<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/6780>Ben ..... Çağrı merkezi
çalışanı / Telat Çelik</a></h1><p class="rtejustify">
"Ben çağrı merkezi çalışanıyım. Bankalar adına
sizi arayan, firmalar adına sizi arayan, firma kampanyaları hakkında
sizleri bilgilendiren yahut aradığınız firmaların telefonlarını
açan benim.</p>
<p class="rtejustify">
Daha işe başlamadan bana imzalatılan <strong><em>taahhüt
</em></strong>kâğıdı ile firmaya 1700 TL. Eğitim tutarı adı
altında borçlandırılan benim. Üstelikte altı ay dolmadan
eğer işyerinden ayrılırsam bu kazanmadığım parayı da işverene
ödemek zorunda kalanım. Geçenlerde hastalanıp işyeri hekimine
çıktım. Kendisi bana bir şeyimin olmadığını söyleyip beni
tekrar çağrı cevaplamaya gönderdi. Fenalaşınca hastaneye
gidip tam on altı gün hastanede yatan da benim. Diğer hastaneye yatıp
rapor alan arkadaşlarım gibi artık bu şartlarda bu işyerinde
çalışamayacağımı anladığımda işten ayrılmak zorunda kalınca
eğitim gideri olan 1700 lirayı ödeyemediğim için süresi
bitinceye kadar çalışmak zorunda kalan benim. Ama şanslı ve
paralı bazı arkadaşlarımın parayı ödeyip ayrıldığını da
görende benim.</p>
<p class="rtejustify">
Eğer <strong><em>kanunsuz kurallara</em></strong> rıza gösterir ve
ses çıkarmaz isem <strong><em>takım lideri </em></strong>olma
vaadiyle hep susanım. Azıcık hakkımı aradığımda zor firmalara
sürülen yine benim. Üstelikte günde dokuz ila on saat
çağrıya bakmak zorunda kalarak. Mesai bitiş saatinde haber verilen
ve fazla mesaiye mecbur bırakılanda benim. Bir sonraki güne
uyandığımda bir türlü dinlenemeden tekrar işe gitmek zorunda
kalanım. Gelen çağrıyı cevaplarken aynı anda hattaki diğer
çağrının kulakları delen ince tiz uyarı sinyalini daha
konuşurken duyanda benim. Konuşmaktan çok gelen sinyalin insanı
canından bezdirdiği çağrı merkezi çalışanıyım.</p>
<p class="rtejustify">
Eve gidince tv izlerken hep bir kavga. Ben sesi açıyorum evdekiler
kısıyor. Ben sesi tekrar açıyorum onlar tekrar kısıyor. Bana
sağır mısın duymuyor musun da sesi açıyorsun diyorlar. Oysa ben
azalan duyma yeteneğimle tabii ki onlardan az duyuyorum. Bilmiyorlar ki ben
işitme kaybına uğradım. Bu yüzden gür sesimle cevap verince
yine kızıyorlar. Neden bağırarak konuşuyorsun diye. Aslında bana
göre yavaş konuşuyorum ama onlara göre meğer hızlıymış.
İnsan duyma kaybına uğrayınca konuşması da bağırır gibi olurmuş,
nereden bilecek ki evdekiler. İşyerinin ağır çalışma
koşullarında meslek hastalığına yakalanıp, orta kulak
rahatsızlıkları ve ses telleri iltihaplarıyla mücadele etmek zorunda
kalanım ben. Üstelikte daha yirmi beş yaşındayım. Bundan sonra ki
hayatım böyle mi olacak benim? Eğer böyle olacaksa asgari
ücrete hayatımı kendime bilmeden zindan mı ettim yoksa ben?</p>
<p class="rtejustify">
Molalarda vakti fazla geçirince bir sonraki gün daha az mola
yapmak zorunda kalanım ben. Sürekli benden alınanlar karşısında
piyasadaki işsizlikten korkup sesimi çıkaramayıp hakkımı
arayamayanım. Önce altı ay, peşinden bir yıl ve tekrar sürekli
bir yıllık <strong><em>belirli süreli sözleşme ile</em></strong>
çalışan benim. Oysa çoktan kadroya geçip
<strong><em>belirsiz süreli sözleşmeli</em></strong> bir şekilde
bir türlü çalıştırılmayan da benim. Geçenlerde
duymuştum 4857 sayılı iş kanununa göre bir sözleşme en fazla
iki defa yenileniyor daha sonra kanunen kadrolu olunuyormuş. Oysa ben hep
sözleşmeliyim, yoksa bizim firmada kanunlar geçmiyor mu? Eğer
geçiyorsa neden bizi kandırıyorlar ve neden bu şehri
yönetenler bu duruma müdahale etmiyor anlamış değilim. Aslında
geçen milletvekili adayları gelmişti oy istemek için, onlara
tam derdimizi açacaktım bir de ne olsun yanlarında işyeri
müdürleri. Gel de işyerini şikâyet et, sorunlarını ilet,
akşama kapının önüne. Neden yalnız gelip ziyaret etmiyorlar ve
sorunlarımızı dinlemiyorlar anlamış değilim. Yoksa bizim oylarımıza
ihtiyaçları mı yok?</p>
<p class="rtejustify">
Kısa olan öğlen yemek molasında uzunca kuyruk bekleyen sonra
koşuşturmayla yemeğini yemek zorunda kalıp dinlenemeden telefon başına
geçenim. Bir kere mimlendim ya hep zor işlerde
çalıştırılanım. Birde altı ay yükselme cezası aldım.
Benim takım lideri olma işimde altı ay sonraya kaldı. Ben böyle
altı ay nasıl dayanacağım anlamış değilim. Dayanamasam ne olacak.
Mecburum da üstelik. Zaten zor buldum bu işi nasıl kaybedeyim.
Üstelikte 1700 TL. Parayı da bu yok zamanda nereden bulup işten
çıkmak için işverene vereyim. Tekstilde çalıştım
yüzüm gülmedi, buraya geldim daha zor şartlar, bu sanırım
benim kaderim. Benim için besbelli bu ülkede hiç kanun
yok. Anladım ki bütün kanunlar çalışanların
karşısında. Daha işe başlamadan borçlu olunan başka iş var
mıdır bilemiyorum."</p>
<p class="rtejustify">
Yukarıda işte böyle feryat ediyor çağrı merkezleri
çalışanları. Onların feryatlarını kaleme aldım onların
ağzından bu hafta. Artık bu ülkede birilerinin bu feryadı duyup
Avrupa birliğindeki düzenlemeleri yasal mevzuat olarak ülkemizde
hayata geçirmesi gerekir. Önemli bir işkolu artık
çağrı merkezi çalışanları.</p>
<p class="rtejustify">
Buradan onlara da seslenmek istiyorum. Sizin durumunuzu düzeltmenin
yolu birlik olup toplu sözleşme ile haklarınızı geliştirmekten
geçiyor. Bilindiği gibi toplu sözleşmeler çalışanlar
lehine kanunun üzerinde düzenleme yapabilir. Bununda bilinen tek
yolu sizin hakkınızı savunacak bir sendika ile yola çıkıp
işyerine sendikal düzeni getirmek olacaktır.</p>
<p class="rtejustify">
<strong>Kaynak: emekdunyasi.net</strong></p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder