18 Ağustos 2010 Çarşamba

Anayasa Referandumu Geçerse Mayınlı Araziler Gider mi? / Tayfun Özkaya

Anayasa Referandumu Geçerse
Mayınlı Araziler Gider mi? / Tayfun Özkaya

Amerikalı kadın
sinema yıldızı boşanmanın kolay olacağı düşüncesi ile bir
Latin Amerika ülkesinde mahkemeye başvurur. Avukatı yıldıza,
hâkimin İspanyolca sorularını "si" yani evet diye
cevaplamasını söyler. Hâkim iki soru sorar. Cevap iki
"si" olur. Ancak ikincisinde salondan kuvvetli bir alkış gelir.
Salondan çıkarlarken yıldız avukatına alkışın nedenini sorar.
Avukatı "birinci "si ile boşandın. İkincisi ile hâkimle
evlendin" der.

12 Eylül'de yapılacak olan anayasa referandumu biraz bu
fıkraya benziyor. Farkı ise sorulacak soruların tümüne sadece
evet veya hayır şeklinde tek bir cevap verebilecek olmamız. Bunun ne kadar
demokratik olduğunu size bırakıyorum. Fıkradaki yıldızın durumuna
düşmemek için gelin isterseniz zamanda biraz geriye gidelim.

Geçen yıl güneydoğu'daki uzun şerit halindeki
mayınlı araziler, mayınların temizlenmesi karşılığında 49
yıllığına şirketlere verilmek istendi. Tartışmalarda İsrail
şirketlerinin de adı geçti. Gene Şanlıurfa'daki muazzam
büyüklükteki Ceylanpınar çiftliğinin de bu verilecek
arazilere eklenebileceği dile getirilmişti. Bu, tarihte
görülmemiş bir şeydi. Biraz abartırsak Şili gibi kuzeyden
güneye uzanan bir devlet yerine doğudan batıya uzanan bir sanal devlet
mi oluşuyordu?  Bize göre bu olay,  Türkiye
topraklarının şirketlere hediye edilmesi anlamına geliyordu. Osmanlı
geçici diye verdiği toprakların hiçbirini geri alamamıştı.
Oysaki kendi imkânlarımızla bunu temizleyebilir ve topraksız veya az
topraklı köylülere bu arazi verilebilirdi. Ziraat
Mühendisleri Odası bu şekilde 2881 aileye toprak verilebileceğini ve
14 405 kişiye iş bulunabileceğini saptamıştı. Bundan daha iyi
yoksullukla mücadele mi olurdu? Üstelik bu uygulama, buradan toprak
alacak Türk, Kürt, Arap ve Süryaniler arasındaki kardeşliği
daha da derinleştirebilirdi. İktidar kendi yolunun en iyi yol olduğunda
ısrar etti. Sonucu biliyorsunuz. Meclisten yasa geçti. Ancak anayasa
mahkemesi bazı önemli maddelerini iptal etti.

Eğer o gün anayasa mahkemesi bu kararı iptal etmeseydi bu yasa
yürürlüğe girecek ve Türkiye Cumhuriyeti önemli bir
toprağını kaybedecekti. Bu sanal devlette toprakları Türkiye
şirketleri bile almış olsa, bana göre oralarda yabancı istihbarat
örgütleri ve güçleri rahatça at
oynatabileceklerdi.

Anayasa referandumunda asıl önemli maddelerin, Anayasa Mahkemesi ve
HSYK (Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) üyelerinin
çoğunun iktidarca belirlenebilmesi olduğunu biliyoruz. Taslağın
bazı maddeleri biraz ilerleme izlenimi veriyor. Bizden de bütün
pakete tek bir  "si" dememiz isteniyor.

Bugünlerde ülkenin dört bir yanında binden fazla
hidroelektrik santralı (HES) kurulmak isteniyor. Bu durumda geniş bir
alanda dereler kuruyacak. Elde edilecek olan elektrik ise % 1'i
geçmiyormuş.  Kirli maden aramalarını da bunlara ekleyelim. Bu
olaylarda çevreciler ve halk mahkemelere başvuruyor. Değişiklikler
geçerse iktidarın yasama üzerindeki artan gücü
nedeniyle bu alandan da sonuç alınamayacak. Taslakta madde
125'e "yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka
uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik
denetimi şeklinde kullanılmaz"  şeklinde bir ek
yapılmıştır. Şüphesiz yargı yürütmenin yerine
geçip karar alamaz, ancak bu maddenin anayasaya konulmasının
amacının özelleştirmeler ve çevre konusunda mahkemelerin
aldıkları kararların yarattığı rahatsızlık olduğu iktidarca
açıkça ifade edilmiştir. Öte yandan mevcut
Anayasa'nın 56. maddesi "herkes, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek
Devletin ve vatandaşların ödevidir."diye yazmaktadır.
Çevreyi açıkça kirleteceği belli olan bir yatırımın
durdurulması yerindelik denetimi midir, değil midir? Kanımca anayasada
yapılmak istenen değişiklik yürütmenin sınırsız bir güce
sahip olmasını istemektir. Güçler ayrılığı denilen
demokrasinin temel ilkesi, yürütmenin yasama üzerinde
sınırsız etkisinin iyi sonuç vermediğini yüzyıldır herkese
öğretmiş olması gerekirdi.

Bu nedenlerle ben Anayasa Referandumunda hayır diyeceğim. Amerikalı
yıldız kadar saf değilim.

Tayfun Özkaya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder