31 Ekim 2010 Pazar

Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı

Tabiat ve Biyolojik
Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı

Tabiat ve Biyolojik
Çeşitliliği Koruma Kanun tasarısı Su Havzalarına, Ormanlara,
Meralara, Kıyı ekosistemine ve Biyoçeşitliliğe
saldırıdır

2009 tarihinden beri hazır halde bekletilen ve 2010 Ekim sonunda meclise
sunulan Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun tasarısı
yürürlüğe girdiği andan itibaren o tarihe kadar alınmış
Tabiat Sit kararları, Milli Parklar, Tabiat Parklarının koruma
statüleri iptal edilecektir.

Bu taslak yasallaşırsa:

Su Kullanma Hakkı Sözleşmesi imzalamış ve /veya HES
(Hidroelektrik Santral) için lisans almış tüm şirketlerin
önünde engel olarak duran havza koruma statüleri
kaldırılacaktır. Böylece Milli Park olan Munzur vadisinde, Arılı,
Çağlayan, İkizdere Vadileri gibi 1. derece sit alanı ilan edilen
vadilerde şirketlerin faaliyetleri yasallaşacak ve HES inşaatları hız
kazanacaktır.

Bu yasa ile İstanbul a yapılması planlanan 3. Boğaz
köprüsü projesinin önündeki bir yasal engel daha
kalkacaktır. İstanbul’un kuzey ormanlarını tarım arazilerini, su
havzalarını, doğal ve yabanıl hayatı tehdit eden 3 köprü
projesi  İstanbul İl Çevre Düzeni Planına, uluslararası
sözleşmelere aykırı olmasına rağmen başka bir neo-liberal
saldırı aracı olarak hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
Köprü yapımı ve İstanbul’un kuzeyine doğru yoğunlaşan
yapılaşmayı önlemek için İstanbul 3 Numaralı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 15.11.1995
tarih ve 7755 numaralı;“İstanbul Kuzey Kesimi – Karadeniz
Kuşağı Doğal SİT Alanı” 
kararı da kaldırılmak
istenmektedir.

Bu yasa ile tüm tabiat kararları, Doğal alanların kimlerinin ve
nasıl kullanılacağı ile ilgili karar verme yetkisi Çevre ve Orman
Bakanlığına verilecektir.

Bakanlığın alacağı kararlar, bugüne değin HES ( Hidroelektrik
santral) lisansı vererek Anadolu’daki tüm derelerin ve su
havzalarının ticarileştirilmesini sağlayan bakanlığa bağlı aynı
bürokratlar, bakanlığın belirleyeceği akademisyen ve gene
bakanlığın seçeceği STK’lardan oluşan kurullar tarafından
verilecektir.

Koruma statüleri iptal edilen havzalarda yeniden koruma alanlarının
belirlenmesi için 3-8 yıl kadar bir süre gerekmektedir.
Bakanlığın bağlı bulunduğu hükümetin politikasını yerine
getirecek kararları bu boşta kalan süre zarfında vereceği ve
tüm doğal alanları koruma esaslı değil kullanma esaslı
değerlendirileceği ve ticarileştireceği açıktır.

Bakanlığın politikasının ise doğal alanları sermaye
saldırganlığına açma, doğayı metalaştırma ve yok etme
çizgisinde ilerlediği AKP iktidarı boyunca yaşama geçirilen
uygulamalarla kanıtlanmıştır. AKP iktidarı derelerini, ormanlarını,
toprağını, su havzalarını korumak için direnen halkın
karşısında şirketlerin çıkarlarını savunmaktan bir an bile
vazgeçmediği gibi sermayenin hareket alanını geliştiren
bütün yasal düzenlemeleri bir bir yaşama
geçirmektedir.

Bu taslak yasallaşırsa, hazine arazileri, meralar, ormanlar ve su
havzaları kullanıma açılacaktır. Çevre ve Orman
Bakanlığı yasadan aldığı yetki ile gerekli gördüğünde
doğal alanlarla ilgili izinler, intifa veya irtifak haklarını
üçüncü şahıslara devredilebilecektir.

Yasa tasarısına göre tür ve habitatları koruma bahanesi ile
doğal alanların işletme yetkisi il özel idarelere, belediyelere,
vakıf ve derneklere bakan onayı ile verilebilecektir. Böylece sadece
doğal alanlar değil Anadolu’da yetişen tüm biyolojik tür
ve çeşitler de ticarileştirilecektir.

Bakanlık bu yasa ile koruma alanlarına ait uzun devreli gelişme plan
yapma yetkisini de özel kuruluşlara devretmektedir. Yasaya göre
şirketlerin kullanımına sunulan doğal alanlar özel güvenlik
güçleri ile korunacaktır.

Bugün Anadolu’nun pek çok yerinde şirketlerin HES
yapmak için talan ettiği su havzalarında derelerini korumaya
çalışan yöre halkına Jandarma ve özel güvenlik
kuvvetleri müdahale etmektedir. Benzeri müdahalelerin elinden
merası, deresi, ormanı ya da kamulaştırılarak tarlası elinden
alınanlar için de yaşanacağı açıktır.

Çevre ve Orman Bakanlığı’nın; şirketlerin
önünü açmak, doğal varlıkları şirketlerin
kullanımına sokmak için yasa tanımazlığı bu taslak yasa ile de
sınırlı değildir. Bilindiği gibi Hasankeyf ve Allianoi için
tarihi sit kararları bulunmasına rağmen her iki sit alanında da baraj
yapımı için çalışmalar hızla sürmektedir.

Unutulmamalıdır bu tasarı ve doğal, tarihi ve kültürel
varlıkların ticarileştirilmesi için yapılan tüm uygulamalar,
Türkiye’nin taraf olduğu, Bern Sözleşmesi Avrupa’nın
Yaban Hayatı ve Yaşam Alanlarını Koruma Sözleşmesi
(l982-Türkiye 1984 de imzaladı), Dünya Mirası Sözleşmesi:
Dünya Kültürel ve Yaban Mirasının Korunması (l983
Türkiye katılımı), Ramsar Sulak Alanlar Sözleşmesi
(l971-Türkiye l994)  gibi uluslararası anlaşmalara da
aykırıdır.

Doğal alanların korunması ile ilgili tüm uluslar arası
anlaşmaların da yok sayıldığı bugün, gelinen noktada, idare yani
Çevre ve Orman Bakanlığı; yasa yapma-yürütme, plan
değişikliği yapma ve uygulama hakları ile donatılmış, su havzalarını
bütünleşik olarak yöneten, AB su çerçeve
direktifine uyumlu kamu-özel ortaklığıdır.

Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun tasarısı ile sit
ve tabiat koruma kararlarının iptal edilmesi de dahil yukarıda sayılan
tüm değişikliklerle, doğal ve kültürel varlıkların
kullanımı; paydaşların yönetimine/ kullanımına sunulmaktadır.

Paydaşlar; doğayı ve doğal varlıkları sermaye birikimine
sokan/sokacak olan şirketler, ilgili kamu–özel kurumları ve bu
kurumların seçtiği (şirket-kamu işbirliğindeki) sivil toplum
kuruluşlarıdır.

Yasa ile tüm Anadolu’da su kullanım hakkı sözleşmeleri
ile HES yapımı için 49 yıllığına şirketlere devredilen 2000
civarında dere parçası ve havzasının, 10.000 civarında olacağı
varsayılan mikro-HES’lerin (0.5 MW’dan daha az kurulu
gücü olan HES’lerin) yapılacağı alanların
ticarileştirilmesinin, tüm ormanların ve meraların şirketlerin
kullanımına sokulmasının, maden arama ve çıkarma faaliyetlerinin
yolunu daha güçlü açmış olacaktır.

Bizler doğayı; dereleri, meraları, ormanları, yer altı sularını,
madenleri, biyolojik tür ve çeşitliliği şirketlerin sermaye
birikimine sokan,

bugüne değin alınmış sit kararlarını ve tabiat parklarını,
milli parkların koruma kararlarını kaldıran,

Doğal alanlar ile ilgili kararları Hükümetin politikaları
doğrultusunda alan çevre ve orman bakanlığının kurullarına ve
bakanın doğrudan onayına bırakan,

Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun
Tasarısı”
na karşıyız.

Suyun ticarileştirilmesine, doğanın metalaştırılmasına ve sermaye
talanına açılmasına karşı mücadelemiz sürecektir.

Bu yasanın Meclis’ten geçmemesi için de mücadele
edeceğimizi duyuruyoruz ve yasanın arkasında duran herkesi
uyarıyoruz.

Halkın direnişini yasalarınızla engelleyemeyeceksiniz.

SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİNE HAYIR PLATFORMU

3. KÖPRÜ YERİNE YAŞAM PLATFORMU

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder