<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/6725>Sizin "Sokağa Dökecek"
Kaç Adamınız Var? / Sibel Özbudun</a></h1><p class="rteright">
<font face="Times New Roman" size="2">“Derin olan kuyu
değil,</font></p>
<p class="rteright">
<font face="Times New Roman" size="2">ip’tir kısa
olan.”<b><i>[1]</i></b></font></p>
<p class="rtejustify">
<i>“Taksim'de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek, iki
bin genci yürütmek problem değil. Onlar YGS sınavının
karşısında tavır ortaya koyduklarını açıklarken, biz de
kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci
koyarız!”</i></p>
<p class="rtejustify">
<i>“Sayın Recep Tayyip Erdoğan, on bin milisinle Taksim’e gel,
ben de bin bozkurtumla meydana geleceğim. İnanıyorum ki
Kasımpaşa’ya kadar arkana bakmadan kaçarsın!”</i></p>
<p class="rtejustify">
Ne “muhabbet” ama! Sanırsınız ki iki mafya babası
“racon” kesiyor…</p>
<p class="rtejustify">
Başbakanla muhalefet partisi başkanı Taksim meydanında kimin kimi
“hış edeceği” konusunda “afi” yarıştırırken,
bir şeyler, hem de epey kirli bir şeyler de ortalığa
dökülüp saçılıyor.</p>
<p class="rtejustify">
Mesela… Yıllar ve yıllar boyu solun, sosyalistlerin, devrimcilerin
üzerine atılı duran “ayak takımını sokağa dökme”
fiilini gerçekte kim(ler)in “harîm-i ismet”inde
olarak gördüğünü…</p>
<p class="rtejustify">
Devrimciler, sosyalistler, “güruhları sokağa
dökmez”ler… Onlar sokağa çıkarlar…
Bıçak kemiğine dayanmış, tepkili kitlelerin yanıbaşında,
onlarla birlikte…</p>
<p class="rtejustify">
Tıpkı YGS sınavında olduğu gibi… Tepeden tırnağa kokuşmuş
bir eğitim sisteminin son tüyüne kadar “yolunacak kaz”
muamelesi yaptığı, tüm yaşamları, gelecekleri üç
saatlik bir sınava endeksli, aşık olunacak, kırlarda, sahillerde elele
dolaşılacak, sinemalara, tiyatrolara gidilecek yaşları dershanelerde
çürütülen, okusalar da okumasalar da işsizlik
mahkûmu liseli gençlerin, sınav şifrelerinin cemaatlere
“uçurulduğu” kuşkusu (bu “kuşku”nun bu
denli yoğun, bu denli derin ve bu denli yaygın olması da apayrı bir
sosyal-psikolojik soru, tabii!) karşısında bardağı
taşırmaları… Facebook, Twitter ya da benim aklımın ermediği
sanal ortam mucizeleri üzerinden örgütlenen protesto
gösterilerinde meydanlara taşan o “şenlikli”
öfke… Genç kuşakların yıllardır içerisinde
rehin tutulduğu depolitizasyon sarmalının duvarlarını bir tekmede yıkan
yaratıcı enerji… Dershaneyi, okulu “kırıp” hazırlanan
kendiliğinden pankartlar, dövizler… Oracıkta üretiliveren
sloganlar…</p>
<p class="rtejustify">
Aralarında daha politize olanları, devrimci gençler yok muydu?
Vardı elbet… Onlar da partilerinin, örgütlerinin
“abi”lerine, “abla”larına sorma gereği duymadan
gelip katılmışlardı sıra arkadaşlarının arasına. Yalnız meydanları
değil, yarınlarını da eşitlikçi, parasız, özgür,
bilimsel, katılımcı, emekten ve hayattan yana bir eğitim sistemiyle
bayram yerine döndürebilmek için…</p>
<p class="rtejustify">
Böylesi bir tepkiyi “beş-on bin fedaiyle kana boğulacak”
bir tehdit olarak görme, ya da “kan kokusu” alır almaz,
“getir 5-10 bin adamını, ben bin bozkurtumla topunuzu
hâllederim” sırtlan şöleninin hevesine kapılma nesi,
Tanrı aşkına, siz ey “12 Eylül öncesine dönmek
istemeyenler”? Kendinizi 6 Filo’yu protesto eden gençlerin
karşısında mı bellediniz? “Kanlı Pazar”ların,
Maraş’ların, Çorum’ların hasreti mi
çöktü içinize?</p>
<p class="rtejustify">
Peki siz size inanan, gönül veren gençleri gerçekten
neyiniz olarak görüyorsunuz? Sırtı sıvazlanıp, dolduruluşa
getirilip devrimcilerin ve birbirlerinin üzerine salınacak
ipsiz-sapsız güruhu mu? Kendini şu ya da bu nedenle, şu ya da bu
biçimde, “muhafazakâr, maneviyatçı,
milliyetçi” olarak gören –ve büyük
çoğunluğu gerçekten de düzeniniz ve iktidarlarınız
sayesinde işsizliğe, geleceksizliğe mahkûm kılınmış-
gençler, sizin keyfiniz istediğinde sokağa salıvereceğiniz, sonra
da geri çekebileceğiniz fedaileriniz mi? “Gerekirse”,
“sokaklara dökeceğiniz” böyle bir rezerv mi var
ellerinizde? Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu?</p>
<p class="rtejustify">
Bu kanlı açık arttırmayı, hin-i hacette “sokağa
dökebileceğiniz” vurucu güç matematiğini size
bırakıyoruz. Bizler, gencisiyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle,
Kürdüyle, Türküyle, öğrencisiyle,
işçisiyle, işsiziyle, taşeronuyla, sokaklarda “Ekmek ve
Gül” istemeye, Özgürlüğe ve Eşitliğe olan
özlemimizi haykırmaya devam edeceğiz…</p>
<p class="rtejustify">
Onları kazandığımızda, elinizde tuttuğunuzu varsaydığınız
“fedai” taburları dahil tüm yoksul çocukları
için bu ülkede insanca, onurlu bir yaşam sürme olanağı
doğacak…</p>
<p class="rtejustify">
<b><i>N O T L A R</i></b></p>
<p class="rtejustify">
<font face="Times New Roman" size="2"><b><i>[*] </i></b> Yeni Harman,
No:153, Mayıs 2011…</font></p>
<p class="rtejustify">
<font face="Times New Roman" size="2"><b><i>[1]</i></b></font>
Konfüçyüs.</p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder