26 Mayıs 2011 Perşembe

Kent / Müge İplikçi

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/6752>Kent / Müge
İplikçi</a></h1><p class="rtejustify">
Kent nedir? Bunu epeydir soruyorum kendime. Sonunda işin i&ccedil;inden
&ccedil;ıkamadım ve ona, &ouml;zellikle duygusal bir şeyler karalıyorsam,
&ldquo;şehir&rdquo; demeyi daha uygun buldum. İ&ccedil;inde yaşayanıyla
soluk alıp veren, eskiye sırtını dayamış bir diyar olmalıydı burası.
Kısaca, insandı şehir. D&uuml;ş&uuml;nsel ve duygusal olarak
caddelerinde, mahallelerinde can bulduğumuz geniş bir alan. Birbirine
bağlanan sokaklar, sokaklardaki kaldırımlar, kaldırımlardaki taşlar.
Bir k&ouml;şesinde cep telefonuyla kavga eden biri de olabilirdi şehir, bir
diğer k&ouml;şesinde eski arkadaşlarıyla moda &uuml;zerine laflayan
başka biri de. Seslerin birbirine karıştığı, insanı insana anlatan bir
mek&acirc;n. Binbir g&uuml;nd&uuml;z&uuml; ve gecesi olabilen,
par&ccedil;alı ama uzun, sonsuz bir anlatı. Temiz, steril, değmesin
yağlı boya takıntılarından &ccedil;ok, yaşayan bir yer olması
esasından beslenen. Bu par&ccedil;alı bulmacada, ge&ccedil;miş ve şimdi
arasında tarihsel alanlarına, yeşiline sahip &ccedil;ıkmayı
yery&uuml;z&uuml; borcu addeden, par&ccedil;alanmış olsa bile, yine de
makul bir anılar silsilesine denk d&uuml;şebilecek, bu anıları
olabildiğince netleştirecek bir renk c&uuml;mb&uuml;ş&uuml; Bu
c&uuml;mb&uuml;şten kadastrocunun ne kadar etkileneceğini bilemeyiz ama
kendi kendimizi tanımak ve bu tanımadan sisli de olsa belli anılar
oluşturabilmek, kopuk kopuk da olsa zihinsel haritalar yaratabilmek
i&ccedil;in bir şehre ihtiyacımız olduğu kesin.</p>
<p class="rtejustify">
Neyse lafı uzatmayalım. &ldquo;Yaşadığımız şehirlerde insanlar
yaşıyor mu?&rdquo; sorusuna denk d&uuml;şecek bir ileti aldım
ge&ccedil;en g&uuml;n. Yalın bir metin olmasına karşın i&ccedil;inde
saklı soruları okudum, d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;m. Şehirlerin
insansızlığına, insansızlaştırıldığına vurgu yapan bir metindi.<br
/>
Bu metne g&ouml;re bir kurultay ger&ccedil;ekleşecek İstanbula. Bu hafta
sonu. T&uuml;rkan Saylan K&uuml;lt&uuml;r Merkezi, Maltepede. Yıkımlara
Karşı M&uuml;cadele Kurultayı. &Ccedil;ıkış noktaları belli. Adına
&lsquo;kentsel d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&rsquo; denen bir proje var,
bildiğiniz gibi. Bu proje şehirleri şehir olmaktan &ccedil;ıkarıp hani
neredeyse insansız alanlara ve zamanlara d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rmeyi
hedefleyen bir zihniyet i&ccedil;inde. İnsansız
s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n&uuml; &ouml;zellikle kullanıyorum.
&Ccedil;&uuml;nk&uuml; kenti d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rme projesi i&ccedil;inde
alınan kararlarda oralarda yaşayan insanlara &lsquo;Ben buraları
değiştiriyorum senin fikrin nedir?&rsquo; diye sorulmuyor. Oysa
hatırlayalım, hi&ccedil;bir mek&acirc;n politikası toplumsal
ilişkilerden, dolayısıyla insanlardan, o mek&acirc;nda yaşayanlardan
bağımsız değildir. Siz bir mek&acirc;na girip &ldquo;Belediye adına
buraya el koyuyorum ve burayı ıslah etmeye girişeceğim&rdquo;
dediğinizde orada yaşayan insanlara bir s&ouml;z hakkı bırakmıyorsunuz.
O insanların anılarını iyi k&ouml;t&uuml; sabitledikleri alanları,
ge&ccedil;im standartlarını bir anlamda talan ediyorsunuz. Ve buna ıslah,
d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m, gelişme diyorsunuz. Belediye Yasası&rsquo;nın
Kentsel D&ouml;n&uuml;ş&uuml;m ve Gelişim Alanları Kanunu&rsquo;nda
değiştirilen bir maddeden bahsediyorum. Bu değişikliğe g&ouml;re
belediyeler hukuksal hi&ccedil;bir zorlama olmaksızın bu &uuml;lkede
yaşayan insanların evini, bah&ccedil;esini, tarlasını satın alma
hakkına sahip. Bunun fiyatınıysa belediyeler belirliyor! Sonrasında yine
belediye tarafından belirlenen bir fiyatla buraları &lsquo;geri&rsquo;
almanız m&uuml;mk&uuml;n! Bu hararetli kıpırdanışta İstanbul ve Ankara
başı &ccedil;eken iller arasında. İhaleler ger&ccedil;ekleşmek
&uuml;zere. İşin i&ccedil;inde bir s&uuml;r&uuml; şirket var. Elbette
TOKİ de bunların arasında. Şirketler, ihaleler, k&acirc;rlar Fikirtepede
kirada oturan bir taksici, yapılacaklardan sonra bir daha aynı yerde
oturamayacağını, buna ne ekonomik g&uuml;c&uuml;n&uuml;n ne de yaşam
stardardının artık yetemeyeceğini s&ouml;ylemiş ve olup bitenler
karşısında &ccedil;aresizliğini belirtmişti bir keresinde. Ve
eklemişti: &ldquo;Bizi kimsenin umursadığı yok. Biz yoksak Fikirtepe
değişmiş değişmemiş umurumda bile değil!&rdquo; Değişen
&ccedil;ehreye değişen sınıflar! Değişen &lsquo;s&ouml;z konusu&rsquo;
maddenin sermaye sihiri ve k&acirc;r &uuml;st&uuml;ne k&acirc;r tılsımı bu
olsa gerek&Ouml; Dahası da var. Bu d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m projesi sadece
yoksulları ve anılarını kapsamıyor! Kentlerin doğal kıyılarını,
limanlarını, garlarını (Nedense aklıma ilk Haydarpaşa geliyor), orman
alanlarını (burada da Atat&uuml;rk Orman &Ccedil;iftliği geliyor aklıma)
da kapsıyor. Kısacası kapsama alanı &ccedil;ok geniş ve uzun vadede
hepimizi ilgilendiriyor.<br />
M&uuml;hendisi, mimarı, şehir planlamacısı Bu meslek grupları ortadaki
asıl sorunun g&ouml;&ccedil;, yoksullaştırma, barınma hakkına
saldırılması, toplumun ayrıştırılması ve gettolaştırılmasından
kaynaklandığını vurguluyor. Var olan k&uuml;lt&uuml;rel zenginliklerin
yok edilmesi de cabası! Bu nedenle i&ccedil;inde insanın yer almadığı
b&ouml;ylesi bir kentsel d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m projesi yerine
yaşadığımız alanları ger&ccedil;ekten yaşanabilir kılmak adına
kentte yaşayanların karar mekanizmalarına katıldığı, sosyal,
k&uuml;lt&uuml;rel ve ekonomik koşulları temel alan bir başka projeye
sıcak bakıyorlar.</p>
<p class="rtejustify">
İnsansız şehir olsa olsa bir hayalettir diyorlar. Haklılar.</p>
<p class="rtejustify">
<strong>Kaynak: gazetevatan.com</strong></p>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder