18 Mayıs 2011 Çarşamba

Günümüz Türkiye'sinden Neo-Liberalizm ve Direniş Manzaraları / Sibel Özbudun

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/6667>Günümüz Türkiye'sinden
Neo-Liberalizm ve Direniş Manzaraları / Sibel Özbudun</a></h1><p
class="rteright">
<font face="Times New Roman" size="2">&ldquo;Fanatizmden
barbarlığa</font></p>
<p align="right">
<font face="Times New Roman" size="2">tek adımda
ge&ccedil;ilir.&rdquo;<b><i>[2]</i></b></font></p>
<p align="justify">
Neo-liberalizm&rsquo;in T&uuml;rkiye&rsquo;ye &ldquo;giriş&rdquo;i, iki
dalga h&acirc;linde değerlendirilebilir. Bunlardan ilki, 12 Eyl&uuml;l
asker&icirc; rejimi arefesinde ilan edilen ve az-&ccedil;ok &ldquo;sosyal
devlet&rdquo; ilkelerini g&ouml;zeten ithal-ikameci bir
&ldquo;kalkınma&rdquo; modelinden, ihracata ve mal&icirc; liberalizasyona
dayalı, d&uuml;nya ekonomisiyle entegrasyonu &ouml;ng&ouml;ren 24 Ocak
(1980) Kararları ve gerek Cunta y&ouml;netimi, gerekse onu izleyen ANAP
iktidarı d&ouml;neminde y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe konulan
&ldquo;zecr&icirc;&rdquo; &ouml;nlemlerdi.</p>
<p align="justify">
Bu dalga, d&uuml;nyanın geri kalan b&ouml;lgelerindeki, &ouml;zellikle de
Latin Amerika&rsquo;daki
&ldquo;neo-liberalleşme&rdquo;s&uuml;re&ccedil;lerine koşutluk
sergilemektedir: &ldquo;devleti k&uuml;&ccedil;&uuml;ltme&rdquo;retoriğinin
eşliğinde kamu sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n tasfiyesi, yani en k&acirc;rlı
sekt&ouml;rlerden başlamak &uuml;zere birbirini izleyen
&ouml;zelleştirmeler; emek &ouml;rg&uuml;tlerine y&ouml;nelik sistemli
saldırılar; istihdamda dereg&uuml;larizasyon; kitlesel işten
&ccedil;ıkartmalar; &uuml;cretlerde ve diğer sosyal harcamalardaki dramatik
d&uuml;ş&uuml;şler, vb... T&uuml;rkiye, d&uuml;nya &ldquo;trend&rdquo;inin
dışında kalmamıştı.</p>
<p align="justify">
Buna karşılık, &uuml;lkenin şu an i&ccedil;erisinde ilerlemekte
&ndash;ya da &ldquo;yalpalamakta&rdquo; mıdemeli?- olduğu ikinci dalga,
&ldquo;k&uuml;lt&uuml;rel&rdquo;tonlara belenmiş&ouml;zg&uuml;l bir
g&ouml;r&uuml;n&uuml;m arz ediyor. &Uuml;lkede etkin olan toplumsal muhalefet
dinamiklerini, onlara rengini veren bu &ouml;zg&uuml;ll&uuml;ğ&uuml;n
dışında kavrayabilmek olanaksız olduğundan, bu sunumda bu
g&ouml;r&uuml;n&uuml;m &uuml;zerinde durmak istiyorum.</p>
<p align="justify">
Bunun i&ccedil;in ise, &ccedil;ok kısa da olsa, T&uuml;rkiye kapitalizminin
tarihsel &ccedil;er&ccedil;evesine değinmek gerek.</p>
<p align="justify">
Kapitalizm T&uuml;rkiye&rsquo;ye &ldquo;resm&icirc;&rdquo; girişini,
&ldquo;ulusal sermaye birikim&rdquo;i zayıf, ticareti gayrım&uuml;slim
uyrukların elindeki, dağılmakta olan bir imparatorluğa niha&icirc;
darbeyi indiren &ldquo;millic&icirc;&rdquo; bir asker&icirc;-sivil
b&uuml;rokrat kadro, yani Kemalistler eliyle yapmıştı. Bu elit,
kontroll&uuml; bir kapitalist kalkınmanın yanı sıra, Batı tipi bir
modernleşmeyi de &ldquo;ulusal bi&ccedil;imleniş&rdquo;in olmazsa olmazı
olarak g&ouml;rmekteydi. Bu ise, halkın (&ouml;zellikle sermayenin
&ldquo;mill&icirc;leştirilmesi&rdquo; s&uuml;recinde gayrım&uuml;slimlerin
fiziksel tasfiyesi sonucu olarak) b&uuml;y&uuml;k &ccedil;oğunluğunun dini
olan İsl&acirc;m &uuml;zerinde sıkı bir merkez&icirc; denetimi gerekli
kılmaktaydı. &ldquo;Modernleşme&rdquo;nin sihirli anahtarı
&ldquo;Batılılaşma&rdquo;ydı; &ldquo;T&uuml;rk İsl&acirc;mı&rdquo;nın
&ldquo;Batılılaşma&rdquo; ile uyumlu h&acirc;le getirilmesi
gerekmekteydi.</p>
<p align="justify">
Bu, genellikle &ldquo;tepeden inmeci&rdquo; y&ouml;ntemlerle
ger&ccedil;ekleştirilen modernleşme/Batılılaşma
s&uuml;re&ccedil;lerinin, ama &ouml;zellikle de onların iktidar ve servet
kaynaklarının &ldquo;Batılılaşmış&rdquo; bir burjuvazinin elinde
yoğunlaşmış olmasının, onların boyutlarına erişemeyen taşralı
sermaye başta olmak &uuml;zere, gelenek&ccedil;i M&uuml;sl&uuml;man
(S&uuml;nn&icirc;) kesimler &uuml;zerindeki olumsuz etkilerini tahmin etmek
g&uuml;&ccedil; olmasa gerektir.</p>
<p align="justify">
&Ccedil;arpıcı bir istihza ile &ldquo;Kemalist rejimi kurtarma&rdquo;
adına yola &ccedil;ıkan ve &uuml;lkedeki emek dinamiklerinin 1960&rsquo;lı
ve 70&rsquo;li yıllarda kazandığı momentumu tasfiye etmeyi hedefleyen
1980 asker&icirc; darbesi, T&uuml;rkiye&rsquo;yi k&uuml;resel neo-liberal
eğilimlere a&ccedil;arken, bu kesimlerin &ldquo;tarihsel intikamı&rdquo;
i&ccedil;in fırsatı &ldquo;altın tepsi&rdquo;de sunacaktı aynı
zamanda&hellip;</p>
<p align="justify">
Birka&ccedil; bakımdan&hellip;</p>
<p align="justify">
* &Ouml;ncelikle D&uuml;nya Bankasımutemedi olarak asker&icirc;rejimin
ekonomi işlerini devralan Turgut &Ouml;zal&rsquo;ın iktisad&icirc;
liberalizasyon programı T&uuml;rk sermayesinin bu &ldquo;taşralı&rdquo;
kesimini g&ouml;z&uuml;kara k&uuml;resel maceralara a&ccedil;arak sermaye
birikimini b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;eklerde yoğunlaştıracaktı.</p>
<p align="justify">
* Askerler, 1970&rsquo;ler T&uuml;rkiyesi&rsquo;nin hızlıtoplumsal
uyanışını, kısmen Kemalizmin &ldquo;radikal laik&rdquo;olarak
niteledikleri siyasalarına bağlayarak, &ldquo;sosyal uyanış&rdquo;ı
&ldquo;T&uuml;rk-İsl&acirc;m sentezi&rdquo; adıyla bilinen
milliyet&ccedil;i-muhafazak&acirc;r bir k&uuml;lt&uuml;rel politikayla
dengelemeye y&ouml;neldiler. Bu ise, dinin toplumsal yaşamda &ccedil;ok daha
merkez&icirc; bir rol oynamasını desteklemek anlamına gelmekteydi. Bu
siyasanın o yıllarda sallantılı Sovyet rejimini ihata etmeye y&ouml;nelik
&ldquo;Yeşil Kuşak&rdquo; tasarımıyla uyarlı olduğunu not etmeden
ge&ccedil;meyelim.</p>
<p align="justify">
* 1984 yılından itibaren hızlıbir tırmanışa ge&ccedil;en K&uuml;rt
ulusal hareketi ve h&uuml;k&uuml;metlerin K&uuml;rt taleplerine karşı
m&uuml;cadeleyi t&uuml;m&uuml;yle asker&icirc;n eline terk etmesi ise,
&ldquo;d&uuml;ş&uuml;k yoğunluklu&rdquo; i&ccedil; savaşın
b&uuml;y&uuml;k bir hızla &ldquo;Kirli Savaş&rdquo;a evrilmesinin
&ouml;n&uuml;n&uuml; a&ccedil;acaktı; &ldquo;Kirli Savaş&rdquo; ortamı ise
b&uuml;t&uuml;n getirileriyle (uyuşturucu trafiği, faili me&ccedil;hul
cinayetler, &ouml;zerkliğini ilan edip b&ouml;lgeyi (giderek &uuml;lkeyi)
haraca kesen, kana boğan &ldquo;savaş baronları&rdquo;, sivil halka
y&ouml;nelik ağır hak ihl&acirc;lleri, k&ouml;y boşaltmaları vb.) rejimi
hızla &ccedil;&uuml;r&uuml;tmeye koyulacaktı.</p>
<p align="justify">
Bu gelişmeler, 1990&rsquo;lıyıllardan itibaren g&uuml;&ccedil;lenen
İsl&acirc;m&icirc;-muhafazak&acirc;r taşra burjuvazisini b&uuml;y&uuml;k
bir hızla merkeze taşıyacaktı. Yalnızca iktisaden değil, siyaseten de.
K&uuml;reselleşme s&uuml;re&ccedil;lerinin olanaklı kıldığı
&ccedil;oky&ouml;nl&uuml; sermaye hareketlerine b&uuml;y&uuml;k bir
esneklikle dahil olan bu kesim bir yandan i&ccedil; savaş yorgunluğunu, bir
yandan da halkın (S&uuml;nni) &ccedil;oğunluğunun
modernleşmeci/Batılılaşmacı dayatmalara y&ouml;nelik tepkilerini siyasal
sermayesine katmayı başardı. &Uuml;stelik bu manevrasında, Kemalist
deformasyonu AB ile b&uuml;t&uuml;nleşmenin &ouml;n&uuml;nde engel olan
k&uuml;&ccedil;&uuml;k, ancak kamuoyu oluşturmada etkili bir liberal
entelekt&uuml;eller kliğinin desteğini arkasına almayı
başarmıştı.</p>
<p align="justify">
T&uuml;m bunlar, ekseni Batı&rsquo;dan Kuzey&rsquo;e kayan kapitalizmin,
sadık yol arkadaşı&ldquo;modern(leşmeci)&rdquo;ideolojiden vaz
ge&ccedil;tiğini ilan ettiği bir ideolojik arkaplan &uuml;zerinde
ger&ccedil;ekleşmekteydi. Modernizmin bu &ldquo;post-&rdquo;
&ccedil;ağında homojen-sek&uuml;ler ulus imgesi, yerini merkezsizleşmiş
bir &ccedil;okk&uuml;lt&uuml;rc&uuml;l&uuml;k/&ccedil;oğulculuk
s&ouml;ylemine bırakmaktaydı; bu, y&uuml;kselen İsl&acirc;m&icirc;
burjuvazinin siyasal temsilcisi AKP&rsquo;nin &ouml;n&uuml;n&uuml;, uluslar
arası arenada da a&ccedil;an bir s&uuml;re&ccedil;ti.</p>
<p align="justify">
İsl&acirc;mcı Saadet Partisi&rsquo;nden koparak 2001 yılında kurulan
AKP, 2002 se&ccedil;imlerinde, ge&ccedil;erli oyların % 35&rsquo;e
yakınını alarak tek başına iktidar oldu. Parti izleyen yerel ve genel
se&ccedil;imlerde oylarını arttırarak % 45&rsquo;in &uuml;zerine
&ccedil;ıkaracaktı.</p>
<p align="justify">
AKP iktidarıyla birlikte, T&uuml;rk neo-liberalizmi,
&ldquo;muhafazak&acirc;r-İsl&acirc;m&icirc;&rdquo; bir ve&ccedil;heye
b&uuml;r&uuml;necektir. Hi&ccedil; kuşku yok ki, bu iktidar da,
yery&uuml;z&uuml;ndeki &ldquo;kardeş&rdquo; neo-liberal iktidarlarla aynı
hattı izlediğini ve bu yolda fazlasıyla hevesli olduğunu g&ouml;stermek
i&ccedil;in elinden geleni yapıyor. Ancak AKP neo-liberalizmi, aynı zamanda
bir &ldquo;hegemonya değişimi&rdquo; anlamına geldi: Hukuk&icirc; engeller
&ccedil;eşitli &ldquo;bypass&rdquo; girişimleriyle tasfiye edilir,
&ouml;zelleştirmelere b&uuml;y&uuml;k bir hız kazandırılırken, bir
yandan da partinin ana g&ouml;vdesini oluşturan taşra sermayesi payını
b&uuml;y&uuml;k bir hızla arttırdı. B&ouml;ylelikle, &uuml;lkede
&ouml;zelleştirmelerin başlatıldığı 1986 yılından
g&uuml;n&uuml;m&uuml;ze yapılan 39 milyar dolarlık &ouml;zelleştirmenin 30
milyar dolarlık kısmı, yani % 70&rsquo;i AKP iktidarı d&ouml;neminde
ger&ccedil;ekleştirildi. A&ccedil;ıktır ki AKP, kamu mallarının
pazarlanmasını bir yandan dış bor&ccedil;ları dengeleme, bir yandan da
yurt i&ccedil;inde sermaye transferi aracı olarak g&ouml;rm&uuml;ş ve
değerlendirmiştir. Bu s&uuml;rece, iş&ccedil;i &uuml;cretleri ve emek
kesiminin gelirlerindeki istikrarlı d&uuml;ş&uuml;ş&uuml;n ve işsizliğin
tırmanarak kronikleşmesinin eşlik ettiğini eklemeyi belirtmeye gerek var
mı? Kayıtdışı istihdamın katlanışı ise, &uuml;lkeyi &ldquo;ucuz emek
cenneti&rdquo;ne &ccedil;evirmektedir. Bug&uuml;n T&uuml;rkiye&rsquo;de 23
milyonluk işg&uuml;c&uuml;n&uuml;n 10 milyonu, kayıtdışı
&ccedil;alışıyor!</p>
<p align="justify">
AKP eliyle uygulamaya konulan tarım
politikalarık&ouml;yl&uuml;l&uuml;ğ&uuml;n, k&uuml;&ccedil;&uuml;k ve orta
boy &ccedil;ift&ccedil;ilerin tasfiyesi y&ouml;n&uuml;nde olmuş, kırsal
n&uuml;fus ve tarımsal &uuml;retimin ekonomideki payıs&uuml;rekli bir
d&uuml;ş&uuml;ş kaydetmiştir. Kırsal bozulmaya, felaketli &ccedil;evre
politikaları (&uuml;lkenin b&uuml;t&uuml;n dereleri &uuml;zerinde HES inşa
etme teşebb&uuml;s&uuml;, orman arazilerinin &ouml;zel m&uuml;lkiyete
a&ccedil;ılması, Japonya&rsquo;daki n&uuml;kleer facianın hemen ardından
&ldquo;N&uuml;kleerde ısrarlıyız!&rdquo; &ldquo;m&uuml;jde&rdquo;sini
veren inat&hellip;) eklendiğinde, kırsal kesimlerde hızlı bir
politizasyon yaşandığını tahmin etmek i&ccedil;in k&acirc;hin olmaya
gerek yok&hellip;</p>
<p align="justify">
Ancak, neo-liberalizm sarmalındaki t&uuml;m&ccedil;eper ve
yarı-&ccedil;eper &uuml;lkelerin bu ortak deneyimlerinin yanısıra, AKP
neo-liberalizmi, siyasal ve toplumsal-k&uuml;lt&uuml;rel arenada bir dizi
spesifik uygulamaya girişmiştir. &Ouml;zg&uuml;l bir dinsel cemaatin,
Fethullah G&uuml;len yandaşlarının yargı, emniyet ve eğitim kurumları
i&ccedil;erisinde hızlı &ouml;rg&uuml;tlenmesinin &ouml;n&uuml;n&uuml;n
a&ccedil;ıldığı ve teşvik g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; toplumsal yaşam
hızlı bir muhafazak&acirc;rlaşmaya sahne olacaktır.</p>
<p align="justify">
&ldquo;Asker&icirc; vesayet rejimi/Kemalizm&rsquo;le hesaplaşma,
demokratikleşme&rdquo; adı altında, &ccedil;ok sayıda emekli ve muvazzaf
subayın ve onları destekledikleri gerek&ccedil;esiyle &ccedil;ok sayıda
gazeteci, akademisyen ve siyaset&ccedil;inin darbe girişimi
su&ccedil;lamasıyla tutuklandığı &ldquo;Ergenekon&rdquo; davası, bir
s&uuml;re sonra, t&uuml;m Kemalist muhaliflere y&ouml;nelik, &ouml;rneğin
kız &ccedil;ocukların &ouml;ğrenimi i&ccedil;in &ccedil;alışan dernek
y&ouml;neticilerinin &ldquo;darbecilik&rdquo; su&ccedil;lamasıyla
yargılandığı bir &ldquo;cadı avı&rdquo;na d&ouml;n&uuml;şt&uuml;.</p>
<p align="justify">
Ama kovuşturulanlar yalnızca Kemalistler değil. AKP&rsquo;nin
neo-liberalizmine, K&uuml;rt sorunu konusundaki politikalarına, emek
d&uuml;şmanı konumuna karşı &ccedil;ıkan devrimciler, sosyalistler de
topun ağzında. Protesto g&ouml;sterilerine katılan, afiş yapıştıran,
yazı yazan, dergi &ccedil;ıkartan sol muhalifler, akıllara seza
su&ccedil;lamalarla tutuklanarak sonu gelmez bir yargı s&uuml;recinde fiilen
hapis cezalarına mahk&ucirc;m edildiler. AKP&rsquo;nin &ldquo;ileri
demokrasi&rdquo;si, hen&uuml;z yayınlanmamış kitapların bilgisayarlardaki
kopyalarını &ldquo;toplatma&rdquo; kararı alıyor, &uuml;niversitenin
paralılaşmasını protesto eden &ouml;ğrencileri g&ouml;zaltına alıp
yıllarca i&ccedil;eride tutuyor.</p>
<p align="justify">
Bu &ldquo;yeni&rdquo;otoriterlikten, &ldquo;dekemalizasyon&rdquo;
s&uuml;recini başta umutla karşılayan K&uuml;rtler de nasibini almakta
gecikmedi. &ldquo;A&ccedil;ılım, demokratikleşme&rdquo; adları altında
İsl&acirc;m&icirc; bir renge b&uuml;r&uuml;nd&uuml;r&uuml;lerek
evcilleştirilme girişimleriyle karşılaştıklarında, iktidarla ipleri
kopardılar. Karşılığı, &ldquo;PKK&rsquo;nin kent yapılanması&rdquo;
adı altında yasal politikacılarının, yerel y&ouml;neticilerinin
tutuklanarak, anadillerini kullanmalarının yasak olduğu, bitimsiz bir
yargı s&uuml;recine mahk&ucirc;m kılınması oldu.</p>
<p align="justify">
AKP&rsquo;nin S&uuml;nni-İsl&acirc;m referanslımuhafazak&acirc;r
politikaları, &uuml;lke genelinde sek&uuml;ler bir yaşam tarzı
s&uuml;rd&uuml;renlere, &ouml;zellikle gen&ccedil;lere (elele tutuşan
&ccedil;iftlerin g&ouml;revliler tarafından taciz edilmesi, &ouml;ğrenci
evlerine sık&ccedil;a d&uuml;zenlenen baskınlar, oru&ccedil; yiyenlere
saldırılar&hellip;) y&ouml;nelirken, sayıları 15 milyon kadar olan
Alev&icirc;lerin konumları daha da kırılganlaşacaktı. Kamu
g&ouml;revlerinde bulunan Alev&icirc;ler sık sık S&uuml;nni amirlerinin
tacizleriyle karşılaşır, Alev&icirc; &ouml;ğrenciler 12 Eyl&uuml;l
asker&icirc; darbesinden bu yana zorunlu olan ve esas olarak S&uuml;nn&icirc;
bir m&uuml;fredatın izlendiği zorunlu din derslerine tabi tutulurken,
giderek ağırlaşan bir &ldquo;mahalle baskısı&rdquo;nın hedefi
h&acirc;line geldiler.</p>
<p align="justify">
Ve kadınlar&hellip;İktidar partisinin temel referansınıoluşturan
S&uuml;nni İsl&acirc;m, toplumsal muhafazak&acirc;rlığıderinleştirirken,
neo-liberal yoksullaşmanın hedefi kadınlar, eril şiddetin a&ccedil;ık
hedefine d&ouml;n&uuml;şt&uuml;, kadın cinayetleri, son on yıl
i&ccedil;erisinde, y&uuml;zde 1400 artışla, yılda 60 dolaylarından,
yılda 1000 kadını ge&ccedil;ti.</p>
<p align="center">
* * *</p>
<p align="justify">
T&uuml;rkiye&rsquo;de toplumsal muhalefet dinamikleri,
g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde AKP iktidarının yarattığı bu
neo-liberal-otoriter-muhafazak&acirc;r zemin &uuml;zerinde
bi&ccedil;imlenmektedir. Neo-liberal muhafazak&acirc;rlaşma, mağdur ve
madunlar &ldquo;cephesi&rdquo;ni b&uuml;y&uuml;k bir hızla genleştirirken,
bug&uuml;ne dek pek deneyimlenmemiş m&uuml;cadele ortaklaşmaları
gelmektedir g&uuml;ndeme.</p>
<p align="justify">
Yaşam zeminleri g&uuml;n ge&ccedil;tik&ccedil;e daralan iş&ccedil;i ve
emek&ccedil;iler, temel taleplerinden hi&ccedil;biri karşılanmaksızın
evcilleştirilerek bir &ldquo;AKP demokrasisi şovu&rdquo;nun akt&ouml;rleri
kılınmak istenen K&uuml;rtler, dinsel inan&ccedil;ları ve ibadetleri
S&uuml;nn&icirc; hegemonya doğrultusunda tanımlanmaya kalkışılan
Alev&icirc;ler, işsizlik ve niteliksizleşme kıskacındaki, gelecekleri
&ccedil;alınan gen&ccedil;ler, neo-liberal d&uuml;zenin
&ldquo;safra&rdquo;sı, ataerkil şiddetin kurbanı kadınlar,
d&uuml;ş&uuml;nce ve ifade &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kleri
&ldquo;abs&uuml;rd&rdquo; gerek&ccedil;elerle ellerinden alınan aydınlar,
g&ouml;revliler ya da İsl&acirc;m &ldquo;vigilante&rdquo;lerinin
tacizleriyle yıldırılan sek&uuml;ler yurttaşlar, &ldquo;cemaat
&rdquo;nın dışladığı &hellip; son derece dinamik bir muhalefet
cephesini &ccedil;ıkartmaktadır a&ccedil;ığa.</p>
<p align="justify">
Bug&uuml;n &uuml;lke sokakları, s&uuml;regen protesto alanlarına
d&ouml;n&uuml;şm&uuml;şt&uuml;r: yalnız İstanbul, Ankara, İzmir gibi
b&uuml;y&uuml;k kentler değil, aynızamanda K&uuml;rt illeri de.
&Uuml;niversiteye giriş sınavlarındaki yolsuzluğa isyan eden lise
&ouml;ğrencilerinden, dereleri borulara tıkıştırılan
HES&rsquo;zedelere, n&uuml;kleer santral inşasına başkaldıran,
&uuml;r&uuml;nleri pul olan k&ouml;yl&uuml;lere, g&uuml;nde &uuml;&ccedil;er
beşer t&ouml;re/namus cinayetlerine kurban giden kadınlara, dilleri
yasaklı, siyasetleri cendere altındaki K&uuml;rtlere, kitapları
basılmadan toplatılan, kendileri cezaevlerine kapatılan gazetecilere,
heykelleri yıkılan, eserleri &ldquo;m&uuml;stehcen&rdquo; bulunarak
yasaklanan sanat&ccedil;ılara, taşeronlaşma baskısı altındaki kamu
iş&ccedil;ilerine, her g&uuml;n iş cinayetlerine bir kurban veren kayıt
dişi iş&ccedil;ilere, g&uuml;vencesizleştirilen, performans kriterlerine
tabi kılınan akademisyenlere, sağlık emek&ccedil;ilerine&hellip;</p>
<p align="justify">
Evet, &uuml;lkenin en duyarlısinir u&ccedil;ları, hissediyor yaklaşmakta
olan &ldquo;fırtına&rdquo;yı. K&uuml;rd&uuml;yle, T&uuml;rk&uuml;yle,
Alevisiyle, S&uuml;nnisiyle, gayrım&uuml;slimiyle, ateistiyle, kadınıyla,
erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla T&uuml;rkiye ezilenlerinin, neo-liberal
talan ve yıkım politikalarına karşı m&uuml;cadele eden sınıf
kardeşlerine yakın zamanda bir m&uuml;jdesi olacağını
s&ouml;yleyebilirim.</p>
<p align="justify">
Bug&uuml;n Kuzey Afrika ve Orta Doğu halklarının, hepimizi
heyecanlandıran, kendi yazgılarınıele alma yolundaki kalkışmalarının
yakın bir gelecekte, &ldquo;Akdeniz&rsquo;e bir kısrakbaşı gibi
uzanan&rdquo; bu coğrafyada tekrarlanışına tanık olabiliriz.</p>
<p align="justify">
&Uuml;stelik, T&uuml;rkiyeli emek&ccedil;iler, sınıf m&uuml;cadeleleri
konusunda, ekmek ve onur m&uuml;cadelelerini birleştirerek, muhteşem
kalkışmalarının y&ouml;n&uuml;n&uuml; Kuzeyli pl&uuml;tarkların sahte
&ldquo;demokrasi havariliği&rdquo;yle saptırmasına izin vermeyecek kertede
deneyimlidir&hellip;</p>
<p align="justify">
<b><i>N O T L A R</i></b></p>
<p align="justify">
<font face="Times New Roman" size="2"><b><i>[1]</i></b> 10-15 Mayıs 2011
tarihleri arasında Meksika/San Cristobal de las Casas&rsquo;da
d&uuml;zenlenen BG Fak&uuml;lte ve Koordinat&ouml;r Toplantısı
&ccedil;er&ccedil;evesinde yer alan &ldquo;K&uuml;resel Kriz, Sosyal
Hareketler&rdquo; başlıklı Uluslararası seminer programında (12 Mayıs
2011) yapılan sunum&hellip; Kaldıra&ccedil;, No:121, Mayıs
2011&hellip;</font></p>
<p align="justify">
<font face="Times New Roman" size="2"><b><i>[2]</i></b> Diderot.</font></p>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder