<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/6760>İMO: DEPREMDEN KORUNMANIN
YOLU YERLEŞİM BÖLGELERİNİ TAŞIMAK DEĞİLDİR </a></h1><p>
</p>
<div>
Kütahya Simav`daki incelemelerini tamamlayan İnşaat Mühendisleri
Odası, 25 Mayıs 2011 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.</div>
<div>
</div>
<div>
Kütahya‘nın Simav ilçesinde 19 Mayıs 2011 tarihinde saat
23:15‘te Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi
verilerine göre 5,9; Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine
göre ise 5,7 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.
Deprem İstanbul, Ankara, Çanakkale, Bursa, Balıkesir, Yalova,
Eskişehir ve Afyonkarahisar ilerinde de hissedildi.</div>
<div>
</div>
<div>
İki kişinin yaşamını kaybettiği depremde henüz resmi olmayan
verilere göre 14 bina tamamen yıkıldı, 800 civarında bina
oturulamayacak düzeyde hasar gördü, 860 yapı ise oturulabilir
durumdadır ancak hasar görmüştür.</div>
<div>
</div>
<div>
Depremin hemen sonrasında İnşaat Mühendisleri Odası Bursa
Şube‘miz üyelerinden oluşan bir heyet deprem bölgesine
giderek ön incelemelerde bulundu ve rapor hazırladı. Daha sonrasında
ise Odamız Afet Müdahale Hazırlık Kurulu üyeleri bölgede
kapsamlı bir çalışma yaptılar ve çalışmalarını
raporladılar. Her iki raporu da sizlerle paylaşacağız ancak
öncesinde Simav depreminin bir kez daha hatırlattığı deprem
gerçeğimiz ve deprem "hazırlıklarımız" ile ilgili bazı
hususlara dikkat çekmek istiyoruz:</div>
<div>
</div>
<div>
Geçtiğimiz Mart ayında Japonya da meydana gelen 9,0
büyüklüğündeki deprem sonrasında hiçbir binada
depremden kaynaklı yıkım yaşanmamış, can kayıplarının neredeyse
tamamı tsunami felaketinden kaynaklanmıştı. Ancak Kütahya‘nın
Simav ilçesinde meydana gelen, Japonya depremiyle
büyüklük hususunda kıyaslanmayacak olan 5,9
büyüklüğündeki bir deprem bile ne yazık ki
ülkemizde can kayıplarına ve binaların yıkımına neden olmuştur.
Bu durum gerek bina stokumuz, gerek halkımızın deprem eğitimi konusunda
bizlere önemli ipuçları vermektedir.</div>
<div>
</div>
<div>
Meslek Odaları ve bilim insanları her fırsatta ülkemizin deprem
gerçeği ve buna ilişkin alınması gereken önlemler ile ilgili
uyarılarda bulunmaktadır. Yetkililer bilim ışığında hazırlanan
çözüm yöntemlerini hayata geçirmeyi bir tarafa
bırakarak Simav ilçesini belirlenecek uygun bir bölgeye taşıma
planlarını bizlere "çözüm" olarak
dayatmaktadırlar. Oysa Türkiye topraklarının yüzde
92‘sinin deprem tehlikesi alında olduğu unutulmaktadır.</div>
<div>
</div>
<div>
Diğer taraftan Türkiye nüfusunun yüzde 71‘inin 1. ve
2. derece deprem bölgelerinde, 3. ve 4. deprem bölgelerinde
yaşayan nüfus dâhil edildiğinde toplam nüfusun yüzde
98‘i deprem tehdidi altında bulunduğu; sanayi kuruluşlarının
yüzde 98‘inin, barajların yüzde 95‘i‘nin deprem
bölgelerinde kurulduğu ve enerji kaynaklarımızın ise yaklaşık
yüzde 41‘i birinci derece deprem bölgelerinde yer aldığı
hatırlanmalıdır.</div>
<div>
</div>
<div>
Dolayısıyla depremden korunmanın yolu yerleşim alanlarını taşımak
değil, mevcut yapıları deprem riskine karşı güçlendirmek,
yapılacak binaları ise deprem yönetmeliklerine uygun inşa
etmektir.</div>
<div>
</div>
<div>
İnşaat Mühendisleri Odası daha önce defalarca
Türkiye‘nin deprem tehlikesi karşısında ivedilikle alınması
gereken önlemlerin neler olduğunu yetkililer ve kamuoyuyla
paylaşmıştır. Simav depremi bir kez daha bu önlemlerin neler
olduğunu hatırlatma ihtiyacı doğurmuştur.</div>
<div>
</div>
<div>
Bu kapsamda</div>
<div>
</div>
<div>
Sorunlu olduğu bilinen mevcut yapı stokumuzun bir an evvel yapı envanteri
çıkarılmalıdır.</div>
<div>
</div>
<div>
TÜİK verilerine göre 15 milyon civarında olduğu tahmin edilen
bina stokumuzun %40‘ı kaçak ya da ruhsatsız, % 67‘sinin
ise yapı kullanma izni yoktur.</div>
<div>
</div>
<div>
Depreme hazırlıklı olmak için mevcut binaların yenilenmesi veya
güçlendirilmesinin yanı sıra yeni yapılacak binaların depreme
karşı dayanıklı olarak inşa edilmeleri sağlanmalıdır.</div>
<div>
</div>
<div>
Kentsel ve kırsal alanlarda yerleşim yeri seçiminde, planlama ve
yapılaşma karar süreçlerinde ülkemizin afet
gerçeği göz önünde bulundurulmalı, yeni yerleşim
yerleri fay hatları, dere yatakları, heyelan bölgelerinde inşa
edilmemelidir. </div>
<div>
</div>
<div>
Popülist yaklaşımlardan vazgeçilmeli kaçak
yapılaşmaya müsaade edilmemeli, üretilecek tüm yapıların
mühendislik ve mimarlık hizmeti alması sağlanmalıdır.</div>
<div>
</div>
<div>
Yapı üretim sürecinin sağlıklı şekilde denetlenebilmesi
için; Yapı denetim sistemi mevzuat ve uygulama yanlışlıklarından
arındırılmalıdır. </div>
<div>
</div>
<div>
Bir kamu hizmeti olarak değerlendirilmesi gereken yapı denetim sisteminin
piyasa ilişkileri üzerinden şekillenmesine izin
verilmemelidir. </div>
<div>
</div>
<div>
Bu gün ülkemizde sadece konut tipi özel yapılar yapı
denetimi sistemi ile denetlenmektedir. Ancak TOKİ, KİPTAŞ ve benzeri
kurumlar tarafından inşa edilen binalar yapı denetim sistemine dâhil
değildir. Depremin felakete dönüşmemesi için
öncelikle kamu yapıları dâhil tüm inşaatlar yapı denetim
sistemine tabi tutulmalı; bunun yanı sıra, su yapıları, tehlikeli atık
depolama tesisleri vb.lerinin sağlıklı denetlenebilmesi için
gerekli mevzuat ve mekanizmalar oluşturulmalıdır. </div>
<div>
</div>
<div>
Kentsel dönüşüm projeleri, yeni rant alanları yaratmak
amacıyla değil, afet riskini en aza indirmek ve kent güvenliğini
sağlamak amacıyla yapılmalıdır.</div>
<div>
</div>
<div>
<strong>İnşaat Mühendisleri Odası</strong></div>
<div>
</div>
<div>
<em><strong>Kaynak: Tmmob</strong></em></div>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder