Kadınlık Durumu: Veriler,
Gerçekler / Temel Demirer
" size="2">Kişinin özgürlüğü
kendi bağımlılığının farkına
varmasıyla başlar." size="2">[1]
"Kadın Sorunu", bir "sorun"
olarak, insan(lık)ın eşitlikçi-özgürleşme
öyküsünün bizatihi kendisidir…
olarak, insan(lık)ın eşitlikçi-özgürleşme
öyküsünün bizatihi kendisidir…
Cins(ler)in eşitsizliği üzerinde yükselen
soru(n), özü itibariyle bir iktidar meselesidir; evveliyatından
bugün(ler)e kadar…
soru(n), özü itibariyle bir iktidar meselesidir; evveliyatından
bugün(ler)e kadar…
Ezenin erk-ek, ezilenin ise kadın olduğu bu
öyküyü Ademle Havva'ya kadar geri
götürebilirsiniz. Hani kadının şeytanla (yılanla) işbirliği
yaparak erkeği kandırıp, bilgi ağacının meyvesini yedirdiği zamana
kadar!
öyküyü Ademle Havva'ya kadar geri
götürebilirsiniz. Hani kadının şeytanla (yılanla) işbirliği
yaparak erkeği kandırıp, bilgi ağacının meyvesini yedirdiği zamana
kadar!
Kadın(lar)ın "öteki"leştirilip,
ataerkine rehin kılındığı kadim hikâye mitolojiden modern
-kapitalist- topluma "üç aşağı-beş yukarı" aynı
minvalde tezahür ediyor…
ataerkine rehin kılındığı kadim hikâye mitolojiden modern
-kapitalist- topluma "üç aşağı-beş yukarı" aynı
minvalde tezahür ediyor…
KADINLIK DURUMU
Bunun kanıtı, "Kadın(lık)
Durumu"dur.
Durumu"dur.
Köle ticaretinin yasaklanmasının üzerinden
500 yılı aşkın bir süre geçmesine karşılık,
UNESCO'nun verilerine göre çağımızda hâlen
milyonlarca insan kölelik koşullarında yaşıyor. "Modern"
köleler uluslararası insan kaçakçılarının,
özellikle de fuhuş şebekelerinin kurbanı oluyor. Bunların
ağırlıklı bir kesimi fuhuş için kaçırılan kadınlardan
oluşan "seks köleleri".
500 yılı aşkın bir süre geçmesine karşılık,
UNESCO'nun verilerine göre çağımızda hâlen
milyonlarca insan kölelik koşullarında yaşıyor. "Modern"
köleler uluslararası insan kaçakçılarının,
özellikle de fuhuş şebekelerinin kurbanı oluyor. Bunların
ağırlıklı bir kesimi fuhuş için kaçırılan kadınlardan
oluşan "seks köleleri".
'Kadın Ticareti: Modern Kölelik
Endüstrisine bir Bakış' başlıklı kitabında durumu
değerlendiren yazar Siddarth Kara'nın tahminlerine göre 2006
yılı itibariyle dünyada 28 milyonu aşkın köle bulunuyor.
Köle durumda olan insanların yüzde 80'inin kadın olduğunun
altını çiziyor. Sözkonusu kadınların yüzde
50'sinin 18 yaşın altında olması ise acı bir gerçek olarak
karşımıza çıkıyor.
Endüstrisine bir Bakış' başlıklı kitabında durumu
değerlendiren yazar Siddarth Kara'nın tahminlerine göre 2006
yılı itibariyle dünyada 28 milyonu aşkın köle bulunuyor.
Köle durumda olan insanların yüzde 80'inin kadın olduğunun
altını çiziyor. Sözkonusu kadınların yüzde
50'sinin 18 yaşın altında olması ise acı bir gerçek olarak
karşımıza çıkıyor.
Ekonomik krizle birlikte birçok kesimin
fakirleşmesinin ardından seks kölesi kaçakçılığının
arttığını belirten Porteous, kurbanların genelde az gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerden getirildiğini ifade etti.
fakirleşmesinin ardından seks kölesi kaçakçılığının
arttığını belirten Porteous, kurbanların genelde az gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerden getirildiğini ifade etti.
BM'nin 2006 tarihli, 'Kadına Karşı
Şiddetin Araştırılması' raporuna göre, 113 ile 200 milyon
arasında kadın demografik olarak "kayıp" (yok)
görünmektedir. Ya doğar doğmaz öldürülmüşler
(erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi) ya da erkek
kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi olanaklara
ulaşamamışlardır… Fuhuşa zorlanan ya da bunun için
satılan kadınların sayısı yılda 700 bin ile 4 milyon arasındadır.
Cinsel kölelik düzeninden elde edilen kazançlar yılda
tahminen 12 milyar dolardır…
Şiddetin Araştırılması' raporuna göre, 113 ile 200 milyon
arasında kadın demografik olarak "kayıp" (yok)
görünmektedir. Ya doğar doğmaz öldürülmüşler
(erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi) ya da erkek
kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi olanaklara
ulaşamamışlardır… Fuhuşa zorlanan ya da bunun için
satılan kadınların sayısı yılda 700 bin ile 4 milyon arasındadır.
Cinsel kölelik düzeninden elde edilen kazançlar yılda
tahminen 12 milyar dolardır…
Bu işin sadece bir yanı; öte yandan
dünyadaki işlerin 3'te 2'sini kadınların yapmasına
karşın toplam gelirden ancak 10'da biri kadar pay aldığına işaret
eden Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin Başkanı Özlem Doğaner,
"Dünya, bu süper kadınların emekleri ile dönüyor,
ama gelirden aldıkları pay çok düşük" diyor!
dünyadaki işlerin 3'te 2'sini kadınların yapmasına
karşın toplam gelirden ancak 10'da biri kadar pay aldığına işaret
eden Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin Başkanı Özlem Doğaner,
"Dünya, bu süper kadınların emekleri ile dönüyor,
ama gelirden aldıkları pay çok düşük" diyor!
Evet, kadınların yerküredeki durumu vahim!
Ali Muhammed Fahru'nun, "Sudanlı bir kadın
gazetecinin pantalon giydiği için cezalandırılması
İslâm'daki adalet ruhuna uymadığı gibi, Arapların bu devirde
hâlâ köle gibi gördükleri kadına şiddet uygulama
eğilimini yansıtıyor,"[2]
dediği tabloda Somali'de bir kadın zina yaptığı
gerekçesiyle taşlanarak öldürüldü, birlikte
olduğu erkek de 100 kırbaç cezasına çarptırıldı.
Somali'deki İslâmcı El Şebab militanlarına bağlı
yargıç Şeyh Abdirahman, 20 yaşındaki kadının 17 Kasım 2009
günü Wajid kenti yakınlarında kalabalık önünde
taşlanarak öldürüldüğünü
duyurdu…
gazetecinin pantalon giydiği için cezalandırılması
İslâm'daki adalet ruhuna uymadığı gibi, Arapların bu devirde
hâlâ köle gibi gördükleri kadına şiddet uygulama
eğilimini yansıtıyor,"[2]
dediği tabloda Somali'de bir kadın zina yaptığı
gerekçesiyle taşlanarak öldürüldü, birlikte
olduğu erkek de 100 kırbaç cezasına çarptırıldı.
Somali'deki İslâmcı El Şebab militanlarına bağlı
yargıç Şeyh Abdirahman, 20 yaşındaki kadının 17 Kasım 2009
günü Wajid kenti yakınlarında kalabalık önünde
taşlanarak öldürüldüğünü
duyurdu…
Bunun yanı başında Batı Afrika ülkesi
Mali'de on binlerce kişi, evlilikte kadınlara erkeklerle eşit haklar
veren yasayı protesto etmek için sokaklara döküldü.
Ülke çapında gerçekleşen protesto gösterilerinde
erkeklerin yanı sıra kadınların da protestocular arasında yer alması
dikkati çekti. Yeni aile yasasındaki evlenme yaşını 18'e
çekip, "çocukların velayetini babaya veren"
maddedeki "baba" ibaresinin "ana baba" ile
değiştirilmesine kızan kalabalığın "Bu yasa Mali halkını
böler", "Bırakın kadın kadın, erkek erkek
kalsın", "Batı medeniyeti bir günahtır" yazılı
pankartlar taşıdığı görüldü. Başörtülü
kadınların gösteride "Tanrıya riayet et" sloganına,
erkekler "Allahüekber" nidalarıyla karşılık
verdi…
Mali'de on binlerce kişi, evlilikte kadınlara erkeklerle eşit haklar
veren yasayı protesto etmek için sokaklara döküldü.
Ülke çapında gerçekleşen protesto gösterilerinde
erkeklerin yanı sıra kadınların da protestocular arasında yer alması
dikkati çekti. Yeni aile yasasındaki evlenme yaşını 18'e
çekip, "çocukların velayetini babaya veren"
maddedeki "baba" ibaresinin "ana baba" ile
değiştirilmesine kızan kalabalığın "Bu yasa Mali halkını
böler", "Bırakın kadın kadın, erkek erkek
kalsın", "Batı medeniyeti bir günahtır" yazılı
pankartlar taşıdığı görüldü. Başörtülü
kadınların gösteride "Tanrıya riayet et" sloganına,
erkekler "Allahüekber" nidalarıyla karşılık
verdi…
Ayrıca Irak'ta bir yerel meclis, kadın
vekillerin işe bir erkek eşliğinde gidip gelmesini
kararlaştırdı… Vasit vilayet meclisinin oybirliğiyle aldığı
karar uyarınca, kadın vekiller, "ahlâklarının
korunması" için yanlarında erkek refakatçi ile işe
gidip gelecek...
vekillerin işe bir erkek eşliğinde gidip gelmesini
kararlaştırdı… Vasit vilayet meclisinin oybirliğiyle aldığı
karar uyarınca, kadın vekiller, "ahlâklarının
korunması" için yanlarında erkek refakatçi ile işe
gidip gelecek...
Sonra İran Meclisi'nde komisyondan geçen
"Aileyi Koruma Yasası", eşi 6 ay boyunca uzakta olan, hapse
giren veya ölümcül bir hastalığa yakalanan erkeklere,
eşlerinden izin almadan başka biriyle evlenme hakkı tanıyor. Ayrıca,
boşanma hâlinde kadının alması öngörülen nafakayı
"geleneksel" ve "gelenek dışı" olarak iki
bölüme ayırıyor, ancak bu ayrımın neye göre
yapılacağını belirtmiyor. İran'da erkeğin eşinden izin alarak
dört kez evlenmesi mümkün…
"Aileyi Koruma Yasası", eşi 6 ay boyunca uzakta olan, hapse
giren veya ölümcül bir hastalığa yakalanan erkeklere,
eşlerinden izin almadan başka biriyle evlenme hakkı tanıyor. Ayrıca,
boşanma hâlinde kadının alması öngörülen nafakayı
"geleneksel" ve "gelenek dışı" olarak iki
bölüme ayırıyor, ancak bu ayrımın neye göre
yapılacağını belirtmiyor. İran'da erkeğin eşinden izin alarak
dört kez evlenmesi mümkün…
Suudi Arabistan'da evlilik konulu bir konferansta
konuşma yapan bir hâkim, "erkeğin müsrif karısını
dövebileceğini" söyledi. 'Arab News'in haberine
göre, Suudi Arabistan'da evlilikte şiddet konulu seminerde
konuşan hâkim Hamid Errazin, "Mesela kadın erkeğin verdiği
1200 riyalin 900'üyle pahalı kara çarşaf satın alırsa,
dayağı hak etmiş olur," dedi...
konuşma yapan bir hâkim, "erkeğin müsrif karısını
dövebileceğini" söyledi. 'Arab News'in haberine
göre, Suudi Arabistan'da evlilikte şiddet konulu seminerde
konuşan hâkim Hamid Errazin, "Mesela kadın erkeğin verdiği
1200 riyalin 900'üyle pahalı kara çarşaf satın alırsa,
dayağı hak etmiş olur," dedi...
Hayır; iş bunlarla da sınırlı değil! Suudi
Arabistan'da 80 yaşını aşmış bir kişinin 11 yaşında bir kız
çocuğuyla evlendirilmesi, ülkedeki insan hakları
örgütlerini ayağa kaldırdı. Kızını evlendirme
karşılığında aynı zamanda kuzeni olan damattan 85 riyal (31 bin TL)
alan baba ise, eşinin itirazlarına rağmen küçük kızı
evlendirme kararını savunarak "Yaşı umurumda değil. Sağlığı ve
fiziğiyle evlenmeye uygun. Annesinin ne düşündüğü de
önemli değil" dedi…
Arabistan'da 80 yaşını aşmış bir kişinin 11 yaşında bir kız
çocuğuyla evlendirilmesi, ülkedeki insan hakları
örgütlerini ayağa kaldırdı. Kızını evlendirme
karşılığında aynı zamanda kuzeni olan damattan 85 riyal (31 bin TL)
alan baba ise, eşinin itirazlarına rağmen küçük kızı
evlendirme kararını savunarak "Yaşı umurumda değil. Sağlığı ve
fiziğiyle evlenmeye uygun. Annesinin ne düşündüğü de
önemli değil" dedi…
Sadece "Doğu" mu? Hayır
"Batı"da da benzer şeyler yaşanıyor!
"Batı"da da benzer şeyler yaşanıyor!
Vatikan'ın resmi yayın organı
'L'Osservatore Romano', kadınların
özgürleşmesi ve gelişimi açısından çamaşır
makinesinin icadının, doğum kontrol hapının bulunmasından ya da kadına
çalışma hakkı tanınmasından çok daha önemli olduğunu
savundu… Gazetede Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle
yayımlanan Katolik kadın yazar Lucetta Scraffia imzalı yazıda,
"Batılıların XX. yüzyılda kadını özgürleştirmek
için yaptıkları en önemli şey nedir? Kimileri doğum kontrol
hapı, kimileri kürtaj, kimileri de kadının ev dışında
çalışma hakkının en önemli şey olduğunu ileri
sürüyor. Ama daha cesur davranmaktan çekinmemek lazım:
Aslında en önemlisi çamaşır makinesidir,"
denildi...
'L'Osservatore Romano', kadınların
özgürleşmesi ve gelişimi açısından çamaşır
makinesinin icadının, doğum kontrol hapının bulunmasından ya da kadına
çalışma hakkı tanınmasından çok daha önemli olduğunu
savundu… Gazetede Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle
yayımlanan Katolik kadın yazar Lucetta Scraffia imzalı yazıda,
"Batılıların XX. yüzyılda kadını özgürleştirmek
için yaptıkları en önemli şey nedir? Kimileri doğum kontrol
hapı, kimileri kürtaj, kimileri de kadının ev dışında
çalışma hakkının en önemli şey olduğunu ileri
sürüyor. Ama daha cesur davranmaktan çekinmemek lazım:
Aslında en önemlisi çamaşır makinesidir,"
denildi...
"Batı" dedim; Nicola Clark'ın dikkat
çektiği üzere, "Birçok ülkede
işgücünün en az yarısını temsil etmelerine rağmen
kadınların şirketlerdeki gücü hâlâ çok az.
Avrupa Profesyonel Kadın Ağı'na göre 2008 yılında AB'de
en üstteki 300 şirketin yönetim kurulu üyelerinin yüzde
9.7'si kadındı. 2004'te ise bu oran yüzde
8'di..."[3]
çektiği üzere, "Birçok ülkede
işgücünün en az yarısını temsil etmelerine rağmen
kadınların şirketlerdeki gücü hâlâ çok az.
Avrupa Profesyonel Kadın Ağı'na göre 2008 yılında AB'de
en üstteki 300 şirketin yönetim kurulu üyelerinin yüzde
9.7'si kadındı. 2004'te ise bu oran yüzde
8'di..."[3]
Bununla birlikte Zülal Kardelen'in
ifadesiyle, "İran'da çalışma hayatında kadınların
oranı yüzde 42. Bu oran, dünya ortalaması olan yüzde
58'in altında olsa da, Ortadoğu'daki en yüksek seviye.
Fakat buna karşın, parlamentonun ancak yüzde 2.8'i kadınlardan
oluşuyor. Ortadoğu ve Afrika'da yüzde 9 olan ortalamanın
çok gerisinde…"
ifadesiyle, "İran'da çalışma hayatında kadınların
oranı yüzde 42. Bu oran, dünya ortalaması olan yüzde
58'in altında olsa da, Ortadoğu'daki en yüksek seviye.
Fakat buna karşın, parlamentonun ancak yüzde 2.8'i kadınlardan
oluşuyor. Ortadoğu ve Afrika'da yüzde 9 olan ortalamanın
çok gerisinde…"
Hasılı kadın-erkek eşitsizliği, XXI yüzyılda
da, hâlâ insanlığın en önemli sorunlarındandır;
güncelliğini korumaktadır.
da, hâlâ insanlığın en önemli sorunlarındandır;
güncelliğini korumaktadır.
Dini argümanlardan kapitalizme uyarlanmış
ataerkine dek hâlâ ve kaçınılmaz olarak
eşitlik-özgürlük mücadelesi yürütmeye
mahkûm olan kadın mücadelesi açısından,
"evcilleştirilip", "düzeniçi"
sınırlara çekilmek istenen 8 Mart'ın özel bir önemi
vardır.[4]
ataerkine dek hâlâ ve kaçınılmaz olarak
eşitlik-özgürlük mücadelesi yürütmeye
mahkûm olan kadın mücadelesi açısından,
"evcilleştirilip", "düzeniçi"
sınırlara çekilmek istenen 8 Mart'ın özel bir önemi
vardır.[4]
Nasıl mı?
"Kıvılcımını bir işçi hareketinin
çaktığı, ancak zaman içinde kapitalizmin dişlilerine
takılarak anlamından çok şey yitiren, -bilinen daha doğrusu
dayatılan adıyla- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü her yıl
olduğu gibi bu yıl da sağlam bir malzeme olarak yetkili merciler
tarafından iştahla tüketildi.
çaktığı, ancak zaman içinde kapitalizmin dişlilerine
takılarak anlamından çok şey yitiren, -bilinen daha doğrusu
dayatılan adıyla- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü her yıl
olduğu gibi bu yıl da sağlam bir malzeme olarak yetkili merciler
tarafından iştahla tüketildi.
Kadınlara karşı olan her 'şey' konuşma
metinlerinde, türkülerde, söyleşilerde en ağır şekilde
eleştirildi; ana-kadınların kahramanlık destanları,
çocuk-kadınların iç burkan anıları, hem bebek hem kariyer
yapanların başarıları harmanlanarak yayımlandı...
metinlerinde, türkülerde, söyleşilerde en ağır şekilde
eleştirildi; ana-kadınların kahramanlık destanları,
çocuk-kadınların iç burkan anıları, hem bebek hem kariyer
yapanların başarıları harmanlanarak yayımlandı...
Siyasiler yerel seçimler için
cinsiyetimize methiyeler düzerken, markalarını daha fazla pazarlamak
isteyenler 'tükettiğin ölçüde kadınsın'
mesajını taşıyan ilanlarıyla beyin tacizinin dozunu her özel
günde olduğu gibi yükselttiler," der ya Nurgül
Eryeşil, işte öyle…
cinsiyetimize methiyeler düzerken, markalarını daha fazla pazarlamak
isteyenler 'tükettiğin ölçüde kadınsın'
mesajını taşıyan ilanlarıyla beyin tacizinin dozunu her özel
günde olduğu gibi yükselttiler," der ya Nurgül
Eryeşil, işte öyle…
ATAERKİL YAPI(MIZ)
Ya coğrafyamız?! Coğrafyamızdaki ataerkil yapı?! O
da, dünya ortalamasından vahim eğilimler içeriyor…
da, dünya ortalamasından vahim eğilimler içeriyor…
"Her Türk asker doğar"…
"Biz erkek bir milletiz"… "Karı gibi
gülme"… "Sana erkek sözü"…
"Kodum mu oturturum"… "Türk'e
Türk'ten başka dost yok"… "Erkeksen
çık karşıma"… "Kızını dövmeyen, dizini
döver"… "Kadının sırtından sopayı, karnından
sıpayı eksik etmeyeceksin"… "Saçı uzun, aklı
kısa"… "Kızı kendi hâline bırakırsan ya
davulcuya varır, ya zurnacıya"… "Ananı avradını
kızını kısrağını..."… "Ananın
örekesi"...
"Biz erkek bir milletiz"… "Karı gibi
gülme"… "Sana erkek sözü"…
"Kodum mu oturturum"… "Türk'e
Türk'ten başka dost yok"… "Erkeksen
çık karşıma"… "Kızını dövmeyen, dizini
döver"… "Kadının sırtından sopayı, karnından
sıpayı eksik etmeyeceksin"… "Saçı uzun, aklı
kısa"… "Kızı kendi hâline bırakırsan ya
davulcuya varır, ya zurnacıya"… "Ananı avradını
kızını kısrağını..."… "Ananın
örekesi"...
Gündelik dilden, ajans haberlerinden ve halk
deyimlerinden açığa çıkan bu psikopataloji toplum(umuz)un da
aynasıdır bir bakıma...
deyimlerinden açığa çıkan bu psikopataloji toplum(umuz)un da
aynasıdır bir bakıma...
Faruk Nafiz de bir şiirinde şöyle anlatıyordu o
psikopatolojiyi:
psikopatolojiyi:
"Ninem beş yüz altına alınmış bir
köleydi,/ Dedem beş yüz altını sayan bir derebeyi./ Kurt kanı,
köpek kanı birbirine karıştı,/ İkisinden ortaya çıktı bir
kurt köpeği./ Ben ninemden kölelik, dedemden kin almışım;/
Çini bir kâse kadar başkadır içim dışım./ Elini
öpmek için yalvarsa da bakışım,/ Isır diye tepinir
gözlerimin bebeği."
köleydi,/ Dedem beş yüz altını sayan bir derebeyi./ Kurt kanı,
köpek kanı birbirine karıştı,/ İkisinden ortaya çıktı bir
kurt köpeği./ Ben ninemden kölelik, dedemden kin almışım;/
Çini bir kâse kadar başkadır içim dışım./ Elini
öpmek için yalvarsa da bakışım,/ Isır diye tepinir
gözlerimin bebeği."
Şimdi gelelim "resmi", yani "uydurma
tarihler"in üstünde hiç durmadığı, ama Faruk
Nafiz'in yukarıdaki şiirinde de ima ettiği bazı temel
gerçeklere.
tarihler"in üstünde hiç durmadığı, ama Faruk
Nafiz'in yukarıdaki şiirinde de ima ettiği bazı temel
gerçeklere.
Hemen hemen 1850'lere kadar İstanbul'da,
Kapalıçarşı'nın Nuruosmaniye kapısı dışındaki
"Köle pazarı"nda, nerdeyse okkayla satılıyordu yoksul
kadınlar.
Kapalıçarşı'nın Nuruosmaniye kapısı dışındaki
"Köle pazarı"nda, nerdeyse okkayla satılıyordu yoksul
kadınlar.
"Köle pazarı"na gittiğinde,
gözünün tuttuğu bir kızcağızı evire çevire iyice
inceledikten sonra satın alıyor; bir süre sonra da canın isterse,
yine götürüp satıyordun pazarda. Üstüne
üç beş kuruş daha verip, bir yenisini alma olanağın da
vardı.
gözünün tuttuğu bir kızcağızı evire çevire iyice
inceledikten sonra satın alıyor; bir süre sonra da canın isterse,
yine götürüp satıyordun pazarda. Üstüne
üç beş kuruş daha verip, bir yenisini alma olanağın da
vardı.
Divan edebiyatında ise "kadın
düşmanlığı", rekorlar üstüne rekor
kırmaktadır.
düşmanlığı", rekorlar üstüne rekor
kırmaktadır.
İşte Kalayi Refi Efendi'nin mısraları:
"Mısraf-ı beyt ejderiyle uğraşırken rüz-ü şeb (Gece
gündüz ev masrafı ejderiyle uğraşırken)/ Akrep-i banu da bir
yan sokmadadır nişteri (Hanım akrep de bir yandan sokmaktadır
neşteri)"
"Mısraf-ı beyt ejderiyle uğraşırken rüz-ü şeb (Gece
gündüz ev masrafı ejderiyle uğraşırken)/ Akrep-i banu da bir
yan sokmadadır nişteri (Hanım akrep de bir yandan sokmaktadır
neşteri)"
Şu dizeler de Hamdullah Hamdi Efendi'den:
"Keyd ile zen azizi har eyler (Kötülükle kadın, kutsal
kişiyi eşeğe çevirir)/ Mekr ile fikrini figar eyler
(Düzenbazlıklarıyla fikrini yaralar perişan eyler)"
"Keyd ile zen azizi har eyler (Kötülükle kadın, kutsal
kişiyi eşeğe çevirir)/ Mekr ile fikrini figar eyler
(Düzenbazlıklarıyla fikrini yaralar perişan eyler)"
Lamii Efendi ise, sövgüyü daha da
artırıyor: "Zenlerin dışlarına aldanma İçleri dopdolu
hasasettir (kötülüktür)/ Mekr-ü tezvir-i fitne
vü telbis (Düzenbazlık, uyduruculuk, kışkırtıcılık ve
sahtekârlık)/ Bunlara sanat-ı verasettir (Sanat olarak miras
kalmıştır onlara)"
artırıyor: "Zenlerin dışlarına aldanma İçleri dopdolu
hasasettir (kötülüktür)/ Mekr-ü tezvir-i fitne
vü telbis (Düzenbazlık, uyduruculuk, kışkırtıcılık ve
sahtekârlık)/ Bunlara sanat-ı verasettir (Sanat olarak miras
kalmıştır onlara)"
Sümbülzade Vehbi Efendi de şöyle bir
uyarı da bulunuyor: "Bilirim sanma sakın mekr-i zeni (Kadın
düzenbazlığını)/ O bulur bilmediğin bir düzeni"
uyarı da bulunuyor: "Bilirim sanma sakın mekr-i zeni (Kadın
düzenbazlığını)/ O bulur bilmediğin bir düzeni"
Sadrazam Ragıp Paşa da, kadınlardan kuşkuludur:
"Biz cihanın hıyel-i nakşına meftun değiliz (Biz dünyanın
nakışlı hilelerine vurgun değiliz)/ Bilürüz mekr-i zeni
hasılı mecnun değiliz (Kadın düzenbazlığını biliriz, deli
değiliz)"
"Biz cihanın hıyel-i nakşına meftun değiliz (Biz dünyanın
nakışlı hilelerine vurgun değiliz)/ Bilürüz mekr-i zeni
hasılı mecnun değiliz (Kadın düzenbazlığını biliriz, deli
değiliz)"
Ve şu öğüt de Rasih Efendi'den:
"Sakın aldanma avretin sözüne/ Merd isen bakma onların
yüzüne"
"Sakın aldanma avretin sözüne/ Merd isen bakma onların
yüzüne"
Fazıl Efendi ise, tüm dünya kadınlarını
ayağa kaldıracak bir küstahlıkla saldırıyor kadınlara: "Er
olan bir ola mı kancık ile/ Anulur mu keçi kıvırcık
ile…"[5]
ayağa kaldıracak bir küstahlıkla saldırıyor kadınlara: "Er
olan bir ola mı kancık ile/ Anulur mu keçi kıvırcık
ile…"[5]
Örnek(ler) çok! İşte bir
kaçı…
kaçı…
Adıyaman'da evlerinin bahçesinde oturur
hâlde gömülü bulunan Medine'nin, ailesi
tarafından bilinci açıkken canlı canlı toprağa verildiği ortaya
çıktı…
hâlde gömülü bulunan Medine'nin, ailesi
tarafından bilinci açıkken canlı canlı toprağa verildiği ortaya
çıktı…
Siirt'te ailesinin saldırısından kurtulmak
için altıncı kattan atlayan N.E.'yi daha sonra
bıçaklayan amcası, "Bu kızı mutlaka
öldüreceğim," diye bağırır…
için altıncı kattan atlayan N.E.'yi daha sonra
bıçaklayan amcası, "Bu kızı mutlaka
öldüreceğim," diye bağırır…
Muş'ta, 19 yaşında bir gençle imam
nikâhı kıyılan 14 yaşındaki Havva Üzüm, 2 ay sonra
kendini tavana asar…
nikâhı kıyılan 14 yaşındaki Havva Üzüm, 2 ay sonra
kendini tavana asar…
Adalet Bakanlığı verilerine göre kadın
cinayetleri, 2002'den 2009'a kadar yüzde 1400 oranında
arttı. 2009 yılında kadın cinayetleri ciddi oranda yükselirken, 2010
yılının sadece Ocak ayında kadınların payına yine ölüm,
taciz ve tecavüz düştü.
cinayetleri, 2002'den 2009'a kadar yüzde 1400 oranında
arttı. 2009 yılında kadın cinayetleri ciddi oranda yükselirken, 2010
yılının sadece Ocak ayında kadınların payına yine ölüm,
taciz ve tecavüz düştü.
2010 yılı Ocak ayı verilerine göre 30 gün
içinde 16 kadın katledilirken, sadece yargıya yansıyan tecavüz
sayısı ise 28 oldu. Verilere göre 14 kadının şüpheli
ölümü kayıtlara intihar olarak geçti ve 3 kadın ise
isteği dışında kaçırıldı.
içinde 16 kadın katledilirken, sadece yargıya yansıyan tecavüz
sayısı ise 28 oldu. Verilere göre 14 kadının şüpheli
ölümü kayıtlara intihar olarak geçti ve 3 kadın ise
isteği dışında kaçırıldı.
Bu tablo ataerkil yap(mız) açısından
"kaçınılmaz"! Çünkü…
"kaçınılmaz"! Çünkü…
14 yaşındaki B.Ç. adlı kız çocuğuna
cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla tutuksuz yargılanan
'Vakit' gazetesi yazarı 76 yaşındaki Hüseyin
Üzmez'e adliye girişinde ve çıkışında şemsiyeyle
vurup yumurta fırlatan kadınlara 7.5 yıla kadar hapis istemiyle dava
açılan;
cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla tutuksuz yargılanan
'Vakit' gazetesi yazarı 76 yaşındaki Hüseyin
Üzmez'e adliye girişinde ve çıkışında şemsiyeyle
vurup yumurta fırlatan kadınlara 7.5 yıla kadar hapis istemiyle dava
açılan;
Somut araştırma verileri de göstermektedir ki,
kadın medyada gerek istihdam, gerek konu olma açısından yerleşik
egemen düşüncenin ayrımcı yaklaşımlarına hedef olmaktadır.
Örneğin RTÜK kaynaklı bir araştırma göstermektedir ki, TV
programlarında kadınlar yüzde 40 oranında "anne",
yüzde 19.9 oranında "cinsel nesne olarak", yüzde 10
oranında "eş" olarak sunulmuştur. Kadının "başarılı
kadın" olarak sunumunun ise yüzde 8.9 olarak
gerçekleştirildiği tespit edilen;
kadın medyada gerek istihdam, gerek konu olma açısından yerleşik
egemen düşüncenin ayrımcı yaklaşımlarına hedef olmaktadır.
Örneğin RTÜK kaynaklı bir araştırma göstermektedir ki, TV
programlarında kadınlar yüzde 40 oranında "anne",
yüzde 19.9 oranında "cinsel nesne olarak", yüzde 10
oranında "eş" olarak sunulmuştur. Kadının "başarılı
kadın" olarak sunumunun ise yüzde 8.9 olarak
gerçekleştirildiği tespit edilen;
Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin
AKP'nin politikaları paralelinde Halk Eğitim Merkezleri'ne
alternatif olarak devreye soktuğu meslek edindirme kursları BUSMEK
koordinatörlüğüne atanan ve ilk toplantıda kadın
yöneticilere, "Burası geneleve dönmüş. Ben dişilerle
çalışmam" denilen;
AKP'nin politikaları paralelinde Halk Eğitim Merkezleri'ne
alternatif olarak devreye soktuğu meslek edindirme kursları BUSMEK
koordinatörlüğüne atanan ve ilk toplantıda kadın
yöneticilere, "Burası geneleve dönmüş. Ben dişilerle
çalışmam" denilen;
'Açıköğretim Fakültesi Jandarma
ve Polis Önlisans Meslek Eğitimi' programında çıkan
final sorularında, "Aşağıdakilerden hangisi kadına özgü
bir davranış olarak kabul edilir?" 'a-)
Çokbilmişlik', 'b-) Baskıcılık', 'c-)
Konuşkanlık', 'd-) Mantıksal düşünme' ve
'e-) Kendine güvenme'… şıklarının yanıtının
"c-) şıkkı yani 'konuşkanlık'…"
olabildiği cinsiyetçi söylemin coğrafyasıdır
Türkiye!
ve Polis Önlisans Meslek Eğitimi' programında çıkan
final sorularında, "Aşağıdakilerden hangisi kadına özgü
bir davranış olarak kabul edilir?" 'a-)
Çokbilmişlik', 'b-) Baskıcılık', 'c-)
Konuşkanlık', 'd-) Mantıksal düşünme' ve
'e-) Kendine güvenme'… şıklarının yanıtının
"c-) şıkkı yani 'konuşkanlık'…"
olabildiği cinsiyetçi söylemin coğrafyasıdır
Türkiye!
COĞRAFYAMIZDA KADINLIK DURUMU
Coğrafyamızda kadın(lar)ın durumu, tek kelime ile
"vahim"dir!
"vahim"dir!
Örneğin Türkiye'de 9 milyon 808 bin
kişinin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kaydı olmadan
çalıştığı belirlendi. 6 milyon 172 bin kişilik kadın
istihdamının yüzde 59.8'i kayıt dışıdır.
kişinin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kaydı olmadan
çalıştığı belirlendi. 6 milyon 172 bin kişilik kadın
istihdamının yüzde 59.8'i kayıt dışıdır.
Türkiye'de 15.7 milyon erkek istihdamına
karşı, kadın istihdamı ancak 5.6 milyonda kalmıştır. Yani,
çalışabilir yaştaki 25.4 milyon kadından yaklaşık 20 milyonu,
işgücüne dahil edilememiştir. İstihdam edilen kadınların
yüzde 44'ü tarımdadır. Erkeklerdeyse bu oran sadece
yüzde 19'dur. Zaten az olan kadın istihdamı, aynı zamanda
nispeten düşük üretkenliğe sahip. Çünkü
tarımdaki kadın istihdamının yüzde 74'ü, ücretsiz
aile işçisi statüsündedir. Ama daha çarpıcı
olanı, 1 milyon 259 bin işverenin sadece yüzde 7'si, 83 bini
kadındır.
karşı, kadın istihdamı ancak 5.6 milyonda kalmıştır. Yani,
çalışabilir yaştaki 25.4 milyon kadından yaklaşık 20 milyonu,
işgücüne dahil edilememiştir. İstihdam edilen kadınların
yüzde 44'ü tarımdadır. Erkeklerdeyse bu oran sadece
yüzde 19'dur. Zaten az olan kadın istihdamı, aynı zamanda
nispeten düşük üretkenliğe sahip. Çünkü
tarımdaki kadın istihdamının yüzde 74'ü, ücretsiz
aile işçisi statüsündedir. Ama daha çarpıcı
olanı, 1 milyon 259 bin işverenin sadece yüzde 7'si, 83 bini
kadındır.
Türkiye'deki kadının durumuna bakacak
olursak, gelişmiş ülkeler düzeyinde eğitimli, meslek sahibi
kadınların yanı sıra, 25 yaş üstü 16.897.656 kadın
nüfusunun 13.871.060'ı (4.625.828'i okuma yazma bilmeyen,
1.270.255'i okuma yazma biliyorum diyen ancak ilkokulu bitirmemiş,
7.644.977'si ilkokul mezunu olmak üzere) en çok ilkokulu
bitirmişler ve ancak yüzde 17'si istihdam edilebilmekte,
düşük ücretli ve iyi olmayan koşullarda
çalışmaktadırlar. Çoğu kez kayıt dışı, sosyal
güvenliği olmayan iş bulabilmektedirler. Kadınların sadece
yüzde 3.9'u üniversite mezunudur. Eğitim düzeyi
kadının işgücüne katılımını güçlendirmektedir;
nitekim üniversite eğitimi alan kadınların yüzde 70'i
çalışmaktadır.
olursak, gelişmiş ülkeler düzeyinde eğitimli, meslek sahibi
kadınların yanı sıra, 25 yaş üstü 16.897.656 kadın
nüfusunun 13.871.060'ı (4.625.828'i okuma yazma bilmeyen,
1.270.255'i okuma yazma biliyorum diyen ancak ilkokulu bitirmemiş,
7.644.977'si ilkokul mezunu olmak üzere) en çok ilkokulu
bitirmişler ve ancak yüzde 17'si istihdam edilebilmekte,
düşük ücretli ve iyi olmayan koşullarda
çalışmaktadırlar. Çoğu kez kayıt dışı, sosyal
güvenliği olmayan iş bulabilmektedirler. Kadınların sadece
yüzde 3.9'u üniversite mezunudur. Eğitim düzeyi
kadının işgücüne katılımını güçlendirmektedir;
nitekim üniversite eğitimi alan kadınların yüzde 70'i
çalışmaktadır.
Önemli bir ek daha: 2000 yılında ülkemizde
kadın istihdam oranı yüzde 36 iken 2009'da yüzde 22... (Bu
oran AB ülkelerinde yüzde 58'dir!)
kadın istihdam oranı yüzde 36 iken 2009'da yüzde 22... (Bu
oran AB ülkelerinde yüzde 58'dir!)
Bunun yanında Türkiye, siyasette kadının yeri
açısından sınıfta kalan bir tablo sergiliyor. 3 bin 500'e
yakın belediyeden yalnızca 17'sinde kadın belediye başkanı
bulunuyor. Kadın belediye başkanlarının oranı yüzde 0.56'da
kalırken, 550 milletvekilinden ise yalnızca 50'sini kadınlar temsil
ediyor. Kadın milletvekili oranı yüzde 10'u bile bulmuyor.
açısından sınıfta kalan bir tablo sergiliyor. 3 bin 500'e
yakın belediyeden yalnızca 17'sinde kadın belediye başkanı
bulunuyor. Kadın belediye başkanlarının oranı yüzde 0.56'da
kalırken, 550 milletvekilinden ise yalnızca 50'sini kadınlar temsil
ediyor. Kadın milletvekili oranı yüzde 10'u bile bulmuyor.
Ayrıca birkaç şey daha: Türkiye'deki
evliliklerin yüzde 30'unun 12-19 yaşlarında yapılıyor.
evliliklerin yüzde 30'unun 12-19 yaşlarında yapılıyor.
Türkiye genelindeki 54 kadın sığınma evinde 18
yılda yaklaşık 10 bin kadın ve 7 bin çocuğa hizmet verildi.
yılda yaklaşık 10 bin kadın ve 7 bin çocuğa hizmet verildi.
Özetin özeti: BM Kalkınma
Programı'nın (UNDP) 'Cinsiyete Dayalı Gelişme
Endeksi'ne göre Türkiye, kadınların toplumsal hayata aktif
katılımını ölçen endekste 109 ülke içinde
101'incidir.
Programı'nın (UNDP) 'Cinsiyete Dayalı Gelişme
Endeksi'ne göre Türkiye, kadınların toplumsal hayata aktif
katılımını ölçen endekste 109 ülke içinde
101'incidir.
'Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'
verilerine göre kadının işgücüne katılımında 130
ülke arasında Türkiye 125. sıradadır!
verilerine göre kadının işgücüne katılımında 130
ülke arasında Türkiye 125. sıradadır!
ŞİDDET!!! TACİZ!!!
'Pozitif Yaşam Derneği' aktivisti Murat
Yüksel'nin, "1985-2002 arası 2 bin 200 kişi
öldüğüne, bunların da yüzde 75'inin kadın
olduğuna" dikkat çektiği Türkiye'de;
"Kadınlarımızın durumu gerçekten zor. Kadınların
yüzde 39'u fiziksel, yüzde 44'ü duygusal,
yüzde 40'ı ekonomik şiddete uğruyormuş. Evli 10 kadından
3'ü eşinden fiziksel ya da cinsel şiddete, 10 gebe kadından
1'i şiddete maruz kalıyormuş… Ve daha niceleri…"
diyor Bülent Habora…
Yüksel'nin, "1985-2002 arası 2 bin 200 kişi
öldüğüne, bunların da yüzde 75'inin kadın
olduğuna" dikkat çektiği Türkiye'de;
"Kadınlarımızın durumu gerçekten zor. Kadınların
yüzde 39'u fiziksel, yüzde 44'ü duygusal,
yüzde 40'ı ekonomik şiddete uğruyormuş. Evli 10 kadından
3'ü eşinden fiziksel ya da cinsel şiddete, 10 gebe kadından
1'i şiddete maruz kalıyormuş… Ve daha niceleri…"
diyor Bülent Habora…
Prof. Dr. Yakın Ertürk, Türkiye'nin
kadına yönelik şiddet konusunda uluslararası alanda bir
"şiddet ülkesi" olarak
görüldüğünün altını çizerken;
'İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi' verilerine göre,
her üç kadından birinin fiziksel şiddet gördüğü
Türkiye'de, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri
Enstitüsü'nün 'Türkiye Nüfus ve Sağlık
Araştırması 2008'in sonuçlarına göre, kadınların
dörtte biri, kocaların dayak gerekçelerinden "en az
birini" doğru buluyor!
kadına yönelik şiddet konusunda uluslararası alanda bir
"şiddet ülkesi" olarak
görüldüğünün altını çizerken;
'İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi' verilerine göre,
her üç kadından birinin fiziksel şiddet gördüğü
Türkiye'de, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri
Enstitüsü'nün 'Türkiye Nüfus ve Sağlık
Araştırması 2008'in sonuçlarına göre, kadınların
dörtte biri, kocaların dayak gerekçelerinden "en az
birini" doğru buluyor!
'Türkiye'de Kadına Yönelik Aile
İçi Şiddet' araştırmasına göre de
Türkiye'de her 10 kadından 4'ü eşinden fiziksel
şiddet görüyor…
İçi Şiddet' araştırmasına göre de
Türkiye'de her 10 kadından 4'ü eşinden fiziksel
şiddet görüyor…
Ayrıca 'Başbakanlık Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü'nce yapılan
'Türkiye'de Ev Cinayetleri Araştırması'na
göre, eşe yönelik cinayet ve cinayet girişimi olaylarının
yüzde 52'si kadınlar, yüzde 32'si erkekler tarafından
gerçekleştiriliyor…
Araştırmalar Genel Müdürlüğü'nce yapılan
'Türkiye'de Ev Cinayetleri Araştırması'na
göre, eşe yönelik cinayet ve cinayet girişimi olaylarının
yüzde 52'si kadınlar, yüzde 32'si erkekler tarafından
gerçekleştiriliyor…
Nihayet kadın öğretmenlerin yüzde
33.4'ü işyerinde amirinin, veli veya öğrencisinin
şiddetine uğradığını söylüyor. Yüzde 30.8'i
yeniden dünyaya gelebilse erkek olmak istediklerini ifade etmek zorunda
kaldıkları ataerkil yapı(mız) ayrıca, tecavüzün
"kardeşi" tacizle de malûldür!
33.4'ü işyerinde amirinin, veli veya öğrencisinin
şiddetine uğradığını söylüyor. Yüzde 30.8'i
yeniden dünyaya gelebilse erkek olmak istediklerini ifade etmek zorunda
kaldıkları ataerkil yapı(mız) ayrıca, tecavüzün
"kardeşi" tacizle de malûldür!
Örneğin Uludağ Üniversitesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Serpil Aytaç'ın araştırmasına göre
üniversite öğrencilerin yüzde 86.9'u cinsel taciz
mağdurudur.
Üyesi Prof. Dr. Serpil Aytaç'ın araştırmasına göre
üniversite öğrencilerin yüzde 86.9'u cinsel taciz
mağdurudur.
"ERKEĞİ ÖLDÜRMEK"
Buraya kadar sıraladığım somut veriler; "Bu
memleketin kadınlarını erkek şiddetinden koruyabilmek için
milyonları barındırabilecek dev bir korunma evi gerekiyor. Kadınlar,
orada mülteciler gibi kendilerini incitmeyecek bir dünyanın
rüyasını görmeli," diyen Yıldırım Türker'i
doğruluyor!
memleketin kadınlarını erkek şiddetinden koruyabilmek için
milyonları barındırabilecek dev bir korunma evi gerekiyor. Kadınlar,
orada mülteciler gibi kendilerini incitmeyecek bir dünyanın
rüyasını görmeli," diyen Yıldırım Türker'i
doğruluyor!
Ya da "Ey erkekler! Şiddetin nedenini aramaktan
vazgeçin ve kendinizle yüzleşin. Erkeklik dediğiniz şeyin
yüzde 90'ının şiddet olduğunu göreceksiniz," diye
haykıran Elif Gazioğlu'nu…
vazgeçin ve kendinizle yüzleşin. Erkeklik dediğiniz şeyin
yüzde 90'ının şiddet olduğunu göreceksiniz," diye
haykıran Elif Gazioğlu'nu…
Görülmesi gerek: "Kadınlarını
erkeklerin malı gibi gören toplum... Kadınlarını ikinci sınıf
vatandaş gören toplum... Kadınlarını aşağılayan toplum...
Kadınlarını öldüren toplum... Kadınlarını koruyamayan
toplum..." bizimkisi…
erkeklerin malı gibi gören toplum... Kadınlarını ikinci sınıf
vatandaş gören toplum... Kadınlarını aşağılayan toplum...
Kadınlarını öldüren toplum... Kadınlarını koruyamayan
toplum..." bizimkisi…
"2006 yılında aile içi cinayet davası
sayısı 295… 2008 yılında ise 292… Resmi araştırmalara
göre Türkiye'de her 10 kadından 4'ü fiziksel ya
da cinsel şiddet görüyor… Türkiye genelinde, fiziksel
ya da cinsel şiddet görmüş kadınların oranı yüzde
41… Neredeyse kadınların yarısı (resmi olarak saptanabilen
sayılara göre) şiddet görüyor…" Bunlar net
biçimde karşımızda…
sayısı 295… 2008 yılında ise 292… Resmi araştırmalara
göre Türkiye'de her 10 kadından 4'ü fiziksel ya
da cinsel şiddet görüyor… Türkiye genelinde, fiziksel
ya da cinsel şiddet görmüş kadınların oranı yüzde
41… Neredeyse kadınların yarısı (resmi olarak saptanabilen
sayılara göre) şiddet görüyor…" Bunlar net
biçimde karşımızda…
Yani "Kadınları namus uğruna eve kapatan...
Kadınları namus uğruna döven... Kadınlara namus uğruna
söven... Kadınları namus uğruna öldüren...
'Namuslu' erkeklerden oluşan bir toplum"dur size="2">[6] sözünü ettiğimiz!
Kadınları namus uğruna döven... Kadınlara namus uğruna
söven... Kadınları namus uğruna öldüren...
'Namuslu' erkeklerden oluşan bir toplum"dur size="2">[6] sözünü ettiğimiz!
Tam da bu koordinatlarda toplumsal yapının durmadan
üreterek, çoğalttığı "erkeği
öldürmek"tir asli görev(imiz)!
üreterek, çoğalttığı "erkeği
öldürmek"tir asli görev(imiz)!
"Toplum olarak, erkeğin zorbalık hakkıyla
yüzleşmek zorundayız. Aile kurumundan hukuka, milli savunmadan iş
hayatına; öncelikle bu haktan vazgeçmek
zorundayız…
yüzleşmek zorundayız. Aile kurumundan hukuka, milli savunmadan iş
hayatına; öncelikle bu haktan vazgeçmek
zorundayız…
Dinamik toplumumuz, erkeğin zorbalık hakkıyla
yüzleşmek zorundadır…" size="2">[7]
yüzleşmek zorundadır…" size="2">[7]
"SONUÇ" NOTLARI
Kadın(lar), hangi toplumsal kesimden olursa olsun,
sadece kadın olduğu için ezilendir, sömürülendir,
şiddete maruz kalandır!
sadece kadın olduğu için ezilendir, sömürülendir,
şiddete maruz kalandır!
Kadın(lar), bedeni erkek siyasetine alet edilendir.
Kendi bedeni üzerinde erkeğe, aileye, topluma, millete, devlete
tasarruf yetkisi verilmiş olandır!
Kendi bedeni üzerinde erkeğe, aileye, topluma, millete, devlete
tasarruf yetkisi verilmiş olandır!
Doğduğu andan başlayarak, yaşama tutunmakta,
eğitimde, sağlıkta, istihdamda, kaynakların paylaşımında
ayırımcılığa uğrayandır. Bu ayırımcılığa karşı amansız
mücadele verenlerdir.
eğitimde, sağlıkta, istihdamda, kaynakların paylaşımında
ayırımcılığa uğrayandır. Bu ayırımcılığa karşı amansız
mücadele verenlerdir.
Bu tabloda ataerkil düzen ve kapitalist sistem
sürekli birbirini besleyerek ve birbirini yeniden üreterek kadını
ikincil konuma mahkûm ederken; onu var eden zemine yönelmeyen bir
kadın hareketi, kadınların kurtuluşundan söz edemez ve etmemelidir
de…
sürekli birbirini besleyerek ve birbirini yeniden üreterek kadını
ikincil konuma mahkûm ederken; onu var eden zemine yönelmeyen bir
kadın hareketi, kadınların kurtuluşundan söz edemez ve etmemelidir
de…
Tam da bu eksende kadın hareketinin -tartışma ve
ayrışmalarıyla da olsa- giderek güçlendiği coğrafyamızda
her şey giderek daha da yerli yerine oturacaktır.
ayrışmalarıyla da olsa- giderek güçlendiği coğrafyamızda
her şey giderek daha da yerli yerine oturacaktır.
"Sistem feminizmi yedeğine
alıyor"ken;[8] veya Aksu
Bora'nın, "Feminizm ile sosyalizmin mutsuz evliliği"ne
dikkat çekip, "Arkadaş olsak yeter!" size="2">[9] dediği koordinatlarda başka
türlüsü de mümkün değildir!
alıyor"ken;[8] veya Aksu
Bora'nın, "Feminizm ile sosyalizmin mutsuz evliliği"ne
dikkat çekip, "Arkadaş olsak yeter!" size="2">[9] dediği koordinatlarda başka
türlüsü de mümkün değildir!
Temel Demirer
25 Şubat 2010 14:41:31, Ankara.
N O T L A R
[*]
Demokratik Kadın Hareketi Bülteni, No:10, Eylül
2010…
Demokratik Kadın Hareketi Bülteni, No:10, Eylül
2010…
[1]
Leyla Ersin.
Leyla Ersin.
[2]
Ali Muhammed Fahru, "Pantolona Kırbaç Arapların Kadına
Bakışının Göstergesi...", Kuds ül Arabi, 10 Eylül
2009.
Ali Muhammed Fahru, "Pantolona Kırbaç Arapların Kadına
Bakışının Göstergesi...", Kuds ül Arabi, 10 Eylül
2009.
[3]
Nicola Clark, "Kadınları Yönetim Kurullarına Almak",
International Herald Tribune, 28 Ocak 2010.
Nicola Clark, "Kadınları Yönetim Kurullarına Almak",
International Herald Tribune, 28 Ocak 2010.
[4] 8
Mart 1857 tarihinde, Amerika'da dokuma işçisi kadınlar,
ayrımcılığa ve insanlık dışı çalışma koşullarına isyan
etti. Aradan 53 yıl geçtikten sonra, 1910 yılında İkinci
Enternasyonal Kadınlar Konferansı'nda Alman delege Clara
Zetkin'in önerisiyle, 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar
Günü ilan edildi. 1977 yılında da, Birleşmiş Milletler, bu
günü, Dünya Kadın Hakları ve Uluslararası Barış
Günü olarak kabul etti.
Mart 1857 tarihinde, Amerika'da dokuma işçisi kadınlar,
ayrımcılığa ve insanlık dışı çalışma koşullarına isyan
etti. Aradan 53 yıl geçtikten sonra, 1910 yılında İkinci
Enternasyonal Kadınlar Konferansı'nda Alman delege Clara
Zetkin'in önerisiyle, 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar
Günü ilan edildi. 1977 yılında da, Birleşmiş Milletler, bu
günü, Dünya Kadın Hakları ve Uluslararası Barış
Günü olarak kabul etti.
[5]
Çetin Altan, "… 'Kadınlar'a Sövgü
Şampiyonluğu", Milliyet, 11 Şubat 2010, s.4.
Çetin Altan, "… 'Kadınlar'a Sövgü
Şampiyonluğu", Milliyet, 11 Şubat 2010, s.4.
[6]
Emre Kongar, "Kadınlarını Öldüren Toplum, Kadınlarını
Koruyamayan Devlet", Cumhuriyet, 3 Ağustos 2009, s.3.
Emre Kongar, "Kadınlarını Öldüren Toplum, Kadınlarını
Koruyamayan Devlet", Cumhuriyet, 3 Ağustos 2009, s.3.
[7]
Yıldırım Türker, "İmparatorlardan Kurtulmanın Zamanı",
Radikal İki, 1 Mart 2009, s.1-4.
Yıldırım Türker, "İmparatorlardan Kurtulmanın Zamanı",
Radikal İki, 1 Mart 2009, s.1-4.
[8]
Sosyalist Feminist Kolektif, Mesele, No:27, Mart 2009, s.14-21.
Sosyalist Feminist Kolektif, Mesele, No:27, Mart 2009, s.14-21.
[9]
Aksu Bora, "Feminizm ile Sosyalizmin Mutsuz Evliliği: Arkadaş Olsak
Yeter", Birikim, No:244/245, Ağustos-Eylül 2009,
s.110-114.
Aksu Bora, "Feminizm ile Sosyalizmin Mutsuz Evliliği: Arkadaş Olsak
Yeter", Birikim, No:244/245, Ağustos-Eylül 2009,
s.110-114.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder