<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/6677> MADENMO: KÂRI
ŞİRKETLERE, ZARARI TOPLUMA FATURA EDİLEN MADENCİLİK FAALİYETLERİ KABUL
EDİLEMEZ</a></h1><p>
Eti Gümüş A.Ş’nin Kütahya’da bulunan
gümüş madeni işletmesinin birbirine bağlı atık depolama
barajlarından birinin seddesinin yıkılması üzerine olay mahallinde
incelemelerde bulunan Maden Mühendisleri Odası, konuya ilişkin olarak
14 Mayıs 2011 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.<br />
<br />
<strong>KÂRI ŞİRKETLERE, ZARARI TOPLUMA FATURA EDİLEN MADENCİLİK
FAALİYETLERİ KABUL EDİLEMEZ</strong><br />
<br />
07.05.2011 tarihinde özel sektöre ait Eti Gümüş
A.Ş‘nin Kütahya‘da bulunan gümüş madeni
işletmesinin birbirine bağlı atık depolama barajlarından birinin
seddesinin (su durdurma seti) bir kısmı yıkılmış ve sulu atık malzeme
diğer havuzları doldurmuştur. Bunun sonucunda atık yükü,
alttaki barajların seddesine yüklenmiş ve tehlike oluşturmuştur.
Olayın nedenini ve olası sonuçlarını incelemek üzere konuyla
ilgili uzmanlarımız olay mahalline giderek incelemelerde bulunmuştur.
Yaşanan bu olumsuz durum aslında bir sonuçtur ve nedenlerinin
çok iyi irdelenmesi gerekmektedir.<br />
<br />
Bir kamu kuruluşu olan Etibank 100.Yıl Gümüş Madeni İşletmesi
Müdürlüğü‘ne ait gümüş üretim
tesisleri, yaklaşık 25 milyon ton gümüş cevherinden yılda bir
milyon ton cevher işleyerek, 122 ton/yıl metal gümüş elde etmek
üzere 1987 yılında faaliyete başlamıştır. Gümüş
üretim tesisinde, toplam 25 milyon ton katı atık depolama kapasitesine
çıkarılabilecek atık barajı projelendirilmiştir. Proses
atıklarının toplandığı atık barajı atıkların dağıtıcı borularla
kesintili olarak beslendiği ve geçirimsiz toprak seddelerle
ayrılmış toplam 110 hektarlık bir alanı kaplayan ve padok olarak
adlandırılan dört çökelme havuzuna
bölünmüştür. Söz konusu işletme,
özelleştirilmek amacıyla 2000 yılında Özelleştirme İdaresine
devredilmiş ve 2004 yılında da o zamanki adı Söğütsen Seramik
Sanayi İnşaat Madencilik İthalat İhracat AŞ‘ne 41.200.000 dolar
bedelle satılmıştır. Eti Gümüş İşletmesinin tesis yatırım
maliyeti en az 70 milyon dolardır. Odamız, 2004 yılının Mayıs ayında
bu satışla ilgili olarak bir açıklama yapmış ve aşağıdaki
soruları ilgililere sorarak kamuoyuyla paylaşmıştır.<br />
<br />
- Söz konusu firmanın madencilik deneyimi nedir? Daha önce
gümüş ya da benzeri işletmeciliği yapmış mıdır?<br />
<br />
- Söz konusu firmanın, işletmede hiçbir teknik incelemede
bulunmadan sadece işletmenin mevcut nakit ve nakde çevrilebilir
varlıklarına bakarak teklif verdiği doğru mudur? Detay teknik inceleme
yapılmadan böylesi bir işletmeye talip olabilmek mümkün
müdür?<br />
<br />
- İşletmenin kasasında nakit 13 milyon USD, stoklarında 4 milyon USD ve
Kütahya şehir merkezinde 3 milyon USD değerinde lojman ve sosyal
tesisler olmak üzere nakit ve nakde çevrilebilir toplam 20 milyon
USD varlığı bulunduğu, işletme faaliyetlerinin devam etmekte olması
nedeniyle belirtilen varlık miktarının sürekli artmaya devam ettiği
doğru mudur?<br />
<br />
- Eti Gümüş işletmesinin sahip olduğu cevher yatağında nadir
toprak elementleri bulunma olasılığı var mıdır, varsa bu olasılık
göz önüne alınmakta mıdır?<br />
<br />
Bu sorularımıza cevap alınamamış ve tesis satılmıştır. İşletmeyi
alan firma, çalışmaya başladığı günden itibaren kapalı bir
kutu şeklinde çalışmış, teknik ve üretim bilgilerini
kimseyle paylaşmaya yanaşmamıştır.<br />
<br />
80‘li yılların başından itibaren uygulamaya konulan
özelleştirme, taşeronlaşma, rodövans gibi yanlış uygulamalar;
kamu madenciliğini küçültmüş, kamu kurum ve
kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve
deneyim birikimini dağıtmıştır. Yoğun birikim ve deneyime sahip olan
kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik ve altyapı olarak
yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlere
bırakılması, buna ek olarak kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir
biçimde yapılmaması iş kazalarının artmasına ve çevre
sorunlarına neden olmuştur. Kamu denetiminin yeterince yapılmaması ve kar
öncelikli yapılan madencilik faaliyeti,
Kütahya-Gümüşköy‘de yaşanan sorunun ana
nedenidir. 2004 yılında bir onsu 6,5 dolar olan gümüşün
fiyatı, 2011 yılının Mart ayında 38 dolara yükselmiştir. Yani 6
kat artmıştır. Bu durumda, daha fazla kazanmak uğruna şirket yıllık
üretim miktarını projedeki miktarın 2 katına çıkarmış,
ancak atık barajı aynı oranda büyütülmemiştir.
Geçici çözümler üretilerek baraj seddeleri
yükseltilmiş, ancak seddenin stabilitesi (duraylılığı)
hesaplanmamış ve olası riskler göz ardı edilmiştir. Tesis, 1993
yılından önce işletmeye alındığı için yasal olarak
ÇED Yönetmeliği kapsamından muaf olsa bile ilave tesis ve
inşaat yapımı bu yönetmelik kapsamına girmektedir. Bu durum,
Çevre Bakanlığından onay alınması zorunluluğunu getirmekte ve
ilgili Bakanlığın görev alanına girmektedir. Çevre
Bakanlığı, çevresel açıdan maden işletmelerini
denetlemekle yükümlüdür. Yine, Maden Kanunu gereği
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı‘na bağlı Maden İşleri Genel
Müdürlüğü maden işletmelerini denetlemek zorundadır.
Ancak iki Bakanlığın da görevlerini yeterince yerine getirmediği bir
gerçektir. Önceki hükümetler gibi AKP iktidarının da
yıllardır uyguladığı madencilik ve çevre politikalarının sonucu
olarak madenlerimiz yağmalanmış ve sağlıklı çevrede yaşama
hakkı tehdit altında bırakılmıştır.<br />
<br />
Yaşanan olayda, çevre köylerde yaşayan vatandaşlarımız
ciddi anlamda tedirgin olmuştur. Çünkü, sağlıklı ve
doğru bilgilendirmenin yapılmadığı bir ortamda yaşamlarının tehlikeye
düştüğü bilinciyle haklı olarak tepki
göstermişlerdir. Bu olumsuz durumu gidermek ve gerekli önlemleri
almak devlet yetkililerine düşmektedir. Ülkemizde benzer
yöntemlerle üretim yapan işletmeler bulunmaktadır. Yaşanan bu
durumdan dersler çıkarılmalı ve bu işletmelerde de gerekli
çalışmalara zaman yitirilmeden başlanılmalıdır.<br />
<br />
Bu değerlendirmeler ışığında, Kütahya -
Gümüşköy‘de ve genel olarak yapılması gerekenleri
kamuoyuyla bir kez daha paylaşmayı görev biliyoruz.<br />
<br />
- İşletmede uzmanlarca risk analizi yapılmalı ve önlenemeyen
riskler varsa üretim yapılmamalı, faaliyet durdurulmalıdır.<br />
<br />
- Yeraltı suyu gözlem kuyularından belli aralıklarla su
örnekleri alınarak incelenmeli ve sonuçları
açıklanmalıdır.<br />
<br />
- Atık havuzlarından siyanür sızıntısı olup olmadığı,
alınacak toprak örneklerinden araştırılmalı ve sonuçları
kamuoyuyla paylaşılmalıdır.<br />
<br />
- Baraj çevresinde havada Hidrojen Siyanür (HCN) ve Hidrojen
Sülfür (H2S) gazlarının ölçümü yapılmalı
ve sonuçları açıklanmalıdır.<br />
<br />
- Atık depolama barajındaki ağır metal ölçüm
sonuçları açıklanmalıdır.<br />
<br />
- Siyanürlü atıkların atık havuzu dışına sızmaları mutlaka
önlenmelidir.<br />
<br />
- Atık havuzları duvarlarının güçlendirilme
çalışmalarına devam edilmelidir.<br />
<br />
- Yapılan yedek havuzun, kil ve jeomembran kaplama çalışmaları
acilen bitirilmeli ve devreye alınmalıdır.<br />
<br />
- Çevre İl Müdürlüğünce yapılan denetimlerde
bu alanda uzman maden mühendisi bulundurulmalı ve diğer uzmanlarla
birlikte çalışması sağlanmalıdır.<br />
<br />
- Madencilik sektöründe yapılan ÇED projelerinde
görev alan ilgili mühendislerin yanında maden mühendisinin de
yer alması mevzuata konulmalıdır.<br />
<br />
- Özelleştirmeler durdurulmalıdır.<br />
<br />
- Etkili ve yaygın bir idari örgütlenmeyle, kamusal denetimler
nitelik ve nicelik olarak artırılmalıdır.<br />
<br />
- Çevre faktörü göz ardı edilerek madencilik
faaliyetlerinin yürütülmesi mümkün değildir.
Madencilik sektöründe, çevre dostu teknoloji ve
yöntemlerin kullanılması, madencilik süreçlerinde ya da
sonrasında çevrenin korunmasına ya da yenilenmesine yönelik
önlemlerin alınması bir zorunluluktur.<br />
<br />
- Madencilik sektörünün her alanında şeffaflık ve bilgi
akışı sağlanmalı, alınan kararlardan toplumun her kesimi
bilgilendirilmelidir.<br />
<br />
- Yerel halkın onayını almamış hiçbir ekonomik girişimin
ülkeye yarar getirmesi beklenemez. Madencilik sektörüne
ilişkin alınacak kararlarda ilgili yöre halkının da katılımı
sağlanmalıdır.<br />
<br />
- Anayasamızın 56.maddesi "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek
Devletin ve vatandaşların ödevidir." 168.maddesi ise
"Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve
tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete
aittir." demektedir. Bu anlamda, madenlerimizi kamu yararına işletmek
ve aynı zamanda çevreyi korumak bir kamusal sorumluluk ve
görevdir. Bu görevlerin yerine getirilmemesinin hiçbir
mazereti olmamalıdır.<br />
<br />
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.<br />
<br />
<strong>TMMOB<br />
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI<br />
YÖNETİM KURULU<br />
14 Mayıs 2011, Ankara</strong></p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder