Kadınların Emek Melodisi -
Fatma Kelleci
İşlerin en hararetli anında annelerin, teyzelerin, ninelerin dillerinden
dökülen ezgilerin öyküsü "Kadın İş
Türkülerine" konu oldu. Islıkla dökülen, alt
perdeden söylenen ezgiler Filiz Bingölçe'nin
kadrajından belgeselleştirildi. Bingölçe, "Kadın
yaratıcılığı hayal ettiğimden daha çeşitli alanlarda kendini
gösterdi" diyor.
dökülen ezgilerin öyküsü "Kadın İş
Türkülerine" konu oldu. Islıkla dökülen, alt
perdeden söylenen ezgiler Filiz Bingölçe'nin
kadrajından belgeselleştirildi. Bingölçe, "Kadın
yaratıcılığı hayal ettiğimden daha çeşitli alanlarda kendini
gösterdi" diyor.
Kadınların hayat boyu süren ve genellikle görülmek
istenmeyen işçiliklerinin müzikal yansıması, "Kadın iş
türküsü" belgesel olarak perdeye yansıtıldı.
istenmeyen işçiliklerinin müzikal yansıması, "Kadın iş
türküsü" belgesel olarak perdeye yansıtıldı.
"Kadın iş türküleri" adlı belgesel film,
Türkiye'de daha çok tarım ve hayvancılık yapan,
küçük atölyelerde işçi olarak çalışan
kadınların "iş başında" söylediği mani ve deyişlerden
oluşuyor.
Türkiye'de daha çok tarım ve hayvancılık yapan,
küçük atölyelerde işçi olarak çalışan
kadınların "iş başında" söylediği mani ve deyişlerden
oluşuyor.
Kadınlar, iş türkülerinde; isyanlarını, kavgalarını,
kaygılarını, umutlarını, eleştirilerini anlatıyor. Şahit olduğunuz
melodik yorumlar; kadınların alın terinin, emeğinin, güç ve
yeteneklerinin yansıması... İllaki özlemlerin ve fantezilerin dışa
vurumu.
kaygılarını, umutlarını, eleştirilerini anlatıyor. Şahit olduğunuz
melodik yorumlar; kadınların alın terinin, emeğinin, güç ve
yeteneklerinin yansıması... İllaki özlemlerin ve fantezilerin dışa
vurumu.
Filiz Bingölçe, 19 farklı ilde 39 emekçi kadınla
yaptığı görüşmeleri, "Women's work songs/ Kadın iş
türküleri" adıyla belgesel tarzda, kadınlara armağan
etti.
yaptığı görüşmeleri, "Women's work songs/ Kadın iş
türküleri" adıyla belgesel tarzda, kadınlara armağan
etti.
'AZ ÜCRETLİ İŞLERİN BAŞINDA TUTSAK OLDUKLARININ
FARKINDAYDILAR'
FARKINDAYDILAR'
Bingölçe, Ankara, Adana, Rize, Trabzon, Artvin,
Çanakkale, Balıkesir, Konya, Mersin, Muğla, Antalya, Kars, Ardahan,
Burdur, Afyon, Kastamonu, Kayseri, Samsun ve Giresun'da
gerçekleşen çekim anlarında kadınların durumlarını,
"Tüm kadınlar farkındaydı" diye anlatıyor.
Bingölçe, "Belgeseli çekerken ekibim ve ben
Anadolu'nun değişik yerlerinde çalışan 36 kadınla uzun
sohbetler gerçekleştirdik, 40 derece güneşin altında birlikte
ter döktük ve neşeli molalarda şarkılar, türküler,
maniler söyledik. Hayat zordu, monotondu ve az ücretli işlerin
başında tutsak olduğunun tüm kadınlar farkındaydı. Ama
özgürleştikleri anlar yok muydu? Elbette var. Birlikte eğlenilen,
dans edilen ve şarkı söylenen anlarda onların da bizim de tüm
ağırlıklardan kurtulduğumuz oldu" diyor.
Çanakkale, Balıkesir, Konya, Mersin, Muğla, Antalya, Kars, Ardahan,
Burdur, Afyon, Kastamonu, Kayseri, Samsun ve Giresun'da
gerçekleşen çekim anlarında kadınların durumlarını,
"Tüm kadınlar farkındaydı" diye anlatıyor.
Bingölçe, "Belgeseli çekerken ekibim ve ben
Anadolu'nun değişik yerlerinde çalışan 36 kadınla uzun
sohbetler gerçekleştirdik, 40 derece güneşin altında birlikte
ter döktük ve neşeli molalarda şarkılar, türküler,
maniler söyledik. Hayat zordu, monotondu ve az ücretli işlerin
başında tutsak olduğunun tüm kadınlar farkındaydı. Ama
özgürleştikleri anlar yok muydu? Elbette var. Birlikte eğlenilen,
dans edilen ve şarkı söylenen anlarda onların da bizim de tüm
ağırlıklardan kurtulduğumuz oldu" diyor.
Çekimlerden önce kafasında bir kurgu yokmuş
Bingölçe'nin. "Kadınlar hayalimi genişletti"
diyor, şöyle anlatıyor: "Belgesele başladığım gün elimde
bir senaryom yoktu. Kadınlar çalışacak, çalışırken
maniler türküler söyleyecek, ben de çekecektim.
Öyle de oldu! Ama onlar üstüne bir de hikayeler anlattılar,
dans ettiler, aklıma hayalime gelmeyen orijinal bestelerle hayalimi
genişlettiler. Her şey kendiliğinden gelişti. Kimi kez elektrik, su ve
hatta yol olmayan yaylalarda, kadınların hikayelerini şarkılar ve
danslarla anlatışlarını kaydettik, kimi kez de bir kentin
göbeğindeki atölyede kıyasıya eleştirilerini..."
Bingölçe'nin. "Kadınlar hayalimi genişletti"
diyor, şöyle anlatıyor: "Belgesele başladığım gün elimde
bir senaryom yoktu. Kadınlar çalışacak, çalışırken
maniler türküler söyleyecek, ben de çekecektim.
Öyle de oldu! Ama onlar üstüne bir de hikayeler anlattılar,
dans ettiler, aklıma hayalime gelmeyen orijinal bestelerle hayalimi
genişlettiler. Her şey kendiliğinden gelişti. Kimi kez elektrik, su ve
hatta yol olmayan yaylalarda, kadınların hikayelerini şarkılar ve
danslarla anlatışlarını kaydettik, kimi kez de bir kentin
göbeğindeki atölyede kıyasıya eleştirilerini..."
Filiz Bingölçe, Ankara Üniversitesi İletişim
Fakültesi Radyo Televizyon Bölümü mezunu. Çeşitli
basın kuruluşlarında muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak
görev almış bir kadın. Alt Üst Yayınlarının yayın
direktörlüğünü yapan Bingölçe, "Kadın
İş Türküleri" belgeselini de yayınevinden çıkan
"Süper Kadın Süper Zor- Türkiye'de Kadına
Yönelik Ekonomik Şiddet" çalışması sırasında
yakalamış.
Fakültesi Radyo Televizyon Bölümü mezunu. Çeşitli
basın kuruluşlarında muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak
görev almış bir kadın. Alt Üst Yayınlarının yayın
direktörlüğünü yapan Bingölçe, "Kadın
İş Türküleri" belgeselini de yayınevinden çıkan
"Süper Kadın Süper Zor- Türkiye'de Kadına
Yönelik Ekonomik Şiddet" çalışması sırasında
yakalamış.
Bingölçe, "Halk bilimcilerin ya da müzik bilimcilerin
pek de ilgisini çekmeyen özel bir olgu olarak 'Kadın İş
Türküleri'ni Türkiye'nin her yerinde tespit etmek
mümkün. Kadınların işlerini yaparken söyledikleri,
çoğu zaman da bizzat kendilerinin ürettikleri orijinal melodik
formlardan oluşma koca bir evren var" diyor.
pek de ilgisini çekmeyen özel bir olgu olarak 'Kadın İş
Türküleri'ni Türkiye'nin her yerinde tespit etmek
mümkün. Kadınların işlerini yaparken söyledikleri,
çoğu zaman da bizzat kendilerinin ürettikleri orijinal melodik
formlardan oluşma koca bir evren var" diyor.
Belgesel öncesi kısa bir ön gezi yapmış. Tarlalarda, yaylalarda
çalışan kadınlarla sohbet etmiş. Ardından da
küçük bir ekiple tüm bu melodik formları kendi deyimi
ile "son teknolojilerden nasibini almamış ilkel kamera"sıyla
kaydetmeye girişmiş. Çekimler başlangıçta 5 il ile
sınırlıymış ancak, kaydettikçe kasetlerin sonu gelmemiş. 19.
kente gittiğinde, "Son noktayı koymakta epey zorlandım"
diyor.
çalışan kadınlarla sohbet etmiş. Ardından da
küçük bir ekiple tüm bu melodik formları kendi deyimi
ile "son teknolojilerden nasibini almamış ilkel kamera"sıyla
kaydetmeye girişmiş. Çekimler başlangıçta 5 il ile
sınırlıymış ancak, kaydettikçe kasetlerin sonu gelmemiş. 19.
kente gittiğinde, "Son noktayı koymakta epey zorlandım"
diyor.
NÜFUSUN YÜZDE 51'İ, İŞLERİN DÖRTTE
ÜÇÜ KADINLARIN
ÜÇÜ KADINLARIN
Bingölçe, kadınların iş türkülerindeki izleri
şöyle anlatıyor: "Her iş gününde ve
Türkiye'nin her yerinde yaşanan ancak pek de duyulur hale gelmeyen
bir olgu olarak 'Kadın İş Türküleri' kadınların
yaşamdaki direnişlerinden, eleştirilerinden ve mizah duygularından
güçlü izler taşıyor. Kadınlar çalışır...
Dünyanın her yerinde bu böyle. Nüfusun yüzde 51'ini
oluşturan kadınlar dünyadaki işlerin dörtte
üç'ünü yapıyorlar. Bunca çalışmaya
karşılık aldıkları gelir oranı 'onda bir'i geçmiyor,
tapusunu edindikleri mülkiyet oranı ise yalnızca 'yüzde
bir'de kalıyor. Bu dünyasal bir gerçeklik.
Türkiye'de de aynen geçerli olan haksız bir
gerçeklik. Evet kadınlar çok çalışıyor, çok
yoruluyor, genellikle çok sömürülüyor. Ancak
direndikleri, hiçbir acının altında ezilmemek için gayret
ettikleri, yaşama sevinçlerini kaybetmedikleri de bir başka
gerçek. Direniş silahlarının başında elbet emekleri var ve bir de
dillerinden düşürmedikleri şarkıları diyebiliriz.
Sonuçta ortaya çıkan onlar için söyleyen ya da
söyleten bir belgeselden daha çok söyleyenleri dinleyen ve
onların türkülerine kulak veren bir belgesel oldu."
şöyle anlatıyor: "Her iş gününde ve
Türkiye'nin her yerinde yaşanan ancak pek de duyulur hale gelmeyen
bir olgu olarak 'Kadın İş Türküleri' kadınların
yaşamdaki direnişlerinden, eleştirilerinden ve mizah duygularından
güçlü izler taşıyor. Kadınlar çalışır...
Dünyanın her yerinde bu böyle. Nüfusun yüzde 51'ini
oluşturan kadınlar dünyadaki işlerin dörtte
üç'ünü yapıyorlar. Bunca çalışmaya
karşılık aldıkları gelir oranı 'onda bir'i geçmiyor,
tapusunu edindikleri mülkiyet oranı ise yalnızca 'yüzde
bir'de kalıyor. Bu dünyasal bir gerçeklik.
Türkiye'de de aynen geçerli olan haksız bir
gerçeklik. Evet kadınlar çok çalışıyor, çok
yoruluyor, genellikle çok sömürülüyor. Ancak
direndikleri, hiçbir acının altında ezilmemek için gayret
ettikleri, yaşama sevinçlerini kaybetmedikleri de bir başka
gerçek. Direniş silahlarının başında elbet emekleri var ve bir de
dillerinden düşürmedikleri şarkıları diyebiliriz.
Sonuçta ortaya çıkan onlar için söyleyen ya da
söyleten bir belgeselden daha çok söyleyenleri dinleyen ve
onların türkülerine kulak veren bir belgesel oldu."
KADIN YARATICILIĞI HAYAL ETTİĞİMDEN DAHA
ÇEŞİTLİ
ÇEŞİTLİ
Bingölçe, ortaya çıkardığı belgeselin konusu itibari
ile değerli olduğunu anlatıyor: "Kadınlarla hem çalışıp
hem eğlenerek geçirdiğim günler bana çok değerli bir
belgesel oluşturma şansı sağlamakla kalmadı, kolektif kadın bedeni ve
emeğine duyduğum saygıyı bir kat daha artırdı. Bu belgeselin
yönetmenliğine girişmeden önce uzun yıllar kadın dili ve
kültürü üzerine çalışmış biri olarak hep
kadının eleştirel dilinin çok kuvvetli ve her alana kök
salmış olduğunu düşünmüştüm. Ama kadın
yaratıcılığı benim hayal ettiğimden de daha çeşitli alanlarda
kendini gösterdi."
ile değerli olduğunu anlatıyor: "Kadınlarla hem çalışıp
hem eğlenerek geçirdiğim günler bana çok değerli bir
belgesel oluşturma şansı sağlamakla kalmadı, kolektif kadın bedeni ve
emeğine duyduğum saygıyı bir kat daha artırdı. Bu belgeselin
yönetmenliğine girişmeden önce uzun yıllar kadın dili ve
kültürü üzerine çalışmış biri olarak hep
kadının eleştirel dilinin çok kuvvetli ve her alana kök
salmış olduğunu düşünmüştüm. Ama kadın
yaratıcılığı benim hayal ettiğimden de daha çeşitli alanlarda
kendini gösterdi."
Kaynak: ETHA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder