12 Temmuz 2011 Salı

İnsan Kardeşini Aç Açık Bırakır Mı?

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7042>İnsan Kardeşini Aç Açık
Bırakır Mı?</a></h1><div id="divAdnetKeyword2">
<div class="BlackContent">
<div class="fck_li" id="metin2">
<p>Molozların arasından oyuncak bebek kolu, plastik yağ şişesi,
gazete k&acirc;ğıtları g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Benim evim yıkılsa,
molozların arasından g&ouml;r&uuml;necek olan yani. Sizin eviniz yıkılsa
g&ouml;r&uuml;necek olan&hellip; İleride bir baraka var. Yıkılmamış ama
yanındaki yıkılınca bir omzu &ccedil;&ouml;km&uuml;ş. Kapının
&ouml;n&uuml;nde, bir bacağı koli bandıyla tutturulmuş eski bir kadife
koltukta &uuml;&ccedil; kişi oturuyor. Solda, ayakları &ccedil;ıplak
d&ouml;rt &ccedil;ocuk karnı sırtına yapışmış bir k&ouml;pekle
oynuyor. Hava &ccedil;ok sıcak, etraf, taş, toz, moloz&hellip;<br />
Burası Ataşehir... Mutfağına ancak iki kişilik plastik bir masanın
sığdığı, akşam yedide &ccedil;&ouml;p&uuml;m&uuml;z&uuml;n, sabah
yedide kepekli ekmekle yağsız s&uuml;t&uuml;m&uuml;z&uuml;n alındığı
dairemize ulaşmak i&ccedil;in asans&ouml;rde &lsquo;30&rsquo;u
tuşladığımız semt.<br />
Bu b&ouml;lge daha Ataşehir olmamış, binalarla dolmamışken, burada
Romanlar yaşıyor, toprakları ekip bi&ccedil;iyor ve &ccedil;i&ccedil;ek
yetiştiriyordu. TEM yoktu, &ccedil;ayır vardı, az yukarısı
&lsquo;Mustafa Kemal&rsquo; değil, &lsquo;1 Mayıs Mahallesi&rsquo;ydi,
&lsquo;eskiden buralar hep dutluktu&rsquo; demek gibi olacak ama hakikaten
&lsquo;eskiden buralar hep dutluktu.&rsquo;</p>
<p>Şimdi b&ouml;lgenin en eski yerlileri olan Romanlar
Ataşehir&rsquo;den, K&uuml;&ccedil;&uuml;kbakkalk&ouml;y&rsquo;den
kovuluyor. Belediye &lsquo;hazine&rsquo; arazisi dediği arsaları satmış,
Romanlar &ldquo;Burası bizim&rdquo; diyor.</p>
<p>Derya &Ccedil;etin 24 yaşında. &Ccedil;i&ccedil;ek&ccedil;i.
&ldquo;Her sabah sepetlerimizi alıp G&ouml;ztepe&rsquo;deki
&Ouml;zg&uuml;rl&uuml;k Parkı&rsquo;na gidiyorduk. B&uuml;t&uuml;n g&uuml;n
ekmeğimizi kazanıyorduk. Evlerimiz 28 Haziran&rsquo;da yıkılınca
&ccedil;i&ccedil;ek de satamaz olduk. &Ouml;yle duruyoruz.&rdquo; deyip
susuyor. &ldquo;Bir tek şey s&ouml;yleyebilir miyim?&rdquo; diye soruyor.
&ldquo;Bizim istediğimiz tek şey burada kalmak. Evimizi yıkmasınlar,
başka hi&ccedil;bir şey istemiyoruz.&rdquo; Kuzeni Erdoğan &Ccedil;etin
ortaokulu bitirmiş, liseye kayıt olamamış. &ldquo;Polis olmak
istiyorum&rdquo; diyor. &ldquo;Neden?&rdquo; diyorum. &ldquo;Polis olursam
buraları yıktırır mıydım?&rdquo; diyor. Cevriye &Ccedil;etin okula
gitmek istiyormuş. &Ccedil;ekiniyor, konuşmuyor. Kuzeni ona sarılıp
anlatıyor: &Ccedil;ok kafalı aslında, keşke okuyabilse&hellip;<br />
Biraz ilerde k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir &ccedil;ocuğu kucağına
almış, bağdaş kurup oturmuş bir kadın var. Adı Arzu
&Ccedil;algıcı&rsquo;ymış. 18 yaşındaymış. Adana&rsquo;dan gelin
gelmiş. Kocası askerdeymiş. &ldquo;Kayınnamla kalıyorum&rdquo; diyor.
&ldquo;Nereye gideceksiniz?&rdquo; diye soruyorum. Bebeğine sarılıp moloz
yığınlarına bakıyor, cevap vermiyor. Sorularım kendi kulağıma
&ccedil;ok manasız geliyor. Yanına oturuyorum.</p>
<p>Zekiye &Ccedil;algıcı, 51 yaşında. Tek g&ouml;z odada yedisi
&ccedil;ocuk, 13 kişi kalıyorlar. &ldquo;İki oğlum asker&rdquo; diyor.
Akciğer ameliyatı olmuş, istediği tek şey &lsquo;uzanmak&rsquo;. Dursun
&Ccedil;algıcı eşi. Hurda ve k&acirc;ğıt toplayarak ge&ccedil;imini
sağlıyormuş. &ldquo;D&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum&rdquo; diyor. &ldquo;İki
oğlum asker. Biri Metris&rsquo;te, biri Elazığ&rsquo;da. Niye
g&ouml;nderdim ben onları askere? Anasını babasını evinden, yurdundan
atan devleti korusun diye mi?&rdquo; G&ouml;zleri doluyor, daha fazla
konuşamıyor.<br />
Herkes aynı şeyi s&ouml;yl&uuml;yor: Romanız diye bizi buradan
atıyorlar, Romanız diye başka yerlerde ev vermiyorlar. Romanız diye iş
vermiyorlar. Biz ne yapalım, nereye gidelim?<br />
&Ccedil;ocuklar mahalledeki okullarda okuyor ama arkadaşları ve
&ouml;ğretmenleri tarafından dışlandıkları i&ccedil;in okula gitmek
istemiyor. Şafak &ldquo;İkide bıraktım&rdquo; diyor. İlkokul ikiye kadar
okumuş, şimdi k&acirc;ğıt topluyor. Atakan g&uuml;l&uuml;yor, &ldquo;Ben
birde bıraktım&rdquo; diyor. &Ouml;ğretmen &ldquo;Kokuyorsun&rdquo;
demiş, arkadaşları &lsquo;oyuna katmamış.&rsquo;</p>
<p><strong>1 milyon TL istiyorlar </strong></p>
<p>Y&uuml;ksel Dum, Ataşehir Kaymakamlığı&rsquo;nın tam
karşısındaki ağacın g&ouml;lgesine oturmuş, yanına gidince bizi
selamlıyor. Kendi deyişiyle &lsquo;gazetecilere alışkın&rsquo;.
&Ccedil;&uuml;nk&uuml; uzun s&uuml;redir hukuk m&uuml;cadelesi veriyor, hem
de hukuk&ccedil;ulara karşı... Y&uuml;ksel Bey, Anadolu Yakası Roman
K&uuml;lt&uuml;r&uuml;n&uuml; Yaşatma Derneği &uuml;yesi, aynı zamanda
Avrupa Konseyi ve Sıfır Ayrımcılık Derneği&rsquo;ne de &uuml;ye. 16
&ccedil;ocuğu var, &ccedil;i&ccedil;ek&ccedil;ilikle ge&ccedil;iniyor, bir
de bah&ccedil;esi var.<br />
&ldquo;Barınma hakkı, bir insanın ilk ve en &ouml;nemli anayasal
hakkıdır&rdquo; diye başlıyor s&ouml;ze. Bir sigara yakıyor, bir eliyle
de yanına gelen torununun başını seviyor&hellip;</p>
<p>&ldquo;Biz belki 2. D&uuml;nya Savaşı&rsquo;nı g&ouml;rmedik ama 19
Temmuz 2006&rsquo;da yaşanan yıkımda o savaşın nasıl bir şey olduğunu
anladık. Geldiler, hi&ccedil; acımadan evlerimizi yıktılar,
eşyalarımızı bile almamıza izin vermediler. B&ouml;yle bir şiddeti,
b&ouml;yle bir zulm&uuml; daha &ouml;nce g&ouml;rmedik&rdquo; diyor.
&ldquo;Benim atalarım iki bu&ccedil;uk asırdır burada yaşıyor, yani
burası benim. Burası bizim. Buraya ilk gelip yerleşenler Romanlardı.
İstanbul&rsquo;a ilk yerleşenler Romanlardı. Bana &ouml;yle geliyor ki
Romanları bitirmek istiyorlar. Artık İstanbul&rsquo;da Romanları
g&ouml;rmek istemiyorlar.&rdquo;<br />
&ldquo;Nereye gideceksiniz?&rdquo; diye ona da soruyorum. Kızıyor bana:
Neden illa bir yere gitmemiz gerektiğini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorsunuz ki?
Hi&ccedil;bir yere gitmeyeceğiz. Burası bizim evimiz. Size gelip,
&ldquo;Buradan gidin&rdquo; deseler, hemen gider misiniz evinizden? Bu ne
bi&ccedil;im soru?&rdquo;</p>
<p>&ldquo;Arsam i&ccedil;in benden 1 milyon TL istediler. Ben 51 yıldır
buradayım, tapu tahsis belgem var, 1978&rsquo;de aldım. Burası
Kadık&ouml;y Belediyesi tarafından &ccedil;ok ucuza hakim ve savcılara
satılmış. Metre karesi 250 TL&rsquo;ye. Benden istedikleri paraysa asla
&ouml;deyemeyeceğim bir para. Ben &ccedil;i&ccedil;ek satıyorum, 1 milyonu
nereden bulayım? Hukuk&ccedil;ular Kooperatifi buraya inşaat yapacakmış.
Benim elimde tapu tahsis belgesi var, &ccedil;&ouml;p vergisinden tutun,
elektriğe, suya kadar faturalarımı &ouml;d&uuml;yorum, Ziraat Bankası
makbuzlarım duruyor. O g&uuml;n yıkıma gelenlere a&ccedil;tım
g&ouml;stereyim diye, bakmadılar bile.&rdquo; diyor.</p>
<p>Y&uuml;ksel Bey AİHM&rsquo;e başvurmuş, avukat Hacer Foggo&rsquo;dan
g&ouml;zleri ışıldayarak s&ouml;z ediyor. &ldquo;O olmasa, sesimizi duyan
yok&rdquo; diyor. Foggo, yıllardır Romanlara karşı yapılan sistemli
ayrımcılığa ve zulme karşı &ccedil;alışmalar yapmasıyla
tanınıyor.<br />
Aydoğan Dalkoparan astım hastası, oksijen t&uuml;p&uuml;yle yaşıyor.
Sokakta bir sandalyeye oturmuş, zar zor nefes alarak anlatıyor: Bakın
burası Kaymakamlık binası. Kaymakam her g&uuml;n buradan ge&ccedil;iyor.
&ldquo;Baba&rdquo; diye sesleniyorum ona. Bir kez d&ouml;n&uuml;p bakmıyor.
Bir kez başını &ccedil;evirmiyor.</p>
<p><strong>Haftasonu yemek yenmez mi? </strong></p>
<p>Dalkoparan&rsquo;ın 3 aydan 3 aya 900 lira maaşı var. Bu para
tedavisine yetmiyor, &ccedil;oluk &ccedil;ocuk a&ccedil;. &ldquo;Belediye her
g&uuml;n bir kap yemek getiriyor. Haftasonları o da yok. Siz haftasonları
yemek yemiyor musunuz?&rdquo; diye soruyor. Bir de isteği var: Banyo
yapabilmek. &ldquo;G&uuml;nlerdir yıkanmıyorum. İnsan b&ouml;yle yaşar
mı?&rdquo; diyor. Dumankaya İş Merkezi yapılmış hemen yanıbaşlarına.
Y&uuml;ksek binayı g&ouml;stererek, &ldquo;Birka&ccedil; g&uuml;n sonra
bunun a&ccedil;ılışı varmış, &ouml;nemli kişiler gelecekmiş. Bizi
g&ouml;rmek istemiyorlar.&rdquo; diyor.</p>
<p>Onun bulunduğu arsanın mal sahibi olaydan haberi olmadığını
s&ouml;yl&uuml;yormuş. Gelmiş, durumlarını g&ouml;rm&uuml;ş. &ldquo;Mal
sahibi &ccedil;ıkın demiyor ama Belediye&rsquo;ye de karşı
gelemiyor.&rdquo; diyor.<br />
Hayvanlar da zor durumda. Her evin k&ouml;peği kedisi varmış. Şimdi
hepsi a&ccedil;lıktan, bakımsızlıktan hastalanmış, bazısı
&ouml;lm&uuml;ş. &ldquo;İstanbul Romanlar&rsquo;ını barındırmıyor.
Birka&ccedil; y&uuml;z kişiye barınacak bir &ccedil;atıyı &ccedil;ok
g&ouml;r&uuml;yor.&rdquo; diyorlar, bir de ekliyorlar: Hayvanseverlere de
sesleniyoruz. Bari gelip hayvanlarımıza yardım etsinler.<br />
&ldquo;Biz&rdquo; diyorlar, &ldquo;12 Haziran&rsquo;da gittik oyumuzu
verdik, o zaman vatandaştık, artık değil miyiz?&rdquo; Ve son olarak
soruyorlar: Başbakan Kazlı&ccedil;eşme mitingine, &ldquo;Romanlar benim
kardeşimdir, ben Romanlar&rsquo;ı tanırım, bilirim, ben
Kasımpaşa&rsquo;da b&uuml;y&uuml;d&uuml;m&rdquo; diyerek başlamıştı.
B&ouml;yle kardeşlik olur mu, insan kardeşini a&ccedil; a&ccedil;ık
bırakır mı?&rdquo;</p>
<p>&nbsp;</p>
<p>Kaynak : radikal.com.tr</p>
</div>
</div>
</div>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder