14 Ekim 2010 Perşembe

Heyelan "takdir-i ilahi" değilmiş

Heyelan "takdir-i ilahi"
değilmiş

TMMOB, Rize'nin Gündoğdu beldesinde 14 kişinin
yaşamını yitirdiği felakete ilişkin hazırladığı raporda, denizin
doldurularak Karadeniz Otoyolunun yapılması sonucunda doğal drenaj
ağlarının kapatılmasının etkisine işaret etti.
Rize'de Gündoğdu beldesinde 26 Ağustos'ta meydana gelen ve 14 kişinin
heyelan felakatine ilişkin TMMOB'un hazırladığı rapor tamamlandı.

HÜKÜMET: TAKDİR-İ İLAHİ

TMMOB heyetinin bölgeye yaptığı incelemelerin ardından
hazırladığı raporda, hükümetin afet olayını "takdir-i
ilahi" olarak kabul ettiğini ancak afetin olmasında denizin
doldurulmasıyla yapılan Karadeniz yolunun etkili olduğu kaydedildi.

Raporda selin etkin olduğu ve can kayıplarının yaşandığı
bölgelerde yerleşim alanlarının genellikle vadi kenarlarında yer
alan küçük alüviyal düzlüklere kurulduğu,
bazı kuru dere yataklarının da yapılaşma amacıyla kullanıldığı
tespit edildiği kaydedildi.

Raporda selin şöyle meydana geldiği belirtildi: "Ayrıca eski
kıyı çizgisinde yer alan yapılar ile denizin doldurulması sonucu
oluşan alanların yerleşime açılması ve bu yerleşim alanları ile
deniz arasına yapılan Karadeniz Otoyolunda yüzeysel drenaja yeteri
kadar imkan tanıyan sanat yapıların (köprü, menfez, açık
drenaj kanal ve barbakanların) yapılmamasından dolayı karayolu; deniz ile
yol gerisinde yer alan yapılar arasında sedde görevi görmesine
neden olmuş, bu durumda çay fabrikasının bulunduğu alanlarda sel
sularının 6-7 m. yükselmesine neden olmuştur."

KARADENİZ SAHİL YOLU ETKİLİ OLDU

TMMOB raporunda can ve mal kayıplarına neden olan afetin; iki şekilde
geliştiği belirtildi. Şöyle denildi: "Topografik olarak eğimin
yüksek olduğu yamaçlar ile vadi kenarlarında yer alan
yerleşmelerin heyelan olayından etkilendikleri, vadi ve dere ağızlarında
yapılan konutlar ile denize paralel olan sahil bölgesinde ise; denizin
doldurularak Karadeniz Otoyolunun yapılması sonucunda, doğal drenaj
ağlarının kapatılması veya doğal drenajın yetersiz hale getirilmesi
nedeniyle de belde ortasından geçen caddenin altında kalan
bölümlerde ise sel baskınının olduğu
görülmüştür."

AFET SONRASI YARA SARMA POLİTİKASINDAN
VAZGEÇİLSİN

Raporun Sonuç bölümünde

"Ülkemiz gerçekliği açısından bakıldığında
Karadeniz bölgesinde her yıl farklı illerde tekrarlanan bu durum bu
yılda Rize-Gündoğdu’da meydana gelmiştir. Siyasi iktidar,
meydana gelen bu durumdan dersler çıkaracağına
bu afet olayı da 'takdir-i ilahi' olarak kabul edilmiş ve her afet
olayından sonra olduğu gibi çözüm üretmek yerine yara
sarma politikaları gündeme getirilerek TOKİ tarafından ağır hasar
gören konut ve işyeri sahiplerine konut ve işyerleri yapılacağı
ifade edilmiştir" tespitine yer verildi.

Raporda, Türkiye’nin de katıldığı Kobe Konferansı'nda
kararları alınan Hyogo Eylem Planı politikalarına göre "afet
sonrası yardım ve yara sarma politikalarının" terk edilmesi
gerektiği vurgulandı.

AFETLERİN KADER OLMAKTAN ÇIKMASI İÇİN

Raporda "Afetlerin kader olmaktan çıkarılması amacıyla,
Karadeniz Bölgesi özelinde heyetimizce uluslararası temel
kabullerden de destek alınarak yapılmış olan doğrudan tespitlerin hayat
bulması için çaba sarf edilmelidir" denildi. Raparda yer
verilen tespitlerden bazıları özetle şöyle:

-Ülkemizin yerleşme ve kentleşme politikaları yeniden
düzenlenmeli.

-Ülkemizi etkileyen doğal afetler risk (deprem, heyelan, sel baskını,
çığ v.b) alanları tespit edilmeli, ülkesel, bölgesel ve
yerel düzeyde etkili olabilecek afetlere karşı, afet risk haritaları
hazırlanmalıdır.

RİSK HARİTALARI ÇIKARILSIN

-Her tür plan ölçeğinde; doğal afetlerden sakınım
planlamasının gereklerine uygun, risk haritaları ile bölgesel ve
yerel düzeyde elde edilen jeolojik- jeoteknik veriler, yağış,
topografik eğim gibi bilgiler de elde edildikten sonra yerleşime uygun
alanlar tespit edilmelidir.

-Yerleşime uygun olmayan alanlar yapılaşmaya kapatılarak yoğunluk
taşımayan kentsel sosyal donatı alanları için kullanılmalı,
yapılaşma açısından uygun alanlar ise doğa ile uyum içinde
insan yerleşimlerine izin verecek şekilde planlanmalı ve plan olmaksızın
hiçbir alan yapılaşmaya açılmamalıdır.

DERE YATAKLARI KAPATILMAMALI

-Son afetin yaşandığı alanın dışında, Trabzon ve Rize kent merkezinde
bir çok dere yatağının kapatılarak yüksek yoğunluklu yapı
alanları olarak kullanılmaya başlandığı bilinmektedir. Karadeniz
bölgesi yağış alışkanlıkları bilindiği halde yapılan ve
yapılmakta olan bu uygulamaların gelecekte, nüfusun çok daha
yoğun olduğu bölgelerde de yaşanması çok daha büyük
can ve mal kayıplarına da yol açacağı açıktır.

Bu nedenle; bölgede özellikle kentler içinde yer alan
altyapı ve üst yapı tesislerinin (Karadeniz Otoyolu gibi) afete neden
olmasının engellenmesi amacıyla; açık dere ve çay
yatakları kapatılmamalı, akış ortalamaları gözetilerek mevcut
haliyle kapatılmış dereler için doğal drenaja imkân verecek
şekilde menfez vb. alt yapılar gözden geçirilerek, gerekli
olanlar yeniden inşa edilmelidir.

DERE YATAKLARI YERLEŞİME KAPATILMALI

-Doğal drenaj alanları, dere ve çay yatakları kesinlikle yerleşime
kapatılmalıdır.

-Son afette bir kez daha görüldüğü gibi; deniz doldurma
yoluyla alan elde edilmesi halinde yalnızca karasal alanlarda değil, aynı
zamanda deniz oşinografisinde de insan eliyle yaratılan müdahaleler
bölge ekolojisi ve coğrafyasında zincirleme köklü
değişikliklere neden olmaktadır. Bölgeye ilişkin böylesine
köklü yapılaşma kararları oluşturulurken ÇED
çalışmalarının yanı sıra Doğal Afet Etki Değerlendirme
çalışmaları yapılmaksızın yapılaşma kararları
alınmamalıdır.

-Karadeniz Bölgesi gibi; heyelan, akma, kaya düşmesi, devrilme
gibi jeolojik tehlike ve riskler ile çığ, sel baskını gibi
meteorolojik olayların neden olduğu alanlar ile yüksek eğimli alanlar
yapılaşmaya kapatılmalıdır.

-Bölgesel bitki dokusunu bozan ve tahrip eden uygulamalardan
kaçınılmalı ve kentsel yerleşim alanları içinde çay
ekim alanları sınırlandırılmalıdır.

 

Kaynak: ETHA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder