ELEKTRİK PİYASAYA, ATEŞ
VATANDAŞIN CEBİNE DÜŞTÜ
Elektrik üretim
hizmetinin önce yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri
modelleriyle özelleştirme sürecine girmesinin ardından lisans
ticaretiyle piyasalaştırması devam ettirilmiştir. Geldiğimiz noktada
dağıtım hizmetinin özelleştirilmesi süreci de meslek
örgütleri, sendikalar ve demokratik kitle örgütlerinin
karşı duruşuna rağmen hızla tamamlanmaktadır.
Özelleştirme işlemlerinin elektrik fiyatlarının
artmasına yol açtığı tartışmasız bir gerçektir. Nitekim
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da son genel seçimler öncesinde
ihaleye çıkılan elektrik dağıtım özelleştirmelerini,
sanayicilere "özelleştirmeler yapıldıktan sonra daha çok
ağlarsınız" sözleriyle seçim sonrasına
ertelemiştir.
Dağıtım özelleştirmeleri yapılmadan önce,
alıcı şirketlerin karlarını garanti altına alan bir tarife
metodolojisi hazırlanarak uygulamaya konulmuştur. Buna göre
dağıtım şirketleri, satın aldıkları enerjinin maliyetini, işletme
giderlerini, kayıp ve kaçak bedellerini, yatırım için
kullandıkları kredileri ve bu kredilerin faizlerini, eğer kendi
sermayesini kullanacak olursa da bu sermaye üzerinden getirisini
tarifeye yansıtacaklardır. Tüm bunlarla da yetinilmemiş,
belediyelerin dağıtım kuruluşlarına ödemedikleri sokak aydınlatma
bedellerinin yükü, özelleştirme sonrasında dağıtım
şirketlerinin bu tahsilat zorluğuna düşmemeleri için Hazine
üzerine yıkılmıştır. Ayrıca her dağıtım kuruluşu için,
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.'a (TEDAŞ) ait olan
mülkiyetin işletme devri yapılarak, Özelleştirme İdaresi
tarafından bir işletme hakkı devir bedeli
öngörülmüştür. Bu bedel de tarifeye
yansıtılmaktadır. Kayıp ve kaçak oranını
öngörülen düzeyden daha fazla düşürürse
şirket, tüketiciden düşürdüğü düzeyden
değil hedeflenen yüksek düzeyden kayıp ve kaçak
bedellerini tahsil etmeye devam ederek, bu parayı da kasasına
koyacaktır.
2008 yılında devreye alınan maliyet bazlı
fiyatlandırma mekanizması ile otomatik zam uygulaması
yürürlüğe sokulurken, karaborsaya dönen elektrik
borsasındaki yüksek fiyatların doğrudan tüketicilerin
tarifelerine yansıtılması sağlanmıştır. Elektrik fiyatları 2008 ve
2009 yılında toplam yüzde 70'i aşan zam
görmüştür. 2009'un sonlarında ve 2010 yılında ise
maliyetlerdeki azalışa rağmen hükümet Türkiye Elektrik
Ticaret ve Taahhüt A.Ş (TETAŞ) üzerinden manipülasyon
yaparak, elektrik fiyatlarında yapılması gereken indirimi de
engellemiştir. Böylece dağıtım özelleştirmeleri
öncesinde, alıcı şirketler için cazibesini koruması adına,
hükümet kendi yayımladığı maliyet bazlı fiyatlandırma
mekanizmasının işleyişine bile müdahale ederek, yurttaşların
cebinden kaynak aktarımı yapılmasına hizmet etmiştir.
Bu kadar ince ince detaylar düşünülerek
dağıtıcı şirketlerin karlarının garanti altına alınmış olması
nedeniyle ihalelerde ortaya çıkan yüksek fiyatlar
şaşırtıcı değildir. Zarar etmeyeceği tam tersine kar edeceği garanti
olan böylesi bir yapılanma içerisinde kim hazır altyapı ve
sistem üzerinden para kazanmak istemez ki...
Gerçekleştirilen özelleştirme ihalelerine
ilişkin olarak da ne şeffaflıktan ne de rekabet ortamından söz etmek
mümkün değildir. İhalede rakip olan şirketler, ihale
sonrasında ortak yapılmakta; ihaleyi kazanan şirketin yüzde
49'a kadar başka ortak almasına izin verilerek ihalelerin
üzerine şaibe düşürülmekte; pazarlık masasında
tüm şirketler birden çekilip tek bir şirket kalabilmektedir.
Ne yazık ki bunlar hiç tartışılmadığı gibi, bir şirketin
birden çok bölge satın alarak, hem bölgede tekel konumuna
gelmesine hem de ikinci-üçüncü bir bölgenin de
elektrik dağıtımını alarak ulusal düzeyde de hakim gruplar
oluşturulmasına izin verilmektedir. Kamu elindeyken "rekabeti
engelleyici" olarak görülen Türkiye Elektrik
Kurumu'ndaki bütünlüklü yapı üretim,
dağıtım, iletim diye parçalanmışken; şirketlerin elinde
üretim, dağıtım ve perakende hizmetinin bütünleştirilmesi
"piyasa işleyişinin gereği" olarak sunulmaktadır.
Özelleştirmeci ve piyasacı yaklaşımların sundukları tüm
argümanlar ideolojik olup, gerçek yaşamla bağdaşmamaktadır.
Özelleştirmenin ve piyasalaştırmanın en temel iddiası olan,
kaliteli, kesintisiz, ucuz ve güvenilir elektrik sağlanacağı
iddiaları ülkemizde elektrik alanında yaşanan
özelleştirmelerle yalanlanmış bulunmaktadır. Elektrik
üretiminin özelleştirilmesi ve piyasada elektrik
alım-satımının başlamasıyla birlikte elektrik fiyatları fahiş
düzeylerde artış göstermiştir. Elektrik üretim
yatırımları piyasaya bırakılmış, ancak piyasa beklenen yatırımları
yapmamış, işi lisans tüccarlığına dökmüş, bunun
karşılığında ülkemiz enerji arz güvenliği sorunuyla karşı
karşıya kalmıştır. Yaşanan küresel ekonomik krizle enerji arz
krizi ötelenmiştir. Yani ucuz ve güvenli elektrik
sağlanamadığı meydandadır. Ne yazık ki kaliteli ve kesintisiz elektrik
sunumu da söz konusu değildir. 2006 yılında özel şirketlerin
fiyatların arttırılması talebiyle sisteme elektrik vermeyi reddetmeleri
nedeniyle yaşanan geniş çaplı elektrik kesintisi örneği,
bugün dağıtım özelleştirmelerinin ardından köylerimizin,
balık çiftliklerimizin, tarlalarımızın elektriksiz
bırakılmasıyla devam etmektedir. Dağıtım özelleştirmelerinin
tamamlanmasıyla yalnızca kasasının hesabına bakacak olan şirketlerin
bugün elektriği kestiği için telef olan binlerce balığı
umursamadığı gibi elektriksiz bıraktığı okul ve hastaneleri de
düşünmesini beklemek mümkün değildir.
Günümüzde yaşamsal öneme sahip olan elektrik gibi bir
kamu hizmetinin piyasanın kar hırsına bırakılmasının cefasını
çekmeye başlayan halkımız yakın zamanda içinden
çıkılamaz kaos ortamlarına sürüklenmesi de şaşırtıcı
olmayacaktır.
Elektrik alanında uygulanan serbest piyasa
politikalarının bugün iflas ettiği ortadadır. Yapılan
özelleştirme işlemleri tek bir Özelleştirme Yüksek Kurulu
(ÖYK) kararına dayandırılmaktadır. Bu ÖYK kararı,
TEDAŞ'ın özelleştirme kapsam ve programına alınmasını
içermekte olup, elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirme
kapsam ve programına alınmasına ilişkin herhangi bir ÖYK kararı
bulunmamaktadır. Temel kamu hizmetlerinden olan elektrik dağıtım
faaliyetlerinin, imtiyaz sözleşmesi yapılmaksızın özel
kişilere devredilmesi, Anayasa'nın 155. maddesinde belirtilen
Danıştay'ın düşüncesini bildirme görevini
engelleyeceğinden, Anayasa'ya ve kamu yararına aykırılık
oluşturmaktadır. Dağıtım hatlarının özelleştirilmesi kamu
tekelinin özel tekele devri anlamına gelmektedir. Bu durum
açıkça kamu yararına aykırıdır. Elektrik
Mühendisleri Odası olarak diğer dağıtım bölgelerine dava
açtığımız gibi bu 4 ihaleyi de yargı önüne
taşıyacağız.
ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
11.08.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder