Onları Tanırım / Temel
Demirer
TEMEL DEMİRER
“Budalanın sersemliği
her zaman zeki kimselere
bileği taşı hizmet
görür.”[1]
görür.”[1]
Söylemek istediğim ilk şey, “Onları
tanıdığım ve arkadaşları olmaktan da müthiş onur
duyduğum”dur…
tanıdığım ve arkadaşları olmaktan da müthiş onur
duyduğum”dur…
SDP Genel Başkan Dr. Rıdvan Turan’ı,
Bursa’da Tıbbiye öğrencisi olduğu günlerden beri
tanırım; yürekli bir entelektüeldir. 29 Mart 2009 Yerel
Seçimleri’nde İstanbul
Sancaktepe’den DTP belediye başkan adayıyken Onunla
omuz omuza çalıştım; o ne müthiş bahtiyarlıktı.
Bursa’da Tıbbiye öğrencisi olduğu günlerden beri
tanırım; yürekli bir entelektüeldir. 29 Mart 2009 Yerel
Seçimleri’nde İstanbul
Sancaktepe’den DTP belediye başkan adayıyken Onunla
omuz omuza çalıştım; o ne müthiş bahtiyarlıktı.
SDP MYK üyesi Ecevit Piroğlu’nu,
İzmir’den, Özgür Üniversite’ye geldiği
günlerden tanırım; ayağı 1 Mayıs’ta kırıldığında
müthiş acı çekmiştim; canım ciğerimdir.
İzmir’den, Özgür Üniversite’ye geldiği
günlerden tanırım; ayağı 1 Mayıs’ta kırıldığında
müthiş acı çekmiştim; canım ciğerimdir.
SDP MYK üyesi Ulaş Bayraktaroğlu’nu
Ankara’daki öğrencilik günlerinden, antropolojiye özel
ilgisinden, arkadaşım olan babasından tanırım; yiğit insandır; en son
Tek-el mahallesinde kucaklamıştım Onu.
Ankara’daki öğrencilik günlerinden, antropolojiye özel
ilgisinden, arkadaşım olan babasından tanırım; yiğit insandır; en son
Tek-el mahallesinde kucaklamıştım Onu.
SDP PM üyesi İbrahim Turgut’u, parti
üyesi Özgür Cafer Kalafat’ı da bilirim; ucuzcu bir bol
kepçe lokantasında yemek ısmarlamıştım Onlara da;
içtenlikli has insandırlar.
üyesi Özgür Cafer Kalafat’ı da bilirim; ucuzcu bir bol
kepçe lokantasında yemek ısmarlamıştım Onlara da;
içtenlikli has insandırlar.
SDP Genel Başkan Yardımcısı Günay
Kubilay’ı da ÖDP günlerinden beri tanırım, sessiz,
gösterişten uzak, zeki, sıkı bir militan aydındır; sıcacık
gülüşüyle aklımdadır hep.
Kubilay’ı da ÖDP günlerinden beri tanırım, sessiz,
gösterişten uzak, zeki, sıkı bir militan aydındır; sıcacık
gülüşüyle aklımdadır hep.
Sonra TÖP’den Oğuzhan
Kayserilioğlu’nu da, 80’li yılların Avrupa’sından beri
tanırım; sağlam bir devrimci Marksist, deneyimli-yaratıcı bir
Doktorcu”dur.
Kayserilioğlu’nu da, 80’li yılların Avrupa’sından beri
tanırım; sağlam bir devrimci Marksist, deneyimli-yaratıcı bir
Doktorcu”dur.
TÖP’den Tuncay Yılmaz’ı da ilk
gençliğinde bir tekstil atölyesinde çalıştığı
günlerden beri tanırım; ne kadar da büyüdü,
gelişti…
gençliğinde bir tekstil atölyesinde çalıştığı
günlerden beri tanırım; ne kadar da büyüdü,
gelişti…
Onlar (ismini zikredemediklerim dahil) radikal
sosyalist olmanın gerekliliklerini, hem de bir ahlâk ve yaşam
biçimi olarak hayata geçirmekte duraksamayan dürüst
insanlardır;
sosyalist olmanın gerekliliklerini, hem de bir ahlâk ve yaşam
biçimi olarak hayata geçirmekte duraksamayan dürüst
insanlardır;
Onları tanımak elbette müthiş bir onurdur;
ama bundan da öte, onlarla radikal sosyalizm cephesinde omuz omuza
dayanışma içinde olmak ise en büyük bahtiyarlığımdır;
çünkü hepsi kardeş(ler)imdir…
ama bundan da öte, onlarla radikal sosyalizm cephesinde omuz omuza
dayanışma içinde olmak ise en büyük bahtiyarlığımdır;
çünkü hepsi kardeş(ler)imdir…
* * * * *
Onlar şimdi; “AKP” patentli
“Cemaat” mamûlatı bir komployla karşı
karşıyalar.
“Cemaat” mamûlatı bir komployla karşı
karşıyalar.
Söz konusu komplonun “5N 1K”sına
ilişkin olarak Mihrac Ural, ‘Cemaatin Rövanşı (Hanefi Avcı ve
Şeytani Pusu)’ başlıklı yazısında şunlara işaret ediyor:
ilişkin olarak Mihrac Ural, ‘Cemaatin Rövanşı (Hanefi Avcı ve
Şeytani Pusu)’ başlıklı yazısında şunlara işaret ediyor:
“Beklenen oldu. Hanefi Avcı, ‘Devrimci bir
örgütle ilişkilendirilerek’ tutuklandı. Bu kadarını da
beklemiyorduk diye düşünen varsa, Cemaat’i bilmiyorlar
demektir… Cemaatten her şey beklenir ve olur. Burası
Türkiye…
örgütle ilişkilendirilerek’ tutuklandı. Bu kadarını da
beklemiyorduk diye düşünen varsa, Cemaat’i bilmiyorlar
demektir… Cemaatten her şey beklenir ve olur. Burası
Türkiye…
Cemaat, şeytanın aklına gelmeyecek bir
suçlamayla Hanefi Avcı’yı vurdu; Devrimci Karargâh
Örgütü’ne bilgi sızdırmaktan suçlayarak
tutuklattı.
suçlamayla Hanefi Avcı’yı vurdu; Devrimci Karargâh
Örgütü’ne bilgi sızdırmaktan suçlayarak
tutuklattı.
Kırk akıllı bir araya gelse de böylesi bir
şeytani düzenek kurulamazdı. Böyle bir suçlamanın
öncelikle Devrimci Karargâh Örgütü’nce
kayıtsız şartsız ret edileceği açıktır. Bu eli kanlı
emniyetçiyle devrimcilerin bir savaşı vardı, ilişkisi
değil.”
şeytani düzenek kurulamazdı. Böyle bir suçlamanın
öncelikle Devrimci Karargâh Örgütü’nce
kayıtsız şartsız ret edileceği açıktır. Bu eli kanlı
emniyetçiyle devrimcilerin bir savaşı vardı, ilişkisi
değil.”
* * * * *
Bu tablo “adalet”ten yoksun bir
hukuk(suzluk)tur!
hukuk(suzluk)tur!
François-Rene de Chateaubriand’ın,
“Adalet, halkın ekmeğidir; halk adalete her zaman
açtır”; Jules Renard’ın, “Adalet diye bir şey
vardır,… cazgır adaletsizliğin hemen arkasında”; Yevgeni
Yevtuşenko’nun, “Adalet, hemen her zaman rötar yapan bir
trene benzer”; Ulpinnus’un, “Adaletin
küçüldüğü ülkelerde, büyük olan
artık suçlulardır”; Montaigne’inin, “Adaletin
olmadığı yerde ahlâk da yoktur”; Phaedrus’un,
“Gücün haklı çıktığı yerde adalet bekleme,”
sözleriyle betimlediği “adalet” deyip geçmeyin;
Martin Luther King’in, 1963 yılında Bermingham Cezaevi’nden
kaleme aldığı mektubundaki üzere, “Herhangi bir yerde
haksızlık yapılıyorsa her yerde adalet tehlikede demektir.”
“Adalet, halkın ekmeğidir; halk adalete her zaman
açtır”; Jules Renard’ın, “Adalet diye bir şey
vardır,… cazgır adaletsizliğin hemen arkasında”; Yevgeni
Yevtuşenko’nun, “Adalet, hemen her zaman rötar yapan bir
trene benzer”; Ulpinnus’un, “Adaletin
küçüldüğü ülkelerde, büyük olan
artık suçlulardır”; Montaigne’inin, “Adaletin
olmadığı yerde ahlâk da yoktur”; Phaedrus’un,
“Gücün haklı çıktığı yerde adalet bekleme,”
sözleriyle betimlediği “adalet” deyip geçmeyin;
Martin Luther King’in, 1963 yılında Bermingham Cezaevi’nden
kaleme aldığı mektubundaki üzere, “Herhangi bir yerde
haksızlık yapılıyorsa her yerde adalet tehlikede demektir.”
Bunu sadece ben demiyorum; örneğin
Eflatun’un ‘Devlet’ çalışmasını oluşturan 10
kitabın I. ve VIII. kitapları “adalet” ve “adaletli
toplum” kavramı üzerine çok önemli bir
tartışmaları içerirken; Eflatun, bir toplumun adaletli olup
olmadığının esas gözlemlenme alanının, bireysel değil, devlet
yönetimi ve politika olduğunu söyler.
Eflatun’un ‘Devlet’ çalışmasını oluşturan 10
kitabın I. ve VIII. kitapları “adalet” ve “adaletli
toplum” kavramı üzerine çok önemli bir
tartışmaları içerirken; Eflatun, bir toplumun adaletli olup
olmadığının esas gözlemlenme alanının, bireysel değil, devlet
yönetimi ve politika olduğunu söyler.
Haksız da değildir!
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler
Vakfı’nca (TESEV) hâkim ve savcılardan oluşan 51 kişiyle
görüşülerek hazırlanan rapora göre, “Adaletin
terazisi devletten yana”yken; Doç. Dr. Muhammet
Özekes’in, “Ülkemizde bugün hukukun her
yönü ile vicdan ve ahlâk sorunu vardır”; Gürsel
Kasım’ın, “Yargı erki, yasama ve yürütme erkinden
ayrılmazsa özgürlük olmaz. Yasama erkiyle birleşirse toplum
yaşamı ve özgürlüğü keyfi kontrole gidebilir,”
sözlerinin altı özenle çizilmelidir!
Vakfı’nca (TESEV) hâkim ve savcılardan oluşan 51 kişiyle
görüşülerek hazırlanan rapora göre, “Adaletin
terazisi devletten yana”yken; Doç. Dr. Muhammet
Özekes’in, “Ülkemizde bugün hukukun her
yönü ile vicdan ve ahlâk sorunu vardır”; Gürsel
Kasım’ın, “Yargı erki, yasama ve yürütme erkinden
ayrılmazsa özgürlük olmaz. Yasama erkiyle birleşirse toplum
yaşamı ve özgürlüğü keyfi kontrole gidebilir,”
sözlerinin altı özenle çizilmelidir!
Yine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ABD seyahatine
giderken, “Özel yetkili mahkemeler üniformasız DGM…
Tutukluluk süreleri cezaya dönüşüyor… Yargıda
gerçek anlamda reform yapalım diye yola çıktığımızda
kurumlardan itirazlar ve tavsiyeler geldi. Sonuçta, DGM’lerde
sadece insanlar değişti, üniformalar çıktı. Özünde
bir şey değişmedi,” derken; Türk(iye) hukuk(suzluğ)unun ne
menem bir şey olduğunu itiraf da etmiş olmuyor mu?!
giderken, “Özel yetkili mahkemeler üniformasız DGM…
Tutukluluk süreleri cezaya dönüşüyor… Yargıda
gerçek anlamda reform yapalım diye yola çıktığımızda
kurumlardan itirazlar ve tavsiyeler geldi. Sonuçta, DGM’lerde
sadece insanlar değişti, üniformalar çıktı. Özünde
bir şey değişmedi,” derken; Türk(iye) hukuk(suzluğ)unun ne
menem bir şey olduğunu itiraf da etmiş olmuyor mu?!
Nihayet AKP’nin “Cemaat” patentli
yandaş medyasından ‘Zaman’daki, ‘Yargıdaki
Siyasallaşmanın Kitabını Yazdı’ başlıklı yazısında
Mükremin Albayrak da bakın ne diyor:
yandaş medyasından ‘Zaman’daki, ‘Yargıdaki
Siyasallaşmanın Kitabını Yazdı’ başlıklı yazısında
Mükremin Albayrak da bakın ne diyor:
“Türk yargı sistemi müdahale ve baskı
derdinden hiç kurtulmadı. Kimi dönemlerde ‘önce
infaz, sonra mahkeme ve karar oluşturma’ uygulamaları yapıldığı
eleştirilerine maruz kaldı”!
derdinden hiç kurtulmadı. Kimi dönemlerde ‘önce
infaz, sonra mahkeme ve karar oluşturma’ uygulamaları yapıldığı
eleştirilerine maruz kaldı”!
Bu kadarı yeter mi? Yetmez!
Tam da bu koordinatlarda burjuva hukuk(suzluk) ve
Türk(iye) boyutu için Anatole France’ın, “Yasalar, o
görkemli eşitlikleriyle, köprü altında yatmayı, sokaklarda
dilenmeyi ve ekmek çalmayı yoksullara olduğu kadar zenginlere de
yasaklar”; John Locke’nin, “Hukukun bittiği yerde
zorbanın egemenliği başlar”; Ambrose Bierce’nin, “Dava.
Domuz olarak girip sosis olarak çıktığınız bir
düzenek,” haykırışlarını anımsayın…
Türk(iye) boyutu için Anatole France’ın, “Yasalar, o
görkemli eşitlikleriyle, köprü altında yatmayı, sokaklarda
dilenmeyi ve ekmek çalmayı yoksullara olduğu kadar zenginlere de
yasaklar”; John Locke’nin, “Hukukun bittiği yerde
zorbanın egemenliği başlar”; Ambrose Bierce’nin, “Dava.
Domuz olarak girip sosis olarak çıktığınız bir
düzenek,” haykırışlarını anımsayın…
* * * * *
Söz konusu hukuk(suzluğ)a bir de manipülasyon
medyasının iftiraları eşlik ediyor.
medyasının iftiraları eşlik ediyor.
Mesela bu noktada Thomas Jefferson’un, “Bir
gazetenin en yanlışsız sayfaları ilan sayfalarıdır,” demesinde,
gülmeceyle bezeli bir aşağılama yok mudur?
gazetenin en yanlışsız sayfaları ilan sayfalarıdır,” demesinde,
gülmeceyle bezeli bir aşağılama yok mudur?
Ya da Oscar Wilde’ın, “Eskiden işkence
âletleri vardı, şimdi gazeteler var...”
âletleri vardı, şimdi gazeteler var...”
Veya George Bernard Shaw’ın,
“Görünen o ki, gazeteler bir bisiklet kazası ile
uygarlığın çöküşünü birbirinden ayırt
edemiyor...” deyişi…
“Görünen o ki, gazeteler bir bisiklet kazası ile
uygarlığın çöküşünü birbirinden ayırt
edemiyor...” deyişi…
Yani medyatik yalan(lar)ın, iftiral(lar)ın öne
çıkarıldığı egemen(lerin) hukuk(suzluğ)un
keyfiliği…
çıkarıldığı egemen(lerin) hukuk(suzluğ)un
keyfiliği…
* * * * *
Bu(nlar) böyle olunca da Aristoteles’in,
“Yasaların egemen olmadığı yerde mantar gibi demagog biter”;
Mark Twain’in, “Doğru daha ayakkabılarını giyemeden, yalan
dünyanın yarısını dolaşır,” deyişlerindeki tablo, SDP ve
TÖP’lülere yönelik medya
“tezgâhı”ndaki somutta olduğu gibi dikilir
karşımıza…
“Yasaların egemen olmadığı yerde mantar gibi demagog biter”;
Mark Twain’in, “Doğru daha ayakkabılarını giyemeden, yalan
dünyanın yarısını dolaşır,” deyişlerindeki tablo, SDP ve
TÖP’lülere yönelik medya
“tezgâhı”ndaki somutta olduğu gibi dikilir
karşımıza…
Örneğin gözaltına alınanların henüz
ifade vermekte olduğu saatlerde, emniyet tarafından hazırlanan 6
buçuk dakikalık bir videonun basın servis edildiği ve Fetullah
Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen Samanyoluhaber.com sitesinde
yayınlandığı aktarıldı. Bu görüntüler daha sonra devlet
kanalı TRT ve hükümete yakın birçok basın kuruluşuna
servis edildi!
ifade vermekte olduğu saatlerde, emniyet tarafından hazırlanan 6
buçuk dakikalık bir videonun basın servis edildiği ve Fetullah
Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen Samanyoluhaber.com sitesinde
yayınlandığı aktarıldı. Bu görüntüler daha sonra devlet
kanalı TRT ve hükümete yakın birçok basın kuruluşuna
servis edildi!
Mesela ‘Zaman’dan Salih Karakaya,
“Hanefi Avcı kitapta deşifre edince örgüt lideri
yurtdışına kaçtı,”[2]
derken; Mahir Sayın CNN’de, “Hanefi Avcı’yı tanımam,
bilmem. Yurtdışına kaçtığım yalandır. Yasal yollardan, Sabiha
Gökçen’den ayrıldım. İsviçre’de
yaşıyorum. Hakkımdaki iddiaları çürütmek için
Türkiye’ye döneceğim,” diyor!
“Hanefi Avcı kitapta deşifre edince örgüt lideri
yurtdışına kaçtı,”[2]
derken; Mahir Sayın CNN’de, “Hanefi Avcı’yı tanımam,
bilmem. Yurtdışına kaçtığım yalandır. Yasal yollardan, Sabiha
Gökçen’den ayrıldım. İsviçre’de
yaşıyorum. Hakkımdaki iddiaları çürütmek için
Türkiye’ye döneceğim,” diyor!
Dikkat edin emniyetin “iddia”sı,
“hükme”/ “infaza” tahvil ediliyor!
“hükme”/ “infaza” tahvil ediliyor!
Mesela ‘Zaman’ gazetesi, “…
‘Dinlendim’ dediği hat Devrimci Karargâh
örgütü üyesine ait”… size="2">[3] “Hanefi Avcı’nın kefil
olduğu Devrimci Karargâh terör örgütü üyesi
tutuklandı…”[4]
“Hanefi Avcı, örgüt üyesiyle 8 ayda 30 kez
görüşmüş… Devrimci Karargâh terör
örgütünün, ‘operasyonel kitap’ olarak da
anılan ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ın yazarı
Avcı’yı ‘içişleri bakanı’ yapmayı planladığı
ortaya çıktı...”[5]
türünden bir “hüküm”/ “infaz”
tetikçiliğini üstleniyor!
‘Dinlendim’ dediği hat Devrimci Karargâh
örgütü üyesine ait”… size="2">[3] “Hanefi Avcı’nın kefil
olduğu Devrimci Karargâh terör örgütü üyesi
tutuklandı…”[4]
“Hanefi Avcı, örgüt üyesiyle 8 ayda 30 kez
görüşmüş… Devrimci Karargâh terör
örgütünün, ‘operasyonel kitap’ olarak da
anılan ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ın yazarı
Avcı’yı ‘içişleri bakanı’ yapmayı planladığı
ortaya çıktı...”[5]
türünden bir “hüküm”/ “infaz”
tetikçiliğini üstleniyor!
‘Star’ın Ankara Temsilcisi Şamil
Tayyar’ın “niyet okumaları”ndan tutun da “yasak
aşk” veya “şantaj” hikâyelerine 32 kısım tekmili
birden egemen(lerin) manipülasyon medyası rezilliği
katrşımızdadır…
Tayyar’ın “niyet okumaları”ndan tutun da “yasak
aşk” veya “şantaj” hikâyelerine 32 kısım tekmili
birden egemen(lerin) manipülasyon medyası rezilliği
katrşımızdadır…
Mesela ‘Vakit’, “…
‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ kitabıyla gündeme
gelen eski Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın,
irtibatlı olduğu tespit edilen Devrimci Karargâh terör
örgütü mensubu Necdet Kılıç’ın evinde yasak
aşk yaşadığı iddia edildi,”[6]
derken Necdet Kılıç’ın “Devrimci Karargâh
terör örgütü mensubu”(!?) olduğunu, “yasak
aşk” yaygaraları eşliğinde yargısızca hükme bağlamış
oluyor!
‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ kitabıyla gündeme
gelen eski Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın,
irtibatlı olduğu tespit edilen Devrimci Karargâh terör
örgütü mensubu Necdet Kılıç’ın evinde yasak
aşk yaşadığı iddia edildi,”[6]
derken Necdet Kılıç’ın “Devrimci Karargâh
terör örgütü mensubu”(!?) olduğunu, “yasak
aşk” yaygaraları eşliğinde yargısızca hükme bağlamış
oluyor!
Sonra ‘Bugün’ gazetesi “Devrimci
Karargâh operasyonunda şok bir gelişme yaşandı” vurgusuyla
devreye girip, “Avcı’nın kitabında ‘arkadaşım’
dediği Nejdet Kılıç çevresinde odaklanan soruşturma, Hanefi
Avcı ile örgüt arasındaki tuhaf ilişkiyi ortaya
çıkardı. Avcı’nın yasak aşkının örgüt
tarafından kaydedilmesi sebebiyle şantaja uğramış olabileceği iddia
edildi,”[7] diyerek
“şantaj” teorisini kotarıyor…
Karargâh operasyonunda şok bir gelişme yaşandı” vurgusuyla
devreye girip, “Avcı’nın kitabında ‘arkadaşım’
dediği Nejdet Kılıç çevresinde odaklanan soruşturma, Hanefi
Avcı ile örgüt arasındaki tuhaf ilişkiyi ortaya
çıkardı. Avcı’nın yasak aşkının örgüt
tarafından kaydedilmesi sebebiyle şantaja uğramış olabileceği iddia
edildi,”[7] diyerek
“şantaj” teorisini kotarıyor…
Ancak söz konusu kadın NTV’ye
çıktığında dedikleriyle bu yalanı da yerle yeksan
ediyor…
çıktığında dedikleriyle bu yalanı da yerle yeksan
ediyor…
Ya Necdet Kılıç hakkında denilenler?!
Yine ‘Zaman’dan Salih Sarıkaya’ya
göre, “Terör örgütü ile SDP üst
düzey yöneticileriyle görüşmeleri tespit edilen Necdet
Kılıç, 1980 öncesi THKP-C içerisinde yer almış ve 1981
yılında yakalanarak tutuklanmıştı. Ayrıca Kılıç’ın
birçok örgüt mensubu ile irtibatlı olduğu, Ecevit
Piroğlu, İbrahim Turgut ve Özgür Cafer Kalafat ile illegal
kazanç elde ederek, örgüte finansman sağladıkları
öğrenildi. Kılıç, Mersin’de ‘Bahçe’
olarak ifade ettiği yerde üst düzey örgüt mensupları,
TKKKÖ Merkez Komite üyeliği yapmış şahıslar, Dev-Sol kurucusu,
THKP-C/Kurtuluş örgütü kurucusu gibi şahıslarla
toplantılar düzenlediği öğrenildi.” size="2">[8] “Kılıç’tan
çocuk pornosu çıktı. Kılıç’ın fuhuşa
aracılık yaptığı ve bazı kadınları çalıştırdığı da
iddialar arasında,”[9] diyen
iğrençlik; üçüncü sınıf bile olamayan
polisiye anlatıcılığına dahi parmak ısırtamıyor…
göre, “Terör örgütü ile SDP üst
düzey yöneticileriyle görüşmeleri tespit edilen Necdet
Kılıç, 1980 öncesi THKP-C içerisinde yer almış ve 1981
yılında yakalanarak tutuklanmıştı. Ayrıca Kılıç’ın
birçok örgüt mensubu ile irtibatlı olduğu, Ecevit
Piroğlu, İbrahim Turgut ve Özgür Cafer Kalafat ile illegal
kazanç elde ederek, örgüte finansman sağladıkları
öğrenildi. Kılıç, Mersin’de ‘Bahçe’
olarak ifade ettiği yerde üst düzey örgüt mensupları,
TKKKÖ Merkez Komite üyeliği yapmış şahıslar, Dev-Sol kurucusu,
THKP-C/Kurtuluş örgütü kurucusu gibi şahıslarla
toplantılar düzenlediği öğrenildi.” size="2">[8] “Kılıç’tan
çocuk pornosu çıktı. Kılıç’ın fuhuşa
aracılık yaptığı ve bazı kadınları çalıştırdığı da
iddialar arasında,”[9] diyen
iğrençlik; üçüncü sınıf bile olamayan
polisiye anlatıcılığına dahi parmak ısırtamıyor…
William Shakespeare’in, “Kılıçtan
da keskindir iftira,/ Bin kat daha zehirlidir dili/ Nil’in tekmil
yılanlarından,/ En hızlı rüzgâra nal toplatır soluğu,/
Ulaşır dünyanın dört yanına,/ Sapan taşı yetişmez
ardından,” diye betimlediği iftiraların tutmayacağından kimsenin
kuşkusu olmasın!
da keskindir iftira,/ Bin kat daha zehirlidir dili/ Nil’in tekmil
yılanlarından,/ En hızlı rüzgâra nal toplatır soluğu,/
Ulaşır dünyanın dört yanına,/ Sapan taşı yetişmez
ardından,” diye betimlediği iftiraların tutmayacağından kimsenin
kuşkusu olmasın!
* * * * *
Ne bu komplonun ne de Hanefi Avı hikâyelerinin
SDP ve TÖP’lü radikal sosyalistleri bağlayan bir yanı
yoktur!
SDP ve TÖP’lü radikal sosyalistleri bağlayan bir yanı
yoktur!
Bizim, “Cemaat”in de Hanefi Avı’nın
da kim olduğunu unutma/ unutturma ve bağışlama lüksümüz
asla yok; olmadı; olmayacaktır da…
da kim olduğunu unutma/ unutturma ve bağışlama lüksümüz
asla yok; olmadı; olmayacaktır da…
Hatırlanır… 1980 Temmuz’unda
gözaltına alınan Ali Uygur, Mersin Emniyet
Müdürlüğü’nde sorguda
öldürülmüş, önce gözaltında olduğu bile
kabul edilmeyen Uygur’un daha sonra “yer gösterirken
kaçtığı” açıklanmış ve cesedi kimsesizler
mezarlığında bulunmuştu.
gözaltına alınan Ali Uygur, Mersin Emniyet
Müdürlüğü’nde sorguda
öldürülmüş, önce gözaltında olduğu bile
kabul edilmeyen Uygur’un daha sonra “yer gösterirken
kaçtığı” açıklanmış ve cesedi kimsesizler
mezarlığında bulunmuştu.
Uygur’la birlikte gözaltında bulunan bazı
tanıklar Hanefi Avcı’nın onlara Uygur’un ayakkabısını
göstererek “Bu ayakkabının sahibini tanıyor musun?”
sorusunu sorduğunu söylemişlerdi. Avcı, gözaltındaki diğer
devrimcileri “Konuşmazsanız sonunuz Ali Uygur gibi olur”
diyerek tehdit ediyordu.
tanıklar Hanefi Avcı’nın onlara Uygur’un ayakkabısını
göstererek “Bu ayakkabının sahibini tanıyor musun?”
sorusunu sorduğunu söylemişlerdi. Avcı, gözaltındaki diğer
devrimcileri “Konuşmazsanız sonunuz Ali Uygur gibi olur”
diyerek tehdit ediyordu.
2000’li yılların ortalarında Ali Uygur’un
arkadaşlarının, arkadaşlarının “kimsesiz” olmadığını
kanıtlayarak mezarını yaptırdıklarını, Mersin 78’liler Derneği
ve Ali Uygur’un kardeşi tarafından Cumhuriyet Savcılığı’na
yapılan suç duyurusunun ise kabul görmediğini anımsatmadan
geçmeyeyim…
arkadaşlarının, arkadaşlarının “kimsesiz” olmadığını
kanıtlayarak mezarını yaptırdıklarını, Mersin 78’liler Derneği
ve Ali Uygur’un kardeşi tarafından Cumhuriyet Savcılığı’na
yapılan suç duyurusunun ise kabul görmediğini anımsatmadan
geçmeyeyim…
1980’li yıllarda Mersin’de yaşayan pek
çok kişi açısından, sadece işkenceci değil aynı zamanda
bir devrimcinin gözaltında katledilmesinden, hatta cesedinin bile
kaybedilmesinden birinci derecede sorumlu olan Hanefi Avcı’nın,
“Bu bir cemaat operasyonudur. Benim hayatım sol örgütlerle
mücadeleyle geçti,” sözlerinin altı özenle
çizilmelidir!
çok kişi açısından, sadece işkenceci değil aynı zamanda
bir devrimcinin gözaltında katledilmesinden, hatta cesedinin bile
kaybedilmesinden birinci derecede sorumlu olan Hanefi Avcı’nın,
“Bu bir cemaat operasyonudur. Benim hayatım sol örgütlerle
mücadeleyle geçti,” sözlerinin altı özenle
çizilmelidir!
Onun bugünü hakkında “Avcı’nın
ne zaman ve nasıl ‘devrimci’ olduğunu hiç kimse asla
öğrenemeyecek,” diyen Ertuğrul Mavioğlu’nun ironisini
hiçbir nedenle göz ardı edemeyiz!
ne zaman ve nasıl ‘devrimci’ olduğunu hiç kimse asla
öğrenemeyecek,” diyen Ertuğrul Mavioğlu’nun ironisini
hiçbir nedenle göz ardı edemeyiz!
Altını çiziyorum: Kardeş(ler)imin,
işkenceciyle hiçbir alâkâları söz konusu değildir,
olamaz da…
işkenceciyle hiçbir alâkâları söz konusu değildir,
olamaz da…
* * * * *
“İyi de olan ne” mi?
“Kral çıplak” diyenler,
çıplak kral tarafından “cezalandırılıyor”...
çıplak kral tarafından “cezalandırılıyor”...
Örneğin gözaltına alınıp, mahkeme
tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan SDP PM
Üyesi ve İHD İstanbul Şube Yöneticisi Sultan
Seçik’in, “Türkiye’nin tarihi karanlık
olaylarla doludur. O televizyonlarda kendi işledikleri cinayetleri
üzerimize yıkmaya çalışan basın”dan söz ettiği;
SDP Genel Başkan Yardımcısı Ekin Bodur’un, referandum sonrasında
yaşanan gözaltıların 12 Eylül cuntasını aratmayacak şekilde
gerçekleştiğini belirttiği; Hanefi Avcı’nın, Necdet
Kılıç’ın Devrimci Karargâh örgütü
üyesi olduğu gerekçesiyle gözaltına alınmasını
“uyduruk olay” diye nitelendirdiği düzlemde tarihsel planda
bildik/ tanıdık bir senaryo ile yüz yüzeyiz yine…
tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan SDP PM
Üyesi ve İHD İstanbul Şube Yöneticisi Sultan
Seçik’in, “Türkiye’nin tarihi karanlık
olaylarla doludur. O televizyonlarda kendi işledikleri cinayetleri
üzerimize yıkmaya çalışan basın”dan söz ettiği;
SDP Genel Başkan Yardımcısı Ekin Bodur’un, referandum sonrasında
yaşanan gözaltıların 12 Eylül cuntasını aratmayacak şekilde
gerçekleştiğini belirttiği; Hanefi Avcı’nın, Necdet
Kılıç’ın Devrimci Karargâh örgütü
üyesi olduğu gerekçesiyle gözaltına alınmasını
“uyduruk olay” diye nitelendirdiği düzlemde tarihsel planda
bildik/ tanıdık bir senaryo ile yüz yüzeyiz yine…
Bundan 77 sene önce, genel seçimle
kazandıkları iktidarı mutlak bir diktatoryaya çevirmek ve
bütün muhaliflerini yok etmek planlarının ilk adımı olarak
Alman Parlamentosu Reichstag binasını ateşe vermişti Naziler. Kendi
elleriyle gerçekleştirdikleri bu provokasyonu komünistlerin
üzerine yıkmışlar; düzmece iddialarla başlattıkları tutuklama
terörüyle önce komünistleri, sosyalistleri, aydınları,
sendikacıları daha sonra da din adamları da dahil olmak üzere
kendilerine karşı olan herkesi toplama kamplarına doldurmuşlardı.
kazandıkları iktidarı mutlak bir diktatoryaya çevirmek ve
bütün muhaliflerini yok etmek planlarının ilk adımı olarak
Alman Parlamentosu Reichstag binasını ateşe vermişti Naziler. Kendi
elleriyle gerçekleştirdikleri bu provokasyonu komünistlerin
üzerine yıkmışlar; düzmece iddialarla başlattıkları tutuklama
terörüyle önce komünistleri, sosyalistleri, aydınları,
sendikacıları daha sonra da din adamları da dahil olmak üzere
kendilerine karşı olan herkesi toplama kamplarına doldurmuşlardı.
77 sene sonra dünyanın bir başka coğrafyasında,
Türkiye’de aynı senaryonun sahneye konulduğuna tanık
olunmaktadır.
Türkiye’de aynı senaryonun sahneye konulduğuna tanık
olunmaktadır.
12 Eylül 2010 Referandumu öncesinde, toplumun
her kesimine demokratikleşme vaatlerini bol keseden dağıtan, “Evet
çıkması durumunda derhâl yeni anayasa çalışmalarını
başlatacağını, ileri demokratik bir düzen tesis edeceğini iddia
ederek herkesin ağzına bir parmak bal çalan AKP; referandumdan iki
hafta sonra, muhaliflerini ezmek, mutlak iktidarını pekiştirmek amacıyla
yeni bir pasifikasyon harekâtını devre sokmuştur.
her kesimine demokratikleşme vaatlerini bol keseden dağıtan, “Evet
çıkması durumunda derhâl yeni anayasa çalışmalarını
başlatacağını, ileri demokratik bir düzen tesis edeceğini iddia
ederek herkesin ağzına bir parmak bal çalan AKP; referandumdan iki
hafta sonra, muhaliflerini ezmek, mutlak iktidarını pekiştirmek amacıyla
yeni bir pasifikasyon harekâtını devre sokmuştur.
Bu bağlamda AKP’ye muhalif radikal sosyalistlere
karşı, Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’e rahmet okutacak
bir dezenformasyon, kara çalma, iftira kampanyası
sürdürülmektedir.
karşı, Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’e rahmet okutacak
bir dezenformasyon, kara çalma, iftira kampanyası
sürdürülmektedir.
AKP’nin “ileri demokrasi”si, tamı
tamına budur: Provokasyon, komplo, yalan!
tamına budur: Provokasyon, komplo, yalan!
Emniyet’in “servis” ettiği videoyla
AKP yanlısı ‘Bugün’, ‘Yeni Şafak’,
‘Star’ ve ‘Samanyolu TV’ gibi basın/yayın
organlarında ortaya atılan asılsız iddia ve iftiralarla da sınırlı
kalınmayıp; tutuklananlar hakkında “ASALA örgütüyle
içli dışlı olmak”tan, “fuhuş organizasyonu
yapma”ya, “çocuk pornosu bulundurma”ya varan
iğrenç karalama, dezenformasyon kampanyası
sürdürülmektedir.
AKP yanlısı ‘Bugün’, ‘Yeni Şafak’,
‘Star’ ve ‘Samanyolu TV’ gibi basın/yayın
organlarında ortaya atılan asılsız iddia ve iftiralarla da sınırlı
kalınmayıp; tutuklananlar hakkında “ASALA örgütüyle
içli dışlı olmak”tan, “fuhuş organizasyonu
yapma”ya, “çocuk pornosu bulundurma”ya varan
iğrenç karalama, dezenformasyon kampanyası
sürdürülmektedir.
Oynanan sinsi, kirli bir AKP oyundur: Solu ve toplumu
sindirmek ve toplumsal muhalefeti etkisizleştirmek için siyaset ve
etik dışı yöntemlerden, ince tezgâhlardan medet uman bir
çizgiyi temel faaliyet çizgisi hâline getirmiştir ki, bu
da AKP’nin -kendi- 12 Eylül’ünü devam
ettirdiğinin açık göstergesidir.
sindirmek ve toplumsal muhalefeti etkisizleştirmek için siyaset ve
etik dışı yöntemlerden, ince tezgâhlardan medet uman bir
çizgiyi temel faaliyet çizgisi hâline getirmiştir ki, bu
da AKP’nin -kendi- 12 Eylül’ünü devam
ettirdiğinin açık göstergesidir.
Sanırım buna “Cemaat”çiler ile
“Yetmez”cileri dışında hiç kimsenin itirazı yoktur ve
olmayacaktır da!
“Yetmez”cileri dışında hiç kimsenin itirazı yoktur ve
olmayacaktır da!
George Clooney’in, “Son yıllarda karşı
çıkışların anlamı da etkisi de azaldı. İnsanlar muhalif
davranıştan korkuyorlar, vatan haini ilan edilmekten
çekiniyorlar,” dediği koordinatlarda diyeceklerimi şu
sözlerle bitiriyorum: “Kardeşlerim, siz orada, biz burada
yalanın egemenliğine karşı isyanı büyütüyoruz; bugün
değilse yarın bizim de sıramız gelecek… Ruhi Su’nu dediği
gibi, ‘Sabahın sahibi var, sorarlar bir gün
sorarlar’… Kimsenin bundan şüphesi
olmasın!”
çıkışların anlamı da etkisi de azaldı. İnsanlar muhalif
davranıştan korkuyorlar, vatan haini ilan edilmekten
çekiniyorlar,” dediği koordinatlarda diyeceklerimi şu
sözlerle bitiriyorum: “Kardeşlerim, siz orada, biz burada
yalanın egemenliğine karşı isyanı büyütüyoruz; bugün
değilse yarın bizim de sıramız gelecek… Ruhi Su’nu dediği
gibi, ‘Sabahın sahibi var, sorarlar bir gün
sorarlar’… Kimsenin bundan şüphesi
olmasın!”
1 Ekim 2010 12:12:58, Ankara.
N O T L A R
[*] size="2">Sosyalist Demokrasi, No:98, 7 Ekim 2010…
[1]
W. Shakespeare.
W. Shakespeare.
[2]
Salih Karakaya, “Hanefi Avcı Kitapta Deşifre Edince Örgüt
Lideri Yurtdışına Kaçtı”, Zaman, 25 Eylül 2010,
s.15.
Salih Karakaya, “Hanefi Avcı Kitapta Deşifre Edince Örgüt
Lideri Yurtdışına Kaçtı”, Zaman, 25 Eylül 2010,
s.15.
[3]
“… ‘Dinlendim’ Dediği Hat Devrimci Karargâh
Örgütü Üyesine Ait”, Zaman, 23 Eylül 2010,
s.17.
“… ‘Dinlendim’ Dediği Hat Devrimci Karargâh
Örgütü Üyesine Ait”, Zaman, 23 Eylül 2010,
s.17.
[4]
Büşra Erdal, “Hanefi Avcı’nın Kefil Olduğu Devrimci
Karargâh Terör Örgütü Üyesi
Tutuklandı”, Zaman, 26 Eylül 2010, s.1-16.
Büşra Erdal, “Hanefi Avcı’nın Kefil Olduğu Devrimci
Karargâh Terör Örgütü Üyesi
Tutuklandı”, Zaman, 26 Eylül 2010, s.1-16.
[5]
“Hanefi Avcı, Örgüt Üyesiyle 8 Ayda 30 Kez
Görüşmüş”, Zaman, 26 Eylül 2010,
s.16.
“Hanefi Avcı, Örgüt Üyesiyle 8 Ayda 30 Kez
Görüşmüş”, Zaman, 26 Eylül 2010,
s.16.
[6]
“Örgüt Evinde Zina İddiası”, Vakit, 24 Eylül
2010, s.20.
“Örgüt Evinde Zina İddiası”, Vakit, 24 Eylül
2010, s.20.
[7]
“Karargâh’ta Avcı Sürprizi”, Bugün, 24
Eylül 2010, s.13.
“Karargâh’ta Avcı Sürprizi”, Bugün, 24
Eylül 2010, s.13.
[8]
Salih Sarıkaya, “Devrimci Karargâh İrtibatı Deşifre Olan
Hanefi Avcı Genelkurmay’a Gidiyor”, Zaman, 24 Eylül 2010,
s.1-4.
Salih Sarıkaya, “Devrimci Karargâh İrtibatı Deşifre Olan
Hanefi Avcı Genelkurmay’a Gidiyor”, Zaman, 24 Eylül 2010,
s.1-4.
[9]
Salih Karakaya, “Hanefi Avcı Kitapta Deşifre Edince Örgüt
Lideri Yurtdışına Kaçtı”, Zaman, 25 Eylül 2010,
s.15.
Salih Karakaya, “Hanefi Avcı Kitapta Deşifre Edince Örgüt
Lideri Yurtdışına Kaçtı”, Zaman, 25 Eylül 2010,
s.15.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder