<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/6643>Felaket kapitalizmin
eseri!</a></h1><p class="news">
(11.05.11) - Kütahya Gümüşköy‘de bulunan Eti
Gümüş AŞ'ye ait gümüş madeni tesislerinde meydana
gelen çökme sonucu, arama faaliyetlerinde kullanılan
siyanürün suya karışmasıyla yaşanacak felaket riski
büyüyor. Meslek odaları tarafından uzun vadeli sonuçları
olacağı, hatta toplu ölümlere dahi yol açacağı
söylenen tehlike karşısında başta Başbakan, Çevre ve Orman
Bakanı ve Kütahya Valisi olmak üzere sermaye düzeni
temsilcilerinin büyük kısmı felaketi örtbas etmeye
çalışıyor.</p>
<p class="news">
<strong>Özelleştirme felakete kapı araladı</strong></p>
<p class="news">
Özelleştirmeler sonucu birçok alanda yaşanan denetimsizlik
Kütahya'daki “kazanın” da asıl nedeni. Kütahya
örneği, kapitalistlerin her alanda maliyeti en az düzeyde tutmak
için çevre ve insan sağlığını hiçe saydığının
da bir göstergesi. 2003 yılında özelleştirilen Eti
Gümüş tesisleri, o dönemden sonra herhangi bir bakım ve
rehabilitasyondan geçmemiş. Üstelik kapasitesini 3-4 kat
arttırmasına rağmen.</p>
<p class="news">
Sermaye devleti de siyanürlü maden arama izinlerini vererek ve
gerekli denetimleri yapmayarak sorumluluğu doğrudan paylaşmaktadır.</p>
<p class="news">
Çevredeki köylülerin burjuva medyaya da yansıyan tepkileri
ise, işletmenin bu “kaza” olmadan önce de yeterince
tehlikeli olduğunu gösteriyor. Çevredeki köylerden
Köprüören'in Muhtarı Sabri Görür, 3 ay
önce 5 köy muhtarı ile heyet oluşturup Eti
Gümüş’e gittiklerini ve şirket yöneticilerine tedbir
almaları konusunda talepte bulunduklarını söylerken,
köylülerden Gülseren Tekeli çocuğunun siyanür
korkusundan ellerini yıkamadığını, Perihan Kolcu da yağmur
yağdığında köydeki balıkların öldüğünü
anlatıyor. 88 yaşındaki Arif Duvahan ise kapitalizmin işleyiş
mantığını şu ifadelerle çok iyi özetliyor:
“Kârı 1 kişiye, zararı bin kişiye, 3 kişinin karnı doyuyor
3 bin kişi tehdit altında”</p>
<p class="news">
<strong>Kazanın boyutları neden gizleniyor?</strong></p>
<p class="news">
Ölümcül tehlikeleri olabilecek bu olayda sermaye devleti
tarafından yapılan açıklamalar ise gerçeklikten
oldukça uzak.</p>
<p class="news">
Türk Tabipleri Birliği (TTB) böyle bir durumda ilk olarak
“kırmızı alarm” verilmesi gerektiğini söylüyor.
Siyanürün yol açabileceği çevre ve insan sağlığı
etkilerinin bölgede ciddi düzeyde önlem almayı
gerektirdiğine dikkat çekiyor. Bir dizi önlem sıralayan TTB,
öncelikli olarak çevre köylerin boşaltılması gerektiğini
belirtiyor. Peki, bu durumda Başbakan Erdoğan, Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu ya da Kütahya Valisi Kenan
Çiftçi'nin koro halinde yaptıkları “korkulacak bir
şey yok!” açıklamaları ne anlama geliyor?</p>
<p class="news">
Bunun temel nedenlerinden biri Türkiye'de siyanür kullanarak
maden işletmeciliği yapan kapitalistlerin yoğunluğu. Bergama, Uşak,
Erzincan, Gümüşhane ve daha bir dizi şehirde bu tür
şirketler faaliyet yürütüyor. Bunların faaliyetlerinin
durdurulması için meslek odaları tarafından açılmış
davalar var. Bu kazanın boyutları, sözkonusu işletmelerin
çevre ve insan için ciddi tehlike anlamına gelen atık
havuzlarının kapanması yönünde toplumdan oluşacak baskıyı
önlemek için saklanıyor.</p>
<p class="news">
Son olarak Erdoğan, AKP’nin dünkü Kütahya mitinginde,
sızıntı ve sonrasındaki gelişmeleri çok yakından takip
ettiklerini söyledi ve endişelenmeyi gerektirecek bir durum
olmadığını iddia etti. <em>“Başbakan Yardımcımız Cemil
Çiçek, Çevre ve Orman Bakanımız Veysel Eroğlu,
Kütahya Valiliğimiz, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığımız meseleyi anbean izliyor”</em> diyen Erdoğan
emekçilerin gözünün içine baka baka yalan
söylemeyi ihmal etmedi:</p>
<p class="news">
“Gerekli tedbirler alınmıştır. Şu an itibariyle endişeyi
gerektirecek hiçbir durum yok. Kütahyalı kardeşlerim,
köylülerimiz hiç endişelenmesinler, mesele takibimiz ve
kontrol altındadır. Hiç endişe etmeyin”</p>
<p class="news">
<strong>“Yanlış yönlendiriliyoruz”</strong></p>
<p class="news">
Fakat meslek odaları ısrarla halkın yanlış yönlendirildiğine
dikkat çekiyor. TMMOB'ye bağlı Çevre Mühendisleri
Odası (ÇMO) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Taşdemir,
siyanür etkisinin hemen bugün değil 8-10 gün
içerisinde çıkacağını söyleyerek, “Bir gram
sızma yok diye halkımızı yanlış yönlendiriyorlar” dedi.
Bununla beraber önlem adı altında yapılan çalışmaların da
yeni sorunlar doğurduğunu belirterek şunları söyledi:</p>
<p class="news">
<em>“Tesisin alt sette yaptığı taş dolgu çalışması var.
Ne zaman biteceği belli değil. Fakat iki günde bitemez. Suyu
pompalamaya çalışıyorlar. Ancak bir şeyi unutuyorlar. Üstten
suyu çekiyorlar, alttan zehirli çamur doluyor.”</em></p>
<p class="news">
Metalurji Mühendisleri Odası Başkanı Cemalettin
Küçük ise sızıntı olmadığı tespitine katılmıyor ve
uyarıyor: <em>“Çevre Bakanı 1 gram bile siyanürün
sızmadığını belirtmektedir. Oysa bölgede herkes baraja
baktığında siyanür taşmasını gözleriyle gördü.
Buranın üzerinden her gün tonları bulabilecek seviyede
buharlaşma söz konusu. Hidrojen siyanür buharı çok zehirli
bir gazdır. İnsanlar bunu yavaş yavaş soluyorlar. 1993’te Dulkadir
köyünün nüfusu kaçtı? Şimdi kaç?
İnsanlar o dönemde neden mide kanserinden öldü? Neden
açıklamıyorlar?”</em></p>
<p class="news">
Yani sermaye devleti kapitalist şirketleri ve onların rant havuzlarını
kollayarak insan sağlığını birkez daha hiçe sayıyor. Ve
kapitalizmin insanlığa geleceksizlikten başka bir şey sunamayacağı
gerçeği de Kütahya'da yaşananlarla birlikte birkez daha
gözlerimizin önüne seriliyor.</p>
<p class="news">
</p>
<p class="news">
<strong>http://www.kizilbayrak.net</strong></p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder