29 Ekim 2010 Cuma

Bari kuşlara kıymayın efendiler! / Sırrı Süreyya Önder

Bari kuşlara kıymayın
efendiler! / Sırrı Süreyya Önder

 Bu ülkenin tarihi,
büyük hayal kırıklıklarının tarihidir aslında. Cumhuriyeti
milat olarak aldığınızda, devrim kendi çocuklarını yemekle
başlamıştır işe. 

Kurucu kadronun neredeyse yarısından fazlası telef
olmuştur. 
Birlikte Kurtuluş Savaşı verdiği Kürtleri yok saymış ve
büyük acılar yaşatmıştır. 
Varlık vergileri, çalışma kampları, kutsal varlıkların
yağmalanması sıradan bir reflekse dönüşmüş; kendinden
olmayan, bir gün bile güven duygusu içinde
olamamıştır. 
Başbakanını idam etmiş, fidan gibi gençlerini
darağaçlarına göndermiş, yargısız infazlarda yok
etmiştir. 
Resmi olarak ölüm listeleri yayımlamış, yayımlamakla
kalmayıp listedeki herkesi ölüm üçgenlerinde, sokak
köşelerinde, evlerinden alarak, gözaltı merkezlerinden
çıkararak canlarına kıymıştır. 
‘Düşman’ icat etmeden idare edebilme kabiliyeti
geliştirememiştir. Kendi yurttaşına bir gün bile
güvenmemiştir. 
Giyimine karışmış, inancına karışmış, fikrine karışmış,
mezhebine laf etmiş, yoksulunu yok saymıştır. 
Hiçbir üniversitesi dünyanın seçkin akademi
listelerine girememiş ama yolsuzluk ve yoksulluk listelerinde ülke
olarak hep üst sıralarda yer almıştır. 
Karakol gidilecek yer mi düşülecek yer mi? 
Dünyanın bütün dillerinde ‘gidilen’ bir yer
olan polis karakolları, sadece bizde ‘düşülen’ bir
yer olmuş, üzerine türküler yakılmıştır. 
Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, “Gözaltındayken
intihar etti” haberlerinin bir tekine şüphe duymadan inandınız
mı? 
Dünyada hiçbir ülke gösteremezsiniz ki
hapishanelerinde bizdeki kadar aydın, sanatçı, bilim insanı,
gazeteci ve politikacı ağırlamış olsun. 
Baro başkanlığı yapmış, büyükelçilik yapmış
insanlara, son günlerinde bir pasaportu çok gören bir
cumhuriyetin vicdanı hür diyebilir misiniz? 
Kapattığımız siyasi partiler, tarihte kurup batırdığımız
devletlerden daha çoksa bu işte bir arıza var diye
düşünmez mi insan? 
Kurulduğu günden beri milli birlik ve beraberliğe muhtaç
olunmayan bir gün bile geçirmemişsek bu cumhuriyetin sefasını
ne zaman süreceğiz sizce? 
Okul sayısından çok dershane olur mu? 
Kime sorsanız ‘eğitim, güvenlik, sağlık ve
yoksulluk’ olarak sıralar bu ülkenin dertlerini. 
Nerede dert varsa çözümünü ekmeğe
bağlamışsınız. 
Eğitimi dershanelere, güvenliği koruculara ve özel
güvenlikçilere, sağlığı tüccar hastanelere, yoksulluğu
da inayet ve sadakaya teslim edince cumhuriyet mi olunuyor? 
Ekonomisi bir sert yellenmeye bakan bu ülkede en çok
kazananların bankalar olmasında hiç mi bir garabet yok? 
‘Herkese eşit eğitim hakkı’nı programında yazmayan bir
tek parti var mı? 
Seçim meydanlarında bunu söyleyerek gerinmemiş bir lider
hatırlıyor musunuz? 
Bu sözü bir beze yazan öğrencilerin cezaevinde olduğunu
söylediler mi size? O öğrencilere istenen cezanın 15 yıl
olduğunu da duymadınız mı? 
Fikri hür, irfanı hür nesilleri biraz uzun bekleyeceksiniz;
Cumhuriyetin 100. yılı geldiğinde halen cezaevinde yatıyor olacaklar
çünkü. 
Ne yapabiliriz? 
Bu yazıyı vakitlice okuduysanız eğer, valilik ve belediyeyi aramakla
işe başlayabilirsiniz. 
Kişi başına düşen milli gelirden payınıza düşen
kısmını, havai fişeklerle heba etmelerini engelleyebilirsiniz. Bu yoksul
halka bir de pespaye görgüsüzlüklerle zulüm
etmelerinin önüne geçebilirsiniz. Zaten o fişekler masum
kuşları öldürüyor. 
İnsanların patır patır öldürülmelerine genellikle
sessiz kaldınız; bari kuşlara olsun mani olabilirsiniz. Onlar sıcak
yerlere göçüyorlar, cumhuriyetinize bir şey demediler
ki.
 
Kaynak:  Radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder