Belki Sıkıldınız ama
Yine Aynı "Türkü"!..
Bir haber: "Başkasının
yeşil kartıyla doğum yaptı, 3 yıl hapis." Devletin yapmadığı,
eksik bıraktığı ya da yerine getirmediği bir hizmet
yükümlülüğü varsa, bu aynı zamanda yasaların
tanımladığı bir “suç”tur.
Mustafa SÜTLAŞ
Sağlık hizmetlerine artık bu ülkede "karşılıksız"
ulaşmak mümkün değil! Her gün buna dair haberleri daha sık
okuyoruz. Sigortaları iptal edilen insanlar, koruyucu diş bakımından
yoksun olan yeşil kartlılar, aslında herhangi bir karşılık
ödenmeden alınması gereken hizmetlere ulaşılamaması bunlardan bir
kaçı. Ancak bir tanesi var ki "bu kadarı da olmaz"
denilecek cinsten. Spotta sunduğum bu habere inanılması gerçekten
güç. 10 ekim tarihli, İHA kaynaklı ve habercilerinin adı da
verilmiş "Başkasının yeşil kartıyla doğum yaptı, 3 yıl
hapis" başlıklı bu habere göre "Gaziantep'te yeşil kartlı
bir anne 10. çocuğunu dünyaya getirmek için hastaneye
yanlışlıkla akrabasının yeşil kartı ile gidince dolandırıcılıkla
suçlanmış ve 504 TL para cezasına çarptırılmış. Aile
istenen parayı ödeyemeyince, 10 çocuklu anne cezaevine
konulmuş."
Hem mevcut yasalar, hem de uluslar arası sözleşmelerle ifade
edilmiş "sağlık hakkı"yla ilgili düzenlemeler,
"sağlıklı doğum"u bir hak olarak tanımlamıştır. Bunun
için anayasasında "sosyal devlet" olduğu yazılı bir
ülkede herhangi bir sağlık kurumunun bir "bedel" talep
etmesi, bu en temel hakkın ihlâli demektir.
Sağlık Bakanlığı daha önce İdare Mahkemesi'ne yapılmış bir
iptal başvurusunda yazdığı savunmasında, 1982 Anayasası'nın 56.
maddesine, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine ve Avrupa İnsan Hakları
Sistemi'ne atıf yaparak, "sağlıklı yaşama hakkı"nın bir
"pozitif statü (isteme)" hakkı olduğu belirtiyor ve buna
dayanarak "bu çerçevede, bireylerin sağlık
hizmetlerinden layıkı ile yararlanması, çağdaş demokrasilerin
ortak anlayışı ve amacıdır. Dolayısıla, sağlık hizmetinden
yararlanmak ve sağlıklı yaşamak bireyler için temel bir hak olup
Devlet'in bu hakkı güvence altına almak ve yaşama geçirmek
amacıyla pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır.
Kuşkusuz ki bunun anlamı; 'pozitif' nitelikteki bu hak bakımından
Devlet'in, sadece bu hakkı tanıması değil, bu hakkın kullanılabilir
olması yani, sağlık hizmetlerinin tesis, işleyiş ve organizasyon
bakımından noksansız sunulması için her türlü
önlemi almasıdır" diyor!
"Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar sözü"
bu kez de doğru çıkmamış, söz konusu olayda mahkeme de
"şaşmış" ve 10 çocuklu bir kadını "hürriyeti
bağlayıcı" bir cezaya hükmetmiş. Haberi netten okursanız,
oradaki fotoğraflardan "utanabilirsiniz". Bir ailenin 10
çocuğu olması başlı başına çok ciddi bir sağlık sorunu
ve aslında çok ciddi bir insan hakları ihlâlidir. Eğer bunun
gerçekleşmesinde birilerinin, özellikle de yukarıda
belirttiğim savunmada "baş harfi büyük yazılan ve ekinden
önce kesme işareti" konulan devletin yapmadığı, eksik
bıraktığı ya da yerine getirmediği bir hizmet
yükümlülüğü varsa, bu aynı zamanda yine yasaların
tanımladığı bir "suç"tur. Sorumluları belirlenmeli,
gerekli yaptırımlar uygulanmalı, sorumluluktan kaynaklanan mağduriyetler
tazmin edilmeli, ama daha önemlisi bunun tekrarlanmamasını sağlayacak
düzenleme ve organizasyonlar gerçekleştirilerek, söz konusu
eksik hizmet terine getirilmelidir.
Aynı şey kuşkusuz cezaevine konulan "on çocuk annesi ve
ailesi" için de yapılmalıdır. Bu olayda da doğum için
başvuran hastaya "sosyal güvence/yeşil kart sorulması",
yanlışlıkla getirilenin başkasına ait olduğu ortaya
çıktığında, bununla ilgili işlem başlatan, işlemi
sürdüren, yargıya aksettiren, yargılama sırasında bu temel
hakları göz ardı ederek konuyu basitçe bir
"dolandırıcılık" çerçevesinde değerlendiren ve
böyle bir cezayı kesen, bu cezanın infazı için işlem yapan ve
nihayet tüm bunlar olurken bunu olay haline getirmeyen medya için
de gerekenler yapılmalı, en azından bunun "neden böyle
olduğu" araştırılmalı, anlaşılmalı ve mağdurların
mağduriyetlerini en hızlı bir şekilde giderecek çözümler
bulunmalıdır.
Hiç değilse başında olduğu bakanlığı yukarıda yer verdiğim
savunmayı yapan bir bakan bu aileyi ve o anneyi olduğu yerde ziyaret ederek
onlardan özür dilemeli ve mağduriyetlerinin giderileceği
sözünü vermelidir.
Mustafa SÜTLAŞ
Kaynak: Bianet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder