüzeysel bir haber yazmak da, haberi
zamanında göndermemek de, o katkıdan geri durmak, kendi eylemini
önemsizleştirmek demektir.
Haberler de kendi açısından, kendi çapında bu işlevi
üstlenmelidir.
Sevgili okurlarımız, dersimizi burada noktalıyoruz. Umuyoruz ki, birer
muhabir olarak hepiniz haber konusunda soruna biraz daha sorumluluk
üstlenerek bakacaksınızdır bundan böyle. Bir sonraki dersimizde
buluşmak üzere şimdi.
Yürüyüş - sayı248
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder