Direnişin 26.
Günü
Direnişin 26. günü bugün de çadırda
uyandım diğer sabahlardan bir farkı yok. İşe geri dönünce eve
de geri döneceğim. Benim evim bahçeli evde yatamazsam
bahçeye çadır kuracağım gibi geliyor çadırda yatmak
alışkanlık yapacak çünkü bu direniş epey uzun
gözüküyor.
Bu sabah Bodrum'dan misafirim vardı. Kız kardeşimin eşi, akrabaları
görmek mutlu ediyor. Sohbet ettik. 12 Eylül'den bu güne
işçi sınıfı nereye geldi, ülkede neler değişti bunları
tartıştık. O umudunu kesmiş halktan. Anlayamıyorum geçmişte
mücadele eden insanların mücadeleden kopmalarını, boşuna
okumuşlar o koca koca kitapları, boşuna yatmışlar o zindanlarda, boşuna
yürümüşler o meydanlardan.
Avrupadan telefonlar geliyor direnişimi destekleyen dostlardan anlatmak
istediklerimi anlatamıyorum telefondan. Beni o kadar çok mutlu ediyor
ki o telefonlar nasıl yüreklendiriyor aşıp yolları onları
kucaklamak istiyorum, elimde sihirli bir değnek olsa onları buraya getirmek
istiyorum. Yüzlerini görmediğim ama yüreği aynı amaç
için atan bütün insanlar duyar benim uzakta olan dostlarım
için duyduğum duyguları.
Üyesi olduğum sendikanın (sağlık-iş) yönetimine muhalif
işçiler beni ziyaret ettiler. Yönetimin anlayışını
değiştirmekle ilgili uzun zamadır uğraştıklarını, yıllardır
yönetimde hiçbir kişi değişikliği olmadığı, zihniyetin
işçi düşmanlığı olduğunu, bu yönetim durdukça
işçiler için birşey yapılmayacağını söylediler.
Doğru. Kısacık 4 aylık üyeliğimde bende aynı
düşünceleri paylaşıyorum. İş yerindeki arkadaşlarım
sendikadan kaçıyorlar, umutlarını yok etti sendika. Ne
sevinçle üye olmuşlardı, her şey değişecekti sendikalı
olunca insan gibi yaşayacaklardı onları savunan, haklarını alan bir
yapı diye koştular üye olmaya ama yaptı yapacağını yine
sendikacılar. Nasıl vicdanları var bunların, nasıl yatağa yatınca
uyuyorlar, nasıl işçinin emeğini har vurup harman savuruyorlar,
bizim emeğizle nasıl şaşa içinde yaşıyorlar. Birileri dur demeli
bunlara yeter saltanatınız.
Paşabahçe Devlet
Hastanesi Temizlik İşçisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder